- Zeugma Kenti Buluntuları ve Zeugma Müzesi
- Göbeklitepe Urfa Cihanda İlk Tapınak ve Gizemleri
- HALFETİ' Yİ GÖRDÜNÜZ MÜ?
- Hasankeyf'i Gezelim mi?
- Zeugma Belkıs Antik Şehri Tarihçesi Konumu ve Doğası
UYGARLIKLAR İLE HARRAN
Harran, dünyadaki ilk üniversiteye sahip olması, Dünyanın
ilk tapınaklarının yapıldığı Göbeklitepe ile aynı arazi üzerinde yer
alması, toprak evlerinde Sümer kubbe sistemini andıran hatta devam ettiren
örneklerin görüldüğü tek yerleşim yeri olması,
Pagan kültürünün yeryüzündeki en son şehri olması, gibi sebeplerle önem
kazanan antik bir şehirdir. Antik
kentinden günümüze şehrin kalesi, surlarının bir kısmı ile İslam döneminden kalma
Büyük Cami minaresi ulaşmıştır. Büyük
Cami İslam fethinden önce Mezopotamya uygarlıklarının ve dinlerinin belli başlı
mabetlerinden birisi olan Sin mabedi’nin
camiye çevrilmiş halidir.
Harran eskiden Cullab ve Deysan nehirlerinin suladığı mümbit
bir arazi üzerinde ve yolların kesiştiği bir kavşak noktasında, kervanların
konakladığı bir menzil şehri olarak tarih sahnesine çıktı. Dört yöndeki Uygarlıkların geçit yeri
üzerindeydi ve Yukarı Mezopotamya’yı Aşağı Mezopotamya’ya götüren kilit bir
arazideydi. O zamanlar tüm dünya’nın beşiği bu coğrafyaydı. 13. yy dan sonra ise Cullab ve Deysan gibi coğrafyadan da
silindi.
TARİHÇESİ
Harran’ın Tarihini üç döneme ayırmak mümkündür.
- a)
Sin Kültü ve Mezopotamya Kültürü Etkisindeki
Harran
- b)
Helensitik Felsefe ve Roma- Bizans
Eğemenliğindeki Harran
- c)
İslami dönemde Harran
Sin Kültü ve
Mezopotamya Kültürü Etkisindeki Harran
Harran adının MÖ.2000 başlarına ait Kültepe ve Mari
tabletlerindeki şekliyle günümüze geldiği bilinmektedir. Harran' da MÖ.2000'den önce Mittaniler,
MÖ.2000' den sonra ise Mittanilerle beraber, Hititler, Asurlar ve Batı Sami
kavimleri, yaşamıştır. Bu süreçte
Harran’a Sümer, Akat ve Elam Keldani, Hurri, Mitanni ve Asur uygarlıkları da
egemen olmuştur. Bu arada Asur Prensleri, başkenti Harran olan yeni bir Asur
Krallığı kurmuşlar, bu devletin ömrü pek kısa olmuş, Harran, Pers kavimleri
tarafından tahrip edilmiş ve son Asur Prensliği de tarihe karışmıştır.
Harran bu kültürler yumağında Yukarı Mezopotamya’da gelişen
bir şehir oldu. Harran’ın adı Sümerceden kaldığı gibi, Harran’daki Sin Tapınağı da bu kültürün
mirasıdır. Günümüzdeki Harran en çok koni
tipli kubbeleri olan evleriyle tanınmıştır. Bu tip kubbeli evler Sümer Kültürün
den kalan yaşayan bir mimaridir. “ Sümerler,
Taş temeller üzerine
güneşte ya da fırında kurutulan kerpiç tuğla kullanarak Dünya sanatında ilk
mimari eserleri yapmaya başlamıştı. Kubbe sistemini bulan ilk uygarlık da Sümerlerdir.”
Daralarak yükselen koni şeklindeki kubbe şekli Harran’da örnekleri görülen
kubbelere
benziyordu.”
Bu uygarlıklar döneminde Harran önemli bir Kült ( Tapınma )
merkezi haline gelmiş bu uygarlıkların en önemli tanrılarından birisi olan Sin adına Harran’da önemli bir tapınak
yapılmıştır. “Harran, Sin (Sümerler ve Akadlar'ın ay tanrısı) kültünün
önemli bir merkezidir. Helenistik dönemle başlayıp ortaçağ boyunca süren zaman
zarfında, Pythagorasçı felsefe, hermetizm ve uygulaması olan simya,
Hrıstiyanlığa karşı antik bilgeliğin savunucusu olan Neo-Plâtoncu felsefe ile
Kalde geleneğine ait inanç ve bilimlerin harmanlandığı bir kenttir.”
Söylentiye göre yedi
gezegene adanmış yedi şehir vardı ve Harran Sin'e adanmıştır.
