Resimde Romantizim
Romantizm ,19 Yüzyıl ın ortalarına kadar uzanan akımdır. Kendisinden önceki Klasizme bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Önce bir ön- Romantizm dönemi denilen gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmelerin en önemlisi, halkın beğenisinin Klasizm in görkemli,katı, soylu, idealize edilmiş ve yüce anlatım biçiminden, daha yalın ve içten ve doğal anlatım biçimlerine kaymış olmasıydı. Romantizm, klasizmin düzenlilik, uyumluluk, dengelilik, akılcılık ve idealleştirme gibi özelliklerine bir başkaldırı niteliğindedir. Romantizm, doğduğu çağın akılcılığı ve maddeciliğine tepki olarak bireye, öznelliğe, akıl dışılığa, düş gücüne, kişiselliğe, kendiliğindenciliğe ve aşkınlığa, yani sınırları zorlayıp geçmeye önem verir. Tarihsel olarak bu dönemde gelişen orta soylu sınıfın, yani burjuvazinin duygu, düşünce ve yaşam tarzını ön plana çıkarır. Zaten Fransız devrimini hazırlayan görüşlerle aynı temellere sahiptir. Soyluların zarif Sanat biçimlerini yapay ve aşırı incelikli bulan bu yeni sınıf, duygusal açıdan kendisine yakın hissettiği daha gerçekçi Sanat biçimlerinden yanaydı. Böylece romantizm gelişme ve yaygılaşma şansı buldu. Farklı türlerin yan yana olduğunu görüyoruz bu dönemde. Güzel-çirkin,iyi-kötü gibi.. umutlu ileriye dönük bir yaklaşım söz konusu olmuştur. Bilimin etkisi yer yer tarzda etkili olmuştur. İnsanlar arasındaki eşitsizliğin temel sebepleri incelenmiştir. Ulusalcılığın benimsendiği bir Akımdır.
Goya :
Bu dönemde eleştirmenler tiyatro yaşantısından uzak estetik kaygılara sahiptir. Klasik sanatla romantizm kıyaslandığında iki akım ve dönem arasındaki farkı daha iyi anlayabiliyoruz. Klasik sanat 17 . ve 18.YÜZYILLARDA egemen olmuş bir Sanattır.
TiyatrOnun yararlı ve zevkli olması ilkesi vardır. Anlatım incelikli ve Sanatsal olmalıdır. Romantikler doğanın gizemlibir özü, organik bir biçimi olduğuna inanırlar ve ülküsel olana doğru evrimleştiğini iddia ederler. Romantikler bu öze akıla değil, esin yoluyla ulaşacaklarına inanırlar. Dolaylı anlatım yolunu benimsemişlerdir. Klasik düşüncede sanatın tipik ve evrensel gerçeği yansıttığı, romantikteyse asal ve tanrısal gerçeği yansıttığını söylerler.
Klasik sanat nesnel bakarken, romantik sanata,öznel bakar. Klasikte inandırıcılık önemliyken, romantikte yanılsama yani yanılsama söz konusudur. Klasik sanat akla sağduyuya yönelmekteyken romantik sanat duygular bu duyguların verdiği coşkulara yönelmektedir. Klasik sanat akılcı, ahlakçı, eğitici iken romantik sanatta bütünle uzlaşma aklın yalnız yeterli olamayacağı hâkimdir. Romantizmde tiyatro seyircisi duygulanmalıdır.
Duygulanma, acı çekme seyirciye zevk verir ilkesi hâkimdir. Klasiklerin yanı sıra romantik yazarlar Shakspeare ‘e .Romantik akım birey vicdanına ışık tutmuş insanı uygarlaştırmıştır. Biçimsel kısıtlamaları aşma ve düş gücüne özgürlük verir.
Resimde romantizim ( genel değerlendirme)
Romantizm,resimde de kendini gösterdi ancak ifadesini biçimden çok düşüncede bulduğundan belirli bir Üslup benimsemedi. Goya, Turner, Delacroix'in coşkunluğu kadar Blake'in yeni klasikçiliği yada Delaruche'nin kurallara bağlı tarzı,Füssli'nin düşselliği, Biedermeier'in burjuva dünyası romantizm hareketinden kaynaklanır.
