“Bir çocuğun içine bir utanmak kabiliyetini vermediniz mi, alafranga olsun, alaturka olsun, hiçbir terbiye usulünün faydası yoktur.” (35.s.)

Kitabın Adı: Kiralık Konak
Yazarı: Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Türü: Roman
İletişim Yayınları
1-47. Baskı 1983-2012, İstanbul
- Baskı 2013, İstanbul
232 sayfa
Okuma Tarihi: 15-30.03.2023
Romandaki Kişi Kadrosu: Naim Efendi, Seniha (Naim Efendi’nin torunu), Sekine Hanım (Seniha’nın annesi), Nefise (Naim Efendi’nin karısı), Servet Bey (Sekine’nin kocası), Faik Bey, Hakkı Celis, Selma (Naim Efendi’nin kız kardeşi), Cemil (Servet Bey’in oğlu), Madam Kronski…
Romandaki Bazı Kişilerin Özellikleri:
Naim Efendi: “Ne çok zengin, ne çok hesapsızdır. Babasından kalmış bir serveti gençliğinden beri oldukça büyük bir ihtimamla idare ve muhafaza ediyor. Terbiyeli, devlete saygılı… Bir ana kadar müşfik, titiz, pek içli, pek nazik bir adam… Bütün çocukluğu ve bütün gençliği, İstanbul’un en kalabalık konağında geçen Naim Efendi, eğlenceli meclisleri, ahbap arasında sohbetleri, misafirlere ziyafetleri pek severdi.”(12.s.)
Seniha: “Seniha, daima en son çıkan moda gazetelerinin resimlerine benzerdi. İçi de tıpkı dışı gibiydi.” (16, 17.s.)
“Seniha on sekizine bastı, fakat hâlâ sekiz yaşında bir çocuk gibi hoppa ve yaramazdır.”
“Büyükbabası, annesi hatta bazen babası ona, lisanlarını anlamadığı, hareketlerinden ürktüğü başka cinsten birtakım mahlûkat gibi geliyordu. Biraz Madam Kronski ile anlaşabiliyordu…”
“Ta on dört yaşından beri kalbinde bilmediği yerlerin görmediği şeylerin, tanımadığı kimselerin hasreti vardı… Bu memlekette ve bu konakta ona her şey dar, az ve adi görünüyordu.” (28.s.)
Faik Bey: “Konağın daimi misafiri ve Servet Bey’in çocuklarının ayrılmaz bir yoldaşı idi.” (20.s.)
“… zira kadınlarca Faik Bey pek çok rağbet kazanmış bir delikanlıdır…” (21.s.)
Hakkı Celis: Seniha’nın büyük halasının torunu. (Naim Efendi’nin kız kardeşinin torunu) Yirmi iki yaşında. Seniha’ya âşık.
Cemil: Henüz yirmi yaşında bir mektep çocuğu. Delicesine sevdiği bir metresi var.
Servet Bey: “Naim Efendi’nin damadı Duyunu Umumiye müfettişlerinden Servet Bey, Müslümanlıktan ve Türklükten nefret eden bir kazasker oğludur.” (14.s.)
Selma: Naim Efendi’nin hemşiresi. Çemberlitaş civarında büyük bir konakta oturuyor. “Naim Efendi’nin küçüğüdür. Fakat genç kızlığından beri ailenin içinde herkesten ziyade kendisine hürmet ettiren ağır, haşmetli ve amirane bir hali vardı.” (32.s.)
Zaman: Anlatılan hikâye, II. Meşrutiyet’in ilanından bir süre sonra başlayıp, I. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarına kadar devam eder.
BİR KONAKTAKİ KUŞAKLAR ARASI ÇATIŞMA
Naim Efendi, Seniha, Hakkı Celis, Faik Bey, Servet Bey, Sekine Hanım… Her biri farklı kişilikte, her biri farklı bir dünya görüşüne sahip. Yaşam tarzları da öyle tabii. Kuşaklar arası çatışmanın başarıyla işlendiği bir roman Kiralık Konak… Çatışmaların merkezinde Naim Efendi var. Torunu Seniha, damadı Servet Bey, kız kardeşi Seniha Hanım’la yaşadığı çatışmalar, romandaki çatışma ve gerilim unsurunu oluşturuyor. Yazar, Naim Efendi’yi tanıtarak başlıyor romanına. Önce Naim Efendi’yle tanıştırıyor okurunu.
“… O, yirmi beş yaşından beri daima şaşan, tiksinen, ürken ve kaybolmuş bir ömrün hasretini çeken bir adamdır…” (12.s.)
Naim Efendi’nin özelliklerine geniş bir şekilde yer verdikten sonra diğer kişileri tanıtarak eserine devam ediyor. Özellikle Naim Efendi ve Seniha arasındaki çatışmalar eserde önemli bir yer tutuyor.