Mezopotamya uygarlıklarında Sin, Ay tanrısıdır ve bu uygarlıkların en önemli tanrısı olan Enlil
ile birlikte en önemli üç tanrıdan biridir. “Sin, Asur, Babil teolojisinde ikinci tanrı
üçlemesini oluşturan Sin (Ay)-Shamash (Güneş)-Ishtar(Venüs) üçlüsünün en önemli
tanrısıdır ve diğerlerinin babasıdır. Nitekim bu dönemde Sin'in sembolü olan hilalin
yanına iki tane yıldız eklenilerek bu üçlünün sembolize edildiği görülür. İlk
üçlüyü oluşturan büyük tanrılar ise Anu( Gökyüzü)-Bel(Toprak)-Ea(Su)dır.”
Harran, doğuya batıya ve Kuzeye giden antik yolların kesişme
noktasında olması ve Sin tapınağına sahip olması sebebiyle bu uygarlıklar
döneminde oldukça önemli bir kent haline gelmiştir. Harran kervanların uğrak yeri, antik yolların
dağıtım kavşağı, kuzeye, güneye ve batıya giden yolların yol ayrımında ve Büyük
Tanrı Sin’e adanmış bir kent olarak ve Sin Mabediyle önem kazanmıştır“Gece gökyüzünün gören gözü olan Sin,
tanrıların yazıcısı Nebo'nun (Merkür) ilahi buyrukları üzerine yazdığı bir
dolunay diski olarak tasvir edilir. Ayın yansıyan gümüşi parlaklığı ona
bilicilik (kehanet) ve antlaşmaların tanığı ve garantörlüğü işlevini de
vermiştir.” Nitekim
eski çağ uygarlıklarının yaptığı anlaşmaların altına Sin’in şahitliği ibaresi
konuluş olması bu yüzdendir. Sin’in kenti Harran işte bu yüzden kutsal bir kült
merkezidir. “1849
yılında Akdeniz'de bulunan Cythera (Kithira) Adası'nda keşfedilen, eski
Akatlılara ait ve 1853 yılında yazılmış bir elyazmasındaki bilgilere göre Sin
Tapınağı, Kral Naram-Sin tarafından M.Ö. 19. yüzyılın sonlarında kurulmuştur."
Antik Harran’ın şehir planı ile Sin tapınağı ve Ay Tanrısı
Sin’i sembolize eden sekizgen şeması ile yakından bir ilgisi olduğu
söylenmektedir. “Sin(Ay) tapınağı ise sekizgendi. Sin tapınağı ile birlikte Harran şehir
planının sekizgen olması ve surların sekiz kapısının olması Harranlıların
geometrik sembolojiyi kullandıklarını gösterir.”
Harran, kelimesi
etimolojik yapısı itibariyle Sümer
ve Akat,dilinde ve eski uygarlıklarda
“yolların kavuştuğu yer”, “kavşak” anlamına gelmektedir. Önasya dili olan Akatça’daki “Harranu” sözcüğüyle “Seyahat
ve Kervan” anlamına gelir. . Harran,
özellikle Asur,
Ticaret Kolonileri devrinde Anadolu ile sıkı ticari ilişkiler yürütmüş
olan Asurlu
tüccarların uğrak yeri olmuş hatta bir ara Asur
Prensliklerinden birisine başkentlik de yapmıştır.
Harran mazisinde olan kutsal kent kimliğini İslam egemenliği
esnasında da sürdürmüş, İslam’ın hoş görüsü altında dünyadaki Pagan kültürünün
en son şehri olarak varlığını Moğol İstilasına kadar devam ettirmiştir. Bir
yandan Mezopotamya
Uygarlıklarından gelen kültürel birikimi bünyesinde yaşatırken, Hıristiyanlığın
yayılması yoluyla İskenderiye’deki Mısır kültürünün izlerini alıp Harran’a kaçırıp
getiren Mısırlılar
sayesinde Mısır
kültürünün son izleri de Harran’a taşınmıştır. Hatta Hıristiyanlığın yasakçı tutumu
Yunan
ve Roma ’nın kadim kültürünü devam
ettirmek isteyen son kalıntılarının da Harran’a kaçışmasını sağlamış, böylece
Harran bu kültürlerin buluştuğu yegâne son sığınak olarak dünyanın ilk
üniversitesine kavuşmuştur.
Pagan Kültürünün son kalesi olarak kalan Harranlılar Makedonyalılar
sayesinde Yunan,Hıristiyanlığın
baskısı sebebiyle kaçışan Mısır ve kökenlerinden gelen Mezopotamya Uygarlıklarından
kalan kültürleri kendilerine göre yorumladılar. Moğol istilasına kadar da bu
kültürü sürdürdüler. ”Harranlılar, kendi
geleneksel yıldız-gezegen kültürüne dayalı politesit/paganist din anlayışlarını
Helenizm etkisinde yeniden yorumlamaya yoluna gitmişlerdir. Helenizm
etkisindeki Harranlılar, her ne kadar dinsel açıdan eski Yunan
geleneğinden etkilenseler
de, binlerce yıldır adeta kendileriyle özdeşleşmiş olan gezegen kültüne dayalı
politeizmden asla ödün vermediler."
