Miadı dolan hulasası kimi hayalin de peşin hüküm verdiği sıradan bir evre olamaz yaşamak: yaşatansa inancın rüzgârı bazen matem örülü bazen mahrem düşler yakası şairin ve içinde saklı o izafi duvar hani soyutlandığı şairin bir dünya ki kıblesinde saklı sevinci ve özlemi…
Ket vurulası bir yolculuk
Nazenin yürekte serpilen düş bozumu
Günü kovup da kapıdan gecenin bereketi
Nasıl da hurra diye dalar bacadan.
Çok oldu bayım çok oldu içimde biriken
Yasın muadili bir çiçekten öte
Yaşın akmaya doymadığı o nehir yatağı yürek
Bazen kabaran
Bazense eşelediğim toprak
İçimin bitimsiz kayrası kürek kürek
Attığım bir adım öteme
Sakar mizacım şehla rüzgârın da devirdiği
Bir yürekte asılı o sarkıt
Hüznün müdavimi sevdam ve siz, bayım
Sizli bizli olmaktan öteye gitmediğimiz asla değil yalan
Sözcüklerim saklı kıraç topraklarında göğün
Bazen telaşla süpürdüğüm
Bazense sarkıt misali takılı aklım gök kubbede
Meşki olmayan bir hece iken aşk,
Meali sözlüklerden taşan bir isyan
Ve işte debdebeli yüreğim
Ve saklı olduğum makam
Nasıl da hiçliğin tezahürü imlecisin sen
Bu aşkın ifasından öte inşa ettiğim bir şiirde saklıdır sözcüklerim…
Ah, taşkın semazen
Ah, şaşkın kalbim melodisi dinmeyen
Bir şarkı bin hece birden fazla yanıldığım
Kayrasında yalnızlığın
Münasip bir dille zikrim de fikrim de aynı
Kaskatı kesildiğim ölüm öncesi
Bil ki feridir yüreğin yazdığım her şiir
Bazen kısa bazen çok uzun ömür
Miladi takvimden firar eden bir meal ki
Sessizliğin sarıldığı gök kubbeye dokunma arzusu
İçimde kaynayan o kazan
Ağzım var dilim yok madem
İşte örtüştüğüm sözcükler ve matem
İhbar etti edeceğim evrene
Gönlümde o kilitli çekmece
Sınandığım kadar sinmediğim
Sirayet eden tevazu yüklü iklim…