Seniha, her konuda -özellikle hayal ettiği yaşam tarzı konusunda- hiçbir çekince duymadan hatta saygı ve tahammül sınırlarını zorlayarak dedesi Naim Efendi’yle tartışıyor. Çatışma yaşıyor. Aslında dedesinin Seniha’ya herhangi olumsuz bir karşılık vermediğini de görüyoruz. Naim Efendi, torunu Seniha’yı o kadar seviyor ve öyle değer veriyor ki onun hatalarına farkında olmadan göz yumuyor. Tabii Seniha’nın annesi Sekine Hanım ve babası Servet Bey de doğru bir yaklaşım içinde değiller. Bütün bu yanlış yaklaşımlar, Seniha’yı sınır tanımayan bir özgürleşme düşüncesine itiyor.
“Ta on dört yaşından beri kalbinde bilmediği yerlerin görmediği şeylerin, tanımadığı kimselerin hasreti vardı… Bu memlekette ve bu konakta ona her şey dar, az ve adi görünüyordu.”(28.s.)
Naim Efendi, torunu Seniha’yla ilgili şu sözleri dile getiriyor: “Seniha on sekizine bastı, fakat hâlâ sekiz yaşında bir çocuk gibi hoppa ve yaramazdır.” (18.s.)
Eserde, sadece bir kuşak çatışması ele alınmamış. Bu çatışma üzerinden; o dönemin aile ilişkilerine, evliliğe, kadın erkek ilişkisine ve dönemin toplumsal yaşamına dair özelliklere de değinilmiş. Ahlâk anlayışı, gençlerin aileleriyle yaşayabilecekleri fikir ayrılıkları gibi...
“Duvağı açan el titremeden, duvağı açılan yüz kızarmadan birbirine yaklaşanların düğünlerindeki sevinç ve saadetin mânası nedir? Ah, yeni yetişen nesil ne acınacak bir haldeydi?”
(43.s.)
Nesiller arası çatışmalar yaşanırken, bir taraftan da Hakkı Celis’in Seniha’ya duyduğu hislerin nasıl farklı bir şekle büründüğünü görüyorsunuz. Karşılıksız aşkın ardından Seniha’ya duyduğu aşkın yerine vatan, millet aşkını koyması ancak daha sonra yine kalbinin Seniha’ya yönelmesi…
“Şiirdeki ‘aşk’la hayattaki ‘aşk’ ne kadar birbirine benzemiyormuş.” (87.s.)
“Seniha ile münasebetlerinin şairane tarafını hiç sevmiyordu; genç kızın coşkunluklarını vahşi ve zarafete aykırı buluyordu.”(89.s.)
Seniha’nın asiliklerini, ailesine karşı olan tutumunu beğenmeseniz de düşüncelerini açık bir şekilde ifade etmesini dürüstçe bulacağınız anlar olabilir.
“Bizim için evlenme bir kalp meselesi değildir. Ne de bir uzvi zarurettir. Ben ve o, bu işi bir hesap ve akıl meselesi telakki ediyoruz; paraya müteallik bir iş…”
“… her şeyde olduğu gibi bu meselede de belki siz başka türlü düşünüyorsunuz, ben başka türlü düşünüyorum.” (109.s.)
Seniha, aykırı, asi ve hayallerinin peşinde koşan bir genç kız. Seniha’nın bu özellikleri, romanın sürükleyici olmasını sağlayan önemli unsurlardan biri aynı zamanda.
“Biliyorum ki, hayat denilen şey, içinde doğup büyüdüğüm bu hapishanenin dışında, gürültülü, geniş, aydınlık, acayip, hazin, neşeli, düz, yılankavi, inişli yokuşlu, bitmez tükenmez bir sahadır. Oradan bin türlü sesler işitiyorum, bu sesler her biri başka tarzda, bir başka lisanda bana, ‘gel’ diyor. Kendimi güç zaptediyorum. Fakat, bugün değilse yarın mutlaka bu seslerden birine doğru koşacağım. Mutlaka!..” (110.s.)
Eserde, Seniha’nın ruh haline geniş yer veriliyor. Odasında geçirdiği saatlerde nasıl bir ruh hali içerisinde olduğu başarıyla betimlenmiş. Bazen Seniha’nın ruhsal portresi biraz fazla yansıtılmış diye düşünebilirsiniz. Seniha, romanın merkezine konulmuş ve o şartlarda her şey Seniha’ya dönük. Yazar onun ruh dünyasına ayna tutmuş adeta.
Hakkı Celis’in Avrupa seyahatinden dönen Seniha’yla karşılaşması ve ona duyduğu hisleri sorgulamasının anlatıldığı satırlar çok düşündürücü ve akıcı. (149-153.s.)
“Hakkı Celis, o kadar süslü ve muattar (kokulu) Seniha’nın yerine şimdi, millet denilen şeyi, o koyu, karışık varlığı mı seviyordu?” (174.s.)
Hakkı Celis’in İstanbul’la ilgili izlenimleri de dikkat çekici. “İstanbul, hudutları malum olmayan bir âlemdi…” (173.s.)