Romantizm, klasikçilik kuramının önderi Ingres'i de etkilemiştir. Doğa duygusuna metafizik bir anlam kattı, kimilerine bir renk zevki aşıladı, özneliği, melankoliyi, kaygıyı doruk noktasına çıkardı; akıldışı olanı savundu, Gotik hayranlığını kamçıladı; doğuculuğu yüceltti; şövalye romanları, İskandinav sagaları ve Ossian'ın düzmece şarkılarında kendine konular aradı.Plutarkhos'un kişilerinin yerini, Shakspeare'in, W. Scott, Bryon, Goethe, Hugo'nunkiler aldı. Fırtınalar, gün batımları, uçurumlar, baykuşlar, kurukafalar, ürkmüş atlar, ikonografide önemli bir yer tutmaya başladı. İngiltere'de Edmund Burke'ün "A Philosophical Enquiry into the origine of our ideas of the sublime and Beautiful" adlı kitabıyla başlayan romantizm, Gainsbrarough'u son yapıtlarında ve bir ölçüde Reynolds, Reaburn, Lawrence'in büyük portrelerinde kendini gösterdi. Füssli (Kabus, 1782, Goethe museum, Frankfurt), Blake, J.Martin, S.Palmer'in yapıtlarında da hayal gücü önemli bir yer tuttu. Cozens, Cotman, Constabla gibi manzaracıların şiirsel anlatımı, Turner'da biçimlenip parçalanmasıyla kendini gösteren bir yoğunluk kazandı. İspanya'daromantizm Goya tarafından yüceltildi. Fransa'da Oors (Nasıra Savaşı, 1801, Nantes Müzesi) ile başlayan romantizm Gericalt (Madusa'nın salı, 1819, Louvre) ve İngiliz Bonington ile devam etti. Amerika'da da A. B. Durand ve şair Coleridge'in dostu W.Allston'un adları sayılabilir.
PLASTİK SANATLARDA ROMANTİZM
(RESİMDE ROMANTİZM)
Bedri KARAYAĞMURLAR
Romantizm sanayileşen toplumların sanatçı duyarlılığını yansıtmasıdır. Sanayi ile ilişkimiz, sanayileşmeden kaynaklanan sorunlarımız olduğu sürece, romantizmle ilişkimiz de sürecek. Bunun en açık göstergesi 20. Yüzyılda bir çok sanat hareketinin Modern sanatın anlaşılması için öncelikle Romantizmin anlaşılması gerektiğini ileri sürebiliriz. Sözcük, eski şovalye hikayelerini anlatan, saz şairleri (trubadur) çağını da çağrıştırır.17.yy.’da garip çekici anlamında kullanılan sözcük,18.yy. başında yabanıl, garip çekici anlamlarında romantik sözcüğü olarak kullanılmaya başlanır.
15.yy’dan 16.yy ‘da önemli ürünlerini veren Rönesans dönemi, Orta Çağ’ın katı kurallarının sarsılmaya başlandığı dönemdir. Başlangıçta, Antik Yunan ve Roma kültürü ile ilişkisi hiçbir zaman kesilmemiş olan İtalya’da, 14.yy’da ortaya çıkan siyasal ve yönetsel değişiklikler, düşüncede ve sanatta da önemli değişmelere neden oldu. Kilisenin ağırlığı sürmekle birlikte, ekonomik güç, toprak sahiplerinin eline geçmeye başladı. Yeryüzünü yöneten bu yeni sınıf önderliğinde eski Yunan kaynaklarına dönüldü. Bu doğanın ve insanın yeniden doğuşudur. Sanatta, Raffaello, Michelangelo, Leonardo, Bellini,Tiziano,Correggio,Verrocchio Dürer gibi ustaların yetişmesine neden oldu.
Özellikle, İtalyanların, İspanyolların ve Portekizlilerin daha sonra da diğerlerinin gerçekleştirdikleri denizaşırı seferler, yeni ülkelerin kaynaklarının Avrupa’ya akmasına neden oldu.Sömürgecilik ve köle emeği, Avrupa’da tarımsal üretimi artırdı. Ortaya çıkan ürün fazlasının kent devletleri arasında dolaşımı ve değişiminden, Ticaretle uğraşan yeni bir sınıf doğdu.Toplumsal hayattaki bu değişmelerle birlikte sanatta Barok dönem , özellikle mimari ve dekorasyonda Rokoko yeni biçimsel anlayışlar olarak geliştiler.
