BAKIŞ AÇISI :
Hikâye ve romanlarda çeşitli bakış açıları vardır. Her yazar, kendine en uygun bir Bakış Açısı ile eserini yazar. Bir eserde bütün Bakış Açılarının kullanıldığı da olur. Bunlardan birincisi, “her şeyi bilen bakış açısı”dır. Yazar anlatıcı durumundadır. Bütün olayları bilir, her kahramanın düşündüklerinden haberdardır. Geleceği bile bütün ayrıntılarıyla anlatır. Bu tarz bakış açısı, tabii olmadığı için, son zamanlarda pek kullanılmamaktadır. Bir insanın, her şeyi bilmesi mümkün değildir. Bazen yazar, kahramanlardan birinin gözüyle bakar, o ne görüyorsa, yazar da onu görür. Kahramanın bilmediğini yazar da bilemez. Yazar, olayları kendi başından geçmiş gibi anlatıyorsa, bu bakış açısını kullanmaya mecburdur. Bazı eserlerde bakış açılarının hepsi birden kullanılır. Yazar, bir kahramanın gözüyle değil de, birçok kahramanın gözüyle bakabilir.
Hikâye, hayatın bütünü içinde fakat bir bölümü üzerine kurulmuş derinliği olan bir büyüteçtir. Bu büyüteç altında kimi zaman olay bir plan içinde, kişi, zaman, çevre bağlantısı içinde hikâye boyunca irdelenir. Kimi zaman da büyütecin altında incelenen olay değil, hayatın küçük bir kesiti, insan gerçeğinin kendisidir Bu da öykünün çeşitlerini oluşturur,
YANSITICI BİLİNÇ
Bu tür eserlerde "tahlil"lere de yer verilir. Yazar, olayları yorumlar, sebep ile sonuç arasındaki münasebetleri gösterir. Karanlık kalan noktaları açıklamaya çalışır. Bunun için felsefî, psikolojik ve benzeri izahlara girişir. Çağdaş eserlerde yazarın olayları tahlil ve analiz etmesi teknik olarak da hoş karşılanmaz. Bu durumda yazarlar görüşlerini, anlaizlerini ve sentezlerini olaya bir şekilde müdahil olan bir değerlendirmecinin konuşma, düşünce ve değerlendirmeleriyle aksettirirler. Roman ve hikâyelerde bu fikir yansıtmalarına yansıtıcı bilinç denir. Olayı değerlendiren ifadelerde bulunan müdahil kahramanlar bu yolla aslında yazarın hadiselere karşı vermek istediği mesajları dile getiren yansıtıcı kişilerdir. Yansıtıcı bilinçlerin vaka veya olay içerisindeki rolleri düşünceleri ifade etmekten öteye geçmez. Fakat bu özellikleriyle öykünün temel mesajlarını veya ana fikrini belirleyen şuur olarak çok önemli bir işleve sahiptirler.
ANLATICI NEDİR.
Masalı, efsaneyi, hikâyeyi, romanı okuyucu dinleyici durumundaki bizlere anlatan varlıktır. Adı geçen eserlerin iç dünyalarında olup biten her şeyi (olaylar, meseleler, kahramanlar, mekânlar, zamanlar) gören, bilen, duyan, idrak eden; kendine has imkân, tercih, dil ve üslubuyla biz okuyucu dinleyicilere anlatan varlıktır anlatıcıdır. Anlatıcının değişim süreci ikiye ayrılır: "Sözlü dönem anlatıcısı" ve "yazılı dönem anlatıcısı".
Destan, masal, menkıbe, efsane, halk hikâyesi, mizahi fıkra gibi sözlü dönemin anlatma esasına bağlı edebi türlerinin anlatıcıları, gerçek birer insandılar. Etiyle kemiğiyle, dinleyicilerin karşısına çıkan bu anlatıcılar, somut birer varlıktılar. Ustasından öğrendiği aksesuarları (saz, baston, mendil vb.) jest ve mimik örnekleri, halk hikayesi anlatan âşıklar, hikayeler anlatan meddahlar ve masal anaları.
Bakış Açısı Türleri
Bakış açısını şöyle tarif edebiliriz: Herhangi bir varlık, olay ve insan karşısında, sahip olduğumuz dünya görüşü, hayat tecrübesi, kültür, yaş, meslek, cinsiyet, ruh hali ve yere göre aldığımız algılama, idrak etme ve yargılama tavrıdır.
a-)Hakim Bakış Açılı Üçüncü Tekil (O) Anlatıcı (İlahi/Tanrısal bakış açısı):
Yaşanmış, yaşanan ve yaşanacak olan her şeyi bilir, görür ve duyar.