Hakkı Celis, başlarda çok ön planda değilken ilerleyen bölümlerde hem ön plana çıkıyor hem de hazin bir sonla okuyucunun yüreğine dokunuyor. Okur için biraz sürpriz olabilir olayların Hakkı Celis etrafında gelişmesi. Nitekim benim için öyle oldu. Romanın ilerleyen bölümlerinde Hakkı Celis’in düşünceleri öne çıkıyor:
“Hayır! Hayır! Millet denilen şey Naim Efendi gibi müstehaselerle (fosillerle), Senihalar ve Faik Beyler gibi sefil iştahlı insanlardan mürekkep bir varlık değildi. Bunlar milletin çürüyen ve dökülen tarafıydı. Ve havaya kalkan sekiz yüz bin kılıç, işte, bu kangren olmuş uzvu kesip atmak içindi.”(175.s.)
Konaktaki yaşamın merkezinde Seniha var. Seniha etrafında dönüyor her şey adeta. Konaktakilerle, konak dışındakilerle yaşadığı anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar; iç dünyasındaki çalkantılar, hayaller… Roman daha çok Seniha’nın sesi ve onun heyecanla atan kalbinin çırpınışlarının sesi…
Naim Efendi’nin geleneğe bağlı olmasına rağmen Seniha’ya aşırı hoşgörülü olması, bazı davranışları karşısında tepkisiz kalması okurda bir tepkiye yol açabilir. Gelenekler ve yaşam tarzlarının çatışması esere yansımış. Seniha’nın arayışları, mutsuzluğu başta dedesi Naim Efendi’yi, anne ve babasını, Hakkı Celis’i olumsuz bir biçimde etkiliyor. Konaktaki herkes mutsuz diyebiliriz. Yaşanan çatışmalar bu mutsuzluğu artıran önemli bir sebep. Hatta bu mutsuz hava, konağın dışındakilere de yansıyor.
Yakup Kadri, bu romanında, kuşaklar arası çatışmaları konu edinmiş. Bir konaktaki hayattan yola çıkarak aslında bizlere her dönemde yaşanabilecek kuşak çatışmasını anlatmak istemiş belki de. Kiralık Konak, bir dönemin ruhuna ışık tutarken, bir genç kızın, geleneklerine bağlı aile büyüklerinin iç dünyalarını da yansıtmış. Bir konaktaki yaşamdan yola çıkarak, toplumun farklı kesimlerinde yaşanabilecek çatışmalara ayna tutmuş diyebiliriz.
Her bir kahramanının iç dünyasıyla okuyucuyu sürükleyen bir roman Kiralık Konak. Bazen yaşanan çatışmalar, bir okur olarak sizi yorabilir, bunaltabilir. Seniha’ya, Naim Efendi’ye kızabilir ve onları düzeltmeye çalışabilirsiniz. Aslında bu duygu, Yakup Kadri’nin anlatımının ve kurgudaki başarısının bir sonucu olsa gerek. Her bir kahramanın iç dünyasını, kişilik özelliklerini başarıyla betimlemiş. Olaylardan çok karakterlerin davranışlarına, dünya görüşlerine, iç dünyalarına dikkat kesiliyorsunuz. Dediğim gibi, zaman zaman çatışmalardan biraz yorulsanız da eserin sonuna varma düşüncesi, merakı hâkim oluyor sizde. Siz de o konakta yaşanan çatışmaları adeta sessizce izlemeye devam ediyorsunuz. Sabırla ve anlayarak, düşünerek, belki de empati yaparak…
Kiralık Konak, sadece konak hayatına değil, konakta yaşayanların ve konağa girip çıkanların kişiliklerine, çatışmalarına da ev sahipliği yapıyor. Çatışmalar, aşklar, hayaller, gelenekler ve dönemin toplumsal hayatının yansımaları… Birçok unsuru, çatışmayı ve dönemin ruhunu yansıtan Kiralık Konak, bir dönem romanı olarak okunmaya değer önemli bir eser. Siz de o konağın bir misafiri olabilirsiniz. Dönemin ruhunu daha iyi anlamak adına okumayı düşünün derim.
İyi okumalar!
Eserden Bölümler:
“Tanzimat devrinden sonra bir ahşap ev, ahşap konak modası başlamış.” (165.s.)
“O kadar necabet ve salâbetle (soyluluk ve sağlamlık) başlayan o büyük Tanzimat cereyanı, döne dolaşa, nihayet İstanbul’un ortasına Seniha gibi bir kadınla, Faik Bey gibi bir erkek örneği bırakıp geçmişti. Türk dehasının yaptığı bu son medeniyet tecrübesi de gelmiş ve gelecek nesillere acı bir imtihan olmaktan başka bir şeye yaramamıştı.”(167.s.)
“Seniha abla, bizi pişiren ıstıraptır; gezip görmek değildir.” (151.s. Hakkı Celis)
“Hayatın hangi gayesi bir cenge doğru gidişten daha yüksekti?” (153.s.)
“… aşk, mucizeyle doludur, daha doğrusu aşk bizzat mucizedir.”(67.s.)
“… çocuklarımızın çocuklarını kendimize uydurmaya çabalamak ne beyhude! Onlar, her şeyden evvel, zamanın icabatına uymaya mecburdurlar.” (36.s.)
“Kıyafetler gibi ruhlar da değişti. Büyüklere eski itaat, eski hürmet nerede, kimde var?” (36.s.)
30.04.2023