Muştalanmış bir gülüştün sen oysaki hayallerim çalınmıştı hem de senden önce vardığım o ikinci yaka üstelik bir ikindi vaktiydi tutarsız yüreğin de itibarını korumak adına kendimi sevmekten ödün verip de geçiştirdiğim bir haletiruhiye ki nabzını alamıyordum içimdeki çocuğun.
Mistik bir arayışım ben her aymazlıkta
Tanrısal bir iç çekiş
Belki de defansı yalnızlığın
O minval ki:
İçimde seken bir kurşun gibi
Ah, nasıl da kurşun ağırlığındadır taşıdığım yüreğe
Dokunan eller de kırılsın dercesine
Ve işte yıkıp dökmeden sevip yaşadığım bir mucizesin
Muhteviyatı özlem kokan
Hasretin de sürgün edilmiş düşlerinde saklı çekincem
Bir angarya oysa insanlar için
Anlattığıma şahit bunsa insan içinde
Tek anlayan da çıkmamışken
Mizansende saklı üç beş gölge
Mimarisi günün gel geç sevgilere
Nispet eden kimse
Ellerimden kayıp giden zamanın
Terbiyeli sesi
Akrebin yelkovana olan kızgınlığı sonlanmadıkça
Daha da çok daha da hızlı sevip yaşayacağım ben bu aşkı
Bir metaforsun oysaki sen
Gel gör ki; metazori sevmediğim
En muhteşem iklimsin
İçinde derlediğim buketler
Belli işte ben ve sen nasıl da aşkın
O kibirli sesi
Bunca yaftadan arda kalan bir uçurum kenarı
Düşmemiz ise an meselesi
Ve sen arkana bakmadan kaçan
En kuvvetli yaygara
Söylencelerin de delik heybesinden dökülen binlerce dize
Kapıp da koyuverdiğim bir ömrün güftesi
Yazmaya doyamadığım şiirlerin bataryası
Hala bitmedi işte içimin de sonsuz hasreti
Yakamdan düşmeyen çekinceleri
Çekip de bir bir
Çeyiz sandığında saklanmış bir halının da püsküllerine
Takılıp düşmem an meselesi
Ne de olsa ben en çok seni sevdim
En çok da kendimden nefret edip
Daha da büyümenin ertesinde
Geçimsiz bir ruh olmanın da meali
Yoksa kirletir miydim şunca beyaz sayfayı
Gel gör ki en asil renktir mürekkebin dokusu ve kokusu
İnisiyatif yüklü mizacından arda kalan bir g/iz gibi
Kaçıp da kovalandığım ölüm öncesi
Devreleri atmış bir mozaiğim ben belki de
Söylencelerin nazarında en bedbaht gülücük yerleşmişken yüzüme
Maviden mintanı gecenin
Hazanınsa bağcıkları çözüldü az evvel
Gönlümdeki yalancı baharsa susmadı gitti
Yağan sağanağın bitimsiz rahmeti
Bak işte yine yüzümde güller açtı sevgili
Açlığa dayanıklı olsam da
Çok severim iştahımda saklı bir bardak su gibi
Aziz ol sevgili
Ömrün de uzun olsun
T/uzağına düştüğüm kadar yalnızlığın ve aşkın
Uçsuz bucaksız coğrafyalarda saklandım bir ömür
Beti benzi atmış güncemin de her cümlesi benden bir parça
Ayrık otu gibi kökümden söküldüğüm yine bu aşkın ertesi
Makul olansa çekip gitmem belki de
Ama kendimden sadece kendimden
Kendime uzak ya da yakın olmanın
Mealidir yazıp da yordadığım ömrün
Haletiruhiyesi saklıdır elbet şiirlerimde
Şiirlerimse saklıymış meğer alt belleğimde
Bir ömür nasıl da uzağında kalmışım kendimin
Kimsesizliğime şerh düşüp de kalemi elime aldığımdan beri
Ötemi berimi çalanlara da nispet edercesine
İçerlediğim bir yangın
İçtiğim bir sürgün
İçtimada geçen ömrün
Bak bu son evresi nasıl da yazıyorum doludizgin
Bil ki sana duyduğum sevginin özetidir
Sakıncası belki de ömrün anlatamadığımdan da ötedir
Yaza yaza aştığım bu uzun ve zor yolculuğu
Bir nebze de olsa dinsin diye feryadım
Nazlı sesinde yüreğin elbet en ihtişamlısı o kordan hece
Yoksa kodaman hayallerimi nasıl saklı tutardım
Eğer ki aşk olmasaydı aşina gözüme
Eğer ki aşk olmasaydı seken hecelerde
Eğer ki aşk olmasaydı
Nasıl gelirdi söyle sıra kendime?