Eskici Hikâyeleri- ASLAN GİBİYİM
GÜNÜN YAZISI

Eskici Hikâyeleri- Aslan Gibiyim

   Uzun zamandır görüşmüyorduk. Kapıdan girince yüzündeki maskeye rağmen gözlerinin ışıltısından tanıdım.

-Selam, dedi.

-Aa... Hoş geldin. Ay nerelerdeydin? Çok özledim... Seni bir kaç defa aradım, geri dönmedin. Sen ne kadar çok, ne kadar çabuk yok oluyorsun öyle...

Dalgın dalgın baktı:

-Görünmemek yok olmak değildir ama.
-Tabii ki... Ama bir kaç defa arayıp da senin cevap vermemen, geri dönmemen, neler düşündürdü bana... Ortak tanıdıklardan da sordum seni. Kimse bilmiyordu.

-Sana özel değil. Ben kimseyi aramadım zaten.

-Kimseyi... Tamam... Anladım.

-Sen hep aklımdaydın ama.

-Yaa... Sağ ol... Keşke parmaklarını oynatıp telefondaki ismimi de tuşlasaydın... Aklında olduğumu nerden bileyim... Diğer kimseler gibi beni de silmiş olabileceğini düşündüm.

-Yok... O öyle değil...

-Neyse... Öyle olsun. Tekrar soruyorum... Nasılsın?

-Aslan gibiyim.

-...?

-Gerçekten, muhteşemim, aslan gibiyim.

   Kestane- kızıl saçları, ışıl ışıl ela gözleri, renkli maskesindeki sevimli geometrik şekilleri... Görmeyeli biraz kilo da vermiş, beli incecik kalmış, uzun siyah eteği, kırmızı, yüksek topuklu ayakkabıları...

-Acı, sana yaramış mı ne?

-Evet... Acı bana yaradı, çok iyiyim ben.

   Mesafeli duruyordu. Eskisi gibi yakın ve samimi değildi. Gözleri bazen yere bazen raflardaki kalabalık eşya yığınlarına bakıyordu. Konuşmayacaktı belli ki.

-Bir kahve içelim, içeri buyur. Hasret giderelim biraz.

-Senin işin vardır. Tutmayım.

-İşim olursa yaparım, sorun olmaz. Buyursunlar efendim...

-E gireyim bari. Türk kahven varsa içerim... Kapatırım falıma da bakarsın.

-O kadar da değil... Türk kahvesi yaparım. Fala, kapatmadan da bakarım. Atınca tuttururum bilirsin.

-Bilirim.

-Yüreğin kabarmış, birinden haber bekliyorsun, üç vakte kadar müjde alacaksın. Üstünde nazar var. Bir düğün, bir de hamile haberi alacaksın. Hiç şaşmaz... Herkese aynı şeyi söylerim, “Bildin bildin” derler.

   Maskesini indirdi. Gülümsedi. Gözlerinin uçlarında görmediğim hüzün çizgileri dudaklarının kenarındaydı.

-Kızı verdik. Bu yaz evleniyor. Oğlan da yakında baba olacak. Bildin...

-Hayırlı olsun...

   Sustum. İçimde fırtınalar kopuyordu. Bir yere giderken bana emanet ettiği çocuklarının, omzuma yaslanıp akıttığı göz yaşlarının çook eskide kaldığını anladım.

-Haklısın... Aramalıydım.

-Yüksek sesle mi düşündüm?

-Ağzından değil, gözlerinden çıktı sözlerin.

   Öyleydi... Biz konuşmadan da anlaşırdık.

-Nasılsın?

-Bin defa sorsan da cevabım aynı. Aslan gibiyim.

-Pekii... Dişi aslan gibi mi, erkek aslan gibi mi?..

   Saçlarını geriye doğru attı, elleriyle kabarttı. Peruk olduğunu fark ettim. 

-Erkek aslan gibiyim, dedi.

-Avını başkası getiriyor. Sen yelelerini kabartıp gölgede uyuyorsun. Uyandığın zaman geriniyor, esniyor, arada da kükrüyorsun. Sonra yine uyuyorsun... Erkek aslan gibi...

-Evet... Erkek aslan gibiyim. Çok yakışıklıyım. Kükreyince ormanları titretiyorum. O kadar... Sonra her şey bitiyor...





Seferi (Nurcan Bedir Ören)Admin / Kadın / 6/19/2016