Bir yıl kadar önce 8.7.2019 tarihinden itibaren "ortak
akıl ve ön koşul" gibi bir analizimin birazını yayınlamıştım. Bu analiz o
yazılarıma bir süreç açısında bakmanın tamamlayıcı bir yazısı gibidir.
Hiçbir söylem hiç bir düşünce parça bileşenleri olmadan kendi başına ortak akıl olmaz. Parça bileşenlerin her birisi de ortak aklın kendi iç sürtünmeli direnç firen mekanizmasıdırlar.
Ortak akılda üreten ilişkiler firen ve denge
mekanizmasıyken, monarşin oligarşin inanmalı ortak aklıda seçilmiş kişilerin
mülk sahipliği olan tıkaçlar fren ilişkisini tek yanlı ortaya koyan
dengeydiler.
Aslında monarşin zikirci denge süreçler hiç denge değildir.
Mülk sahipliği olan zikrin konulduğu kefe karşısında diğer kefe olan mülkten
yoksunluk, kefeleri dengeye getiremiyordu.
Dengeye gelmeyen kefe tarafına yardım etme konuyordu. Sadaka
verme konuyordu. Hem de sadaka ömrü artırır diyen teşvikle lütuf konuyordu. Hem
de başımın gözümün sadakası olsun diye küçülten ifadelerle konuyordu.
Dahası acıma, merhamet, demokrasi, seçim, adalet, imana
edilen vaat gibi seçim vaadi vs.ler hep düşük seviyeli kefe tarafına konup;
mülk sahipliği karşısında kefelerin dengeye getirilmek istenmesi ile süreç tam
bir kaostur.
Parça bileşenler ortak akla firen olan parçalı durumlar
olmakla ortak aklın kesikli sürekli sınırlı sonlu olmasının oto kontrolüdürler
de.
Ortak akıl, kendi başına herkeste ortak olan değildir.
Herkeste ortak olan kişi benci korunum yasalarını ele veren özne
duygularıdırlar.
Totem alan ortak ve kritik değerli, duygular kesişmeli
rastlaşmalarla ortak bir sosyo kolektif kuvvet alanını ortaya koymuştu.
Ortaya konan sosyo kolektif (ortaklaşan) kuvvet alanları,
alan içindeki kuvvet alanı etkisiyle kişide yoğunlaşan dışsal, görsel, izlek
sel kuvvet algılarıydı.
Aynı alan etkisi aynı özellikler üzerinde benzer elektrik
akılı enerji akışını oluşurlar. Alan etkili enerji akışı, kişilerde algı ve
izlenimlerden oluşan im, imge ve düşünce imajlarıydı.
Aynı alan etkili, benzer özneli bu algı imajları kişiler
üzerinde, kişilerin az çok ya da hiç durumla ittifak edebilecekleri ortak bir
karar (rezonans) noktalarını verirler.
Kişi özneli ortak karar noktaları; ortak alanlı, ortak
yaşamlı, ortak anılı çevrim tekrarlı süreçlerle ortaya konur. Ki bu da
hukuktur. Hukuki bir kolektif bağdır.
Dışa kapalı ve dıştaki benzer hemcinslere teması yasak olan
totem alanlar; izole edilen sosyal ortam olmaları nedenle ortak yaşamlı tek
biçimli bir ortak akılın imajıydı.
Totem alanlar üreten ilişki içine girmekle, totem alan kendi
dışına açılmanın belirsizle olan boşluk ve oyuk alan devinmelerini üreten
ilişkilerle belirli kıldılar.
Özgün bir eylem biçimi ile olmadan üstel durumlu belirsizle
olan varoluşu yeni eylem durumlarına belirli yapamazdınız. Böylece totem
alanlar; üretim yeni eylem hareketi kapsamında gruplar arası girişmeleri
başlattılar.
Gruplar arası girişmelerin her biri farklı bir totem
mesleğiydi. Üretim hareketi çeşitli totem mesleği girişmesi olmakla yeni süreç
türlü meslekler üzeninde ortak yaşanmışlık ve ortak anı birikmeli hukukun ortak
aklı olmuştu.
