İÇLİ KÖFTE
GÜNÜN YAZISI

İÇLİ KÖFTE

   Bir zamanlar, evde üç bebe varken bir de yemeğe misafir çağırıyorduk. Gençmişiz demek ki... Hem evin genel misafir temizliği hem yavruların bakımı hem de "Çorbayla pilavla uğraşmayın bugün köfte var." diyen evimin direği... 

   Hepsine yetişmek neyse de bir kişinin en az beş köfte yiyeceğini hesaplayıp ona göre maratona başlamak... Ah ki ah...

   Uzun zamandır yapmıyormuşum. Hani biraz da özlemişiz... Kolları sıvadım, yüzükleri çıkardım, ellerimi cerrah hassasiyetiyle yıkayıp başladım maratona...

   Önce iç... Kıymaya bolca soğan doğranır, iki gözüm iki çeşme... Biliyorum soğan doğrarken ne yaparsak, ağlamayız. Ama yapmıyorum, biz ağlamayı severiz. Koyver gitsin gözyaşları... Acıdan değil, soğandan ağlayalım. 

   Kırmızı, yeşil taze biber, pul biber, iri çekilmiş karabiber... Biberler içinde renk geçidi... Bu defa farklı olarak, köfte içine Budapeşte'den gelen tütsülenmiş kırmızı biber tozunu da kattım. Adanalıyız kırmızıyı severiz. En güzel kırmızı da " Biberr gırmızısı"dır.

    İç pişince soğuyup tereyağının donması için soğukça bir yere bırakmak lâzım. Bir balkonum olaydı ne iyi olurdu... O donarken bulgurunu yoğuruyorum.

   Sıra geldi köftelerin mimarîsine... Yuvarlak minik toplar yapıyor, parmağımla oyuyor iç kıymayı koyup tekrar kapatıyorum. Dışı ince, içi zengin olursa güzel olur. 

   Zor ve uzun ama sonu güzel ve lezzetli bir maraton...

   Ertesi gün, " Ah omuz başlarım, vah kolum, amanın belim..." diye kalktım. Hamlamışım. Eskiden alt sınırım 100'dü. Şimdi üst sınır 60'ta kaldım. İyi ki kendi kendimize verdik ziyafeti. Misafirim olsaydı, yüzüne çıkamayıp âcilen, daimî yedek kuvvet, barbunyayı da sahaya sürmek zorunda kalacaktım. 

   Ne diyelim; Allah herkese yiyecek sağlık, alacak varsıllık nasip etsin. 

   Bir gün dostlarla da yiyelim inşallah...

 





Seferi (Nurcan Bedir Ören)Admin / Kadın / 6/19/2016