‘’üstümü ara
cebimdeki şiiri usulca kaydırayım senden tarafa
ellerimi de kaldırdım bak
hazırım tutkumu tutukla.
şiirsizim
bu şiir senin ismini ağrı koyar mıydı sanıyorsun İstanbul
ben bu şiiri kusarak yazdım.’’(Alıntı)
Yalnızlığın rengini söyle bana varsın
Bir söylence olayım nazarında.
İpekten saçlarım
Kozası ömrün saklı içimde
Taşkınlara yol açan
Maviden göğün kumpanyası.
Aşkın iz düşümü olsa gerek matemin kapanmaz yarası…
Bağdaş kurduğum şu şiire aldanma sakın
Varsın bir aldatı olayım nazarında yalnızlığın
Her el çırptığımda içimde çalan
Çengi varsın kalan ömrün
Olsun son duası kendimle mücadele ettiğim
Ringin dehlizinde solduğum
Kadar da sayıklayacağım
Adını varla yok arası bir aşkın
Son kahramanı gölgenle dahi yetindiğim
Her düşe bir şiir
Her şiire de gereken iken
Aşkın türküsü ve öyküsü içerlediğim
Şu kayıtsız varlığınla içlendiğim
Ne ki ah, ne ki kopan
Fırtınada saklı bir yaprağım
Altı üstü dalından kopan
Her çiçekten bal aldım mı sanırsın?
Oysaki çiçeğin de aşkın da kendisiyim
Kendimce sevdiğim
Suskunluğumu dindirdiğim
Her şiirdir seni sevmenin
Güncesi bir iklimdir varlığın
Güftesi hani sızan irin
Hani sızan gün ışığının
Her huzmesi sarmalarken
İçimdeki soluk tenini kalan
Ömrün
Varsın dalya demeyim ben.
Yalnızlığım
Kırbaçlanırken
İznini almadan sevdim seni ben
Ve kürediğim
Ve kardığım hem de k/andığım
Sadece sensin:
Bilemezsin de uyruğu yok bu aşkın
Mevsimlerden derlediğim
Bir demetin vaveylasından
Dökülen yaşın
Sahibesi yüreğim…
Solan günün
Geride kalan son zerresi içerlediğim
Kadar içtiğim şiiri aşkın
Nazenin tayfasıyım madem
Varsın ölümüne yazayım
Şiirlerden derlediğim
Bin bir gece masallarına nazire yapan
Şu sefil yüreğimden
Akan son yaşın yasını tutan
Bir kelimeden öte solmak bilmeyen
En nadide gül olsam
Ne ki aşkın
Soluksuz kalan sesinden
Arda kalan sadece bir ünlem
Nezdinde şaşkınlığın
Semiren hüznün miadı dolmadı mı sanırsın?
O halde dön ve bak geride bıraktığın
Enkazın en derdest yüreğinden
Gayrısı de yalandır lakin
Asla yalan değildi seni için için sevdiğim…