Harran Felsefe ekolünde kitabi dinlerin de izleri vardı
ama onların dinsel inancı tüm dinlerin etkisiyle oluşan farklı bir dindi: “ Harranlılar, ruhun göçmesi inancına
inanıyorlar ya da ruhun bedenden ayrıldıktan sonra yıldızlar dünyasında
kaldığına inanıyorlardı. Onlara göre iki dünya vardır: a)Gökler dünyası ve b)Ay
küresinin altındaki dünya. Yer küresi, gök, güneş ve yıldızlar yaratılmamış
olup, ezelidirler. Harranlılar peygamberlere de inanmıyorlardı. Onların
peygamberleri, filozoflar ve bilginlerdi.”
Helenistik Felsefe ve
Roma- Bizans Egemenliğindeki Harran
Harran, M.Ö. 332
tarihine kadar Mezopotamya uygarlıklarının sonuncusu olan Pers
İmparatorluğu yönetiminde kalmıştır. Pers Kralı III. DARA (Daryus) İssos
Savaşı 'nda Makedonya Kralı İskender'e yenilince, Yukarı Mezopotamya ve
dolayısıyla Şanlıurfa ve Harran da, Makedonyalıların eline geçmiştir.
İskender’in ölümünden sonra bölge Selevkosların
idaresine girer. Bu esnada Fırat’ın batı
yakasında Zeugma kenti, Bu günkü Urfa’nın yerinde ise Edessa kenti kurulmuştur.
Zeugma
( Belkıs ) , Harran, Edessa ve Antakya bu süreçte kültürel bağlantısını
kuvvetle sürdüren kentler olarak belirir. Seleaukoslar
dönemi, Romalı ar'ın Pompeus kumandasındaki
ordularının Urfa'yı almalarıyla Seleaukoslar
tarih sahnesinden silinmiştir. Zeugma
Romalılarla Sasaniler arasında sınır kenti olarak kalırken Harran ve Edessa (
Urfa) büyük ihtimalle Sasanilere bağlı
Otonom kentler olarak kalmış olmalıydı.
Bu dönemde bu kentlerin önemi azalmayacak aksine artacaktır. M.S.244
Roma İmparatorluğunun Batı ve Doğu diye ikiye bölünmesi
üzerine Şanlıurfa, Doğu Roma
İmparatorluğunun İranlı Sasanilerle
sınır bölgelerindeydi. Bizans ve İran'ın yüzyıllar boyu devam eden kanlı
boğuşmalarında Harran Edessa ve Zeugma
harabe olmaya başladı. Romalı Zeugma
ise, Sasani istilasıyla tarih
sahnesinden çıktı. Harran
ve Edessa’nın önemiyse artıyordu. Romalılar kaybettikçe Bu şehirler
güçlenmişti.
Bizans ve Roma Hıristiyanlığı kabul etmeye başlayınca Doğu
Roma İmparatorluğunun resmi dini olan Hıristiyanlık, akademileri ve felsefe
okullarını kapatmaya başlamıştı. Bu
merkezlerden ayrılan filozoflar Harran'a sığınmaya başladılar. Harran,
yeni dini kabul etmek istemeyen Yunanlılar´ın ve diğer karşıtların merkezi
haline geldi. Roma’nın sayesinde Hıristiyanlık İskenderiye’yi de
kuşatmış, Antik Mısır dinine sadık kalan İskenderiye
okulunun son hocaları da ellerindeki kitaplarla Antakya
ve Harran’a sığınmak zorunda
kalmışlardı. Mısır, Makedon, Yunan , Roma kültüründen kalan bu kitapların birçoğu "Harran Sabiileri" tarafından
Arapçaya tercüme edilmişti. Bu tercüme eserler İslam bilginlerinin Antik Yunan
ve Mısır felsefelerini öğrenmesini sağladı. Aynı zamanda ve aynı yöntemle batılı bilginler
de İslam Felsefesini Harranlılardan öğrendi.
İslami dönemde Harran
Hz. Ömer zamanında Yermuk’ta Bizanslıları mağlup eden Übeyt
İbni El Cerrah, ÇUKUROVA,
HATAY ve Harran ovasını fethetti.