Demek ki ortak akla, ortak akıl olma hüviyetini türlü
mesleklerin girişmeleri verecekti. Türlü meslekler ittifakı çok köklü
düşünmenin, öğrenmenin kendisiydi.
Yani çiftçi veya tarımcı olmazsanız, çiftçi gibi tarımcı
gibi düşünemezsiniz. Her mesleğin kendi iç işleyiş algılarından kaynaklı
zorunlu bir mantık ve akıl işletme sistematiği vardı.
İşte girişen çatışan birbirine yol veren girişme olmakla
ortak akıl üreten türlü meslekler girişmesiydi.
Tabanlı ortak anı ve ortak yaşamdı.
Burada sentez içindeki her bir totem mesleği kolektif
dengeyi (ortaklaşan simetriyi-bakışımı) verecek olan parça durumlardı.
İlk ortak yaşanmışlık doğada sağlatma olan sosyal
yaşanmışlığın ortaklaşan alan kuvvetiydi. İkinci ortak yaşam doğada üreten,
totem meslekli ortaklaşmanın kolektif alan kuvvetleriyleydi.
Ortak akıl (ortak yaşanmışlık ortak hatırlama geri beslenin
duygusu ve bilgisi) türlü totem meslekli sentezler girişmeli olmanın girişmeler
örüntüyü kırpma, sınırlama, birbirini destekleme, birbirine köstek olma akışlı
çevrimlerdi.
İyi de diktatörlük, tiranlık, firavunluk, nemrutluk, faşizm,
zorbalık, zalimlik vs. de ortak aklın hem de çok kes parlamenter ortak aklın,
seçme seçilme olan ortalama aklın ürünü değil mi?
İşte zurna burada zırt diyordu. Bu soru sorgulayıcı akıl
işletici bir soru ve bilinç düzeyidir. Ancak böyle bir soruyu ortak aklı imha
etmeye götürecek delillerle konuşana da ben laf konuştu bal kabağı derim
Çünkü faşizm olan firavunluk olan ortak akıl; kolektif
üretimli kolektif ortak akıl değildir. Özel mülk sahipli monarşin ve oligarşin,
giderekten de kapitalist liberal mantıklı şimdiki burjuva ortak aklıdır.
Burjuva ortak akıl egemenliği olan iman akdi içinde
illüzyonla düşünmenin, yandaşlığı ya da umarsızca durumun çaresizlikte
oluşudur.
Tarihsel ortak akıl inşası kolektif üretimli, kolektif
paylaşımlı, ortak anı yaşanmışlığına dayanan ilk inşa türüdür. Herkese göre,
herkesin ihtiyacına ve kapasitesine göre olanın akışlı olmasıydı.
Oysa şimdiki tiranlığı oluşan ortak akıl; monarşin kökenli,
yani mülkün sahibini kutsayan egemenliğe yol veren paylaşımlı zikrin;
oligarşin-liberal parlamenter seçimli baskıcı egemence ortak akıl
egemenliğidir.
Herkese göre yol akışı olanın ortak aklı değildi. Mülk
sahibi monarşi ve oligarşiyi temsil eden ortak akıldı. Monarşin ve oligarşin
ortak akıl iman üzerinde sömürülenlere dikte edilmesiyle sömüren ve sömürülenin
ortak aklı haline getirilmişti.
Seçimler bize neyi vaat eder? Oligarşin monarşin ortak aklı
ihaleleri, özelleştirmeleri, yatırımcıya teşvik primlerini, vergi iadelerini
görev zararlarını vs. vaat eder. Bizde bu vaatleri alkışlar seçeriz.
Seçimle oluşan; baskıcı difüzyonla geçişen bu monarşin ortak
akıl doğrultusundaki yönelimli, illüzyonlu durum şimdinin bir oligarşinin ortak
aklıydı.
