Mezopotamya uygarlıklarında heykel sanatı
Bugün, doğu Suriye, Güneydoğu Anadolu (Türkiye) ve Kuzey Irak'ı kapsayan coğrafi bölgeyi tarif eden bir isimdir. İrani halkların merkezi sayılmaktadır. Meozpotamya Eski Yunanca'da "iki nehir arasındaki yer" demektir; μέσος ("arasında") ve πόταμος ("nehir"). Kastedilen iki nehir Fırat ile Dicle'dir, zira bölge bu iki nehrin arasında kalır. Anadoluda kalan kısmına Yukarı, Fırat ve Dicle’nin birleştiği bölgeler ( Şat tül Arap) Aşağı Meozpotamya ’dır.
Meozpotamya Elılar bu bölgenin iklimi gereği parlak ve bulutsuz bir gökyüzü altında yasıyorlardı . Böylece gökyüzü bu ülkede her türlü düşünce kaynaklık etmiştir. Birçok bakımdan geri bir ülke olmasına karşın gök bilgisi, matematik ve dinde kesin sonuçlara varmıştır. Meozpotamya mimarlığının tapınak mimarlığına dayanmasının nedeni buydu . Dicle ve Fırat nehirlerinin taşıdığı alüvyonlar çamur yığını gibi olup , sanat eseri yaratmaya elverişli değildi. Mezopotamya sanatında da Mısır sanatında da olduğu gibi bir kesinti vardı. Arkeologlara göre bu kendiydi, bölgede oluşan büyük bir tufan sonucu ortaya çıkmıştır. Tufanla eski uygarlık yok olmuş göçler sonucu yeni bir Sanat ve Uygarlık oluşmuştur.
M.Ö.30-40 Yıllarında yasanmış olan Sümerler, Akatlar , Babiller , Elamlar , Ur-Uruk , Lagaş ve Ninovalılar burada büyük şehirler kurmuşlardır. Malzeme olarak kerpiç kullandıkları için bu büyük şehirle aradan geçen zaman içinde, birere çamur yığını haline geldiğinde, bugüne tastan yontular, pek az heykel ve kabartma kalmıştır. Mezopotamya’da tas az olduğundan mezarlarda çıkan eserler daha çok Altın, Gümüş ile yapılmıştı Asfalt veya zift üzerine Sedef kakma eserler bulunmustur. Kabartma olarak maden üzerine yaptıkları eserlerle figürler Mısır resimlerinde olduğu gibi canlı ve kıvraklıkla değil, adeta geometrik biçimlere yaklaştırılmıştır.
Mezopotamyada ilk sanat eserlerini gerçekleştirenler Orta Asya`dan gelerek aşağı mezopotamyaya yerleşen Sümerler dir. Taş az bulunduğundan Sümerler , binalarını kalıplar içinde güneşte kurutarak düzenli biçimler alan kerpiç tuğlalardan yapmak zorunda kalmıslardır. Fırında pişirilen sert tuğlalar, fazla kullanılmamıstır. Sümer şehrirlerinin etrafı surlarla çevrilip, içlerine tanrılar için tapınak,krallar içi Saraylar ve evler yapmıştır . En önemli tapınak biçimi üst üste oturtulmus kerpiç taraçlardan olusan kule tapınaklarıdır ki bunlara ZİGGUART denir. Bu taraçlar merdiven veya rampalarla birbirine bağlanmıstır. En üstte tanrının tapınağı veya sunağı bulunmustur. M.Ö.3000 ylına ait tapınak ve kral Sarayıarı ,nehir,taşmalarına karsı yapılmış,yüksek setler üzerine bir takım dörtgen avluların etrafını çeviren çeşitli odalar ve koridorlardan oluşmuştur.
Sümerler, Akadlar, Persler, Babilliler, Aramiler ve Asur,Babilliler, gibi. Bunların dışında daha birçok halk ve kavim Mezopotamya'da kök salmıştır. Yukarı Mezopotamya’da daha ziyade Hitit, Asur, Med ve Perslerin varlığı gözükür. Yukarı Mezopotamya’nın Kuzey doğusunda ilkçağlarda Urartu uygarlığı gelişmiştir.
