RESİM SANATINDA EMPRESYONİZM VE EMPRESTYONİST RESSAMLAR

 

EMPRESYONİZM 

RENOİR

19 Yüzyılın sonlarında Fransa’da doğmuştur. Önce  Resimde, sonra da Edebiyatta etkisini göstermiştir. Dış dünyanın Sanatçıda bıraktığı İzlenimleri anlamayı amaçlamıştır. Onlara göre sanatçı, dünyayı olduğu gibi anlatamaz. Ancak hayallerle süslenmiş izlenimler yardımıyla anlatılabilir. Sembolizm min uzantısı sayabileceğimiz Empresyonizim , “iSanat çin Sanat” anlayışını benim­semiştir. sanatçılar,  ÖLÇÜ ve  KAFİYE önem verme­miştir. Onlara göre gerçek, kişisel izlenimlere göre değişir. Bu izlenimler de göreceli, yani sanatçıdan sanatçıya değişebilen niteliktedir.

Marie Rilke { Önemli yapıtları: Christop Rilke’nin Aşk ve Ölüm Şarkısı. Duino Mersiyeri..,) ve James Joyce (. Önemli yapıtları: Sürgünler. Bir Delikanlının Sanatçı olarak portresi ) empresyonizm temsilcileridir.

19 Yüzyıllın sonlarında Fransa’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan, dış dünyanın sanatçıda bıraktığı İzlenimleri yansıtmayı amaçlayan akıma  Empresyonizim akımı ( İzlenimcilik ) denir.

 Empresyonizim önce resimde, sonra edebiyatta etkili olmuş bir akımdır. Empresyonist Sanatçı ılar dış dünyayı olduğu gibi değil de algıladıkları biçimde anlatmayı amaçlamışlar, öznelliği benimsemişlerdir. Onlara göre, bu dünya sanatçılara heyecan ve ruhi dalgalanmalar veren bir uyarıcıdır. Sanatçının görevi, duyduğu heyecanı, ruhi dalgalanmaları dile getirmek olmalıdır.

Edebiyat eleştirmeni K. Haedens’e göre, empresyonist şiirlerde sözcükler, yepyeni biçimlerde birleşir, bir “fosfor ışığı” içinde yıkanırlar.

Empresyonist şairler, şiirde biçime, KAFİYE ye önem vermezler. “Sanat için sanat” anlayışını benimseyerek, edebiyatın toplumsal bir görevi üstlenmesine karşı çıkarlar.

Empresyonizm, Sembolizm akımının özelliklerini taşıyan bir akım olarak değerlendirilebilir. Sembolizm akımı içinde yer alan bazı şairler, Emprosyonizmin de temsilcileri olmuşlardır.

Bu akım en çok resimde etkili olmuştur. Edebiyatta geliştiği başlıca türler Şiir ve tiyatrodur.

 

Empresyonizmin Türk Edebiyatındaki Temsilcileri:

Türk edebiyatında bütün şiirleriyle izlenimci diyebileceğimiz şairler yok sayılır. Ahmet Muhip DIRANAS, Cahit Sıtkı TARANCI gibi sanatçıların kimi şiirlerinde bu akımın etkileri görülür.

duygusal izleri yansıtmayı hedefler. Bu akım içerisinde yer alan sanatçılar, doğayı objektif bir gerçek olarak değil, kendilerinde yarattığı izlenimi resme (veya edebi esere) aktarırlar.

Resimde izlenimcilik, özellikle ışık ve renkten kaynaklanan görsel izlenimleri yansıtmayı hedefler. Resmedilen nesnelere veya olaydan çok günün belirli bir zamanına özgü ışığın sanatçı üzerinde yarattığı izlenimlere önem verilir. Akımın öncüleri Claude Monet ve Camille Pissarro' ve

(14 Kasım 1840 – 5 Aralık 1926), Fransız empresyonist (izlenimci) ressam. Oscar-Claude Monet veya Claude Oscar Monet olarak da bilinir. İzlenimcilik terimi, Monet'nin İzlenim: Gün Doğumu adlı resminden gelmektedir. İzlenimcilik, modern resim sanatındaki ilk büyük devrimci harekettir. Monet, resimlerinde fırça darbeleriyle oluşturduğu değişik renklerde noktalarla istediği izlenimi uyandıracak renk ve ışık etkisini yaratmayı başarmıştır.


Dosya:Claude Monet 010.jpg

Eugène Boudin'le tanıştı. Boudin, Monet'ye yağlı boya kullanmayı ve açık ortamlarda resim tekniğini öğretti.

 

Monet, bir pencerenin yanına oturup gördüklerini resmetmektense, gereçlerini yanına alıp dışarıda resim yapmayı tercih ederdi.Pierre-Auguste Renoir, Frederic Bazille ve Alfred Sisley ile tanıştı. Birlikte resme yeni yaklaşımlarını paylaştılar, ışığın açık havada yarattığı etkiyi resme parçalanmış renkler ve seri fırça darbeleriyle aktardılar. Degas, Renoir, Cezanne, Pissaro, Sisley ile beraber açtıkları sergi başarısız olunca ekonomik şartları iyice kötüledi.1883-1908 yılları arasında, Akdeniz'i dolaştı ve pek çok doğa resmi yaptı. Önemli bir resim serisini İtalya Venedik'te yapmıştır.Monet, 5 Aralık 1926'da, 86 yaşındayken akciğer kanseri nedeniyle ölmüş ve Giverny kilisesi mezarlığına gömülmüştür.