Harran’daki Sabilerin
ve Putperestlerin İslam
egemenliği altında dahi varlıklarını 13. yy kadar sürdürebilmeleri ilgili şöyle
bir anlatı vardır. “830 yılında Halife al
Ma'mum Harranilere dinlerini sormuş
onlar da "Biz Harranileriz" diye cevap vermişlerdir. Halife al Ma’mum ise kendisi seferden
dönünceye kadar Müslümanlık, Hıristiyanlık, Yahudilik veya Sabiilik arasından
birini seçmeleri gerektiğini söyledi. "Kitaplı" dinlerden biri değilseler
putperesttirler ve putperestlerin kanlarını dökmek caizdir Bu durumdan
telaşlanan Harranilerden bazıları Müslüman veya Hıristiyan olurken, "Biz
Sabiiyiz" demeyi uygun gördüler.“ Bu
politika Sayesinde Harran’daki Pagan kültürü İslam’ın hoşgörüsü altında 13 yy
‘a kadar kültürünü sürdürmüştü.

HARRAN DA İLK ÜNİVERSİTE
Abbasi Hükümdarı Harun Reşid, Harran’a bir üniversite kurdurdu. Üniversitede sürdürülen bilimsel çalışmalar
din, gökbilim, tıp, matematik ve felsefe olmak üzere beş bölüme ayrılmıştı.
Felsefede Platon, Aristoteles, Plotinos’un öğretileri okutuluyor ve antik
uygarlıkların eserleri Arapçaya tercüme ediliyordu. Harran üniversitesinde Sabiiler, Hristiyan ve
Müslümanlardan oluşan âlimler bir araya toplanmıştı. Emeviler ve Abbasiler, Eyyubiler döneminde
Makedonya ( Kalde) Mısır, Yunan Roma Bizans kültürünün son
mirasçılarına sığınak olarak Harran, bilim dünyasına çok önemli katkılar
sağlamıştı.
“Harran özellikle
tıp, astronomi ve matematik başta olmak üzere birçok alanda çevre okullardan
oldukça ileri bir bilimsel kaliteye sahipti. Mesela İbni Nedim, 'Aletler ve Kullanımları Hakkında Bir Kelam' diye
bir başlık altında usturlab hakkında bilgi verirken bunu ilk kullanan kişinin
Batlamyus olduğunu, ancak bu tür astronomik aletlerin ilk kez Harran'da
kullanıldığını, daha sonra çeşitlenerek diğer yerlere yayıldığını söyler. Bu
aleti kullananlar arasında Ahmed b. İshak el-Harranî, Rabi b. Firas el-Harranî,
Ali b. Kanuta el-Harranî gibi isimler vardı. Aynı devirlerde Kura b. Kanuta
el-Harranî'nin bir dünya haritası yapmış olduğu da bilinmektedir."
Harran, ünlü Tıp ve Matematik bilgini Sâbit bin Kurrâ’;
dünyadan aya olan uzaklığı ilk olarak doğru hesapladı, ünlü astronomi bilgini El-Battanî’; atomun
mucidi oldu. Cabir bin Hayyan ve cebir ilminin mucidi oldu, ünlü din bilgini
Şeyhü’l İslam İbn-i Teymiyye bu okulu bitirmişti. Hatta Farabi bile bu okulda
yetişmişti. Bu okul trigonometri ve Astromi alanında da diğer pek çok buluşa
imza atmıştı.
Harran şehri sadece Sabilerin ve Pagan Kültürünün
izlerinde ürünler üretmemişti. Harranlı pek çok İslam âlimi hadis,
fıkıh, tefsir, tarih gibi ilimler sahalarında değerli eserler yazdı. Harran bu alanda hizmet eden Yüzden fazla âlim
ve ravi’ler yetiştirmişti. Bununla da kalamayarak Urfa ve Harran pek çok
Peygamberin ve evliyanın yaşadığı bir yer olarak anılmayı sürdürmüştü. Makedonya uygarlıklarından kalan dini merkez
olma hüviyetini İslam uygarlığı süreçlerinde de devam ettirmeyi
başarmıştı. Birçok Peygamberin babasının
ailesinin veya yaşadığı yerin Harran ve Urfa olduğu rivayetleri her zaman devam
etti. Nuh, İbrahim, Yakup, İshak, Lut , Şuayıp, ve Hz Musa gibi birçok başka Peygamberler ya Harranlı ya da
Harranla ilişkili olan peygamberler olarak kabul edilir.