Sümer kabartmaları
Tarım gelişimi ve köy yaşamının başlangıcından yazının ortaya çıkışına kadarki dönemin ünlü yerleşim bölgelerine örnek olarak Samarra, Halaf ve Hasuna verilebilir. Uruk dönemi (M.Ö. 4000-M.Ö. 3100) olarak anılabilir. Bu dönemde güneydeki kentler büyük oranda gelişmiştir.
Lagaş'ta iktidara gelen Ur-Nanşe yaptırdığı inşaatlarla öne çıkmıştır. Urukagina da ilk yazılı reformları sayesinde tanınmıştır. Son dönemlerde Sümerlerin baş tanrısı konumundaki Enlil'in tapınağı Nippur'da idi bu nedenle Nippur Sümerlerin dini başkenti sayılırdı.
M.Ö. 2400-2350 yıllarında Sümerler düşüşe geçerken, Akkadlar yükselişe geçmiştir.
Sümer Heykel Sanatı:
Heykellerle ortak tip dolgun çehre,oval yüz, iri gözler, kalın kaşlar,sıkı kapatılmıs bir ağız biçimdedir. Ufukta bulunan bir kadın başı buna tipik bir örnektir.Günümüze kadar gelen heykellerin çoğu Altın , Gümüş gibi madenlerden yapılmış olanlardır. Bunun yanında, toprak üstüne akan petrolden de yaralanan sanatçıların, asfalt veya zift üzerine sedef kakma işler yaptıkları görülmektedir. Çoğunlukla Heykellerin belden yukarısı çıplaktır. Etek türü elbiseler tüylü ve kalın kumaştandır. Vücutların duruşu ise frontal dır.Başlar dik, eller göğüse kavuşturulmuş, dirsekler sivri ve gözler özellikle iri yapılmıştır. Her bölümün üzerinde ayrı ayrı durduğu için, gerek heykel ve gerekse kabartmalarda oransızlık görülür. Baş ve unsurları (göz, kaş, burun, saç, sakal vb.) daha önemli görülmüş, ayaklara daha az değer verilmiştir. Figürler, canlı bir üslûpta değil, donuk duruşlu ve geometrik biçime yaklaştırılmış durumdadır.

Sümer Kralı - Lagaş
Belli bir aradan sonra Sümerler, Kral Gudea zamanında yeniden güç kazanmışlardır (MÖ. 206'lar). Bu devirde sanat hareketlerinde bir canlanma görülür. Başkent Lagaş'da bayındırlık işlen hızlanmış, çeşitli Saray ve tapınaklar yapılmıştır. Ele geçen en önemli eserler ise heykellerdir. Bunlar oldukça sert taşlara, özenle yapılmışlardır.
Kabartmalar, Sümer Heykeltıraşlığı hakkında daha ıyı bilgi verirler. Silindir şeklindeki mühürler, yumuşak kil üzerinde yürütüldüğü zaman sonsuz bir kabartma şeridi elde edilebilmektedir.
Akadlar
Akadlar Sami kökenli bir topluluktur. Sümerler döneminde Mezopotamya'ya göçen bu topluluk Sümer kültürünü benimsemiştir. Sümerler sonrasında Mezopotamya'nın lideri konumuna gelen halk, Mezopotamya'daki medeni gelişimin öncüsü Akatlar olmuştur. Ayrıca Akatlar daha sonra Mezopotamya'da güçlü konuma ulaşacak yine Sami kökenli Asur ve Babil halklarına da öncülük etmişlerdir. Akatlar, Sümerlerden farklı olarak kent krallıklarından ziyade Evren veya Dünya krallığı kavramını Mezopotamya'ya getirmiştir. Bölgenin merkezi bir idare eline geçmesi de ilk kez Akkadlar döneminde olmuştur. M.Ö. 2150'de güçlenen Sümerliler bu devleti yıkmışladır.
