MİNYATÜR, YAPIMI VE KÖKENİ
Metal,Cam , porselen, Ahşap, deri, Çini üzerine yapılan örnekleri boldur. Çeşitli renkteki boyaların yanı sıra Altın mürekkebi de bol miktarda kullanılır. Aharlı yüzeylere uygulanan bu inceSanatta üstat, önceleri yapacağı tasvirin ve manzaranın genel çizgilerini yaş bir fırça ile belli ederdi. Sonra yine fırça ile kırmızı ve siyah boyalarını çeker, öğrenciler üstatlarının bu eserini, ince ceylan derisi vasıtasıyla silmek suretiyle kâğıda aktarırlardı. Bundan sonra küçük ve tel fırçalarla son derece ince ezilmiş ve koyu haldeki boyalar uygulanırdı. Kabarık gösterilmek istenilen boyaların zamkı biraz fazla katılırdı.( Ansiklopedik Hat ve Tezhip Sanatları Deyimleri, Terimleri Sözlüğü / Dr. Hasan ÖZÖNDER)
"Bilinen en eski Minyatürler [Antik Mısır ]'da rastlanan ve M.Ö. 2. yüzyılda papirüs üzerine yapılan Minyatürlerdir. Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma , Bizans ve Süryani elyazmalarının da Minyatürlerle süslendiği görülür.") Hıristiyanlık yayılınca Minyatür özellikle elyazması İncil'leri süslemeye başladı. [Avrupa]'da minyatürün gelişmesi 8. yüzyılın sonlarına rastlar. 12. yüzyılda ise minyatürün, süslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili olması gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyatürler değil dindışı minyatürler de yapılmaya başlandı. ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Minyatür ) Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa'da çok güzel ve görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların üzerine portre yapmak için kullanıldı.
Maniheist Uygur minyatürleri, figür tipleri ve kompozisyonlarıyla Selcuklu minyatürlerine öncülük etmiştir.Selcukluarın İran’dan Mezopotamya, Suriye ve Anadolu,ya yayılmasıyla ilk Türk-İslam minyatür üslubu doğmuştur. ( Metin Yerli, 2006. "Uygur Türklerinde İnanç Sistemleri ve Resim Sanatları" Eğitişim Dergisi. Sayı: 13. (Ekim 200 )
Maniheist Uygurların Mani dinindeki Resim geleneğinin tesirinde tasvirler yaparken günlük hayata ait eşya ve sahneler, dönemin sosyal hayatı yansıtılmışlar; şaşılacak bir şekilde Habeş, Arap, Türk gibi bölgenin insanlarının, figürleri işlenmişler ayrıca bu milletlere ait karakteristik özellikleri protrelerinde yansıtabilmişlerdir. Uygur, minyatürlerindeki prens, rahip, kadın erkek resim ve portrelerinde donuk ifadelere rağmen statüleri, miiliyeti, karakaterleri belirleyen belirleyen duruşlar ve ifadelere raastlanılır.
Selçuklu Türkleri İran’dan Ön Asya’ya Mezopotamya, Suriye’ye ve oradan da Anadolu’ya yayılmışlardır. 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu ve civar ülkeler Selçuklulara açılmıştır.
Büyük Selçuklu Sultanı İran’da bulunurdu. Rey, Isfahan, Nişapur başlıca Selçuk şehirleriydi. Anadolu’da ise Hasankeyf, Diyarbakır, , Mardin, Harput’ta hüküm süren Artukoğulları, Mezopotamya ve Suriye’de özellikle Musul, Halep, Sincar ve Cezire’de Zengiler ve Konya’da Anadolu Selçuklularıdır. Büyük bir coğrafyaya yayıldığından çoğu eserin merkezi belli değildir. Bu yüzden hepsini “Selçuklu Resim Okulu” adı altında toplamak doğru olacaktır. ( Ansiklopedik Hat ve Tezhip Sanatları Deyimleri, Terimleri Sözlüğü / Dr. Hasan ÖZÖNDER)
Anadolu Selçuklularının yaptıkları ilk minyatürlerde doğal olarak Bizans etkisi açıkça görülür , Fakat, Uygur minyatürcülerinden gelen çizgiler de benliğini yitirmemiş şekilde minyatürlerine yansımaktadır. Donuk bakışlı, çekik gözlü Eski Türk tipinin bu minyatürlerde resm edildiğini görmek mümkündür. Selçuklu minyatürlerindeki insan protreleri ile Uygur minyatürlerindeki portlereler arasında önemli benzerlikler vardır.