“Harran Okulu birçok
kaynaktan beslendi. Kökleri Keldani ve Mecusiydi. Muhtemelen yok olmaktan
kurtardıkları bazı eski Yunan elyazmaları bağırlarına basmışlardı. Ancak aynı zamanda
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'dan etkilenmişlerdi. ”
Harran, dünyadaki üç büyük felsefe ekolünden “Harran
Ekolü”nün merkezidir. Bu felsefeleri Mısır uygarlıklarındaki Thoth veya Tehuti
adlı tanrıların, Yunan Uygarlığındaki Hermes’in ve Mısırlı
âlim İmhotep’in yazdığı sanılan kitaplardaki öğretiler ile kitabi dinlerden
alınan etkileşimlerden ortaya çıkan bir felsefeydi. Bu felsefenin odağında gözüken Hermes bir
tanrı olarak değil “ bir
tanrıdan ziyade ilahi sezgilerle esinlenmiş bir bilge “ gibi kabul
edilmektedir. Bu felsefenin oluşmasında Harran’daki mütercimlerin, Yunan Felsefesi konulu Latince yazılmış
eserlerden Arapçaya yaptıkları çeviriler, İskenderiye’den Harran’a getirilen
Antik Mısır medeniyetine ait kitaplardaki bilgiler önemli rol oynamıştı
“MS.II.asırdan
itibaren burada korunan bilimsel eserlerin Bağdat'a aktarımı, Sabit b. Kurra ve
Yuhanna b. Haylan gibi önemli bilginlerin Bağdat'a göçmeleriyle veya Müslüman
öğrencilerin bizzat Harran'a gelerek orada ders almaları yoluyla gerçekleşmiştir.
Ancak bu süreçte en önemli olgu olarak karşımıza Yunanca'dan Süryanice
aracılığı ile Arapçaya yapılan tercüme faaliyetleri çıkmaktadır.”
Antik Harran üniversitesi ve felsefesi batı felsefesinin
yeniden yorumlanarak İslam medeniyetinin oluşmasında böyle bir katkı sağladı.
.Bu bilgiler ve tercümeler İslam âlimlerinin batı felsefesini fark etmesini ve
anlamasına yol açtı. Ayrıca batılı âlimler de İslam medeniyetini aynı şekilde
fark edip analiz etti. “ Halen batı üniversitelerinde Tarihi Harran
Üniversitesi’nde yetişmiş olan bilginlerin eserleri ders kitapları olarak
okutulmakta ve adlarına kürsüler bulunmaktadır.”
Bu kültür son
nefesini Moğol işgalinde verdi.
Halifeler, Emeviler, Eyyubiler, Selçuklular ve Abbasiler
dönemlerinde Zeugma yok olmuşken, Edessa
( Urfa ) , Harran, Antakya , SELEUCIA
PİERİA, bu bölgelere yakın olan Epiphania
ve Eliaussa Sebaste, Korykos
şehirleri Seleaukoslar
ve Roma Döneminde kurulup ihtişamını devam ettirecekti. Abbasilerin son zamanlarında başlayan taht
kavgaları, Selçukluların ve Eyyubilerin zayıflaması 1258 yılına kadar devam
ederken Cengiz Han'ın torunu Hülagu Han, Bağdat’ı alarak Abbasioğulları
Devleti'ne son vermiştir. Bu süreçte Harran ve Edessa bir hayli tahrip edilir.
Böylece, Şanlıurfa ve Harran şehirlerinin ulaşmış oldukları yüksek kültür ve
parlak dönemler Abbasoğulları, Eyyubiler ve Selçuklu ve Memluklar sonrasında
yıkılmaya başlamıştır. Özellikle Harran ve Harran'daki üniversite yani Büyük
Cami, Moğol istilasıyla, MS. 1260 bir
daha eski durumuna gelememiştir. Osmanlılar zamanında Edessa ( Urfa ) yeniden
önem kazanmaya çalışırken Harran tamamen önemini yitirmeye başlayacaktır.
17 yy da Harran’ı
gören Evliya Çelebi, burasını, "Şehir
harap, evler toprak olup kalesinde insanoğlu kalmamıştır. Ancak kargir camileri,
han ve hamamları kalıp diğer harap evler içerisinde çöl Arapları kışlamaktadır"
cümleleriyle anlatmaktadır.
ANTİK HARRAN ŞEHRİNDEN KALINTILAR
Antik Kent kalıntılarının ortasında Harran höyüğü
bulunmaktadır. Şehirde dış surların izleri ve içkale ve şehir sınırları
içersindeki harabelerde Sin Mabedi ve üniversite gibi eski eserlerin temel
kalıntıları yer almaktadır. Harran"ın zengin mimarisinden sadece surlar,
iç kale, Ulu Cami, Şeyh Hayat el-Harrânî türbe ve camii ile konik kubbeli evler
günümüze kadar gelebilmiştir.

HARRAN KALESİ
Harran şehrinin güneydoğusunda şehir suruna bitişik olarak
inşa edilen iç kale, dikdörtgen planlı olup, köşelerinde onikigen kuleleri
mevcuttur. İslami kaynaklarda kalenin yerinde bir Sabii tapınağının
bulunduğundan bahsedilir. Kuvvetli ihtimal İçkale, tabletlerde ve yazılı
kaynaklarda adı geçen Sin Tapınağı üzerine yapılmıştır. Emevi halifesi II.