Akat hanedanının kurucusu kral Sargon'dur. Agade isimli bir başkent kuran Sargon kayıtlara göre 34 savaş yapmıştır. Yine de Sargon'a dair bilgilerde mitoloji ile gerçeklik karışıktır. Sargon'un torunu olan Akkad kralı Naram-Sin de dedesinin yolundan gitmiş birçok sefer yapmıştır. Fakat Naram-Sin'den sonra bölgedeki güç dengeleri değişmiş ve Akkadlar düşüşe geçmiştir. Kısa bir süre içinde Zagros Dağları'ndan inen ve işgale başlayan Gutiler yönetimi ellerine geçirmişlerdir.
AKATLARDA HEYKEL SANATI:
Heykel Sanatının oldukça yüksek bir düzeyde olduğunu görürüz. Akad devletinin başında tanrılaştırılmış bir kral bulunmaktadır. Plastik anlatıma ve süslemeye çok önem verilmiştir. Kabartmaların konusu kahramanlıktır. Üzerinde daima karşı karşıya iki kişinini çarpışmasını gösteren fetih anıtları yapılmıştır. En önemlisi NARAMSİN adlı dikili taştır. Bu kabartmada askerler bir kumandanın komutasında uygun adım ve bir kolda yürürler. Bu merasim, dini bir kutlamayı gösterir. Bu tepe ve yıldızların önünde, kral kazanılmış bir zaferden sonra yürüyen askerlerin başında tek olarak gösterilmiştir. Düz bir yüzey üzerinde görülen figürler yuvarlaklaştırılmış vücutlar halindedir. Yüksek rölyef olarak şekillendirilmiştir. Komutanın vücudu çıplaktır. Üzerinde kısa bir eteklik vardır. Başına miğfer ile aşağıya doğru dik ve katı olarak uzanan sakallı, elinde oku ve yayı ile kahraman kralın önünde bir düşman askeri boynuna yediği okla sırt üstü yıkılırken gösterilmektedir. Savaşçılar disiplinli durmaktadır
Asur ve Babil
3.Ur salamanasarının çöküşünden sonra kuzeyde büyük bir siyasi güç olarak Asur, güneyde ise din ve kültür merkezi olarak Babil öne çıkmıştır. Aynı zamanda 2. binyılın erken dönemlerinde bölgeye gelen Hurri ve Amurrular (veya Amoritler) bölgenin gerek nüfus gerekse kültürel yapısını büyük oranda etkilemiş, daha sonraki siyasi olaylara da etki etmiştirler.
2.binyılın başlarında yükselen kavimlerden biri Asurlardır. Özellikle oluşturdukları geniş ticaret ağı onların Mezopotamya kültürünü farklı bölgelere yaymasına ve farklı kültürleri de Mezopotamya'ya taşımasına neden olmuştur. Anadolu 'ya yazının gelmesi de yine bu dönemdeki Asurlu tüccarlar sayesinde olmuştur
Diğer yükselen kavim ise güneyli Babil'dir. Amurru kökenli olan Eski Babil sülalesi, 5. kral Hammurabi ile dönemin diğer krallıkları üzerinde egemenlik kurmuştur. Bu sıralarda Anadolu'da Eski Hitit, Devleti fetihlere başlamış ve sonunda Hitit, Kralı I. Murşili M.Ö. 1595 yılında Babil'i alarak Babilin egemenliğine son vermiştir.
Daha sonraki dönemlerde Kassitler öne çıkmış, Anadolu'daki Hitit ler güçlenmiş, Hurriler Mitannilerin önderliğinde yeni bir siyasi güç oluşturmuşlardır. Yaklaşık iki yüzyıl süren Mitanni-Hurri egemenliğinin zayıflaması Asurların yükselmesine olanak vermiş ve M.Ö. 13. yüzyılda Asur kralı I. Şalmaneser Mitanni-Hurri devletini sonlandırmış ve Asur egemenliğini kesin olarak başlatmıştır. Fakat bu Asur egemenliği de yoğun göç dalgaları sebebiyle zayıflamıştır. M.Ö. 9. yüzyılın başında kuzeyde Asur'un tekrar yükselmesine kadar bölge karışık bir dönem geçirmiştir. Bu zamana kadar Mezopotamya ve çevresinde birçok yeni devlet ve kavim ortaya çıkmıştı. M.Ö. 9. yüzyıldan yaklaşık M.Ö. 5. yüzyıla kadar süren Asur yönetimine Yeni Asur Krallığı denmiştir. Bu dönemde yoğun bir yayılma politikası benimsenmiş, her kral sayısız sefer yapmıştır. Yine de güney Mezopotamya'da Babil egemenliğini korumuştur. Babil dışında Urartular ve Medler de bağımsız birer güç olarak konumlarını korumuşlardır.