Caravaggio, Reni, Poussin , ClaudeLorrain, Rubens, Velazquez, Rembrandt, Vemmer,Bernini, Romantikleri de etkileyecek sanatçılar olarak bu dönemde yetiştiler.Üretimin hızla artması sanayi burjuvazisinin gelişmesini sağladı. Gereksinim duyulan işgücü kırsal alandan kentlere göçü hızlandırdı. Bütün bunlara koşut olarak, düşünce alanında dogmatik kalıplar sarsıldı.
Thomas More, Francs Bacon, Campanella gibi ütopyacıların, Montaigne, Shakespeare düşünür yazarlar ve Descartes’tan Kant’a uzanan çizgide aklı tartışan filozoflarların çalışmaları yeni gelişen dönemin düşünsel temellerini oluştururlar. Spinoza, Lock, Leibniz, Hume akıl ve duyum konularını sorgularlar. Özellikle Fransız İhtilali öncesi Voltaire, Diderot, J.J. Rousseau düşünceleriyle yeni dönemin hazırlayıcısı olurlar. Salt akıl değildir artık insanların yararlanacakları. Duyumlar ve duygular da önem kazanır. Özgürlük, töre, doğa ve insan ilişkisi değerlendirilir. İnsan doğuştan suçs Fransız devrimiyle birlikte“Sanatçılar birdenbire konularını seçme özgürlüğüne kavuşmuş buldular kendilerini. Daha önce dış dünyanın idealleştirilmiş görüntülerini oluşturmaya çalışan, bu nedenle de giderek becerikli işçiler olan sanatçılar, yeni anlayışta, şairler gibi imge yaratmaya başladılar. Bu nedenle yeni sanat,”... Nesnel ve konvansiyonel ölçütlere göre yönetilen bir toplumsal etkinlik olmaktan çıkmış, kendi standartlarını yaratan bir dışavurumculuk etkinliği durumuna gelmiştir.” (4-Arnauld Hauser, Sanatın Toplumsal Tarihi, Çev: Yıldız Gölönü, Remzi kitapevi, İstanbul ,1984, s. 141/)”
Aklın eleştirisiyle başlayan yeni düşünce biçimi, insan duyarlılığını merkeze alarak, her şeye yönelir. Bu nedenle yönetimlerle bütünleşenlerin neo-klasik yaklaşımlarının karşısında romantikler, ilerici nitelikleriyle, özgürlüğü dolayısıyla yerleşmiş biçemlerin dışında olanlara yönelirler. Çünkü üslup bir üniformadır. Sanatçının ifade olanaklarının kurallara bağlandığı yerde ifade zora girer. Bireyin özgürleştiği yeni yapıda geçmişin kurallarıyla Sanat yapmanın gerekçeleri yitirilmiştir. Gerçekte her dönem kendi kurallarını yaratır. Bu nesnenin doğasında vardır. Sanat tarihi bir karşı çıkma ve inkar etme tarihidir aynı zamanda. Ama belki ilk kez topluluklar ve sanatçılar aynı duyarlılıkla yerleşik kurallara başkaldırırlar. Bu nedenle romantizm modern olanın başlangıcındaki başkaldırıdır.
Örneğin , David’in klasik üslubuna hayran olan Ingres ve öğrencileri, Poussin ve Raffaello’ya ilgileri içinde klasik heykel etütlerini bıkıp usanmadan yinelerlerken, geniş ve değişken ilgileri olan Delacroix, “ resimde rengin çizimden, hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu ileri sürüyordu.” 5- E.H. Gombriche, Agy. s.399” Chateaubriand, (...) Génie du Chritianisme’de(1802) , sanat yapıtında bizi etkileyen şeyin doğrudan doğruya doğa değil,sanatın insanlaştırarak tinimize ve yüreğimize yakın kıldığı bir doğa olduğunu.” 6 İleri sürer. “ Sanat gerçeği dönüştüren ve aşkınlaştıran bir etkinliktir ona göre.
