‘’Rüya mıydı yoksa yağmurda yanmak
Toprağa düşerken gökte uyanmak
Gözlerim buzlara saplandı yine
Demek ki kar yağdı kirpiklerine
Şimdi bir ıssızda, yar başındayım
Ölümü sevmenin telaşındayım…’’(Alıntı)
G/izin sürüngen varlığı aşka delalet
Sırdaş yüreğin fıtratı illa ki hasret çekmek
Melun bir gölgenin firarı
Ah, çehresi solan yârim
Issızlığına ağıtlar yakan bir faniyim
El ayak çekildi mi tünerim başına yalnızlığın
Göğün tevazu yüklü rahmetini beklemekte
Ah, yağsa bir an evvel Rabbin nimeti.
Öksüzdür kuşlarım
Kuş gibi çırpınsa yürek ne ki?
Bir manzumedir içre dönük aşkın kanatlarına serili
İpeksi teninde gecenin
Teftişe çıkan aşkın nöbetçisi
İhtiva ettiği ne ki sözcüklerin?
Ah, yanar da yanar için için
Tefrikası günün ve ölümün beti benzi
Yâd edilesi aşkın anda saklı mevcudiyeti.
Hurafeler var,
Asalak nakşında alıcı kuşların
Nükseden iklimin de rüzgârında saklıdır acılarım
Açamadığım içimi bir ömür ne ki?
Al, işte altın tepside sundum sefil yüreği.
Maviden titri umudun
Geçkin yaşlarda saklı tuttuğum gizin yükü
Altında ezildiğim bunca eziyet
Cesaret örneğidir yüreğin ifşa ettiği.
Kulluğuma binaen yandığım
Aşkın alevinde sökün eden bir zerreden ötesi değilim hem.
Kuluçkaya yatan zemheri
Kardelen misali uykudayım sevginin kollarında
Özlemin harladığı bir hasret ki
Mutluluk neydi, neydi sahi?
Arşı alaya çıkar sesim
Endamlıdır hüznüm
Efkârıma banarım kalemi, kanattıkları ne ki?
Kandığım ne ki kardığım imge imge
Tırnaklarımla kazıdım ben bu mabedi
Hüznümle saf tuttuğum varsa yoksa niyazı
Sunduğum şu kabri
Çok görmeyin benim gibi bir âcize.
Aşkın asasıdır sözcüklerim
Aşinadır da yüreğim kayıp giden güne ve ömre
Katık ettiğim yaşımla yasımı yâd ettiğim
Yarenlik eden şu sözcükler benim gibi bir meczuba…