
Maniyerizm
Maniyerizm yaklaşık 1520–1580 tarihleri arasında ortaya çıkmış olan bir Sanat üslubudur. Rönesans’ın getirmiş olduğu yetkinliğe karşı bir çıkış olmuş, kendisinden sonra gelen üslup ve akımlara ön ayak olmuştur. En önemli temsilcisi ve başlatıcısı Mıhelangelo rBounarotti'dir. Sistine Şapeli'ndeki mahşer freskleri bu resim tarzı için belirleyici olmuştur. Artık ideal görüntü yerine sanatsal niteliğin araştırıldığı; figürlerin deformasyonu ile kendini belli eder ve özgün tarzlara doğru bir adım olarak belirir. En önemli sanatçıları Tintoretto ve El Greco'dur.
Maniyerizm de her şey bir birine karışmıştır. Her şey bir devinim halindedir. Olayın net olarak anlaşılması biraz zordur. Bu hareketlilik sanatçının fırçasından kaynaklandığı gibi figürlerin uzaması ve çeşitli pozlarla resmedilişinden de kaynaklanır. Bu o döneme değin Rönesans’ın uyumlu formlarının karşısında bir hareketti. Klasik sanattan Baroka geçiş olarakta bilinir. Bireysel yorumlamalar, serbest duruşlar bu üslubun önemli özelliğidir.
Bu teriml792’ye kadar adı konulmayan bu terim;. Luigi Lanzi’nin yazmış olduğu ( “Resmin Tarihi” Storia pittorica d’Italia) başlıklı kitapta kullanıldı. XVI. yy başından Rönesans ustalarının ideal güzel anlayışı ile ilgili ilkelerden uzaklaşan ressamları ifade eden bir terim olarak kullanıldı. uyum, ideal ile yumuşatılmış bir natüralizm ve anlatımda berraklıktan oluşan bu Sanat ile doğanın değil de ustaların taklit edilmesine dayalı arayışlar ile sonraki kuşakların bu arayışlar içinde sapkınlığa gitmesi maniyerist resmi doğurmuştur. Bu arayışlar yapay nitelikli, üslubun gerekliklerinden uzak, sıradan gerçeğe benzerlikten de yoksundur.
Tintoretto
1520’den 1610’a kadar uzanan, politik çatışmalar ve dini bölünmelerin egemen olduğu saray uygarlığının da geliştiği bu dönemin anlayışına denmiştir.
Maniyerizmin temel özellikleri, İtalyan resminde fark edilmiştir. Maniyerizm özellikleri taşıyan tablolarda benzetmeler aşırı ölçüde kullanılmıştır.
Rönesans sanatçılarının ideal resme ulaşmalarına her şeyi en mükemmel şekilde resm etme tekniklerine kavuşma kusursuzluğa ulaşan resim tekniğine bir tür başkaldırı olarak oluşan kaçışlar aslında Mıchelangelo'nun anlatımsal nitelikli sanatı aslında tehlikeli bir örnek sayılırdı. Çünkü onun resim ve fresklerindeki bakış açıları yeni arayışları kışkırtacak özellikteydi.
Onun insan bedenini işleme saplantısı, anatomiyi özgürce yorumlaması, güçlü oylumlar yaratan çizgisi, perspektif eksenlerinin sayısını artırarak dinamikleştirdiği mekan anlayışı, çarpıcı renklere olan merakı, klasik uyum anlayışı klasik Rönesans anlayışı ile hiç uyuşmamaktadır.
Maniyerizm Ressam ve mimar Giulio Romano’dan yine ressam ve mimar Pellegrino Sibaldi’ye gibi ressamlar, resimlerinde manevi huzurdan kaçma, biçimlerdeki dengeyi bozma çabasına yönelik resimler yapmaya başladılar.
’nun sanatındaki inceliğin aksine Parmigiano, Primatice ve Bronzino’yla yapaylığın doruk noktasına ulaştırıldı. Mıchelangelo ve Rafello ’nun yanı sıra Leonardo daa Vıncy ve Correggio da genç ressamlara, 1520 dolaylarında ortak bir dil oluşturan biçimsel ilkeleri figürler repertuvarı sundu; bu öyle bir dildi ki özgürce alıntılanabiliyor ve şaşırtıcı bir biçimde yorumlanabiliyordu.
