BEKTAŞİ FIKRALARI

 

BEKTAŞİ FIKRALARI


Bektaşi olarak bilinen tarikat/inanç grubu mensuplarıyla ilgili, halk arasında sıkça anlatılan fıkralar yaygın olarak bilinir. Özellikle "Türk Edebiyatı" içinde Bektaşi fıkralarının özel bir yeri vardır. Bektaşilerin dine yaklaşımı "batini" (sadece cümlenin doğrudan verdiği mana değil, bu sözcüklerin bir simge olarak kullanılması yoluyla, simgenin içinde saklı bulunan diğer anlamların da gündeme alınması batını özelliği meydana getirir) bakış açısıyla olduğu için dinin sadece "dış yönü"nü görenler mizahi bir dille eleştirilmektedir. Bektaşi fıkraları asla kimsenin yüzünü kızartacak fıkralar değildir. İnce, hiciv içeren fıkralardır. Ancak bazen doğrudan birilerine kabaca takılma içeren fıkraları da sanki Bektaşi fıkrasıymış gibi takdim edebilmişlerdir, oysa bu tür fıkralar Bektaşiliğe iftira atmak için sonradan çıkarılmıştır. Bektaşi fıkraları çoğu zaman yobazlıkla, bağnazlıkla, tutuculukla ilgili hicivler içerir. Fakat bunları incitmeden, kimseyi aşağılamadan, gerekirse kendisiyle dalga geçerek yapar. Ayrıca, Bektaşi fıkralarının temel özelliklerinden biri Bektaşi kimliğinin "hazır cevaplığını yansıtmasıdır.( VİKİPEDİ )

Bu fıkraların birkaç örneği şunlardır: "Bektaşi'nin biri bir gün nasıl olduysa oruç tutmuş. Bir adam da 'Bir gün oruç tutmadım, bunu nasıl ödeyeceğim' diye hayıflanıp duruyormuş. Bektaşi de adama "Üzülme o tutmadığın bir günü biz tuttuk" diyerek karşılık vermiş.

"Bir hoca vaaz verirken 'Zina, içki, kumar arttı, ahlaksızlık yaygınlaştı, bu gidişle dünya alt üst olacak' demiş. Bektaşi de 'Ne biliyorsun, belki altı üstünden iyi çıkar!" demiş.

 

BEKTAŞİ FIKRALARINDAN ÖRNEKLER



ORUÇ :
Bektaşi"ye Koskoca ramazan geçti gidiyor, sen hala oruç tutmadın! Bu nasıl istir? diye sormuşlar. Bektaşi " İmanım, demiş ramazan gider yine gelir. Bu can giderse bir daha zor gelir .."

ALİ Mİ, OSMAN MI?
Bektaşi baba eşeğine binmiş dere kenarından geçerken eşeği çamura saplanmış çok uğraş verdikçe eşek daha da çamura batar Bektaşi bağırır: " Yetiş Ya ALİ" der yalvarmanın da faydası olmaz. O sırada Bektaşi’nin sesini duyan birisi imdadına yetişerek : " bırak baba bana"  der eşeğin kuyruğundan tutup : "  yetiş ya Osman diyerek eşeği çıkarır çamurdan.  Bektaşi baba : " _  imanım Ali sen çok yamansın vesselam. İyi işlere kendin koşarsın, pis işlere Osman'ı salarsın:))

ZİNA ALETİ

içki yasağının oldugu dönemde bektaşiyi boş bir şarap şisesi ile birlikte  yakalarlar.
Bektaşi
-Bırakın, beni neden götürmek istiyorsunuz?
-İçki içmişşin seni suç aleti (boş şişe)ile yakaladık.

- Ama bakın şişe boş, İçerken gördünüz mü ?.

Bekçiler:

- İçip bitirmişssin işte boş şişe buna delildir.

Bektaşi
-Bende zina aleti  var! Bu aletim var diye de zina da mı ettim yani ?

PEŞİN NAMAZ

Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar, bir süre sonra hoca :

-Namaz saati! Demiş, başlamış kılmaya... Rekât üstüne rekât, selam üstüne selam... Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılmış, hoca namazı bitirince sormuş :

-Yahu bu ne uzun namaz böyle?

-Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim!

Bektaşi :

-Eh ben de bir namaz kılayım! Demiş ve başlamış namaza...

Ama ne namaz, bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış :

-Erenler, senin namaz da uzun sürdü!

-Önümüzdeki haftanın namazını kıldım!

Hoca şaşırmış :

-Yahu olur mu böyle şey?

Bektaşi gülmüş :

-Yukarıdaki senin veresiyeni kabul ediyor da, benim peşinimi niye kabul etmesin?

İTİBAR :

Softanın biri Bektaşi’nin önüne geçerek : " _ Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman, diye sitemde bulununca . Bektaşi gülümseyerek : " _ Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, Tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem," diye cevap verir.

