‘’Büyük aşklar yolculuklarla başlar
Ve serüvenciler düşer bu yollara ancak
Onlar ki dünyanın son umudu
Soyları tükenen birer çılgındırlar
Ne bir adresleri vardı onların yeryüzünde
Ne de aşktan başka bir sığınakları
Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında
Ölümle alay ederler sanki
Derler ki,
Son büyük serüvenci yaralıdır hâlâ’’(Alıntı)
Bir mevsimin ablukasındayım ve haşmetli bir özlemle içli dışlı…
Ah, maviler ördüm ben senin sesinle
Gördüm sonra gidişini ve gömdüm de sessizliğimi
Hangi figandın söyle firarında gözlerinin renginin?
Hangi fidan boylu düş’ tün söyle?
Sözcüklerimin yakasına eklediğim…
Beklediğimdin beklemez olaydım.
Yalnızlığın serzenişi şu meczup iklim
Görünmezliğimse ayrı bir sancı
Bazen söküklerini diktiğim yüreğin
Ve işte ansızın uçuşan sözcükler ve devasa bir nida
Gönlümde sükûnet dilediğim
Göz pınarlarıma saklanan kimliğin
Üstü örtülü artık tüm hayallerimin
Hayli de gürültülü içine kapandığım
Sessizliğim.
Belki de çıkmam yeni yıla
Yenilenmekse ilki mizacımda eksik olan
Serdiğim hüzün denen halının da püskülünde saklı
Bekleyişim gün ve gece
Himayesinde Mevla’nın
Sancılı bir tohum adeta
Şiirlerime ektiğim:
Hani olur da gelirsin…
Hani rest çektiğin değil
Resmini çizdiğim umudun takviyesi adeta
Ruhumu hali hazırda teslim edemediğim
Varlığın ve kâinatın doğası
Bir duadan fazlası saklı derinde.
Davamsa benliğim
Derdimi açamadığım
Divane olduğum aşkın da verdiği son muhtıra
Sözcüklerden damlayan kanı
İçime çektiğim nefesin
Belki de vedası
Vadesi dolan bir şiirden çok fazlası
İçimde saklı o tren rayı
Lokomotif olmayı dilediğim ömrün akan salyaları
Bilemedim yük vagonuna sığınacağımı
Bilemedim derdimi nerelere saklayacağımı
Bildiğim ne var ki haricinde?
Kâh tüten bir duman
Belki şehir vapuruna gizlenen kaçak yolcu
Yalnızlığın dünyasında
Şiirler batarken tinime
Savsakladığım hayatı da temize geçirdiğim
Her gün ertesi
Atıl bir düş olsam ne ki?
Nadasa aldığım yüreği
Bozguna uğratan benliğinle
Başıma da bela iken hüzün
Misafiri olduğum bu hanın arka kapısı
Bir girip bir çıktığım
Bir susup bin dilediğim.
Bir renksem en asilinden
Bir aşksa içimde saklı en asisinden
Muhatabım olan karanlığın göz kırptığı
Bir aydınlığa düşkünlüğüm
Siyah noktası belki de özlemin
Şerh düştüğüm anda saklı mevcudiyetimi
Sonlandırmak belki de yüreğin ülküsü.
Ve kanayan bir türkünün vedası
İskarpinleri ıslanmış bir çocuk gibi
Mızmızlandığım ömrün kapanan perdesi
Solumdan başlayan bir ağrı
Asla sağa ulaşamadığım elbet kalemin duayeni
Artık hangi iklimse düştüğüm peşine
İçimden geçen her masal yazmaksa ardı ardına
Dışımdaki fırtına sanır mısın ki korkutur beni
Bense çoktan ç/ağlamışken kalbin nazarında
Beyhude bir heceden fazlası
Öykündüğüm belki de başka bir hayatta saklı
Acımadan harcadığım ömrü
Peşkeş çektiğim hüzne
Bilemedim de insanlar ve renkler nasıl da aldatıcı.