Şam Şehri Edebiyatta Şâm-ı Şerif Şâm-ı Cennet ve Dımaşk

28.12.2022

 

Şam Şehri Şâm-ı Şerif Şâm-ı Cennet

 

Osmanlıca yazılışı: Şâm  شام

Osmanlıca yazılışı : Dimaşk : دمشق

 

Şâm’ın Adları

 

Günümüzde Suriye’nin başkenti olan Şam,  tarihte ve günümüzde Dımaşk, Bilâdüşşam, Dımaşkuşşam  eş-Şam, Şâm-ı Şerif  adları ile de bilinir. Batı dillerinde ise Şam veya Dımaşk’a “ Damascus” da denmiştir. Bir zamanlar Şâm sözcüğü Suriye ve Lübnan memleketlerini ifade edecek şekilde kullanılmış ama nihayetinde Suriye’nin başkenti olan şehrin adı olarak kalmıştır.

 

Şâm, mevcut durumda Suriye’nin başkenti ve en önemli şehridir. 2010'daki global verilere göre nüfusu 1,279,500 kişi[1] civarındadır.

 

 

Şâm’ın Coğrafik Konumu

 

Şâm,  Türkiye ve Hatay’ın güneyinde,  , İsrail’in kuzeyinde Suriye’nin güneybatısında bulunan Antilübnan (Cebelüşarkī) dağlarının doğu eteklerinde, Kāsiyûn dağı ile Bâdiyetüşşâm adı verilen çöl sahası arasındaki bir vahada (Gūta vahası) kurulmuştur. Şehrin ortasından geçen Beredâ nehri,  Antilübnan’lardan doğarak Uteybe bataklıklarında kaybolur.

 

 

Şâm’ın Önemi Şam ile İlgili Efsanevi İddialar

Suriye ve Şam;  Babil, Pers, Arami  ve Fenike gibi ilk çağ uygarlıklarının önemli merkezlerinden biridir. Arkeolojik araştırmalara göre Şam;  Aramilerin başkentidir ve o çağdaki Şam’ın adı İrem’dir şu halde İrem bağları da Şam da olmuş olur. Arkeoloklar İrem’inAkabe’nin 25 km. doğusundaki Rem dağı olduğuna, Âd kavminin Arap yarımadasının kuzeybatısında, Hicaz ve Necid’den Şam’a doğru uzanan sahada yaşadığına kanidir.“ (ÖMER FARUK HARMAN, https://islamansiklopedisi.org.tr/irem) Şam şehrinin ilk çağdaki en parlak devrinin Aramilere başkentlik yaptığı ve adının İrem olduğu zamanlar olduğu ortaya çıkar.  Aramiler MÖ 11. yüzyıl ve MÖ 8. yüzyıl arasında Kuzey Suriye, Mezopotamya, Doğu Akdeniz kıyıları ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaşamış, bölgede bazı devletler ve şehirler kurmuş bir halk ile devlet olmaktadır. Süryaniler kendi kökenlerini Aramilere dayandırmaktadır.. Şu halde bağ-ı irem Yemen Sana veya Aden ‘de değil Şam’dadır.

 

Emeviler zamanında başkent olan Şam şehri  Selçuklu, Eyyubi, Memluk, Fatimi , Tolunoğulları ve Osmanlının son dönemlerinde önemini korumuş bir şehirdir.  Dımaşk veya Şâm İslam tarihinde Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra en önemli şehirleri arasında olduğu için Şâm-i Şerif olarak da adlandırılır.  Şâm şehri Bağdat, İstanbul, Kahire ve ( İspanya’daki Cordoba)  Kurtuba ile birlikte İslam Tarihi ve kültürü açısından en önemli kentlerden birisi olmaktadır.

 

Kimi efsanelere ve inanışlara göre Habil ve Kabil olayı Şâm yakınlarında gerçekleşmiş, bu şehir Hz. Nûh’un oğlu Sâm veya torunları tarafından tesis edilmiştir. Dini kıssalara göre Hz. İbrahim,  burada doğmuş, Filistin ve Şam’da peygamberlik yapmıştır.  Kimi itikatlara göre Cennet, Şam’ın altında veya üstündedir. Hatta Mehdi’nin de Şam’da ortaya çıkacağına dair iddialar mevcuttur. [2]Kutsal metinlere göre Hz İsa kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkan Deccal’ı öldürmek için Şam’a inecek,  halkı hak dine davet edecek, Kudüs'de Deccâl'ı öldürecek ve Tûr-ı Sinâ'ya çıkacaktır”.[3]

 

 

Şâm’ın Kısa Tarihçesi

 

Dımaşk, milâttan önce 4000’lere kadar uzanan bir tarihe sahiptir.  Finike ve Babil devletleri zamanında da yerleşim yeri olduğu anlaşılan Şam; Roma ve Bizans egemenliğinden sonra Hz Ömer zamanında ve 636  Yermuk savaşından sonra kesinkes İslam devletlerinin bir şehri haline gelir.  

