ESA ve DÖRTYOL BELEDİYESİ 1. TÜRK DÜNYASI ŞİİR YARIŞMASI iLK 3 E GİREN ŞİİRLER

 
 
 
1. LİK ÖDÜLÜ
 
ÇANAKKALE NERESİ              Ahmet Süreyya Durna
 
Hamail kuşandırıp çelikten pazusuna,
Mehmetlerin cepheye sürüldüğü o yerdir.
Fedakâr anaların, kınalı kuzusuna;
“Şehit olmadı” diye darıldığı o yerdir.
 
Ölümle istiklalin raks etme sırasında,
Renkler örselenirken tam katran karasında,
Cennete giden yolla cehennem arasında,
Korkutucu mahşerin kurulduğu o yerdir.
 
Çoğu henüz “onbeşli” körpecik bedenlerin,
Din-i mübin uğruna cihada gidenlerin…
Bu bayrağı bizlere emanet edenlerin,
Mȃveraya uçarken görüldüğü o yerdir.
 
Kükremiş aslanların asil edalarıyla
Siperleri yalayan kısık sedalarıyla
Fakat arşı titreten “tekbir” nidalarıyla
Düşmanın gırtlağına sarıldığı o yerdir.
 
Yay gibi fırlayarak helezonik devirden,
Arındırmaya teşne, Boğaz’ı yoğun kirden,
Volkanlaşan imanla “yedi düvel”e birden,
İstilȃ hesabının sorulduğu o yerdir.
 
Saldırıya geçerken tüm Haçlı Orduları,
Öpüyordu “hilal”i Marmara’nın suları,
Şirazeden çıkanlar kopartınca yuları,
Tekmil defterlerinin dürüldüğü o yerdir.
 
Sırtlanlar kusuyorken murdarlık günahını,
Gülleler dövmekteydi Osmanlı cenahını,
Seyyareler duyunca meleklerin ahını,
Göklerin utancından yarıldığı o yerdir.
 
Vatan müdafaası gayesiydi onların,
Canları pahasına destan yazan canların…
Nice koç yiğitlerin, adsız kahramanların,
Pȃkça alınlarından vurulduğu o yerdir.
 
Yanarken Anadolu; sönerken ev/bark, ocak,
Bir kıyamet sahnesi böyle sunulur ancak…
Savrulurken havada kafa, kol, gövde, bacak,
Keza etten duvarın örüldüğü o yerdir.
 
Dünya haritasında benzeri yoktur bunun,
Kıt’alara nazire şu küçücük “burun”un...
Kurtuluş harcı ile hürriyet hamurunun,
Şüheda kanlarıyla karıldığı o yerdir.
 
Seyit Onbaşıların zorbaları yendiği,
Ve Yahya Çavuşların mertçe bileylendiği,                             
“Çanakkale geçilmez!” sözünün söylendiği,
Hulâsa zincirlerin kırıldığı o yerdir.
 
    
 
 
 
 
2. LİK ÖDÜLÜ 
 
M. Nihat Malkoç             Sarıkamış Destanı
 
Bin dokuz yüz on dörtte yüreklere har düştü
Mazlumlara karakış, zalime bahar düştü
Moskof'un üzerine yürüdü Enver Paşa
Hain düşmana değil, teslim oldular kışa
Karakış yürütmedi üçüncü ordumuzu
Derin yaslara boğdu bu cennet yurdumuzu
Anaların başında birdi, bin oldu aklar
Güneşe sitem etti, kan kırmızı şafaklar
Yüreklerde kanayan yaradır Sarıkamış!...
Zifiri bir gecedir, karadır Sarıkamış!...
 
Enver Paşa buyurdu, girdik çıkmaz bir yola
Şahadet mertebesi nasip olmaz her kula
Soğanlı'yı aşarken kış vakti buz kestiler
"Allah" nidalarıyla ölüme söz kestiler
Karlı dağlar şehide oldu ana kucağı
Sılada kalanların tütmez oldu ocağı
Yol vermez yiğitlere; dumanlı, karlı dağlar
Seccadesi ıslanır, sılada anne ağlar
Dinmeyen bir sancıdır, hüzündür Sarıkamış!...
Akıllara ziyandır, hazindir Sarıkamış!...
 
Emretti Enver Paşa, 'gel' deyince geldiler
Açmamış tomurcuktu, hepsi birer güldüler
İhtiras ve intikam, kör eyledi beşeri
Kar üstünde çiçekler, hatırlattı mahşeri
Batıl Hakk'a düşmandı, bu ne yüzsüz bir çağdı
Gönüller yangın yeri, göklerden ölüm yağdı
Moskof'un zalimleri, sağları esir etti
Manzara-yı umumî yüreğe tesir etti
Bir hüzün çeşmesidir, kederdir Sarıkamış!...
İdam sehpalarından beterdir Sarıkamış!...
 
Görmedi Enver Paşa, Moskof'a baktı şaşı
Askerimin avazı inletti dağı taşı
Karlı dağ duvar oldu, tek kurşun sıkamadık
Nice yokuşlar aştık, düzlüğe çıkamadık
Hasat vakti gelmeden, erken bozuldu bağlar
Dönmeyen yolculara analar kara bağlar
Kalbimize gömüldü zemheride ölenler
Hasretin ateşinden tutuştu kardelenler
Ölüme yürüyüştür, acıdır Sarıkamış!...
Eğilmeyen başların tacıdır Sarıkamış!...
 