Yeni yaklaşım ve beğeni içinde süslü Barok sarayı temsil eden görgüsüz bir beğenidir. Geçmişteki Roman ve Gotik öğeler mimaride daha çok önemsenir. Barok eğlence ve tiyatro salonlarının tarzı olarak kullanılırken, resmi yapılar gotik elemanlarla biçimlendirilir.Edebiyatta ve Şiirde ortaya çıkan değişim plastik sanatlarda da izlenir. Önceki dönemlerin resimlerinde görülen konular azalır manzara resmi önem kazanır. Özellikle eski yapılar- yıkıntılar (picturesque) görüntüler önem kazanır. Manzara Lorain, Watto, Boucher , Fragonard gibi sanatçılarda izlenmiştir daha önce.İngiltere de şair , William Blake , inançları doğrultusunda yaptığı düşsel kompozisyonlarla dikkati çeker. Konuları eşle alışındaki çarpıcılık, kural tanımazlık, biçimlendirdiği figürlerdeki gerilim, bu figürlerdeki biçimsel kusurları gizler. Ya da başka türlü söylersek geleneksel yöntemlerle biçimlendiği düşünüldüğünde bu figürler bütün coşkusunu yitirir.
18.yy.’da 2. Yarısında romantik ilgi Reynolds’un ve özellikle de Thomas Gainsborough’un resimlerinde belirginleşmeye başlar. Gainsborough, manzaralarında doğadan elde edilmiş görünümlerinden çok sanatçının ruhsal durumunu da yansıtan kompozisyonlar oluşturur.Turner, Claude Lorain’ e ulaşma çabasındaki çalışmaları , daha sonra çalıştığı deniz resimleriyle önemlidir. Onun özellikle , deniz resimlerindeki etki romantik resmin samimi coşkulu örneklerini oluşturur. Önceki dönemlerle nesnelerin ifadesi açısından karşılaştırıldığında , bu resimlerde, boya değerleri içinde nesnelerin eridiği görülür. Bunların bir tanıklığın ya da düşlemin ürünü olduğu tartışılabilir ama, deniz ortasında batan bir teknedeki trajedisinin bize çok güçlü duyurulduğu tartışılmaz.
Manzaralarıyla bu dönemin en önemli sanatçılarından birisi de John Constable ‘dır. Constable, yenilikçidir. Turner’e göre özentisiz kendine has bir tavrı vardır. Özellikle ağaç incelemelerinde yakaladığı etki çok çarpıcıdır. 1802’de bir arkadaşına yazdığı mektupta, “ Doğal bir ressama yeterince yer var. Günümüzün önemli kusuru, becerikliliktir, yani gerçeğin ötesinde bir şey yapmaya yeltenmektir.” 7-Gombrich, s. 390” Diyor.
İspanya’da Goya, bir saray, ressamı olarak çalışmasına karşın, Saraylıları yapmacık kimlikleriyle sunan, pir portre ressamı diğer yanıyla da ulusal duyguları güçlü biçimde kışkırtan, Fransız işgaline karşı koyan bir vatanseverdir. Üçüncü kimliğiyle Goya, düşsel resimleriyle içimizdeki kokularla bizi yüzleştiren bir sanatçıdır. Özellikle siyah-beyaz asit oymalarıyla düş dünyasının cinlerini devlerini bize sunarak, romantik resimde önemli bir yere sahiptir.
Romantik resmin Fransadaki temsilcilerine Fransız İhtilali nedeniyle değinmiştik. Yeniden resimleriyle ele alırsak örneğin Ingres, ne kadar gelenekçi olursa olsun, Türk Hamamı gibi resimlerinde, modelden yaptığı kompozisyonlarında bir yanıyla yine de Romantiktir. Bu dönemin en ilginç sanatçılarından, Delacroix, Arap Düşlemi, Cezayirli kadınlar, Sardanapal’in Ölümü gibi kompozisyonlarıyla romantik resmin bütün özelliklerini gösterir. Bu resimlerde sanatçının konu karşısında takındığı tavır, coşku, zengin ruh dünyası açıkça izlenir.
Bir başka sanatçı Eugéne Géricault, atlı kompozisyonlarıyla tanınır. Ancak İtalya gezisinden dönüşte çalıştığı Méduse’ün Salı tablosu gerilimin duyumsatılması açısından döneme has bir yapıttır. Tabloda Goya’nın etkileri sezilir.
theodore-gericault
Pierre-Paul Prud’hon, daha çok kitap resimleriyle tanınmakla birlikte, İtalya’da öğrendiği sfumato tekniğini tablolarında kullanmış ve melankolik ruh durumlarını başarıyla anlatmıştır.
Romantizm doğal olarak diğer Avrupa ülkelerinde ve Amerikalı sanatçılar arasında da taraftar buldu.Johann Heinrich Füssli , Karl Brüllow bunlardan ikisidir.

