İbn Tufeyl'in Hayy Bin Yakzan Eseri İnceleme ve Özeti

 
 

 

İbn Tufeyl, Endülüs Emevilerinin başkenti olan  Gırnata yakınlarında Vadiü’l-Aş’ta 1106’da doğan, 1186’da Marakeş’te ölen  Arap asıllı bir İslam âlimidir.  İşraki felsefesinin Endülüs’teki en önemli temsilcilerinden biri olan İbn Tufeyl,  devrinin meşhur İslam âlimi  olan İbn-i Bacce ‘nin öğrencisidir. Aynı zamanda bir hekim olan İbn Tufeyl, astronomi ile de meşgul olan önemli bir  Mutasavvıf tur.[1] İbn Tufeyl’in düşünceleri Farabi ve  İbni Sina gibi İslam âlimleri ile kendinden önceki  mutasavvıfların düşüncelerinin özlerinden oluşmaktadır.

 

Hayy İbn Yakzan adlı eser, İbn Tufeyl’in  hikâye türünde  yazılmış  felsefî  bir  eseridir.  Hayy kelimesi “yaşamak, diri ve canlı olmak” anlamına gelen hayât (hayevân) kökünden türeyen bir  sıfat olup “diri olan, yaşayan”  anlamına gelmektedir.

 

İbn Tufeyl'in yazdığı 'Hay bin Yakzan' ya da 'Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye, adlı eser, İbn Sînâ’nın başlattığı ve İbn Tufeyl, Şehâbeddin es-Sühreverdî gibi filozofların sürdürdüğü hikâye türünde felsefî eser verme geleneği,   felsefe ve tasavvufi  öğretileri  sembolik bir dille ifade ederek daha iyi kavranmasını  sağlamak düşüncesi ile yazılmış, alegorik  bir romandır.  İslam ve divan edebiyatında daha  sonraki yüzyıllarda çok sık göreceğimiz  mesnevilerin pek çoğundaki gibi  soyut felsefî  tasavvufi kavramların somut kişi, nesne ve olaylarla temsil edilerek anlatıldığı bir eserdir.

 

İbn-i Tufeyl bu eserini  “İbn-i Sina’ nın 'Hay bin Yakzan “ veya Hikmeti Meşriki adlı eserinde dile gelen  bazı sırları açıklamak “  [2]için yazmıştır.  Eserinde kendisinden  İbn-i Sina’ nın  eserlerindeki sırların açıklanmasını istendiğini   Hayy bin Yakzan adını verdiği eserini de bu yüzden yazdığını ifade etmektedir.   “İbn-i Sina’nın insanları yola getirmek için isteklendiren, özendiren, akıl ve zekâ sahiplerine ibret veren Hayy bin Yakzan ile Salaman ve Absal adlı mesellerinden ilham alarak kurduğum bu hikâyeyi iyi izlersen Yakzan oğlu Hayy ile birlikte istediğin gerçeklere ulaşabilirsin.”

 

Özetle İbn-i Tufeyl’in bu eseri İbni Sina’nın aynı adlı ve benzer konulu eserininden hareketle yazılmış ve ondaki sırları açıklama ve daha iyi izah etme amacıyla kaleme alınmış bir eserdir.  “Eser günümüzde “adasal” olarak nitelendirilen bir felsefî hikâye olup sosyokültürel şartlandırmalardan uzak bir insanın tek başına bir adada tecrübe ettiği felsefî gelişimi anlatır”[3]

 

İbn Tufeyl'in yazmış olduğu  “Hayy bin Yakzan”   diğer adıyla  “Esrarü’l-Hikmeti’l-Meşrikiye “  adlı eseri  dünya edebiyatının ilk felsefi romanı olmak özelliği taşır. Batı'da Abubacer [4]  veya Abentofail [5] adları  ile   bilinen  İbn’-i Tufeyl ‘in yazmış olduğu Hayy bin Yakzan adlı eser “  Hem felsefi içeriği hem de anlatı biçimiyle  Batı düşüncesini derinden etkilemiş”tir. Bu eser   14. yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine çevrilmiş, [6] dünya edebiyatında çoğu edebiyatında romanın başlangıcı kabul edilmiştir. Bu eser    dünya edebiyatının  bilinen ilk romanı kabul edilen Daniel Defoe’nun yazmış olduğu  Robenson Crusoe  , Rudyard Kipling'in Mowgli Jungle Book, 1894 [7],  Edgar Rice Burroughs’un yazmış olduğu Tarzan,  William Golding ‘in yazdığı Sineklerin Tanrısı  gibi pek çok romanın  membaı olmuştur. Defoe, Bacon, Spinoza , Libniz ve More gibi pek çok düşünür, yazar ve sanatçıyı etkileyen İbn-i Tufeyl’in Hayy Bin Yazkan adlı eseri Tarzan adlı çizgi roman karakterinin ortaya çıkmasına da esin kaynağı  olmuştur. [8]