 

Suriye Valisi olan Muâviye Şam’ı merkez haline getirmiş Hz Ali’nin ölümünden sonra kurulan Emevi Devletinin başkenti olduktan sonra Şâm çok önemli bir şehir haline gelivermiştir. Emevî Devleti’ni kuran Muâviye, 41/661 ‘de  Dımaşk’ı  başkent yaptıktan sonra Şâm, İslâm dünyasının din, siyaset ve kültür merkezi haline gekmiş [4] olur.  Ancak Emevilere düşman olan Abbasiler zamanında ( 750 )Bağdat başkent olunca Dımaşk sıradan bir vilâyet haline gelir. Buna mukabil, önce Suriye Selçuklu Atabeyliği,  Eyyubiler, Fatımiler, Tolunoğulları, Memluklar zamanında Emevi devrindeki kadar önemli olmasa da önemli bir şehir olarak imar edilir.  Şâm, 1521 yılından itibaren Yavuz Selim zamanında Osmanlı hâkimiyeti altına girer.  1917 yılında Fransız işgaline uğrayan şehir, 1946 yılındaki ayaklanmayla birlikte Fransız sömürgesi olmaktan kurtulmuş ve Suriye'nin başkenti olmuştur.

 

Araplar Hicaz’ın solundaki memleketlere Şam, Mekke’nin güneyinde yani sağ tarafındaki yerlere ise Yemen diyorlardı. Bilindiği gibi İslamiyet Mekke’de ortaya çıkmış ama Emeviler devrinde Suriye ve Şam İslam devletinin merkez bölgesi haline gelmişti. Bu nedenle Mekke merkez alınarak Arabistan yarımadasının sağ tarafına Şam diyorlardı.  Araplar Şam derken sadece Şam şehrini değil tüm Suriye’yi kast ederlerdi.

 

Şâm’daki Tarihi ve Mimari Eserler

 

Şâm ve yakınlarında Roma ve Bizans döneminden kalma birçok tarihi kalıntı da vardır. Ama Şam’daki tarihi yapıların en önemlileri İslam devletlerinden kalma yapılar olmaktadır.

 

Şam,  başkenti olduğu Emevilere ait pek çok yapının Abbasiler zamanında tahrip edilmesine rağmen Emevilere ait birçok mimari eseri barındırır.  Emevilerden kalan saray, medrese, şifahane, türbelerin bir çoğu  Abbasiler zamanında tahrip edilmesine rağmen Şam, Kalesi ve Emevi Camii şehrin en görkemli eserleri olarak yaşamaya devam etmektedir.  Selçuklu Atabeyi Nureddi’in Zengi’nin külliyesi, Eyyûbî devrine ait medrese, cami, türbeler ve mescidler, Selahattin Eyyubi türbesi, XII. yüzyılın ortalarında inşa edilen Kasrü’l-a‘zam, Takiyye Süleymaniye Cami,  Hanâbile Camii, Memlük devrinde  tahkim edilen Şam Kalesi’ni kuşatan surlar burç ve kapılar Osmanlı zamanında inşa edilmiş olan Esad Paşa Hanı,  tren garı Hamidiye Çarşısı, Sibâiyye Camii – Derviş Paşa Cami, Sinan Paşa Camii  en önemli tarihi yapılardır.

 

 

Şâm - Dımaşk Kılıcı ve Dımışki

 

Şâm – Dımaşk, İslam tarihi ve Osmanlı devrinde kılıçları ve kılıç namluları ile önemli bir şehirdir. Dünya tarihinde de Şam da yapılmış olan kılıçlar en önemli kılıçlar arasında yer alır. Dımaşk  kılıcı veya Dımışki olarak anılan bu kılıçlar özellikle parlaklığı, sağlamlığı, estetik görünümleri bilhassa da üzerilerine  yazılan yazı ve işlemeleri ile meşhur olmuştur.

 

Bu kılıçlara Şam’ın Arapça adı olan” DIMIŞK” ile bağlantı kurularak “DIMIŞKΔ adı verilmiştir. Şam tekniğini uygulayan ve Şam çeliği ile çalışanlara da “DIMIŞKÇI” ünvanı verilmiştir.[5] Özel çeliği, işlemleri ve üzerlerine yazılan yazıları ile Türkçede Şam Kılıçı Farsçada Perend veya Ferend Arapçada Firind ve Ingilizcede Damascus denilen bu kılıçlar asırlar boyu Hünkârlara ve ileri düzey devlet adamlarına özel yapılan kılıçları ile meşhurdur.