Mervan'ın 10 milyon dirhem altın harcayarak yaptırdığı sarayın, kalenin esasını
oluşturduğu tahmin edilmektedir. 90x130 metre boyutlarındaki kale üç katlıdır.
Düzensiz dikdörtgen planındaki kalenin dört köşesinde onikigen birer kule bulunmaktadır.
HARRAN HÖYÜĞÜ
Arkeolog Dr. Nurettin Yardımcı başkanlığında 2003 yılından
buyana höyükte yapılan kazı çalışmaları çeşitli devirlere ait eserler ortaya
çıkarılmıştır. Höyükteki kazılarda, M.Ö. VI. bine Halaf devrine tarihlenen
buluntuları, Eski Tunç devrine ait figürin ve figürin başları, M.Ö. 1.950 Eski
Assur dönemine tarihlenen silindir mühürler, M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Kral
Nabuna’id’den ve Sin mabedinden bahseden çivi yazılı pişmiş toprak tablet ve
adak kitabeleri bulunmuştur. Höyük ve çevresi tarih öncesi çağlardan beri
Halaf, Ubeyd, Uruk, Tunç
çağı , Hitit
, Hurri, Mitanni r
Asur Babil Akat, Yunan
, Roma Helen, Bizans ve İslam devrinde de Emeviler, Abbasiler, Fatimiler,
Zengiler, Eyyubi, Memluk ve Selcuklular gibi önemli uygarlıkları
sinesinde barındırmıştır. Kazılardan elde edilen eserler Şanlıurfa Müzesi’nde
sergilenmektedir. İslam Devrine ait şehir kalıntılarında ortaya çıkan mimari
yapılar, dar sokaklara açılan bitişik nizamlı ve avluya açılan odaları bulunan
dikdörtgen ve kare planlı evlerden oluşmaktadır. Mimari kalıntılar arasında
insan gücüyle döndürülen değirmenler, zamanın öğütme sanayisi hakkında bilgi
vermektedir. Açığa çıkarılan kent kalıntıları, ayrıca gelişmiş bir şehir
planlamacılığı ve o devrin sosyo-ekonomik yaşam düzeyi hakkında da bilgi
vermektedir.
HAYAT EL-HARRANİ
Harran’da doğmuştur. Asıl adı, Şeyh Yahya Hayat b.Abdulaziz’dir. Hayat
el-Harrani olarak tanınmıştır. Öldükten sonra tasarrufu devam eden keramet
sahibi, önemli bir şahsiyettir. Kendisiyle çağdaş olan Sultanlar mutlaka Hz.
Şeyhi ziyaret etmiş, onunla görüşmekten şeref duymuşlar ve hayır duasını
almışlardır. Selahatin-i Eyyubî, Halep hükümdarı ve Urfa fatihi Nureddin Mahmud
Zengi Hz. Şeyhi ziyaret eden İslam Fetihlerinin önemli komutanlarıdır.
Özeliklikle mevlid ve kandil gecelerinde ziyaretçi akınına uğrar. Şanlıurfa’ya
gelen ziyaretçilerin Hayat el-Harrani hazretlerine uğramadan gitmedikleri
görülür.

HARRAN ULU CAMİİ
Harran, M.S. 640 yıllarında Halife Hz. Ömer zamanında İslam
hâkimiyetine geçmiş, Emevilerin son halifesi
II. Mervan zamanında da bir süre başkent olmuştu. Ulu Cami veya Cennet Cami,
Harran höyüğünün kuzeydoğu eteğinde yer alır. Caminin doğu cephesi mihrabı,
şadırvanı ve minaresinin büyük bir bölümü korunmuştur. Türkiye’de İslam
mimarisinde yapılmış en eski cami olan Harran Ulu Cami, M.S. 744-750 tarihleri
arasında Emeviler devrinde Halife II. Mervan tarafından yaptırılmış ve daha
sonra çeşitli zamanlarda onarımlar görmüştür. Ulu Cami 104x107 m. ebadında bir
alanı kaplar, minarenin zaman içinde yok olan Ahşap
merdivenleri, aslına uygun bir şekilde 105 basamaklı olarak yeniden
yapılmıştır.
Eldeki bilgilere göre Ulu Cami eski Sin Mabedi’nin yerine
yapılmış veya Sin Mabedi Ulu Cami haline çevrilmiştir.