NASIL BECERDİN

Karpuzcu birini seçip vermis. Baba erenler, almış ve eve gitmiş.

Bektaşi, yemekten sonra, konuklarının önünde karpuza gururla bıçağı vurmuş. Fakat o ne?İlk bıçak darbesinden sonra etrafı koku salmış. Karpuz ikiye ayrılınca, fos diye çürüyen içi masaya yayılmış. Tabii her taraf berbat, Bektaşi ise mahcup olmuş. Baba, sabahı zor etmiş ve soluğu karpuzcuda almış:

-Erenler, seni tebrik ederim?

Karpuzcu şaşırmış:

-Hayrola baba, beni niye tebrik ediyorsun?

Bektaşi:

-Ulan kesmeden, delmeden o karpuzun içine nasıl sıçtın, doğrusu şaşıp kaldım. Seni onun için tebrik ediyorum.

BORÇ


Sözde, Bektasiyi topluluk içinde küçük düşüreceklerdi. Oldukça zengin birisi: "Bektaşi Efendi, borcunuz var mı?" diye sordu.

"Evet, bakkala biraz borcum var." "Canim onu sormuyorum. Namaz borcun var mı?"

Bektaşi kızdı:  "Namaz borcunu bana Tanrı sorabilir. Size düsen bakkal borcunu sormaktır!"

EŞEK ŞARAP İÇER Mİ?

Dostlarının baskılarına dayanamayan Baba Erenler, camiye gitmiş, hocanın vaazını dinliyordu. Hoca, içkinin kötülüğünü anlatmak için aklına ne geliyorsa söylüyordu. Bir ara söyle dedi:

-Bir eşeğin önüne, bir kova su ile bir kova şarap koysanız, hangisin içer? Elbette ki suyu içer. Peki, eşek niçin şarabi içmez?

Bektaşi dayanamayıp seslendi:-Neden olacak, eşekliğinden...

CIVITMA

Bir sofu Bektaşi’yi yemeğe çağırmış, yemekten sonrada Namaz kılmaya davet etmiş. Bektaşi hiçte istekli olmasa da yediği yemekten dolayı ev sahibini kırmak istememiş, bir an önce bitirmek için hemen namazgâhın başına yürümüş. Bunu gören ev sahibi: - Erenler önce abdest alacaksın demiş. Bektaşi dayanamamış,: - Sende iyice cıvıtın ha.... demiş..

KABAHAT KİMDE

Bir köyde yagmur duasina çikarlar.Bektasi de istemeye istemeye bunlara uyar, cemaatin arkasi sira giderken, eline geçirdigi bir agaç dalini, kendi tarlasinin bir kösesine saplayarak, basini yukari kaldirip, söylenir:

-Bizim tarla da iste burasi...

Rastlanti bu ya, yagmur duasi yapilir yapilmaz, bulutlar kendini gösterir.Kara bir bulutun kendi tarlasi üzerine gittigini gören Bektasi sevinçle kosar.Bir de ne görsün, ceviz büyüklügünde dolu, bütün ürünü berbat etmemis mi?O vakit basini yukari kaldirir; söyle söyler;

-Kabahat sende degil, sana tarlayi gösteren pezevenkte!...

ALLAHIN EVİ


Bir gün, bektaşi köyde demlenecek yer aramış, yağmur bastırmış. hemen camiye girmiş başlamış rakısını camide içmeye,
biri gelmiş "adam senin yaptığı iş mi, allahın evinde içki içilir mi hiç"  diye çok sinirlenmiş. bektaşi de

" Bu evin sahibi karışmıyor, bana hiç kızmıyor da şimdi  sana ne oluyor" demiş.

İSLAMIN ŞARTI

Sofu Bektaşi ye İslam'ın şartını sorar. -Biridir. der Bektaşi. Sofu: -Daha İslam'ın şartının 5 olduğunu bilmiyorsun, birde bilimden dem vuruyorsun. Deyince. Bektaşi: - İmanım, haç ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı da biz kaldırdık, geriye kelimeyi şahadetten başka ne kaldı ?.

ALEMİ İDARE MESELESİ

Bir gün Bektaşi, madem ki Allah’ın evidir, o halde en güvenilir yer de orasıdır, diye eşeğini cami avlusundaki bir ağaca bağlar. Bağlarken de “Allaha emanet” demeyi unutmaz. İşini bitirir, eşeğini almak için camiye döner. Bir de bakar ki eşeği çalmışlar. O zaman şöyle der: “Ey Allahım. Senin evinde sana emanet ettiğim... başı bağlı eşeği bile bekleyemedikten sonra cümle alemi nasıl idare edeceksin!”
BEKTAŞİ

Bektaşi’nin biri içki şişesiyle camiye girer.
Onu gören arkadaşı sen ne yapıyorsun içki şişesiyle camiye girilir mi?
diye sinirlenmiş. Bektaşi dönüp;
_ sen zina aletiyle camiye giriyorsun, hiç  bir şey olmuyor da, ben şişeyle girince niye iyi olmuyornuş?

