Mevsim kibirli ve caka satıyor ve resmini çiziyorum yağmurun ama çizdiğim resimdeki her şey yağmurla dağılıyor ve ağladığımı görmüyor hiç kimse.
Bulutun dahi duasındayım ve kuşların.
Dualarımda saklı tuttuğum kimse
Karelere b/ölüyorum içimdeki toprağı
Alt edemediklerimden fazla hem acılarım
Ah, açılamadığım kadar da yalnızım.
Mevsim kabuk değiştiriyor ve geceyi okşuyorum
Sözcüklerim karlı ve kanlı
Rahmetin dokusunda yaşıyorum
Dokunduğum ne ise
Bir o kadar uzağındayım insanların
Oysaki onlar ilk günden beri ta içimde saklı.
Tokamda saklı hüzün
Bir de dağınık saçlarım
Aslında ruhum ve dünya
Kabir azabı çektiğim ömrün soluk ve titrek ışığı
Sokak lambası kadar da ıssız şehrin sokakları
En çok içimde salınan gece lambası
Önceleri gaz ile şimdilerde efkâr ile yanan
Cenneti ala olmalıydı oysa az evvel yaptığım satır başı.
Celladımsa kendim
Kınalı yapıncak çocuk sevimliliğim
Koynumda dualar
Sancılandığım her vakit kucağına sığındığım annem kadar
Güçlü olmalıyım
Hatta daha da güçlü
Camekânı ruhumun azıcık bulanık ve rüştünü
Henüz ispatlamamış içine düştüğüm müşkülü
Sadece Rabbim sonlandırabilir
En çok da yazmaya çalıştığım onlarca öykü
Ne vardı düşecek dara gecenin körü?
İnzivada geçse de ömür, ya şimdi?
Eflatun ve gece mavisi
İçimdeki renkli düşü sonlandıran
Bir muamma ki
Sözcüklerimi söktüğüm yüreğimin duvarları
Hayli paslı ve nemli.
Dualarımdan sızan kan
Kıyama durduğum her an her mekân
Yaratılmışlığın verdiği aczi yet
Tetikte beklerken koca ömür
Daraldığım asla değil bir kehanet.
Nazarında sözcüklerin
Aksayan ayakları şiirin
Aksıran imgeler
Ağlamam yasak hem de manidar
Görünmeden geçip gitmeliyim acılardan hem
En çok da açılmayan kapılar
En çok açılmasını istediğim sadece son kapı
Sığındığım tövbeler ve dualar kadar
Üstelik hep de uzağında olduğum isyankâr gölgeler
Mazbut ruhumla beklediğim huzur
Yeter ki beni bekleyen sadece O olsun
Güme gitse de ömür
Geçmeliyim o kapıdan…