Menzile yol aldınız kızaklarla, atlarla
Sonsuzluğa uçtunuz ipekten kanatlarla
İnsan boyu karlarda yalın ayak gezdiniz
Vatana kurban olan cengâverler sizdiniz
O buzdan heykelini güneşler eritemez
Şehidim bedenini topraklar çürütemez
Millete emanettir evlât-ü ıyâliniz
Hak yolunda ölmekti en büyük hayaliniz
Kınalı kuzulara mezardır Sarıkamış!...
Hakkı ikiye bölen hızardır Sarıkamış!...
 
Aşkla çıktınız yola, elbiseniz kardandı
Karakış ortasında yüreğiniz kordandı
Allahüekber Dağı geçit vermedi size
Zifiri karanlıktan varmak zordu gündüze
Alnınıza yazılmış, silinmez kara yazı
"Allah" diye haykırdı donarken körpe kuzu
Soğanlı Dağları'nda donarak can verdiniz
Tarifsiz cesaretle millete şan veriniz
İliklere işleyen ayazdır Sarıkamış!...
Şehidin ak gömleği, beyazdır Sarıkamış!...
 
Gür sesin yankılandı Sarıkamış Dağı'ndan
Kelime-i şahadet döküldü dudağından
Bu cennet vatan için göz kırpmadan öldünüz
Dünyada olmasa da, ahirette güldünüz
Aralık ortasında dondu nice civanlar
Firdevs cennetlerine kondu nice civanlar
Ne zaman sizi ansam kara gözüm nemlenir
Gönül çaydanlığında hatıralar demlenir
Yurdundan ayrılana kucaktır Sarıkamış!...
Şahadet döşeğidir, sıcaktır Sarıkamış!...
 
Ak kefen niyetine kuşandınız karları
Rabbim ötede size yaşatsın baharları
Ölenler şehit oldu, yas tuttu kalan sağı
Orduya mezar oldu Allahüekber Dağı
Buz tutmuş kayalara koydunuz başınızı
Yemek nasip olmadı bulgurdan aşınızı
Gönül kalelerinin burcunda taş oldunuz
Analarının gözünde sağanak yaş oldunuz
Ocakları kül olmuş anadır Sarıkamış!...
Körpecik kuzularda kınadır Sarıkamış!...
 
Sarıkamış Dağı'nda kara gömüldü düşler
Zemheri ayazında donup kaldı gülüşler
Ne düşler kurmuşlardı kısa ömrün yazında
Soluklar donayazdı gecenin ayazında
Yüreklere gömüldü söylenmemiş ağıtlar
Âhların ateşinden tutuştu ak kâğıtlar
Düşmanın karşısında eğilmedi başınız
Sılada kalanlara buz tuttu gözyaşınız
Güneşin kuytusudur, gecedir Sarıkamış!...
Yürekleri yandıran hecedir Sarıkamış!... 
 
NİHAT MALKOÇ
 
 
 
 
3. İÜK ÖDÜLÜ  
 
 
MEMLEKET  ÜSTÜNE  HAYALLER   Halil Gürkan
 
 
 
Öğütürken zamanı dönen yaşlı değirmen,
Hasretlerimi içer filizlenen hayaller.
Eğirir duyguları kader denen o kirman,
Memleket sevdasıyla birleşir bütün eller.
Bardaklarda tan vakti, aydınlıktır tek meze,
Sabahlar şahit olur ruhlarda görünmeze.
 
Fısıldar sırlarını şehirler birbirine,
Kayıp bir düşü arar uykusunda geceler.
Antalya’da kardeşlik inerken en derine,
Eritir ihaneti korkusunda geceler.
Terk eder zihinleri kırılan bütün putlar,
Alevlenir peş peşe gökyüzünde bulutlar.
 
Ağrı’da, Hakkâri’de hırçın şamdanlar söner,
Karşılar gündüzleri gül kızılı bir şafak.
İzmir’deki tüm gözler gök mavisine döner,
Barışır kaldırımla İstanbul’da her sokak.
Kan kaybeder hüzünler bir gelincik dalında,
Yavuklumuz gizlenir yüzümüzün alında.
 
Rize’de kemençenin sevda gizli sesinde,
Çiçekler Ankara’da birbirine naz eder.
Edirne kapandığı sadakat secdesinde,
Bir tutam sevgi için Mevla’ya niyaz eder.
Yürekler allak bullak pişmanlık mahşerinde,
Tövbeler yankı yankı seherin her yerinde.
 
Kavuşur özgürlüğe tutsak olan yarınlar,
Bir Yusuf azat eder her körkuyu telaşla.
Şeffaflaştıkça Muğla, sığ olur tüm derinler,
Vedalaşır özlemler gözlerdeki son yaşla.
Çiçek olur çöldeki aşka adanmış kumlar,
Bir tohumdan can alır can veren tüm tohumlar.





Şahamettin KuzucularAdmin / Erkek / 1/20/2016