Alaycı, cilveli veya ciddi olabilen Maniyerizm, özü gereği gerçekten de bir oyun gibidir. Kuralların tümüyle ortadan kaldırılmasını değil onların serbestçe evrilip çevrilemesini önerir. Israrla büyük ustalara başvurulurken daima bir takım ince sadakatsizlikler de uygulanır. Hiçbir zaman nedensiz olmayan bu biçimsel artırma olgusu, bir kapalılık, bir anlaşılmazlık isteğinin belirtisinden başka bir şey değildir. Rönesans resim sanatında anlatımın apaçık anlaşılır olması önemlidir. Maniyerist bir tabloda, anlamın apaçık olması istenmez daha karmaşık bir anlamlar yığılması hedeflenir.
İtalya’dan Avrupa’ya
Maniyerizm Roma’da kişiliğini Giulis Romano’da buldu. Raffaello’nun çalışma arkadaşı olan Giulio Romano, Te saray, hükümdarlarının zevklerini, erdemlerini ve tutkularını açıklayan ikonografi programını çabuk geçekleştirebilmesi için Rafello’dan baskı görünce sorunlara getirdiği biçimsel çözümlerin çeşitliliğiyle maniyerizme bir kişilik kazandırmıştır.
Te sarayının dekoru, Michelangelo’nun ürkünçlüğü gibi yoğun cinsellik dolu incelikler sergiler. Ressam Devler Salonu’nda, Olimpos’taki tanrılara meydan okumaya ret edenlerin düşüşünü ve ölümlerini canlandırmıştır.
Laocoon- El Greco
Hiç kesintiye uğramadan duvardan ve tavanı kaplayan bu resimde, her yer kasları aşırı derecede gelişmiş insan bedenleriyle doludur; bu bedenler dev kayalar altında ve alaycı bir havayla sarayın mimarisine gönderme yapan enkaz altında kıvranırlar, hatta ezilirler. Bu bakış açısı ve alaycı yaklaşım rönesansın ruhuna terstir.
Maniyerizmin en belirleyici deneyimleri Toscana’da Andrea del Sarto’nun çalışmaları görülür.
Andrea del Sarto’
Onun resimlerinde donuk bir gariplik duygusu ve acı veren bir melankoli havası gelişti. Bedenler uzarken uyumları şaşırtıcı bir görünüm kazandı. Yüzler bir endişeyle kararır. Bu özellik daha çok Pontormo’nun çalışmasına egemen olmuştur; Pontormo, Andrei Sarto’nun en yetenekli ama kompozisyon ve psikolojik ortamdaki dengenin korunması açısından onun çalışmalarına en az sadık kalan öğrencisidir.
Değişken nüanslı renkler; mekânın düzenlenmesi, kişiler arasındaki ilişkiler, bedenlerin eklemlerindeki kesinti gibi her şey gerçeklikten uzaklaşmışa benzer; titrek desen çoğu zama açıkça Dürer’den esinlenmiştir. Öte yandan Rosso’nun esin dünyasına da, acı veren bir sıkıntı egemendir. Onun ünlü İsa’nın Çarmıhtan İndirilmesi (1525–1528) isteyerek kuru bir hava verdiği deseni, gölge-ışık oyunlarıyla daha da sertleşen kesitli kumaş kıvrımları ve bedenleriyle en derin, en koyu açıya yaklaşır.

The Holy Family with the Infant Saint John the El Greco: Allegory, Boy Lighting
Baptist, ca. 1530
Maniyerizmin, dini sorunlara, hükümdarların uyguladıkları siyasete ilgisiz kalmıştır. Sanatçıların resimlerindeki bu tutumları Kiliseyi de çılgınlıklarını kabullenme konusunda daha az hoşgörülü davranmaya itmiştir. İtalya’nın kuzeyinde, Correggio’nun zarif resimleri ve Parmigiano’nun kadınsı hatları en zarif ve en uç noktalara kadar getirdiği inceliklere bakarak kadın çizgilerine verdiği önem kadar dini temalara önem vermedikleri anlaşılır.
Venedik’te, maniyerizmin Tiziano ve Veronese’nin eserlerine olan etkisi sınırlı kaldı; buna karşılık Tintoretto, akımın en ateşli kolundan,Mıchelangelonun açtığı yoldan giderek yeni araştırmalara tam anlamıyla katıldı. Mekânda bükülen kıvrılmalar, abartılı kas yapısı, şiddetli ve renk etkileri Tintoretto’nun o kendine özgü dramatik coşkusu, en çok da kutsal kitaplardaki kahramanlıkların işlenmesinde kendini gösterdi.1530’dan sonra maniyerizm İtalya sınırlarını geniş ölçüde aştı; İspanya’da El Greco dini coşkuyu, Prag’a yerleşmiş olan Anvers’li Bartholomeua Spranger edebe aykırılığı doruk noktasına ulaştırdı.