ASUR VE BABİL HEYKELCİLİĞİ:
Asurlular kalın ve yassı kireçtaşı ya da kaymaktaşıyla ördükleri duvarlara savaşları, avcılığı, din ya da saray yaşamını konu alan sahneler oyuyorlardı. Bu kabartma resimlerin çoğunda kral, sakalı ve kıvırcık saçlıdır. Çevresindeki öbür insanlar ise birbirine benzer. Av sahneleri çok canlı biçimde tasvir edilmiştir. Asur tapınaklarının ve saraylarının kapılarını, insan başlı aslan ya da boğa heykelleri koruyordu.
Asur sanatı askeri ifadeyi bir esas olara kabül etmiştir. Kahraman tipli asker motifleri önem kazanmıştır. Krallar erkek tipli kuvvetli ve kudretli gösterilir. Şişkin adaleli bir atlet vücuduna sahiptirler. Yine büyük gözler, kalın kaşlar, kuvvetli bir burun, uzun sakal anlatım konusudur. Taşıdıkları silahlar uzun bir kılıç balta ve oktan oluşur. Asur heykeltıraşları tanrılar ve krallar için , doğal büyüklüğün üstünde,anıtsal heykeller yapmışlardır. Vücut anatomisine, vücudun çeşitli kısımları arasındaki orana önem verilmiştir. Gerek serbest plastik eserlerde, gerekse rölyeflerde yoğunlaşmış bir ku7vvet ve enerji sezilmektedir. Asur plastik sanatında kral,dua ederken veya savaş, istila,kuşatma,vahşi hayvan avı,zafer ziyafetleriyle gösterilir. Saray duvarlarını süsleyen taş kabartmalarının üslübu gerçekçidir. Savaş veya av sahneleri gerçek bir dekor içinde bütün ayrıntılarıyla canlandırılır. Kompozisyonların merkezinde diğerlerinden daha büyük boyutta kral yer alır. İnsan ve hayvanlar kraldan uzaklaştırıldıkça küçülür. Buda perspektif sorunu ile uğraştıklarını gösterir. Asur heykel tıraşları en çok hayvan tasvirlerinde başarılıdır.
Sonraki Dönemlerde Mezopotamya
Mezopotamya Büyük İskender'in Persleri egemenliği altına alışına kadar Perslerin egemenliği altında olmuştur. Daha sonra bir süre Pers iimparatorluklarının egemenliği altında kalmış, daha sonra Romalılar kuzeybatı bölümünü egemenlikleri altına almışlardır. Pers Sasani İmparatorluğu döneminde egemenlikleri altındaki Mezopotamya'nın büyük kısmı Del-i Iranşahr yani "İran'ın Kalbi" olarak anılmaya başlanır ve başkent Mezopotamya'da yer alır. M.S. 7. yüzyılın erken dönemlerinde Arap halifeleri Şam'ı kontrol altına alır ve zaman içinde Mezopotamya Arapların egemenliği altında tekrar birleşir. Yine de bu dönemde iki vilayet şeklinde idare edilir: kuzeyde Musul başkent, güneyde Bağdat başkenttir ki Bağdat daha sonra hilafetin de başkenti olur ve 1258 yılına kadar böyle kalır. 1508-1534 arasında Safaviler kısa bir dönem için Mezopotamya'yı kontrolleri altına alsalar da 1535'te Osmanlılar (Türkler) Bağdat'ı egemenlikleri altına alırlar
Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, Fotoğraf, minyatür, hat ve benzeri çalışma ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak , bize başvurarak ESA'da paylaşabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya [email protected]