Yalnızlığın perçeminde saklı savruk bir sözcüksün: şehla gözlerinde mevsimin devasa bir çukurdur içine saklandığım gamzelerin ve mihrabı da yerindedir bu imkânsız ve çetrefilli aşkın…
Bir mizansenim ben:
Heybetli bir hüzne giydirdiğim esvap gibi
İçimdeki o devasa sarkıt ve de uçuşan saçlarım
Derin dondurucuda saklandığım yılların
Bedelini ödüyorum belli ki…
Ah, o beynamaz rüzgâr
Ah, efkârlı lügatim
İnzivada geçen ömrün de bilmem kaçıncı evresi ise
Devinen yürek delişmen mabet
Hazanı yuttuğum bir avuç suda
Kopan fırtına öncesi…
Dilemmasıyım mevsimin
Dilaltıdır yazdıklarım
Dilimden düşmezken adın
Düştün ya gözümden ve işte patavatsız rüzgârı hayatın
Delişmen mehtabın oynaştığı bir yıldıza sözüm
Sözcüklerimden ördüğüm saçlarıma konan
Kelebek misali uçuşan yalnızlığım
Gök kubbeye sığınıp da sırtımı bilinmeze dayadığım
Bağ bozumu düş bozumu:
Sözcüklerin kasvetinden kurtulduğumun müjdecisi.
Bir serzeniş ise içimdeki yel
Soğuk duvarları yol bildiğim ezelden:
Maviden tütsüm: rengi boz gülücüklerim
Varlığımın kıstası ve hassası duyguların
Tekleyen yürekten sızan kan kadar olağan
Bazense sözcüklerim kanamalı
Karartma gecelerinde içine saklandığım peçesi sessizliğin
Yufka öğretiler yüreğe iyi gelen zamanların güncesi
Estiği kadar yavaştan
Esneyen dikişleri sevginin
Ummadığım kadar serpilen nidası benliğin
Kiremit rengi şapkası gecenin
Bir tüy kadar hafif vicdandan
Damlayan her zerre, koyu gözlerine kenetlendiğim
Sevgilinin hepten gidişi tastamam
Katmanlarında yerin
Kat izinde göğün
Bir sus payı söylem içimde nazlanan gülücüklerin
Türküsü eser de eser usuldan.