Maniyerizm Hollanda’da Haarlem ve Utrecht, Fransa’da Lorraine’de ve Nancy’de, 1600 dolaylarında parlak bir son yaşadı. Fransa, Rosso ve Te sarayının şantiyesinde yetişmiş olan Primaticcio gibi büyük İtalyan sanatçılarının varlığıyla dikkat çekti. Fontainebleau okulu bu sanatçıların sarayda fresk ve yalancı mermeri bir arada kullanarak oluşturdukları dekorlarla hayat buldu. Böylece parlak bir geleceği olan bir süsleme diliyle zarif bir anatomi kurallar bütünü doğdu ve Fransız sanatı tarafından kısa sürede benimsenip özümsendi.
Baccio Bandinelli
Baccio Bandinelli ya da Bartolommeo Bandinelli, gerçek adıyla Bartolommeo Brandini (1493 - Şubat 1560, Floransa),Rönesans döneminde yaşamış İtalyan, Maniyerist heykeltıraş ve ressam.
Floransa'lı ünlü bir kuyumcunun oğlu ve ilk çıraklığını babasının kuyumcu dükkânında çizim ve boyama işlerinde çalışarak yaptı. Heykel sanatına ilgi duyan Bandınelli daha sonra ressam ve heykeltıraş Giovanni Francesco Rustici'nin yanında çalıştı. Erken dönem çalışmalarından biri dönemin ünlü ailelerinden birine mensup olan Giuliano de' Medici için yaptığı Saint Jeroma in wax adındaki tablodur.
Christofano Allori
( 1577 – 1621 )Barok Dönem İtalyan ressamı.Caravaccıo ’nun çağdaşı olan Allori 1616-1618 yılları arasında ölen Cosimo di Medici’nin karısının himayesinde ressamlık yaptı.
Allori, dönemin en önemli ressamlarından biri olarak iz bırakmasına neden olan "Judith with the Head of Holofernes" adlı resmini de yine aynı dönemde yaptı. Resimlerinde genellikle dramatik konulara yer verdi. Allori, resimlerinde ışık ve gölgeyi akıl almaz bir ustalıkla kullanmanın yanında figürleri resmin ön düzleminde toplayarak dramatik havayı pekiştirmiştir. Işık ve gölgenin ustaca kullanımıyla oluşan bu dramatik havayı portrelerinde görmek mümkün değildir.
Christofano Allori’nin yapıtları halen Detroit Institute of Arts ve Hermitage Müzesi’nde sergilenmektedir.
El Greco
(okunuşu: el greko,Yunan , asıl adı: Δομήνικος Θεοτοκόπουλος, Domenikos Teotokopulos) (d. 1541 - ö. 7 Nisan 1614) İspanyol RÖNESANS’ı dönemi ressam, Heykeltıraş ve mimarı.
O tarihlerde Venedik idaresinde olan Girit'te doğdu.Helen sanatı üslubunda eğitim gördü. 26 yaşında Venedik'e, 1570'te Roma'ya gitti ve RÖNESANS üslubunda da resim eğitimi aldı. Roma'da bir atölye açtı ve Maniyerizm etkisinde çalışmalar yaptı.1577'de Toledo, İspanya'ya yerleşti. Burada en önemli eserlerini gerçekleştirdi ve 1614'te vefat etti.
El Greco'nun dramatik ve dışavurumcu üslubu çağdaşlarınca tam olarak anlaşılamadı ve ancak 20. yy. tam olarak takdir edildi. Sanatçı, dışavurumculuğun ve kübizmin öncüsü olarak kabul edilir. Kişiliği ve eserleri Rainer Maria Rilke ve Nikos Kazancakis gibi edebiyatçılara ilham kaynağı olmuştur. El Greco genel resim akımlarından bağımsız, şahsına özgü bir sanatçı olarak yorumlansa da, resimlerindeki uzun figürler ve tuhaf renk seçimi, batı resmiyle Bizans resminin bir bileşimi olarak kabul edilir.
Michelangelo Buonarroti
(6 Mart 1475 – 18 Şubat 1564) Ünlü İtalyan Rönesans dönemi ressam, heykeltıraş, mimar ve şairidir. Tam adı Mıchelangelo di Lodovico Buonarroti Simoni.
Mıchelangelo , 6 Mart 1475'te Kıği yakınlarında Caprese’de doğar. Ailesi, o daha bir aylıkken Floransa’ya taşınır. Annesi, kendisi altı yaşındayken ölen Michelangelo, 13 yaşına geldiğinde Floransa’da Domenico Ghirlandaio’nun yanına öğrenci olarak verilir. Bertoldo di Giovanni’nin zamanında, Medici ailesine ait olan San Marko bahçesinde çalışan genç Mıchelangelo , bu arada Lorenzo de' Medici ile tanışır.