Oligarşin difüzyonla (geçişmeli) ortak akıl iman etme akdi
ile bize geçişir. Yani ne oligarşin akıl ne buna iman ahdiyle bağlanan köleci
ortak akıl; ilk inşanın üzerine dayandığı üreten ilişkiler bazlı üretim
paylaşım kullanım ve tüketimin ortak değerini veren ortak akıl değildi.
Mülk sahiplerinin ortak yaşamı, kölenin yaşadığı ve zikre
konu bir ortaklıkla geri beslenin anısı bile değildi. Oysa kolektif üretim
hareketinde, paylaşan tüketen kullanımda herkesle ortak olan yaşam anıydı.
Kısacası firavunluğa dayanan bir ortak difüzyon ve bulaşır
ile kölenin de aklı olmakla diktatörlüğe yol açan ortak akıl; monarşin,
oligarşin, liberal ortak akıl egemenliğidir. İnşacı ortak akıl değildi.
Köleci sistem mutlak bir monarşi zikri ve mutlak bir monarşi
egemenliğidir. Böyle olmakla mutlak monarşi beslenmeli damar, ister oligarşi
olsun, ister burjuvazi erki olsun, ister kapitalist liberal erk olsun.
Tümü sömüren zikir olmakla kolektif güçten El himayesi ve El
ihalesi gören mutlak monarşiye hizmet olmakla tüm sömürücü yapıların içinde
mutlaka bir mutlak monarşi atarları vardır. Olmak zorundadır.
İşte diktatörlüğe yol açan "ortak akıl" söylemi
buydu. Sömürme olmanın, sömürenlerce tasarruf ettiği tam bir kamusal
yararlanıla ortak akıl olmayıp; sömürenlerin, oligarşinin, liberalin ortak
aklıydı.
Bencilliğin ortak aklı yoktu. Bencilliğin dışta ortak
yönelimli duyguları vardı. Siz ortak aynı alan içinde aynı yönelimlerde kesişip
buluşuyordunuz.
Oysa kolektif yarar bilincini ortaya koyan özgecilikte ortak
akıl vardı. Genel yararı veren nesnel çevrimleri zorunlu bir ortak bağ, ortak
algı yaşanması olukla anlıyor ve ortak akıl olarak söylüyordunuz.
İşte bu tür genel yararı veren özgecil ortak akıl yaşanması olan bağıntı durumu kaçırırsanız monarşinin ve oligarşinin kendi ortak aklı ile sisteme sistem mantığına ve sistem diyagramına yabancılaşırsınız.
Oligarşinin sömüren ortak aklını, kolektifin diktatörlüğe
karar veren ortak aklı sayarsınız. Bu zihniyet Sn. Menderes gibi feodal bir
mantığın temsilci zikrini oluşan icra başı olmakla; "siz isterseniz
hilafeti getirirsiniz" demeye benzer. Yani bu sözde hilafeti getirmekle;
monarşin oligarşiyi getirirsiniz demekti.
Siz sanırsınız ki seçilmiş olan Sn. Menderes'in ağzında
"kolektif akıl dile geliyor" lafzını anlarsınız. Avcunuz yırtılana
kadar köleliğinizi alkışlarsınız. Kölelik size kölelik olarak gelmez, sabrın
karşılığı bir vaat gibi gelir! Sn. Menderesin ağzında çıkan sözü böyle duyar,
böyle anlar; böyle alkışlarsınız.
Bu tavır ortak iman akdi içinde akışla olunmakla; ortak akıl
değil, esnemenin geçişli olması gibi ortak bulaştır.
Oysa bu tür söylemler tarihin derinliğinden beri monarşin
oligarşinin söylemiydi. Bu monarşin söylem mülkünü söyleyen zikrin ağzında
çıkan söylem değil, seçilmiş sahiplerin zikri olmakla, sömürülenler bağlamında
sisteme yabancılaşan iman edici bir ortak akıldır.
Sitedeki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere başvurulacaktır.