Kemal Tahir Ve Namusçular Romanı Hakkında
" Kemal
Tahir, Türk düşüncesinde ufuklar açmış bir neslin yüz akıdır .... Türk
romanının en yiğit, en güçlü ve en büyük temsilcisidir." Cemil Meriç
Namusçular adlı roman Kemal
Tahir’in ölümünden sonra yayınlanmış olan ama
Çorum ve Malatya cezaevlerinde iken görüp ve şahit olduklarından
hareketle kaleme aldığı bir romanıdır.
Kemal Tahir 1938’de Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından
Nazım Hikmet'’le birlikte TKP üyesi olmak, Sabahattin Ali kitaplarını
okumak ve dağıtmak,“Orduyu isyana teşvik” suçlamaları ile hüküm giymiş, toplamda 12 yılını Çankırı, Çorum, Nevşehir,
Malatya cezaevlerinde geçirmişti. Hapishanedeki günlerinde başından geçen
olayları, görüp şahit olduklarını “Sarı Defter “ adını verdiği bir deftere yazıyordu. Bu deftere yazdığı
notları hapisten çıktıktan sonra çok sayıda romanını meydana getirecekti.
Kemal Tahir’in Namusçular adlı romanı da işte bu Sarı Defter’deki
notlarından ve anılarından oluştu.
13 Haziran 1938’den 1950 senesine kadar tam on iki sene, Çankırı,
Çorum, Nevşehir, Malatya cezaevlerinde kalan Kemal Tahir, ilk eşi olan Fatma
İrfan Akersin ile olan evliliğini hapishanedeki günlerinde noktalamak zorunda
kalmış, hapisten çıkınca da Kerim Sadi’den boşanmış olan Semiha Sıdıka Hanım
ile evlenmişti.
Kemal Tahir, Namusçular adlı romanını akciğerlerinden hasta
olduğu yıllarda kaleme almış nitekim 1970 yılında da ameliyat olmuştu. Yazarın
Namusçular adlı romanı ise 21 Nisan 1973’te kalp krizi sonucu İstanbul’da ölen
Kemal Tahir’in ölümünden sonra ikinci eşi Semiha Sıdıka Hanım’ın çabaları ile
ölümünden bir yıl sonra yani 1974 yılında yayımlandı. Nitekim “Namuscular” dışında “Karılar Koğuşu”,
“Hür Şehrin İnsanları”, “Dam Ağası”, “Bir Mülkiyet Kalesi” adlı romanları da yazarın ölümünden sonra
yayımlanan diğer romanları olacaktı.
Kemal Tahir’in Namusçular, adlı romanı hapishane günlerinde şahit
olduğu namusla ilgili olaylardan esinlenerek yazdığı bir romanıdır. Romandaki olaylar
büyük ölçüde Malatya cezaevinde iken
şahit olduğu ve tanıştığı mahkumların başlarından geçen namusla ilgili olaylara
dayanır. Kemal Tahir’in anılarında kalan ve Sarı Defterine kaydettiği
hadiselerin sentezi olan bu olaylar “ İstanbullu
Murat’ın “ kaleminden aktarılır. Romandaki mahkûmların İstanbullu Murat
lakabı ile seslendikleri anlatıcı ise şüphesiz ki Kemal Tahir’in bizzat kendisi
olmaktadır.
Diğer hapishanelerde şahit olduklarının da eklenmiş olabileceği bir
anılar derlemesi olan Namusçular romanı özellikle kötü niyetli din adamlarının
dini ve batıl inançları kullanarak kadınları nasıl tuzağa düşürdükleri ve namus
davları konuları üzerinde durmuştur. Bunun yanı sıra romanda kırsal kesimlerde şahit olunan namus davaları,
ağaların ve şeyhlerin halkın cehaletini, batıl inançlarını ve töreleri kullanarak
halkı nasıl sömürdükleri gibi konuları ele alır.
Nazım Hikmet’in tabiri ile “sağlam,
iyi, ciddi ve oyuncaksız bir Türkçe ile” yazan Kemal Tahir, bu romanını derin ve dikkatli gözlemleri
vasıtası ile yazmış, romanın arka
planında cezaevinde kurulmuş olan sömürü düzenine, cezaevlerindeki olumsuz koşullara da yer
vermiştir. Her ranzasında Anadolu’nun başka bir cahilliğinin, yoksulluğunun, acizliğinin, ve dertlerinin yattığı bu cezaevinde
kalan insanların hayata bakışları, algıları, karar verme biçimleri vb
derinlikli olarak ele alınmış ve roman sosyal gerçekçi bir anlayışla
yazılmıştır.
"Kemal Tahir, Türk tarihi ve toplumu hakkındaki orijinal ve
sağlam görüşlerinden hareket ettiği için hem ‘mahalli ağızları’, hem Türkçe’nin
küçümsenmiş ve unutulmuş nesir dilini hem de yeni imkanlarını kaynaştırarak ve
aşarak kullanabilmiştir. Eserlerindeki eşsiz dil ve üslup güzelliğinin kaynağı
bu davranışlardır... Türkçe’nin unutulmuş olan dehası bütün boyutları,
zenginliği ve haslığıyla ilk olarak Kemal Tahir’in eserlerinde kendini
göstermektedir." Selahattin
Hilav