HARRAN KÜMBET EVLERİ
Harran’la özdeşleşen Kümbet, Kubbeli Evler veya Konik Evler diye
bilinen Harran’a özgü evlerin bir kısmı mevcudiyetini korumaktadır. Sümer
ve Mezopotamya
kubbe ve mimari özellikleri yaşatan bu evlerin
benzerlerine, Suruç ve Birecik köylerinde de rastlamak mümkündür. Harran’daki
evlerin diğerlerinden ayrılan farkı, kubbelerinde tuğla kullanılmasıdır. “Evlerin
yüksekliği içerden en çok 5 metreye ulaşmaktadır ve kubbeler, 30–40 tuğla
dizisi ile örülmüştür. Örgüleri düzensiz bir şekilde balçık sıva ile bağlanan
kubbe ve duvarlar, içerden ve dışarıdan yine bu harçla sıvanmıştır. Harran
evleri bölge iklimine uyumlu olarak yazın serin kışın sıcaktır.”
İMAM BAKIR (HZ.) CAMİİ VE TÜRBESİ
Harran'ın 3 km. kuzeydoğusunda İmam Bakır Köyü'nde 12
İmamdan beşincisi olan Ebu Ca‘fer İmam Muhammet Bakır'a atfedilen bir türbe ve
camidir. Halife Hz.Ömer zamanında
(miladi 639'da) Urfa ve Harran'ın fethi savaşına katılan Ebu Ca‘fer İmam
Muhammet’in kopan bir parmağının buraya gömülerek üzerine türbenin yapıldığı ve
köye "İmam Bakır" adı verildiği söylenilmektedir.
HAN EL-BA’RUR
Harran'ın 27 km. güneydoğusundaki Göktaş Köyü'nde bulunan
Han El-Ba’rur, Eyyubiler dönemine tarihlenmektedir. Tektek Dağları olarak
anılan dağlık bölgede Harran-Bağdat yolu güzergâhında bulunan kervansaray;
mescit, muhafız odası, ahırlar, hamam ve yazlık odalardan oluşmaktadır. Yapı,
Anadolu Selcuklu kervansaraylarının tüm
özelliklerini taşımaktadır. 43.30x44.80 metre ölçülerinde kareye yakın bir
avluyu çevreleyen kervansarayın biri kuzeyde, diğeri de batıda olmak üzere iki
kitabesi bulunmaktadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre;
kervansaray, İsa oğlu el-Hac Hüsameddin Ali Bey tarafından 1128-1129
tarihlerinde yaptırılmıştır. Hanın ismi olan "Ba‘rur" kelimesi
Arapça'da "Keçi gübresi" anlamındadır. Rivâyete göre, hanı yaptıran
kişi, burayı kuru üzümle doldurmuş ve yoldan geçen veya kervansarayda
konaklayan misafirlerine ikram edermiş. Geleceğe dönük olarak "Benden
sonra gelenler burayı keçi gübresi ile dolduracaklardır." demiştir. Yapı,
Moğol istilasından sonra harap hale gelmiş ve yerli halk tarafından uzun yıllar
ahır olarak kullanılmıştır. Gerçektende keçi gübresi ile dolması düşündürücü ve
bir o kadar da anlamlıdır.

ŞUAYB ANTİK ŞEHRİ
Şuayb Antik Kenti, Hanel Ba’rur’dan 11 km. sonradır.
Harran’a ise 38 km uzaklıktadır. Şuayb Antik Kenti Geç Roma dönemine (M.S. 4-5.
yüzyıl) tarihlenen bir yerleşim yeridir. Efes’i
andıran mimarisinden dolayı Güneydoğu’nun Efes
’i olarak da tanımlanır. Şuayb Peygamber’in buradaki bir mağarayı ev ve
ibadethane olarak kullandığı rivayet edilir. Bu Antik
Kent ismini bu rivayetten alır. Halen bölgedeki bir mağara Şuayb
Peygamberin makamı olarak ziyaret edilmektedir. Bu yerleşim yerinde çeşitli
tarihlerde bilim adamlarının yaptığı araştırmalar sonucu varılan ortak görüş,
Şuayb Şehri isminin Arapçada “Eski İnsan Şehri” anlamına geldiği ve bu yerleşim
içinde yer alan evlerin ise Harran Ovası’nda yaşayan insanların yazlıkları
olduğu şeklindedir.
Bu evler tipik Roma
evleri tarzında yapılmış olup üçgen alınlıklı, çatılı
ve etrafı duvarla çevrili bir avlu ve evin altında yer alan ana kayaya oyulmuş
bir kilerden oluşmaktadır. Her evin içinde bir su kuyusu bulunmaktadır. Evlere
girişler avlu duvarlarında yer alan kapılardan yapılmaktadır. Bu kapılar ise
ızgara planlı sokaklara açılmaktadır. Şuayb Antik şehrinde bugüne kadar
kapsamlı bir arkeolojik araştırma yapılmamıştır. Yapılacak arkeolojik
çalışmalar bu antik kentin bilinmeyen gizemli yönlerini ortaya çıkaracaktır.
BAZDA MAĞARALARI
Bazda Mağaraları, Harran-Han el-Ba’rur yolunun 15. km.
sinden itibaren yolun her iki tarafında tarihi taş ocakları bulunmaktadır.