MEYHANE

Bektasiyi, rica minnet camiye götürmüsler. Hoca başlamış anlatmaya:

-Bir yer vardır ki orada, zengin fakir ayrımı yoktur.Dertli giren neşeli olur.Oraya giren herkesin gönlü ferahtır.Bilin bekalım, burası neresidir?

Bektaşi yanıt vermiş:

-Neresi olacak, meyhane...

ORUÇ GİTTİ, CAN GELDİ

Oruç tutan Bektasinin biri pek fena susamış. Vakit geçirmek için kırda giderken bakmış gürül gürül akan bir çeşme... Adeta kendinden geçmiş bir halde ağzını dayayıp lıkır lıkır içmeye başlamış. Bu sırada oradan geçen biri görüp:

-Aman erenler ne yaptın?Oruç gitti, diye seslenmiş.

Bektaşi, ağzının iki yanından süzülen sular bağrına doğru inerken cevap vermiş:

-Oruç gitti, ama fakire de can geldi!

BEKTAŞİ İLE PAŞANIN KARILARI

Paşanın biri, tanıdığı bir Bektaşi ile konuşurken sorar :

-Baba, geçen gün bir kadınla gidiyordun, kimdi o?

-Hanımım olurlar efendim...

-Peki ama, pek pasaklı ve çirkin biriydi. Onun koynuna nasıl giriyorsun?

Buna fena halde bozulan Bektaşi, lafı yapıştırır :

-Sizin pamuk gibi karınızın koynuna herkes girer.Marifet bizim o pasaklı karının koynuna girmekte, paşam!

CAMİYE GİREN EŞEK

Başıboş bir eşek nasılsa bir camiye girmiş, hoca eşeği döverek dışarıya çıkarmaya uğraşırken, oradan geçen bir Bektaşi babası bu hali görerek hocaya sormuş :

-Eşeği niçin dövüyorsun be hoca efendi?

Hoca hışımla cevap vermiş :

-Gelmiş camiye girmiş.

Bektaşi teskin etmek için şöyle demiş :

-Canım hoca efendi, yakma hayvanın canını. Eşek aklı tutmasaydı camiye girer miydi? Bak ben giriyor muyum?

KİM UĞURSUZ.

Avcı Sultan Mehmet bir gün adamlarıyla beraber aksama kadar bir keklik bile vuramaz. Bunun sebebinin de, sabahleyin gördüğü bir dervişin uğursuzluğuna bağlar. Solaklara seslenir. Saraydan çıkarken, su su tipte, sivri külahlı, sırtı kambur birinin önünden geçtiğini ve hemen bu adamı bulmaları emrini verir. Tarife göre Bektaşi babalarından ayyaş Hamza Babayı yaka paça huzura getirirler.

Sultan:

" Bre uğursuz, !.. Bugün sabahleyin karşıma çıktın. Bu yüzden aksama kadar bir ava rastlayamadım. Bu ne uğursuzluktur. Vurun kellesini... "

Bektaşi bakar ki kelle elden gidiyor. Son bir dileği  için söz alır:

" A devletlûm siz beni gördünüz bir keklik vuramadınız. Ama insaf ediniz, benim de bugün ilk gördüğüm sizdiniz ve kellemi kaybediyorum. Söyleyin, uğursuzluk hangimizde!... "

YARI YARIYA

Bektaşi’nin birini ramazanda içki içtiği için yaka paça kadıya götürürler. Çakırkeyif Bektaşi'yi görür görmez kadı:
"Behey kâfir! Bu yasta hala içiyorsun bu zıkkımı. Utanmıyor musun? Bilmiyor musun haram olduğunu? .." der.

"Sırtınızdaki ipek kaftan da haramdır" diye karşılık verir Bektaşi.
Kadı:
"Bunun içine pamuk katarlar ondan haram değildir."
Bektaşi:
"Dünyada doğru adam mı kaldı, şaraba da yarı yarıya su katıyorlar... bu şarap da haram değil"

YOKLUK
Bektaşi’nin biri 'Allahım bana bir içki parası ver' diye yalvarıyormuş. Buna şahit olan bir softa 'Ulan imanını arttırmasını doğru yola
iletmesini istesene' demiş. Bektaşi’de 'herkes kendinde olmayanı ister' demiş.