Mıchelangelo , Heykeltıraştaki rüştünü kanıtladığı ilk ve en ünlü eseri olan çocuk kral Davut’un heykelini yaptığında henüz 26 yaşındadır. Beş buçuk metrelik bir mermer kütleden çıkaracağı eser için genç dâhi, mermer bloğun yanına bir baraka inşa ederek, yardımcısız bir şekilde, çoğu zaman geceli gündüzlü çalışarak RÖNESANS sanatının harikalarından biri olarak kabul edilen David'i yaratır.
1505 yılında Papa II. Julius tarafından kendisine, en önemli başarılarından biri olacak Vatikan’ın yanındaki Sistine Şapeli’nin tavan resimlerinin yapılması işi verilir. 3 yıl sonra başlayacağı bu görevi sanatçı, 520 metrekarelik bir alanda yaklaşık dört yıllık bir çalışmanın ürünü olarak bitirir. Ortasının da, her biri Âdem, Havva ve Nuh Tufanıyla ilgili İncil’in Eski Ahit’inden alınma öykülerden esinlenerek yapılan resimlerin bulunduğu dokuz pano bulunan freskin yan unsurları da mitolojik figürlerle bezelidir. Özellikle “Adem'in Yaratılışı” ismindeki sahne batı resim sanatının en canlı tasvirlerinden biri kabul edilir.
1519 yılında Cosimo de' Medici’nin soyunun son temsilcisi Lorenzo de' Medici’nin ölmesiyle Michelangelo, onla birlikte genç yaşta ölen Nemours Dükü Giuliano’nun mezarlarının konulduğu kiliseye iki ünlünün heykelini yapar. 1534’te Papa III. Paulus’un heykeltıraşı ve mimarı yapılan Michelangelo’ya Sistine Kilisesi’nin sunak duvarına bir ‘Kıyamet Günü’ tasviri yapmasını ister. Meryem’in Göğe Yükselişi, İsa’nın Vaftizi ve Musa’nın Hükmü’nün anlatıldığı freskler süsler bu duvarı.
Kıyamet Günü tablosuna başından beri muhalefet eden yeni Papa IV. Paulus ise, tablodaki imgelerin fazlaca müstehcen göründüğünü belirterek Michelangelo’dan tabloyu biraz daha ‘düzgün’ hale getirmesini isteyince, ustanın cevabı şu olur: “Papa’ya söyleyin, bu küçük bir mesele ve kolaylıkla uygun hale getirilebilir. Önce kendisi yaşadığımız bu dünyayı uygun ve yaşanılır bir hale getirsin, sonra da bu tablo da aynı uygunluğa girecektir.” Michelangelo’nun yaşadığı çağ, kendisiyle boy ölçüşebilecek derecede yetkin ressam ve heykeltıraşçılara da tanıktır aynı zamanda.
Bunların başında Rafael ve Leonarda da Vıncı gelir. Bu sanatçılar arasında keskin ancak hoşça bir rekabet vardır. Anlatılan bir öyküye göre, sanatçının rakiplerinden Rafael ve Bramante, işbirliği yaparak Michelangelo’ya Sistine Kilisesinin işini verdirmeye çalışırlar. Böylelikle, kendini ressamdan çok bir heykeltıraş olarak kabul eden Michelangelo, bu işi kabul etmeyerek Papanın gözünden düşecektir. Hayatının son dönemini Roma’daki Aziz Peter Kilisesi’nin mimarı olarak geçiren Michelangelo 18 Şubat1564'te 89 yaşında ölür.
Rönesans sanatına benzersiz bir etkide bulunan Michelangelo, klasik sanat tekniklerini öğrenmesinin yanı sıra asıl olarak, insan formunu her açıdan tasvir edebilmek için kadavralar üzerinde çalışıp, Yunan ve Roma sanatından devraldığı idealleştirilmiş insan tasarımlarını ulaştığı gerçekçilik boyutunu yakalamaya çalışır. Batı resminin babası olarak bilinen Giotto’nun resmindeki doğallık ve gerçekçilik ile 15. yüzyıl başında tam olarak anlaşılabilen derinlikte perspektif olgusunu geliştirip kendi tarzına temel yapan Michelangelo onlarca heykel, freske imza atıp Roma’nın yeniden inşa ve düzenlenmesinde de önemli görevler almıştır. Onu idolü olarak seçen birçok kişi vardır.
Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye benzeri çalışma ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak , bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya [email protected]