Johann Heinrich Füssli
Romantizm, daha sonraki yıllarda, sanatçılara kazandırdığı özel kimlik ve ifade özgürlüğü açısından birçok sanatçıyı etkilemeyi sürdürdü. Özellikle Fransa resim Sanatının hareketlerinin çekim merkezine dönüştü. Paris sanatçıların toplandığı bir kent oldu.
1848 yılında Constable’in izinden yürümek, doğaya yeni bir gözle bakmak, günlük yaşamı incelemek için bazı sanatçılar bir araya gelerek Barbizon Ekolü ve Ressamları topluluğunu oluşturdular. Millet bu ressamları içinde figürlü kompozisyonlarıyla dikkati çeker. Doğalcılık- Gerçekçilik adlarıyla değerlendirilen bu çalışmalarda önem bir diğer sanatçı da Courbet’dir.
Aynı yıllarda İngiltere’de bir grup sanatçı resmin Raffaello ile kuralcılaşarak bozulmaya başladığını ileri sürerek, Ön –Raffaellocu Kardeşlik Derneği’ni kurdular.,
Romantik düşünce ve ifade biçimi başlangıcı belirgin olmayan ne zaman sona erdiği de kolayca belirlenemeyecek bir dönem yaşama biçiminin -kültürünün adıdır gerçekte. En belirgin niteliği insanı duyguları ile kavramasıdır. Bu duyarlı insanların çevrelerinde olup biten, insanı ve doğayı ilgilendiren olumsuzluklara başkaldırılarının adıdır. Bir bakıma duyguları ve duyarlılıkları daha çok kazanma hırsıyla yok eden, önemsemeyen kapitalizmin yarattığı kendi olumsuzlamasıdır.
Sözümüzü Octavia Paz’dan bir alıntıyla noktalayalım.
“Romantizm eleştiri çağının çocuğuydu ve değişim onun doğumundan sorumluydu ve kişiliğinin işaretiydi. Romantizm yalnızca yazın ve sanat alanında değil ;imgelem , duyarlılık, beğeni ve düşüncelerde de değişimdi. Romantizm bir ahlaktı,bir kösnüydü, bir siyasetti, bir giyinme tarzı, bir yaşam ve ölüm biçimiydi. Asi bir çocuk, Romantizm ussal eleştirinin bir eleştirisiydi.”8
Bu akımın en önemli ressamları: Fransisko Goya, Teodore Gericault, Eugene Delacroix'tir.

Heinrich Füssli/ Vampir
Reynolds, Reaburn, Lawrence', ingres, Johann Heinrich Füssli , Karl Brüllow, Pierre-Paul Prud’hon, John Constable, Lorain, Watto, Boucher ,Fragonard, resim sanatında romantizmden etkilenen veya romantizm akımı içinde değerlendirilmesi gereken ressamlardır.

Karl Brüllow, Sarayın Bahçesi
Francisco de Goya (1746-1828)
İspanyol Ressamları arasında triumvira (biz “Üç Büyükler” şeklinde ifade edebiliriz – diğer iki “büyük” El Greco ve Diego Velázquez kabul edilir) Aragon 30 Mart 1746 günü dünyaya geldi. 14 yaşlarındayken resme olan merakı ve yatkınlığı sonucu yerel bir sanatçı olan José Luzan’ın yanına çırak olarak verildi. Aragon’lu ressam Francisco Bayeu’nın dikkatini çekmeyi başardı. Daha sonra kız kardeşini eş olarak aldığı Bayeu ile aralarındaki etkileşim Goya’nın erken sanatı üzerinde büyük tesire yol açtığı gibi, kendisine kimi sanat toplantılarına katılma ve yeni bir çevre edinme şansı sağladı. Parma Akademisi’nin düzenlediği yarışmayı kazanarak şöhretini arttırdı. 1786’da, kırk yaşında iken Kral III. Charles’ın emrine girdi ve bir süre sonra imparatorluğun baş ressamı ünvanını taşımaya başladı. işitme duyusunu tümüyle kaybetmesiyle derin karamsarlık hissi eserlerine yansıdı. Alba Düşesi ile yaşadığı aşkın ortaya çıkmasının yarattığı skandal ve ardından Napoleon komutasındaki Fransız askerlerinin İspanya’yı işgal etmesi sonucu yeni ruhsal travmalar geçirdi. Fransız askerlerinin İspanyol vatandaşlarına yaşattığı zulüm ve acıları bizzat gözlemleyerek daha da karanlık bir karaktere büründü ve bunu özellikle küçük çizim serileriyle kâğıda döktü