Bazda mağaraları 19.km.de yolun sağındadır. "Bazda",
"Albazdu", "Elbazde" veya "Bozdağ Mağaraları"
adıyla bilinir ve tanınır. Bölgenin en önemli ve en güzel görüntüye sahip taş
ocağıdır. Çok geniş bir alana yayılan dağın dış cephelerinde taş kesilmesi
nedeniyle büyük oyuklar meydana gelmiştir. Kayalara yazılmış Arapça
kitabelerden, bu taş Ocağının 13. yüzyılda "Abdurrahman el-Hakkâri",
"Muhammet İbn-i Bakır", "Muhammed el-‘Uzzar" gibi şahıslar
tarafından işletildiği anlaşılmaktadır. Çevredeki Harran, Şuayp şehri ve Han
el-Ba‘rur yapıları için yüzlerce yıl taş alınması neticesinde her iki mağarada
da çok sayıda meydan, tünel ve galeriler meydana gelmiştir. Bunlardan özellikle
büyük olanı yer yer iki katlı bir şekilde oyulmuş ve yükseklikleri 10-15
metreye varan ayaklar bırakılarak ortada meydanlar oluşturulmuştur. Ayrıca uzun
galeri ve tünellerle dağın çeşitli yönlerine doğru çıkışlar sağlanmıştır.
KAYNAKÇA
- Sümer
Sanatı ve Uygarlığı, https://www.edebiyadvesanatakademisi.com
- Doç. Dr, Zeki
İbrahimgil, Lise 1 Sanat Tarihi Dersi, Koza Yayınları, 2012 Ankara,shf,
40-44
- Necmettin
BİLİK, Harran,
Yeni yüksek tepe dergisi sayı 54
- Necmettin
BİLİK, Harran,
Yeni yüksek tepe dergisi sayı 54,
- Necmettin
BİLİK, Harran,
Yeni yüksek tepe dergisi sayı 54
- Yard.
Doç. Dr. Şakir Gözütok, "Eğitim
Tarihi Perspektifinde Harran Okulu" ( Adlı Yazısından Alıntı ) BİA Haber Merkezi,
26/08/2006,Vedat ÇAKMAK, eski.bianet.org/2006/08/25/84182. Son erişim,
21,12,2012
- Necmettin
BİLİK, Harran,
Yeni yüksek tepe dergisi sayı
- https://www.urfakultur.gov.tr/urfanin-kalbinden-gunesin-dogusuna-gezi.php
- Yard.
Doç. Dr. Şakir Gözütok, "Eğitim
Tarihi Perspektifinde Harran Okulu" ( Adlı Yazısından Alıntı ) BİA Haber Merkezi,
26/08/2006,Vedat ÇAKMAK, eski.bianet.org/2006/08/25/84182. Son erişim,
21,12,2012
- Yard.
Doç. Dr. Şakir Gözütok, agy.
- Şahamettin
Kuzucular,İssos
Savaşı Nasıl ve Nerede Yapılmıştır, edebiyadvesanatakademisi.com/fo
- .edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/293-zeugma_belkis__antik_sehri_tarihcesi__
- Şanlıurfa
Tarihi, TARİH BÖLÜMÜ, Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, https://fef.harran.edu.tr/
- https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/forummesaj/295-zeugma_kenti__buluntulari_
- Şahamettin Kuzucular,ÇUKUROVAVE HATAY’IN İSLAMİYET VE TÜRKLERLE TANIŞMASI, edebiyadvesanatakademisi.
- Kemal
Menemencioğlu, Harran'ın Uygarlık Mirası, https://www.hermetics.org/Harran.html.
- Doç. Dr. Orhan Atalay, “ İskenderiye,
Antakya ve Harran okulları”, I.
Uluslararası Katılımlı Bilim, Din ve Felsefe Tarihinde Harran Okulu
Sempozyumu" 28-30 Nisan 2006
-
Necmettin Arpağ, Harranlı Ravilerin Hadis İlmindeki Yeri, Selçuk Ünverst, SBE,
Yüksek Lisans Tezi, Konya,
- Kemal
Menemencioğlu, Harran'ın Uygarlık Mirası, https://www.hermetics.org/Harran.html
- Necmettin
BİLİK, Harran,
Yeni yüksek tepe dergisi sayı 54
- https://www.urfakultur.gov.tr/urfanin-kalbinden-gunesin-dogusuna-gezi.php
- https://www.sanliurfa.gov.tr/default_B0.aspx?content=237
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.aspx?SectionID=
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.as
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.aspx?SectionID
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.aspx?SectionI
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.aspx?SectionI
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.aspx?SectionI
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.as
- https://www.sanliurfa.bel.tr/turizm/tarihi-mekanlar-detay.aspx?SectionI