‘’Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı
Ama atıldı yine de yeni serüvenlere
Vakti olmadı acıların hesabını
tutmaya
Durup beklemeye, geri dönmelere vakti
olmadı.
Yangınlarla geçti ömrü ve hep
yalnızdı
-ki onlar daima birer yalnızdırlar.’’
(Ahmet Telli)
Ilıman bir mevsimin izini sürüyorum
Devasa karıncalar ve yanlışlar
gezegeninde
Yazmak elbette kış güneşi:
Hani üşüdüğünde sırtını ısıtan.
Ve sevmek illa ki:
Hani tam da her şeyden vazgeçmişken
Öykündüğün süt liman bir ömür
Varsın dalgalar olsun adam boyu
En azından adamlığımdan ve
yalnızlığımdan
Ödün vermedim inadına
Yalanına dünyanın.
İzzeti nefsi evrenin:
Aşk gibi üstüme geçirdiğim,
Ah, bir de iyi geçinseydim ya
kendimle.
Bir de metruk yüreğim
İpe sapa gelmez gösteriler
Aşka ihanet eden efkârı
Yürekten yaşayıp da
Her gün bitiminde d/ağlandığım
Ve işte metazori bir kahkaha
Artık kimse bir diğerinin kusurunu
gören.
Yetimliğimle daim olsun varlığım
Aşka ve yanlışa düşen her insan gibi
Sevecen hayallerimde ne mutlu ki
Ben bir düş gezginiyim
Ve gezegenim edebiyat
Aşkın hatırına düştüm ben bu yola
elbet
Allah’ın izniyle aldığım nefesi
harcamaksa yazdığım
Kadar kefilim ben sefil yüreğime.
Dün özürlü bir günde kaykılan bunca
hadise
Kimine fıtrat kimine itaat kimine
nefret düşen
Yalnızlık mevsiminde
Şüheda düşlerden de kaçış yok hani
Tapınan kimse nefsine
Uzak dursun uzak dursun acılarımdan
Hem ben onları bir ömür iliştirmedim
mi yakama?
En çok da İstanbul’un feryadına
Denk düşmüşken düşlerimde.
İnzivada değil artık öykülerim
Azıcık yalpaladığım
Bazen ömürden çaldığım
Rotam ve notam gizin peşinde
Giz dediğim elbet söyleyemediklerim.
Yalanım olsa keşke ah ben de bir
yalan olsaydım:
Günü banıp geceye
Saf tutsaydım keşke kalabalıkların
yanında
Ve de şerh düşerdim kimi zaman
En çok da sevdiğim ulaşamadığım yıldızlarsa.