1815 yılında Goya kendisini toplum hayatından hemen hemen soyutlamış gibiydi, artık yalnızca arkadaşları ve kendisi için resim yapıyordu
Dört sene sonra, takvimler 1819’u gösterdiğinde 72 yaşındaki Goya tekrar çok ağır bir hastalığın pençesine düştü. Kara Tablolar” olarak anılan bu eserler Goya’nın sanatında eriştiği doruk noktalarıdır. Siyah, gri ve kahverenginin ağırlıklı kullanıldığı bu karanlık eserlerin hiç birisine isim vermedi, zaten evinin duvarlarına yaptığı bu resimler herhangi bir ticari amaç güdemezdi. Kara Tablolar’ın isimleri, daha sonra kimi sanat tarihçileri tarafından müştereken uygun görüldü/uyduruldu. 1828 tarihinde Bordeaux’da hayata veda eden Francisco de Goya’nın sanatsal çizgisini takip eden çıkmadı, ancak sonraki yüzyılda pek çok sanatçı, özellikle Picasso kendisinden ilham aldığını itiraf etti.
Geride beş yüze yakın yağlı boya tablo ve fresko, üç yüz kadar litograf ve yüzlerce çizim bırakmıştır.
Théodore Géricault
(26 Eylül 1791 – 26 Ocak 1824), özellikle Medusa'nın Salı isimli tablosuyla tanınan Fransız ressam ve taş baskı Romantik akımın önderlerinden biridir. Géricault Fransa'nın Rouen şehrinde doğdu. Carle Vernet'den İngiliz tarzı spor çizimi, Pierre-Narcisse Guérin'den klasik figüratif kompozisyon dersleri aldı. Katı bir klasikçi olan Guérin öğrencisinin atılgan mizacını onaylamıyordu ama yetenekli olduğunu kabul ediyordu. sanatçısıdır.
Géricault kısa süre sonra Guérin'in atölyesini bıraktı ve 1810 ile 1815 yılları arasında altı sene boyunca Louvre'da Peter Paul Rubens, Titian, Diego Velázquez ve Rembrandt'ın resimlerinin kopyalarını yaptı. Bu çalışmaları sırasında, o dönemde baskın akım olan neoklasizm ekolüne tercih ettiği canlılığı keşfetti.
İlk önemli eseri olan ve 1812'de Paris Salonu'nda sergilenen Saldıran Asker Süvarisi, Rubens'in tarzının ressam üzerindeki etkisini ve ressamın güncel konuları resmetmeye olan ilgisini ortaya koyuyordu. Genç yaşta elde ettiği bu hırslı ve büyük başarıdan sonra ressamın yönü değişti: Géricault sonraki birkaç yıl boyunca atlar ve süvarilere ilişkin küçük eskizlerden oluşan seriler çizdi.Öncekine göre üzerinde daha çok çalıştığı ancak daha kötü tepkiler aldığı Yaralı Süvari isimli tablosu 1814 salonunda sergilendi..Sonraki iki yıl boyunca figüratif kompozisyona yöneldi ve dram ağırlıklı resimler çizdi.
Biraz da teyzesiyle yaşadığı aşk ilişkisindenkaçmak amacıyla 1816-1817 yılarında çıktığı Floransa ve Roma gezisinin ardından Michelangelo'ya ilgi duymaya başladı. Ressam, Roma şehrinden etkilenerek, anıtsal büyüklükteki bir tuval üzerine Berberi Atların Yarışı isimli resmini çizmeye başladı. Epik bir kompozisyona ve soyut temalara sahip bu resim "tamamıyla zamanının dışında" bir resim olacaktı. Ancak Géricault resmi tamamlamadan Fransa'ya döndü.
