‘’Tüm karışıklığın üstesinden gelmek için şiir yazıyorum. Benim gibi sağı solu belli olmayan biri için ve bir göçebe için şiir iyi bir yol arkadaşıdır. Şiir imkânsız bir şeydir, mümkün değildir, çaresizdir. Bunu hissediyorum ben hep onda kendi umutsuzluğumu buluyorum.’’(Alıntı)
Çürüğe çıktı bir kere hayat
Çürüyen bir ölü olmaya vakit vardı madem
Çimenlere basa basa yazmalıyım ben ölmeden
Son şiirimi.
Hani caka satan karıncalar ve ağustos böcekleri
Sevdalı şehrin iki yakasına da varamadığım bir çıkmaz benimki
Belki de çarelerin henüz tükenmediği.
Takı eklerim var tokama eşlik eden
Bir de haylaz saçlarım
Rengi asla değişmeyen bir çulluk
Kırmızı saç ile başladığım hayata eşlik eden üç beş beyaz teli
Koparmaya kıyamadığım
Bir çiçeğim madem
Ne koklatırım ne de yakınıma ilişir bir Allah’ın kulu.
Ben ki geçkin tafraların umurumda olmadığı
Ben ki; iklimlerin dilinde bazen yabani
Bazen tufan
Bazense sise bulandığım
Sistematik bir acı silsilesiyim
Bazen ölümle dans ettiğim
Bazen sonsuzluğu telaffuz ettiğim
Teneffüs ettiğimse duygu ve sözcüklerin ikbali
Olmazsa olmazım bir şiirde yeniden bulduğum kendimi.
Artık her nasılsa kaybolduğum hayatın
Belki de meyve veren ağacı
Kibirsiz yüreğimde saklı
Sevi diliyle mümkün olabildiğince de kucaklamak hayatı
Karaladığım satırlarda yeniden doğduğum
Doğduğumda yeniden karaladığım
Nasıl bir döngüyse artık haletiruhiyem
İklimsiz seferberliği güneşin
Yıldız titrimle ışıldadığım her gece
Gül kimliğime günde saklı bir güneşi
İçime çekip gecenin de sönmez ferine
Eşlik eden içimin aydınlığı.