Yengeç Burcunun son günü ta 961 senesinde yakalamışız hayatın ucundan. Hayatımın büyük kısmı Ankara'da geçti, halen de devam ediyor, bir sene Bursa Yüksek öğretim ve üç ay Balıkesir askerlik macerasını saymazsak, Ankara bizi, biz Ankara'yı severek gidiyoruz hayatta... En güzel öğretim hayatımı Bahçelievler Deneme Lisesin de geçirdim yetmişli yıllarda... Bizler seksen kuşağı diye anılırız. Çok sıkıntılı günler, aylar seneler geçirdik o zamanlar bilenler bilir. Sevdalandık ta o zaman hem kızlara hem de vatana... Hala da devam eder, ikincisi... Liseden sonra seksen iki senesinde Uludağ Üniversitesi İİBF de bir senelik bir maceramız oldu, 83 senesinde ki o matematik yok mu o matematik, işte onun yüzünden döndük Başkente... Sonra askerlik, devamında iş hayatı ki halen devam eder ayakkabıcılık sektöründe... Emekli olsak da işleyen demir parıldar, düsturunu kendimize rehber edindiğimizden, devam dedik işe de hayata da... Bizim mütevazi şairliğimiz bir inat ve terk edilmişlik uğruna yetmişli yıllarda başlasa da öykü ve denemelerde 2009 yılına denk gelir. Hep yazmanın okumak ile beraber yürütülmesinden yana olmuşumdur. Mizahi konularda yazarım genellikle, ne yapalım işte bizim kalem de yürekte beyinde buna çalışıyor... Doksan iki yılında dünya evine girdik ki ne de güzelmiş hele de altın kalpli bir hanım ve iki tane de aslan gibi evlat olunca, biri dişi aslan biri erkek aslan olmak üzere 29 seneyi devirdik. İşte böyle bizim durumlar... Üstat Bedri Rahmi Eyüpoğlu'nun dediği gibi ''Şairim, Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, Ayak seslerinden tanırım. Ne zaman bir köy türküsü duysam, Şairliğimden utanırım.'' Ortalık gergin bizimkisi yüzlere biraz tebessüm ekmek... Tüm dostlara gönül dolusu selam ve saygılar...