Eskici Hikayeleri-O Bakışlar
GÜNÜN YAZISI

Eskici Hikayeleri - O Bakışlar

   -Grüezi... (selam)

   -Grüezi

   -Dışardaki dolaba bakabilir miyim?

   -Tabii ki...

Dedim ama bir yandan da dışarda dolap mı vardı ki diye düşünüyorum. Uzun boylu, incecik bir kadın... Genç görünümlü ama çehresi “50’li yaşların sonundayım” diyor. Sağlıklı, fazla kilosu olmayan vücutlar, gerçek yaşlarını hiç bir zaman göstermiyor.

  Dokunsan ağlayacak gibi bir ifadeyle beni vitrine götürdü. “Dışardaki dolap” vitrinmiş demek ki... Vitrindeki beyaz köpeği gösterdi. Slav aksamlı Almancası ile;

   -Bu, kaç para?

   -Anahtarı getireyim, bir dakika lütfen. 

   Gösterdiği köpek biblosu seramikti, rengi için sırlama tekniği kullanılmış... ayrıca el yapımı... Biblo gibi gözükse de aslında kumbara... Bir kaç defa kırık bacağını yapıştırmaya çalışmıştım. O yüzden bildiğim, tanıdığım bir parçaydı. 

   Vitrini açıp, kırık olan yeri gösterecek, yine de almak isteyip istemeyeceğini soracaktım. 

   Biz gelen eşyaları kontrol ederken kırık, dökük, lekeli, bozuk olanları çöpe ayırırız, satışa sunmayız. Bu köpeği elime aldığım ilk gün aklımdan yüzlerce düşünce akıp gitmiş, o gözlere takılı kalmıştım. Atmaya kıyamamış, bacağının parçasını yapıştırmış, vitrine öyle koymuştum. Onun satılmayacağından emindim. Nitekim daha önce bir kaç defa soran olmuş, kırığı görünce vaz geçmişlerdi. “Niye atmıyorum, atarsam yer açılır, daha güzel daha değerli bir şey koyarız oraya...” bu soruya cevabım hep aynıydı; “Ama bu bakışlar... bu bakışlar çöpe atılır mı?”

    Anahtarı getirip vitrini açtım. Köpeği elime aldım. Kadın ağlamaklı ses tonuyla;

   -Verir misiniz?... diye uzandı, titriyordu.

   Bacağını gösterip;

   -Burası kırık... dedim. 

   -Olsun... ben yapıştırırım... Kaç para?

   -Önemli değil. Zaten kırık... böyle alabilirsiniz. 

   -Nasıl yani...?

   -Hediye gibi...

   -Ah... ne kadar deseniz verecektim ama... 

   -Hayır hayır... bir şey vermenize gerek yok.

    Kadın, tutmaya çalıştığı gözyaşlarını salıverdi. 

   -Bir köpeğim vardı. Geçen hafta gezdirirken, elimden kaçıp bir arabanın altında kaldı. Çok korkunçtu... Her şey birden bire oldu. Bir şey yapamadım... O son bakışını unutamam... Biraz önce burdan geçerken gördüm... Bu, benim köpeğimin cinsinden... ve... ve onun gibi bakıyor... 

   -O.. ah şaade... çok üzüldüm... O, melek olmuş ama ne mutlu ki sizi bırakmamış. 

   -Çok teşekkür ederim... Çok çok teşekkürler... Gerçekten beni bırakmamış... beni bırakmamış...

   Kadın, gözyaşlarını silerek uzaklaştı. Arkasından baktım bir müddet... İçeri giremedim... Giremedim ama içim çok rahat... gerçekten seven birine gitti diye... 

   Eşyalar anılarıyla değerlidir, diyordum. Sadece yaşattıkları değil, hatırlattıklarıyla da değerliymiş. 



    





Seferi (Nurcan Bedir Ören)Admin / Kadın / 6/19/2016