YOL VERME MESELESİ

Bir gün Bektaşi yürürken yolunu bir kabadayı  keser.  Bektaşi nerden geçmek istese önüne çıkınca Bektaşi Kabadayıdan yol ister. Kabadayı ; ''Ben ciğeri beş para etmeyenlere yol vermem''. Deyince

Bektaşi ''ben veririm''diyerek bir  kenara çekilir

 

BEKTAŞİ İLE SULTAN 

“Bektaşilerden biri, içkinin yasak olduğu devirde, bir şişe şarap almış. Cübbesinin altına saklamış giderken padişah rast gelmiş. Padişah:
- Nedir o cübbenin altındaki?’ diye sormuş. Bektaşi de:
- Abdest suyu sultanım, demiş. Padişah:
- Çıkar bakalım, şarap olmasın, deyince Bektaşi:
- Padişah hürmetine şarap ol yâ mübarek, diyerek şişeyi çıkarır.
Padişah bakar ki şarap.
- Şimdi de su yap bakalım, der. Bektaşi:
- Ben bu kadarını yaptım. Nüfûz-ı padişahî büyüktür. Ötesini de siz yapınız
sultanım, der.” ( Yıldırım, Dursun (1999); Türk Edebiyatında Bektaşi Fıkraları, Akçağ Yayınları, Ankara,174).

BEKTAŞİ İLE SULTAN II. MAHMUD

“II. Sultan Mahmud devrinde bir Ramazan günü zaptiyeler bir Bektaşi babasını rakı içerken suçüstü yakalar. Padişaha götürürler. Bektaşi rakı şişesini saklayarak huzura çıkar. İkinci Mahmud:
- Erenler, elini göster, der.
Bektaşi sol elini gösterir. Ötekiyle şişeyi saklar.
- Öteki elini de göster.
Baba arka arkaya yürüyerek duvara gelip dayanır. Şişeyi duvarla sırtı arasında sıkıştırarak iki elini birden gösterir.
İkinci Mahmud bu sefer şu emri verir:
- Şimdi öne doğru gel.
Bektaşi dayanamayarak:
- Halt etme Mahmud, bana şişeyi kırdıracaksın, der.” (Yıldırım, 1999: 171-
172).

İsyancı Bektaşi

 

“İstanbul’daki bir ayaklamamada ahali padişah sarayının etrafından  ‘istemezük, istemezük’ diye bağırırlarken sarhoş bir Bektaşi de ahali arasına karışıp ‘istemezük’ diye bağırmağa başlar.  İsyandaki ahali sadrazamı istememektedirler. Yakalanıp huzura çıkartılan isyancılar arasında

Bektaşi’de vardır. Padışah sarhoş vaziyetteki Bektaşi’ye sorar.

- Sen neyi istemiyordun?

Hiçbir şeyden haberi olmayan baba erenler:

- Meyhaneci Anastas’ı birkaç günden beri şaraba fazla su katıyor. Ben onu istemiyorum,

 (Yıldırım, 1999: 174).

Şarap Olan Abdest Suyu

 

“Bir Bektaşi, içkinin yasak olduğu bir devirde, cübbesinin altında şarap saklamış giderken padişah rast gelmiş.

Padişah: - Nedir o cübbenin altındaki?’ diye sormuş. Bektaşi de:

- Abdest suyu sultanım, demiş.

Padişah:

- Çıkar bakalım, şarap olmasın, deyince Bektaşi:

- Padişah hürmetine şarap ol yâ mübarek, diyerek şişeyi çıkarmış.  Padişah

- Şimdi de su yap bakalım, deyince. Bektaşi: - Ben bu kadarını yaptım. Nüfûz-ı padişahî büyüktür. Ötesini de siz yapınız sultanım, demiş” (Yıldırım, 1999: 174).

“İçkinin yasak olduğu , içki içenin kellesinin vurulduğu bir zamanda bir Bektaşi, salına salına sarhoş bir halde giderken içki yasağını teftiş eden padişah ile karşılaşmış. Bektaşi bri yerden simasını görüp aşina olduğu Padişahın omzuna elini koyarak sormuş?

- İmanım, seni iyice gözüm ısırıyor. Acaba nerede gördüm, Fenerdeki Çardaklı meyhanede mi?

- Hayır.

- Öyleyse, Tavukpazarı’ndaki Küplü’de.

 - Hayır.

- Eh, o hâlde, mutlaka Uzunodalar’da.

 - Hayır.

- Allah Allah… Bâri söyle de meraktan kurtulayım.

Tebdili kıyafet giymiş olan Padişah öfke ile:

- Herhâlde sen beni selamlık ettiğin zaman görmüş olacaksın.

 

Karşısındaki adamın padişah olduğunu anlayan Bektaşi hemen yere sırtüstü yatarak:

- Ey ahali… Buyurun cenaze namazına, diye bağırmış.” (Yıldırım, 1999: 127-128)

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected]