Toggle right icons
Toggle menu
Kategoriler
Edebiyat
Dil Bilgisi
Güzel Sanatlar
Geleneksel Sanatlar
Sanat Galerisi
Forum
İş İlanları
Kitaplık
Şiiristan
Türküler
Üyelerden
Yazılar
Şiirler
Uyelerimiz
Hakkımızda
Hakkımızda
İletişim
İçerik Girişi
İçerik Ekle
Kitap Ekle
Üye Girişi
Arama
Ana Sayfa
ARAMA
��YK��
ATLAR-D��RTNALA-KALELER-DIK-DURUYOR
AHMET-ZEYTINCI
Atlar Dörtnala Kaleler Dik Duruyor
’’Sıkıldım’’ dedi Kale... Dur dur, dur burada, beyefendinin keyfi gelecekte atları filleri oyuna sokacak ya bir rok yapacak ya da başka şekilde bizi oynatacak... Karşı kaleye seslensem duyar mı ki acaba? Önce yanındaki beyaz ata döner ’’Az öteye git hemşehrim çok dibime girmişsin yahu!’’ At gayet sakindir ’’Ne yapayım sahibim koymuş böyle bana artistlik yapma.’’ Kale karşı kaleye döner ’’Şşşşşt karşı kale karşı kale ne var ne yok oralarda?’’ Karşı kale hemen duyar yankılanarak gelen sesi... ’’Ne olsun işte durup duruyoruz demin elini değdi tepeme zibidi, hah dedim tam, rok yapacak herhalde, sonra vazgeçti kerata.’’
Vezir daha yeni uyanmıştır ve Şahının yanındadır... Şah Vezir’e döner ’’Vezirim nasıl durumumuz ver bakayım raporunu.’’ İki piyon kaybedilmiş, iki piyon da karşı tarafa zayiat verdirilmiştir... ’’Şahım iki piyademizi kaybetsek de biz de onlardan iki tane götürdük, fazla zararımız yok gibi.’’ Bir an sessizlik olur. ’’Daha dikkatli olun, daha dikkatli, savaşı piyadeler kazanır unutmayın.’’
Filler de birbiri ile selamlaşır... Biri diğerine döner ’’Aaaaah kardeş aaaaah en zor durumda da biziz ah diyeyim sana ancak çapraz gidiyoruz ya beyazdan ya da siyahtan. Nasıl gıcık kapıyorum biliyor musun bu duruma hem de nasıl.’’ Öbür fil de dertlidir. ’’Sorma kardeşten ben de senin gibi aynı dertten sıkıntılıyım.’’
Piyonların ikisi yendiğinden altı piyon kalmıştır geriye... Piyonlar arasında homurdanmalar başlamıştır... ’’Ya birader iki kardeşimizi boşu boşuna yedirip telef ettiler. Bu oynayan herif de biraz acemi galiba hemen yedirdi arkadaşlarımızı, öyle hemen feda edilir mi piyonlar, piyadeler?’’ Yine homurtular devam etmektedir...
Atlar yerlerinde bayağı sıkılmışlardır... ’’Offf ki of şu piyonun üstünden atlasak da bir an önce hücuma katılsak hiç de fena olmayacak hani.’’ Diğer taraftaki atta sıkılmıştır hayli fazla... ’’Sorma birader sorma ya seni ya beni bir an önce oyuna soksa ne iyi olur çok sıkıldık buralarda... Hayır L gidiyoruz diye, kendileri L gidemiyorlar diye bizi de çok kıskanıyor arkadaşlar.’’
Şah rahattır koruma altındadır... Biran önce yanlarda ki atlar ile fillerden biri oyuna girse de ya sağdan ya soldan rok yapsa oynayan diye içinden geçirmektedir... Önce ata döner ’’Ah bir girsen artık şu oyuna ne güzel olur.’’ At beklemededir. Sakindir. ’’Vallahi ben de çok istiyorum dalayım aralarına da işte sokmuyor dürzü bizi oyuna, ne bekliyorsa.’’ Sonra file döner Şah ’’ Senin de önünü açtı da bakalım ne zaman sokar oyuna?’’ Fil de dertlidir... ’’ Yerimde duramıyorum hem sıkıldım hem de heyecanlıyım oyuna girmek için.’’
Epey zaman geçmiş hamleler bayağı ilerlemiştir... Zor durumda olan siyah takım, kaybetmeye daha yakındır... Beyaz takım büyük bir hata yapmazsa maçtan galip ayrılacaktır. Siyah taşlar aralarında konuşmaktadır yine... ’’Gördün mü fil kardeş bizi hareket ettiren nasıl da kendi hatalarının kurbanı oldu.’’ Fil de dertlidir. ’’Sorma kale kardeş sorma kendi hatalarının kurbanı oldu en azından berabere bile bitirebilirdi.’’ Şah mat ve oyun biter... Dostça el sıkışırlar iki arkadaş...
Ahmet Zeytinci
Gold Üye / Erkek / 10/30/2016
Paylaştıklarım
ŞİİRLER
(617)
TARTIŞMA
(2)
YAZILAR
(1360)
Hakkımda
Yengeç Burcunun son günü ta 961 senesinde yakalamışız hayatın ucundan. Hayatımın büyük kısmı Ankara'da geçti, halen de devam ediyor, bir sene Bursa Yüksek öğretim ve üç ay Balıkesir askerlik macerasını saymazsak, Ankara bizi, biz Ankara'yı severek gidiyoruz hayatta... En güzel öğretim hayatımı Bahçelievler Deneme Lisesin de geçirdim yetmişli yıllarda... Bizler seksen kuşağı diye anılırız. Çok sıkıntılı günler, aylar seneler geçirdik o zamanlar bilenler bilir. Sevdalandık ta o zaman hem kızlara hem de vatana... Hala da devam eder, ikincisi... Liseden sonra seksen iki senesinde Uludağ Üniversitesi İİBF de bir senelik bir maceramız oldu, 83 senesinde ki o matematik yok mu o matematik, işte onun yüzünden döndük Başkente... Sonra askerlik, devamında iş hayatı ki halen devam eder ayakkabıcılık sektöründe... Emekli olsak da işleyen demir parıldar, düsturunu kendimize rehber edindiğimizden, devam dedik işe de hayata da... Bizim mütevazi şairliğimiz bir inat ve terk edilmişlik uğruna yetmişli yıllarda başlasa da öykü ve denemelerde 2009 yılına denk gelir. Hep yazmanın okumak ile beraber yürütülmesinden yana olmuşumdur. Mizahi konularda yazarım genellikle, ne yapalım işte bizim kalem de yürekte beyinde buna çalışıyor... Doksan iki yılında dünya evine girdik ki ne de güzelmiş hele de altın kalpli bir hanım ve iki tane de aslan gibi evlat olunca, biri dişi aslan biri erkek aslan olmak üzere 29 seneyi devirdik. İşte böyle bizim durumlar... Üstat Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun dediği gibi ''
Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım.'' Ortalık gergin bizimkisi yüzlere biraz tebessüm ekmek... Tüm dostlara gönül dolusu selam ve saygılar...
×