 

The Luncheon. Monet

İzlenimcilere göre sanatçı doğrudan doğruya gerçeği değil, gördüklerinin kendisinde uyandırdığı duygu ve düşünceleri esas almalı, gerçekçiliği ve nesnelliği ikinci plana atarak, kişisel yorumu ön plana çıkarmalıdır.

İzlenimcilikte, yorumlar ve izlenimler, sanatçıdan sanatçıya değiştiği ve her sanatçı eserinde kendinde oluşan duyguyu ve izlenimi anlatacağı için, meydana getirilen edebî eser, yazarın veya şairin kişiliğine dair izler taşır.

Pierre Auguste Renoir,

25 Şubat 1841 ve 3 Aralık 1919 tarihleri arasında yaşamış Limoges, Fransa doğumlu Fransız ressam.

Levy Kardeşler’in yanına çırak olarak yerleşti. Akşamları resim derslerini izlemek üzere Dekoratif Sanatlar ve Resim Okulu’na gidiyordu. Bu okulda yine kendisi gibi öğrenci olan Emile Laporte ile tanışarak yakın dostluk kurdu. Charles Gleyre’in atölyesine girmeye hak kazanmış sanatsal gelişimi açısından önemli rol oynayacak olan Frédéric Bazille, Alfred Sisley, ve Cladue Monet ile tanışmıştır.

Sanatçı Lise’in parkta, ayakta, çimenler üzerine oturmuş halde ya da dikiş dikerken birçok resmini çapmıştır.

Renoir, Lise'in bazı portrelerinde özellikle resmi sergiye yolladıklarında geleneksel bir etkinin altında kalarak, koyu bir renk düzeniyle cilalı bir görünüş yarattı.

İlk portrelerinde zemini, ışığı şekillerin yardımıyla birleştiren mavi renklerle boyuyordu. Pre-Empresyonizm ile klasik akım arasında kendine özgü bir bağıntı kurmuştu.

Renoir; Monet, Berthe Morisot, Sisley gibi bir bahçe içerisine yerleştirdiği gerek nü’ler gerekse portreler ve gruplarda ışık etkilerinin şiirsellikle canlandırılması üzerinde çalıştı. Tuval üzerinde renkleri karıştırmaya ve vernikle çalışmaya ( özellikle Loca ya da Balerin gibi başyapıtlarında ) devam etmekle birlikte; 1876’dan itibaren görsel karışıklığı da kullanmaktaydı. Renoir bu görsel karışıklığı; tuval üzerinde titreşim gücünü ayrı tutmakla beraber, izleyicinin birbirinden ayırt edemediği renkli virgülleri anımsatan aydınlık küçük fırça vuruşlarıyla yaratıyordu.1875 yılında Renoir Oltası ile Balıkçı adlı tablosunu satın alan editör Georges Charpentier ile tanıştı. Editörün evine davet edilen Renoir, çok geçmeden Madam Charpentier’nin salonunun sık rastlanan kişisi haline geldi.1881 Şubatında arkadaşı ressam Cordey ile birlikte Cezayir’e gitmeye kara verdi. Pek çok yerli kadın portresi ve birçok peyzaj yaptı. Bu dönemde verdiği en başarılı peyzajlar arasında Muz Bahçesi, Yerli Kadınlar ve özellikle Casbah’daki Arap türü çalışmaları gösterilebilir. Paris’e dönen Renoir, 1881 Ekimi’nin sonunda İtalya’ya gitti.

Venedik’te San Marco Bazilikası’nı ve Büyük Kanal’da gondolcuları çizdi.1900 yıllarına doğru amansız bir hastalığa yakalandı.1919 yılında Paris’e gitti. Burada Louvre Müzesi’nde bulunan La Caza Salonu’nda sergilenen Georges Charpetier’nin Portresi’ni görme sevincini tattı. Cagnes’ye dönen Renoir, yeniden çalışmaya başladı. Fakat bir gün Les Collettes Parkı’nda tablosunu boyarken soğuk aldı. Sağlık durumu iyice kötüleşen Renoir 3 Aralık 1919’da hayata gözlerini kapadı.

Jacob-Abraham-Camille Pissarro

Camille Pissarro 040.jpg
Otoportresi - 1873

(10 Temmuz 1830, St. Thomas, Charlotte Amalie, ABD Virgin Adaları - 13 Kasım 1903, Paris, Fransa) izlenimci Fransız ressam. İzlenimcilik ve Art izlenimcilik akımlarına yaptığı katkıların dışında meslektaşlarına özellikle de Paul Cézanne ve Paul Gauguin'e verdiği destekle tanınır.

Claude Monet ve Alfred Sisley gibi isimlerin aksine su ve ışığın sudaki yansımalarının etkisi yerine kuru yerleri resmeden ressam renkten çok yapı ve biçim üzerinde durdu. Köy ve kırsal yaşam ise tablolarındaki ana temalardı.

Pissarro 1864 ve 1865 Paris Salonu kataloglarında kendisini Corot'nun öğrencileri arasında saydı.

İlk dönem çalışmalarının en başarılıları (bazen bir palet bıçağının yardımıyla) genişçe boyanmış, çoğunlukla Courbet'den esinlenerek çizilmiş doğa manzaralarıydı. Gene de bu eserlerde izlenimciliğin başlangıç aşamaları fark edilebilir.