 

 Hay bin Yakzan, 1923 yılında  Babanzâde Reşid   tarafından  Türkçeye çevrilerek ve  Osmanlıca harflerle  Mihrab dergisinde tefrika edilmiş,  bu tercüme, “ Ruhun Uyanışı ya da Hayy İbn Yakzan’ın Olağanüstü Serüveni adıyla N. Ahmet Özalp tarafından sadeleştirilerek tekrar yayımlanmıştır [İstanbul 1985]) [9]

 

Hayy bin Yakzan  adlı eserinde İbn Tufeyl   İslam Felsefesinin  öğretilerini Issız bir adada bir ceylan tarafından emzirilerek büyüyen, vahşi doğada  insanlardan medeniyetten ve cemiyetten kopmuş bir şekilde yetişen Hayy’in adaya gelen bir derviş tarafından eğitilmesi ve her ikisinin de vahdete ermesini konu edinmektedir. Issız bir adada Hakikat’i arayan Hayy filozofu, diğer bir adadan gelerek Hayy’ı bulan  Absal ise sufiyi, Hayyve Absal’ın gittikleri adada karşılaştıkları  Salaman’da softa bir  âlimi  temsil etmekte, bu üç şahıs ise felsefe, tasavvuf ve şeriat  üçlemesi  dile getirmektedir.   Üç sahıs ile temsil edilen felsefe, Tasavvuf  ve şeriat   ise ezeli Hakikatin farklı tezahürleri olarak gösterilmek istenmektedir.

 

Hayy bin Yakzan’ın  bu  ilginç vaka zincirinin  temelinde  İbn Tufeyl ve İslam Tasavvufunun öğretileri anlatılmaktadır.  [10] Hayy bin Yakzan’ın  olay örgüsü vahdet-i Vucut ve Vahdet –i Mutlak  öğretilerini ortaya koyacak  vaka örgüsü şeklinde tertip edilmiştir.   Tasavvuf inancına göre  Allah insanı yaratırken ona kendi ruhundan üflemiş, bu yüzden  insan yaratılmışların en şereflisi sayılmaktadır. İnsan, bedeni ile fani dünyaya, ruhu ile  manevi dünyaya - yani üflenerek geldiği manevi âleme dönmek arzusunda içindedir-  bağlıdır.

 

 

Hayy İbn Yakzan ve Özeti

 

İbn Tufeyl,  Hayy İbn Yakzan  adlı eserini yazarken   İbn-i Sina’dan, yazmış olduğu eserlerinden ve düşüncelerinden oldukça etkilenmiş,  Hayy İbn Yakzan,  Absal ve Salaman karakterlerinin  ve oluşturdukları vaka düzeni içinde, islam felsefesinin  öğretilerini  aktarmıştır.

 

Hayy İbn Yakzan  Hint adalarından birisinde, anasız babasız, bir şekilde  dünyaya gelmiş,  bu adada  bir ceylan  tarafından emzirilerek,   vahşi doğada, hayvanlarla beraber  büyümüştür. Anne ceylan yavru Hayy’ı sütü ile  besler. Hayy annesini taklit edip onun gibi sesler çıkarmakta ve onun gibi hareketler yapmaktadır.  Ama Hayy zamanla hem annesinden hem de etrafta gördüğü diğer hayvanlardan farklı olduğunu anlamaya başlamıştır.  Hayy çevresine baktığında diğer canlılardan farklı olduğunu doğadaki anne-yavru benzerliğinden hareketle ceylan a hiç benzemediğini fark etmiştir.

 

Hayy, doğadaki  diğer canlıların  doğaya karşı savunma mekanizmalarının güçlü  kendisinin ise zayıf ve savunmasız kaldığının farkındadır.  Ama  hayvanlardan üstün bir akla sahip olduğunu anlayıp  onlara karşı üstünlük kurmaya başlar.

 

Sekiz yaşına geldiğinde Hayy “utanma” duygusunu fark edip  avret yerlerini örtmeye basit aletler yapmaya başlamıştır. Anne ceylan yaşlanmış, Hayy besleme sırasının kendine geldiğini anlayarak  anne ceylana bakmaya başlamıştır ama   Anne ceylan ölür. Ölümü bilmeyen Hayy anne ceylanın öldüğünü anlayamaz, çünkü ölümü bilmemektedir.  Hayya,  anne ceylanı iyileştirmek için ölü vücudunun üzerinde araştırmaya koyulur. Annesini hareket etmekten alıkoyan  şeyi bulmak ister.   Çürüyüp kokmaya başlayan  anne ceylanın cesedi üzerinde  canlılarda olan şeyin ne olduğunu düşünmeye, canlıları hareket ettiren temel  bir  neden  ruhun işaretlerini anlamaya başlamıştır.

