Bugün Peygamberimizin doğum günü... hicrî takvime göre her sene 10 gün farkla kutladığımız önemli günlerden veya gecelerden biri. Bir ara miladî takvimdeki 24 Nisan gününü sabitleyip hiç bir müslüman ülkede olmayan “Kutlu Doğum Haftası”nı uydurmuş, peygamberimizin doğumu üzerinden başka bir şeyler kutlamaya başlamıştık. Neyse ki her siyasî değişkenliğe uğrayan günler gibi, ondan da vaz geçildi.
Bir şiirim vardı. Peygamberimize duyduğumuz özlem ve sevgi konulu... bugün onu paylaşırım diyordum. Bir kaç gül bahçesi resimleriyle süsleyip video bile yapabilirim. Bir çok değerli şairimiz de bir çok güzel şiir paylaşacaktı ne de olsa... Dönüp dönüp “Hayırlı kandiller” ve aynı güne denk geldiği için “Hayırlı cumalar” la karşılaşacaktım.
Ama gelin görün ki bir yerlerde, açlıktan uyuyamayan, maaşı ödenmediği için geçim sıkıntısı çeken, ev kirasını veremeyen birileri vardı. Dört “yetişkin” kardeşin siyanürlü meyve suyu içip intiharı ve “ Kimsesizler Mezarlığı”na defnedilmelerinin acısı tazeyken, “Kimsesizlerin kimsesi” olmuş peygamberimizin doğum gününü nasıl kutlayabiliriz ve nasıl emin olabiliriz onun bizi sevip, “ümmet”i olarak göreceğinden...
Yeşil kart sahibi olmayı reddeden, belediye yardımlarına “bizden daha kötü durumda olanlar alsın” diyen, sessiz sedasız çekip gitmeyi tercih ederken, kapılarına “içerde siyanür var” uyarısını yazan kardeşlerin vebali üstümüzdeyken hadi gelin herkese “Hayırlı kandiller” dileyip kurtulalım... Dünyadaki çirkinliklerimizi görmezden gelip “hakkımız olan” cenneti umalım.