Gözlerimi açtığımda, çevremde yüzlerce kişi vardı. Sürekli hareket ediyorlardı. Öyle ki birbirleriyle çarpışanlar dahi oluyordu. Bir an için karşılarındaki aynaya bakıp tekrar harekete geçiyorlardı. Fabrika işçileri gibiydiler. Sanki dururlarsa ölecekmişler gibi bir hisse kapıldım. Onları izlemem aralarından birinin tanıdık bir aynaya çarpmasıyla sona erdi. Çok hızlı çarpmıştı. Çarpmanın etkisiyle ben de başka bir beyaz gömlekliye çarptım. Hiç aldırmadı bile. Oysaki özür dilemeye o kadar hazırdım ki. Üstelik bu benim ilk özrüm olacaktı. Ne yazık ki hayatımın bu anından öncesini hatırlamıyorum. Hatırlamam da imkansız gibi. Belki daha önce de özür dilemişimdir. Bilemiyorum. Ama kesin olan tek şey hatırlayacağım bir özrümün olmayışı.
Çarpmanın etkisiyle hareketli kişilerden olmuştum. Niyeyse hoşuma gitti. Ne yalan söyleyeyim çok eğlendim. Herkes beyaz giyinmiş akıl hastası gibi amaçsızca ufacık odada sürükleniyordu. Tam da alışmıştım ki odanın kapısı açıldı. Kapıdan gelen ses çok yüksekti. Şimdi ne olduğunu öğrendiğim bu ses o zamanlar bizim için yabancıydı. Ses arkamızdan yaklaşan bilmediğimiz bir varlığın kulağımıza fısıldaması anını yarattı içimizde. Dilimiz tutulmuştu. Herkes birbirine bakıyordu. Nedenini şimdi öğrendiğim bir sebep yüzünden o kapıya doğru yöneldim. Tek olmadığımı görmek şaşırtmadı beni. Daracık kapıdan sıkış pıkış geçtim. Kapı bir tünele açılıyordu. Sonu karanlıktı. Kapıyı kim açtı bilmiyordum. O an önceki odaya hapsedildiğimizi anladım.
Uyandığımda oradaydım. Hafızam yoktu. Oraya nasıl nereden gelmiştim. Bildiğim tek şey şimdi kurtulma şansımın olmasıydı. Kapıyı açan ve bizi kurtarmaya çalışan kişiyi merak ettim. Hızla tünele girdim. Herkesi tek tek geçtim. En öndeydim. Ama o yoktu. Nereye gitmişti. Benden daha hızlı olduğunu düşündüm ve tünelin sonuna gitmeye karar verdim. Bir ara durup arkama baktım. Kimse görünmüyordu. Ya onu geçti isem diye düşündüm. Bir anlık durgunluktan sonra ileri gitmeye karar verdim. Tünelin sonuna gelmiştim. Bir kapı daha çıktı karşıma. Arkadaşlarımı beklemeli miydim? Düşündüm. Nasıl olduysa bir anda karar verip içeri girdim. Benim girmemle kapı kapandı. Bir daha da açılmadı.
Yeni oda kocamandı. Bom boş. Hiç bir şey yoktu. Bir umut etrafı gezmeye başladım. Artık emindim hiç bir şey yoktu. Aylar geçmiş kimseler gelmemişti. Ara ara depremler oluyordu. Onlara da alışmıştım. Kapı tamamen kapalıydı. Yalnızlığın verdiği stresle hırçınlaştım. Etrafıma saldırdım. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu sanki. Çıkmalıydım buradan. Her şeyi açıklığa kavuşturan o gün geldi sonunda. Kocaman bir deprem oldu ve yerde kocaman bir çatlak oluştu. İçine düşmemi engelleyemedim. Hızla düşüyordum. Korku ve heyecan kurtulabilme mutluluğuma karışmıştı. Nasıl bir yerdeydim? Aylarca tek başıma yaşadığım yerden yerin yarılması sonucu kurtulmuştum. Düştüğüm yer farklı bir odaydı. Çok korkuyordum. Ağlamaya başladım. Tam o sırada biri bana dokundu. Hiç bu kadar korkmamıştım. Ağlamam hıçkırıkla ufalanıyordu. Çevreden sesler geliyordu. Fotoğraflarımın çekildiğini flash seslerinden anladım. Çığlıklar alkışlara karışıyordu. O kadar yüksek bir ışık vardı ki gözlerimi açamıyordum. Neler oluyordu? Vücudumdan çıkan kan kokusunu hissettim. Karanlık bir yerden kurtarılmıştım. Yaşayacak mıydım bilmiyorum. Birileri tarafından taşınmaya başlandım. Nereye gittiğimi bilmiyordum. Ama kulağıma daha önce duyduğuma emin olduğum sesler geliyordu.. Ve herkes bana bir isimle hitap ediyordu. Adım bu muydu? Hafızam hala gelmemişti. Birileri tarafından temizlendiğimi fark ettim. O kadar uzun süre karanlıktaydım ki gözlerimi hala açamıyordum.. Ağlamam kesilmişti. Çevremde olup bitenlere anlam vermeye çalıştım. Tam bu sırada burnuma çok kötü bir koku geldi.
İşte tam da bu sırada kulağımda bir kadın sesi duydum. Tebrikler. Doğdun! Doğmak mı? Evet beyaz gömlekli arkadaşlar kendi aralarında bunu konuşuyordu. 1. ben olacağım diyorlardı. Ama ben kazandım. Hayatımın ilk galibiyetini aldım. Dünyaya bir şampiyon olarak geldim. Hala altı temizlenmemiş bir şampiyon olarak...
Hiç hatırlamıyorum. Bunları ben mi yaşadım. Muhtemelen böyle olmuştur. Ne kadar üzücü. Bir insan bir kere doğar. Ama nasıl doğduğunu o anı hatırlamaz. O sırada etrafındakilerin sesini hatırlamazsın. İlk dokunuşunu. İlk nasıl ağladığını bile hatırlamazsın. Çok yazık. hayatta elimize sadece 1 kez geçebilecek bir anı. Bir daha doğamam ki. O ana dair hiç bir şey hatırlamamak.. Renkli bir dünyada siyah beyaz fotoğraf çektirmek gibi.. Aynı coşkulu anı bir daha yaşayacağım. Ölürken keyfini çıkaracağım. En acılısından. Öbür tarafa gittiğimde nasıl öldün dediklerinde her şeyi anlatabilmeliyim. Öldüğümün farkında olmalıyım. Hani donarak ölürler ya. Adam öldüğünü bile göremez. Ne üzücü.. Sadece 1 kere ölebilirsin. Tadını çıkarmak gerek :)
Yazar: Abdurrahman ESENDEMİR