Ressamın en bilinen ve belki de en tutkulu eseri, 1819 tarihli Medusa'nın Salı'ydı. Resimde, o dönemde güncel olan bir gemi kazasının ardından kaptanın yolcuları ve mürettebatı ölüme terkedişi konu ediliyordu. Resimde, figürlerdeki klasik tasvir ile kompozisyonun yapısı, konunun kargaşasıyla bir zıtlık oluşturur ve böylece neoklasizm ile romantizm arasında önemli bir köprü kurulur. Géricault Fransa'ya döndükten sonra, on akıl hastasının portrelerinden oluşan bir dizi resim çizdi. Bu kişiler, ressamın arkadaşı ve psikiyatrik tıpta öncü bir doktor olan Étienne-Jean Georget'nin hastalarıydı ve her biri farklı bir hastalığa sahipti.Halen beşi mevcut olan bu portreler ressamın son büyük başarısıydı. Kullanılan incelikli stil ve etkileyici gerçekçilik sebebiyle dikkate değer olan bu resimler, bireylerin psikolojik rahatsızlıklarını belgeledikleri için de ayrıca önemliydi, çünkü ressamın aile geçmişinde bu tür hastalıklar mevcuttu ve kendi akıl sağlığı da fazla sağlam değildi.Ressamın konu olarak insanı seçtiği resimleri, canlı insanların portreleriyle sınırlı değildi. Kesilmiş kafalar, kollar ve bacakların resmedildiği bazı eskizlerden oluşan önemli natürmortlar da ressama atfedilmektedir. 1824'te Paris'te öldü.
Ferdinand Victor Eugène Delacroix (Öjen Dölakrua)
(26 Nisan 1798 - 13 Ağustos 1863) Fransa'nın en önemli Romantik ressamlarından birisidir. Ressamın ifadesi güçlü fırça darbeleri ve renklerin optik etkileri üzerine çalışmaları Empresyonistleri, egzotik olana tutkusu da Sembolistleri etkilemiştir. Fransız şair Baudelaire, onu "Rönesans'ın son büyük ressamı ve modern dönemin ilk büyük ressamı" olarak tanımlar. Michelangelo ve Rubens gibi eski dönem sanatçılarının ruhunu eserleriyle yeniden hayata geçirse de, tarz olarak onların yapıtlarından çok farklı işler ortaya koymuştur. Fransız ressam Théodore Géricault'un sanat anlayışının takipçisidir ve İngiliz şairByron'dan çok etkilenmiştir.
Paris yakınlarında dünyaya geldi. Resim öğrenimine 18 yaşında, Güzel Sanatlar Ulusal Okulu'nda başlamıştır. Bu okulda Pierre-Narcisse Guérin'den neo-klasik stilde resim eğitimi almıştır. Dante'nin
Kayığı'ndan iki sene sonra yaptığı "Sakız Adası'nda Katliam (1824)" adlı tablosu ile çok ün sağlamıştır. Bu tabloda, Sakız Adası'nda Türkler'in katliamdan geçirdiği hasta ve ölmek üzere olan Yunanlı sivil insanlar betimlenmektedir. O dönemde Fransızlar arasında Türkler'e ka rşı bağımsızlık mücadelesi veren Yunalılar için sempati beslemek çok yaygındı. İngiltere'de sanat galerilerini gezen ve İngiliz kültürünü tanıyan ressam, Thomas Lawrence ve Richard Bonington gibi dönemin ünlü ressamları ile buluşmuş ve İngiltere izlenimlerini resimlerine yansıtmıştır. Fransızlar Cezayir'i işgal ettiğinde, diplomatik bir görevle Yemen'e gönderilmiş, bu vesileyle İspanya ve Kuzey Afrika'ya seyahat etmiştir.
Daha sonra, Kuzey Afrika'daki yaşamı betimleyen 100 kadar resim yaparak, pek çok oryantal temayı Fransız resim sanatına kazandırmıştır. Kuzey Afrika'daki insanlardan ve kıyafetlerinden çok etkilenmiş ve y
yaptığı resimlerde bu etkilenmeyi yansıtmıştır. Delacroix, ışığın renklerle ilişkisini ve renklerin birbiri ile ilişkisini yorumlamak üzere yeni bir yöntem geliştirmiştir: «püsküllemek» veya tonların bölünmesi. Doğrudan doğruya tuvale geçirecek yerde renkleri önceden karıştırmış, böylelikle orijinal nüanslar yaratma imkânı kazanmıştır. Daha sonra izlenimciler, bu yöntemden esinlenmişlerdir.
Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, Fotoğraf, minyatür, hat ve benzeri çalışma ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak , bize başvurarak ESA'da paylaşabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya [email protected]