 

Issız adada  insanlardan ve cemiyetten uzak   bir vahşi olarak büyüyen Hayy,   ateşin hem yakıcı, hem aydınlatıcı ve hem de ısıtıcı gücünü fark etmeye başlar.  Hayy bir balığı ateşte pişirdiğinde ateşin balığa lezzet verdiğini görmüş, ısı, lezzet ve yakıcılık ile canlılık arasında alakalar aramaya başlamıştır.

 

Hayy hayvanları gözleyerek deriden  ayakkabı, kıllarından ip, boynuzlarından alet, kemiklerinden eşya taşlardan ve ağaçlardan silahlar yapmaya başlar. Canlı ve cansızları gözlemleyen Hayy  onlarına aralarındaki benzeyen, ortak ve farklı yanları görmüş,   canlı veya cansız her şeyi yaratan bir varlığın olması gerektiğini,  her şeyin doğum, yaşam ve ölüm çizgisinde   dönüşümler geçirip geldiği hale döndüğünü fark etmiştir. Varlııkların hepsinin bir birliğe gittiğini keşfeden Hayy,  Hakikat’i  ve varlığın sırrını keşfetmek istemektedir.

 

Her canlının  tek bir ruhun parçası olduğunu düşünmeye başlayan  bir bütün  varlığın  tüm evreni görmesi gerektiğini düşünmeye başlar. Doğan, üreyen ve çürüyen canlı cansız  tüm varlıklar ile organlarının bir bütünün parçası olduğuna inanmıştır. Evrendeki her şey bir bütünün parçasıdır. Her varlık  bir büyük bilincin parçasıdır ve  her şey ondan gelip geri ona  dönmektedir.

 

Maddi âlemde doğan, yaşayan ve ölen  canlı cansız her varlığın mutlaka bir sonu vardır. Cansız cisimlerde dahi  sürekli bir değişim ve  birbirlerine dönüşüm olmaktadır. O halde canlı ya da cansız âlemde var olan her şey  aslında Bir’dir. Ama sonlu olan  her varlığın zamandan, mekândan ari; başı ve sonu olmayan mutlak  varlık tarafından yaratılmak zorundadır.   Var olan bir nesne varsa yaratanı olmalıdır.  “Hayy  biçimden kaynaklandığını sandığı etkilerin,  biçimden değil, biçimi araç gibi kullanan bir Varlık’tan olduğunu anlamıştır. Bu “Varlık”, bütün varlıkların varoluş nedeni ve ilkesidir. “ [11] Nesneleri gözlemleyen Hayy, en kötü cisimlerde  bile sonsuz güzellikler, yaratıcının eseri olan işaretler ve  tecelliler olduğunu fark etmiştir. O halde âlemde iyi kötü, güzel çirkin yaralı yararsız diye bir şey yoktur. Canlı veya  cansız  her nesne yaratıcının bir parçası olduğuna göre, varlıkları  iyi, kötü, güzel veya çirkin olarak  sınıflandırmak anlamsızdır.

 

Issız adada hayatı, âlemi, yaratanı  ve amaçlarını düşünmekten başka işi  olmayan Hayy  elli yaşına  geldiğinde  Hayy’ın yaşadığı adaya Absal adında biri gelir. Absal bütün malını mülkünü yoksullara dağıtarak sakin bir adaya  yerleşip kendi başına yaşamaya karar veren   bir sufîdir. 

 

Absal bir takım işaret ve sembollerin anlamlarını  anlamak isteyen  ve bunları arayan biridir.  Absal’ın şehirde kalan arkadaşı Salaman ise, gündelik ibadetlerini yerine getiren, İlahi tebliğin kendisine verdiği kadarıyla yetinen bir dindar olduğu için Absalla birlikte gelmemiştir.

 

 Hayy ile Absal, yakınlaşmaya başlar.  Absal, Hayy’a konuştuğu dili ve beşeri hayatı öğretmiş, Hayy ise Absal’ın öğrettiği her şeyi önceden  keşfettiğini fark etmiştir.  Absal’ın iman ettiği  din ile öğretileri kendisinin düşünerek  anladığı şeylerin farklı  anlatımları olduğunu anlamış ve Absal’a anlatmıştır. Ama Hayy, Peygamber öğretilerini de idrak edince her şeyi yeniden ve daha düzenli anlamaya başlamıştır. Absal’ın dini ile kendi keşiflerinin aynı şeyler olduğunu ama Peygamber öğretileri ile kendi keşiflerinin birleştiğinde her şeyin daha açık ve seçik hale geldiğini de görmüştür. Fakat Peygamber öğretisinden öğrendiği gayb âlemi ve öteki dünya anlatımları  sarih değildir.