İlahi bakış açısına sahip olan anlatıcı geçmişten, gelecekten olandan biten her şeyden haberdardır. Olaya dâhil olan herkesin fikirlerini okuyan, düşüncelerini bilen, okuyan bir tavırla anlatır. Meselelerin nasıl başladığı, nasıl biteceğine dair tüm bilgilere vakıftır.
Kahramanların gönlü veya kafasından geçenleri okumaya kadar uzanır. Anlatıcı, anlattığı olayların dışında durur, gören durumundadır. Üçüncü tekil şahıs ağzıyla konuşur. Yazarın dilini kullanır ve bu sebeple ona "yazar-anlatıcı" da denilir.
Zaman zaman okuyucu ile diyaloga girmekten, onlarla sohbet etmekten ve onlara yol göstermeye kalkışmak gibi özelliklere de sahip olabilir.
b-)Kahraman Bakış Açısı : Birinci Tekil (Ben) Anlatıcı:. Bu anlatıcı, olay örgüsünün yükünü üstlenen, olayları yaşayan, olayların merkesiznde kalan veya olayları yaratan asıl kahraman olabileceği gibi, geri planda yer almış biri de olabilir. Bu bakış açısından yapılan anlatım, bir insanın sahip olduğu veya olabileceği bilme, görme, duyma, yaşama imkânları ile sınırlıdır.
Bu anlatım şeklinde olaylar, olayı bizzat yaşayan, gören hisseden duyan, olayları yorumlayan, kişinin ağzından aktarılır. Öyküdeki anlatılanların tümüne o pencereden bakarız.
Her zaman kendi yaşadıkları, bildikleri, duydukları ve hissettiklerini öne çıkarır. Kahraman anlatıcının söz konusu olduğu roman ve hikâyeler, çoğunlukla "otobiyografik" karakterlidir.
Kahraman anlatıcı, kendi dil ve üslubunu kullanır ve birinci tekil şahıs ağzıyla konuşur. Okuyucu ile daha sıcak, samimi ve inandırıcı bir diyalog kurmasıyla okuyucuya daha yakındır. Özellikle eserin hatıra defteri, günlük, mektup tarzında kaleme alınması, bu etkiyi daha çok güçlendirir.
"Çok çalışıyorum. Onlardan ziyade kendim için."(Reşat Nuri Güntekin- Çalıkuşu)
Bu sıkıntıların başında "bakış açısı"ndaki sınırlılık gelir. Böyle bir anlatıcıyı tercih etmiş olan bir yazar, eserinin itibari dünyası çok büyük ölçüde tek bir kişinin yaşadıkları, bildikleri, gördükleri, yorumları ile sınırlandırmış olur ki, hâkim bakış açılı anlatıcıya göre, bu, çok daha geniş imkânların bir tarafa itilmesi anlamına gelir.
Bir başka sıkıntı, okuyucunun, anlatıcı ile yazar arasında ilişki kurma kolaycılığına zemin hazırlamasıdır. Pek çok okuyucu, hatta eleştirmen, ciddi bir araştırmaya lüzum görmeden eserdeki ben anlatıcı ile yazarı özdeşleştirmeye kalkışır.
c ) Müşahit/Gözlemci Bakış Açısı (Ben veya O) Anlatıcı: İtibarı dünyada olup bitenleri, sadece müşahede etmekle yetinir. İkinci aşamada da gözlemlerini adeta bir tarafsızlığı ile okuyucuya nakleder. Bir "yansıtıcı" konumundadır. Çok daha az bilgilidir. Onun bilme, görme, duyma yetenekleri geçmiş ve geleceğe uzanmadığı gibi, kahramanların ruh hallerine de yetişemez.
Hem üçüncü tekil hem de birinci tekil olabilir. Anlatıcının bakış açısı sınırları ve anlattıkları karşısındaki tutumuna dikkat etmek zorundadır.
d-)Çoğulcu Bakış Açısı ve Anlatıcıları: Anlatıcılardan iki veya daha fazlasının aynı eserde kullanılması tarzıdır. Asıl çoğulcu bakış açısı, tek bir anlatıcının esas olduğu eserde, olay örgüsünde yer alan kahramanlardan birkaçının da bakış açılarına yer verilmesi biçiminde gerçekleştirilir. Bu tür bir tavır, (X) olayının okuyucuya takdimini daha çok inandırıcı hale getirecek ve okuyucuyu tek bir anlatıcının esiri olmaktan kurtaracaktır.