Hangi düşsün, hangi muhabbette saklı?
Renklerin iflah edemediği siyahın bakir mizacı
Elem tuşlarında piyanonun
Sevmekle aşina sabır taşı
Bekleyişin de dinmez telaşı
Mevsimlerden mevsim beğen
Yanık teninde özlemin
Temaşa eden gölgelerin vakur ıssızlığı.
Renklerden ör ömrü
Ömrüne ömür kat mavinin
Dolunayda saklı o mahcubiyet
Elbet karanlığın da zincirleri kırılacaktır
Yanık ucunda fenerin
Bir mektup açacağı mı yoksa kırık mazin?
Kırılgan mizacını da göm en derine en derine
Hala nefes alıyor olmanın o mucizevi tınısı
Fedaisi gölgelerin
Elbet taşkındır mizacı yıldızların
Kırık heceler
Kırkladığın acılar kadar
Kırmaksa şu tabuları
Israrla yaşamanın da özeti
Elbet bakaya kalan keder
Kem gözlerinde ölü kuşun
Kar beyazı masumiyetin de izinde
Sokul yanına semanın
Solsa da dündeki yeminlerin
Tövbelere sığındığın kadar
Mağfiretidir olup biten elbet yalnızlığın.
Haşmetli olsa da hüzün
Hoyrat bir rüzgâr olsa da içindeki zemin
Kaykıldığın nasıl da dün gibi aklında
Unut sen unutulduğunu da unut
Sevgi ektiğin şu tarlanın adı madem umut
Umarsızca sev ve yaşa
Coşkuna kat dünyayı
Dünyanı siper et mavinin her tonuna
Sonra da uğurla sessizce neyse
Meylettiğin mademki mutluluk.
Diret de yaşadığınca kadar
O dingin haletiruhiyesi mi evrenin?
Diri tuttuğun kadar canını
Dik tuttuğun başında esse de kavak yelleri
Unutma sen nazenin bir gelinciksin
Şu haşin dünyada
Seril de yüreklere zarafetinle.