 

Hayy , Absal’ın geldiği dünya ve insanlık alemini görmek için yanıp tutuşmakta ama Absal ise geldiği yere  gitmek istememektedir. Hayy en sonunda Absal’ı ikna eder ve  şehre giderler. Absal’ın arkadaşı Salaman şehirde yöneticidir. İlk  anlarda insanlar Hayy’a çok ilgi duymuş, onun yanına gidip sohbetlerini dinlemiş ona  iyi davranmışlardır.  “Anlattıkları  gündelik, geleneksel ve sosyal  hayata ters düştükçe  insanlar Hayy’dan kopmaya o ne yaparsa tersini yapmaya başlamışlardır.  

 

Sonuçta Hayy ve arkadaşı Absal adaya geri dönerek ölünceye kadar burada yaşamaya karar verir.  

 

 

 

 

ESER HAKKINDA BİBLİYOGRAFYA

 

İbn tufal en Hayy İbn Yakzan  Simon Oakley tarafından 1708 yılında İngilizce ‘ye çevrilmiş eserin önsözünü vAS Fulton  yazmıştır. Tarafından, bir girişle, revize edilir. Londra: Chapman and Hall, 1929.Felsefi Tale: İbn Tufeyl en Hayy İbn Yakzan Lenn Evan Goodman tarafından giriş ve notlar ile çevrilmiştir. New York: Twayne, 1972; Soul Journey: Hai bin Yaqzan Hikâyesi Riad Kocache tarafından tercüme. Londra: Octagon, 1982; İki Endülüs Filozoflar, Jim Colville tarafından giriş ve notlar ile çevrilmiştir. Londra: Kegan Paul, 1999;  kısaltılmış Ortaçağ İslam Felsefi Yazılar Muhammed Ali Khaldidi tarafından düzenlendi. Cambridge: Cambridge University Press, 2005.

Eser dilimize de çevrilmiş ve basılmıştır.

 

KAYNAKÇA 

[1] https://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html

[2] T.Suat Demren , Hayy Bin Yakzan, https://www.derindusunce.org/2008/07/11/hayy-bin-yakzan/

[3] İlhan Kutluer - Hasan Katipoğlu, HAY b. YAKZÂN -  TDV İA , cilt: 16; sayfa: 552)

[4] https://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html

[5] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Tufeyl

[6]  https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0bn-i_Tufeyl

[7] https://www.hermitary.com/solitude/ibntufayl.html

[8] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Icerik.aspx?a=/e/ARAMA/%C3%87OCUK-EDEB%C4%B0YATI/ROBENSON-CRUSOE-HAKKINDA-VE-%C3%96ZET%C4%B0-DAN%C4%B0EL-DEFOE-HAYATI/E

[9] İlhan Kutluer - Hasan Katipoğlu, HAY b. YAKZÂN -  TDV İA , cilt: 16; sayfa: 552)

[10] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Icerik.aspx?a=/e/ARAMA/TASAVVUF-EDEB%C4%B0YATI-A%C5%9EIK-VE-D%C4%B0VAN/TASAVVUFUN-MAKSADI,-D%C3%9C%C5%9E%C3%9CNCES%C4%B0-VE-VAHDET-%C4%B0-V%C3%9CCUT/ESA/6

[11] T.Suat Demren , Hayy Bin Yakzan, https://www.derindusunce.org/2008/07/11/hayy-bin-yakzan/



KAYNAKÇA / İLGİLİ LİNKLER
1 Binbir Gece Masalları Tarihçe Konu Basımları Etkileri
2 İslam Deccali İle Alakalı Hadisler ve Tevilleri
3 ROMAN İNCELEMESİ NASIL YAPILIR?
4 Sineklerin Tanrısı William Golding
5 Robinson Crusoe Hakkında Bilgiler Konusu Yorumlar Daniel Defoe
6 Hızır Kimdir Şiirlerimizde Hz. Hızır Tasavvuru
7 Romanesk Nedir Mimari de Romanesk
8 ROMAN TÜRLERİ
9 Lami Çelebi Ebsal ü Selaman Mesnevisi Hakkında Özeti
10 Hay Bin Yakzan - İbn Sina - İbn Tufeyl Kısa Özet ve Değerlendirme





Şahamettin KuzucularAdmin / Erkek / 1/20/2016