 

Bu kılıçlar Şam Çeliği denilen çelikler ile yapılır. Şam çeliği olarak bilinen Damascus kılıç çeliği, kılıç yapımı kültüründe sanatsal özellikleri ile de öne çıkmıştır.  Bu kılıçlar “ Çoklu demir parçalarını döverek ve kaynakla bütünleştirmek, «Şaburgan» (Sert,su alan veya yüksek karbonlu çelik) denilen çeliklerden yapılmış çubuk veya şeritlerin yanyana dizip ve sıcaklıkta dövme sırasında, bu iki cins çelik birbirinin içine girip ve kaynaklanarak şekillenir. Orta doğuda ise önceden hazırlanmış ve batıda wootz veya Dımışk çeliğinin beyzesi (külçesi) eritilip ve döküm yolu ile kaba şekilde kılıç yapılır. Bu metodda hammadde olarak külçe yerine, ocakta katkı maddelerin ilavesi ile elde edilen, gerekli alaşımdaki çelik, doğrudan kullanılarak da “ [6]  yapılmıştır.

 

Şam çeliği, Güney Hindistan'dan ithal edilen wootz çeliği ile yapılan ve Yakın Doğu'da bıçak üretiminde kullanılan çizgili bir çelik türüdür. Şam çeliğinin orijinal üretim yöntemi görünüşüne ek olarak mükemmel dayanıklılık ve keskinlik özellikleri kazandırmıştır ancak malzeme ve işleme için gerekli olan bilgiler günümüze kadar ulaşamamıştır.”[7]

 

Şam kılıçları önemini Osmanlı devrinde de muhafaza etmiş Osmanlılar zamanında Yatağan ile Şâm kılıçları en makbul kılıçlar olarak görülmüştür.

 

 

Şam Kumaşı Damask kumaş

 

Tarihte ve edebiyatta Şâm, kumaşları ile de meşhurdur. Şâm işi ipekliler ve dokumalar Osmanlı devrinde de meşhurdur.

 

Bu dokumalara günümüzde Şam brokarı olarak da bilinir. Şam brokarı dünyadaki en pahalı kumaşlardan biridir.  Bu kumaşlarda kullanılan özel desenler de vardır. Bu desenler basma değil jakarlı dokuma tezgâhı kullanılarak kumaşa dokunan desenlerdir. Bu kumaşlar, ipekten sentetiklere kadar çeşitli elyaflardan yapılabilir “Damask döşemelik kumaş dayanıklı ve dekoratif yapısı ile döşeme ve perdeler için harika olduğundan her evin armatürüdür. Damask deseni adını Suriye’nin başkenti olan ve Türkçe’de Şam olarak bilinen Damascus’tan[8] almaktadır.

 

 

Divan Şiirinde Şâm

 

Şam sözcüğü Fars dilinde “gece “manasını taşıyan bir sözcük olduğu için divan şiirinde gece anlamı ile tevriyeli olarak da kullanılır.  Şam sözcüğünü gece anlamı ile kullanılınca akşam ve gecenin rengi siyah olmasından hareketle şam sevgilinin karakaşları haline de gelir.

 

Şâm; divan şiirinde şişesi, zırhı ve gülsuyu ile de meşhur bir şehir olarak da karşımıza çıkar.  Divan şairleri Şâm’ı;  Mehdi ve Deccal’ın ortaya çıkacağı;   İsa’nın yeniden gökten ineceği bir şehir olarak bilir. Divan şiirinde Şâm;  suları, havasının güzelliği, dilberlerinin bolluğu, safahat âlemlerinin bol bol yapıldığı bir şehirdir. Şâm'm şişesi, zırhı ve gülsuyu 
da ünlüdür.

 

Zülfüne nispet ya alnın cennet olur ya ruhun

Çünkü Şâm’ın bağ-ı huld ya altındadır ya üstündedir  Nabi

 

Zîr ü bâlâsına bak ol hat-yo anber fâmın

Cennet altında ya üstünde demişler Şâm’ın  Rûhi-i Bağdadi

 

Urfalı Nabi ve Bağdatlı Ruhi’ye ’ye göre cennet bağı ya Şam’ın altında ya da yer üstündedir ama Nedim’e göre ise cennet İstanbul’dadır.

 

Bu şehr-i İstanbul ki bî mislü behâdır

Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedadır

 

Altında mı üstünde midir cennet-i âlâ

Elhak bu ne hâlet bu ne hoş âb-ü havâdır   Nedim

 

Cennet kokusu gelmeğe başladı meşâma

Yaklaştı gibi kafilemiz menzili Şâm’a        İshâk-i Kadim [9]

 

Divan şairleri şehir olan Şâm ve akşam anlamına gelen şam ve şem arasında anlam oyunları tevriye ve cinaslar da yapmışlardır.

 

Şâm’dan çıktığım akşama derim şâm-i şerif

 

Kasdı imâ- yı şeb –i vasl değil de o mehin

Niçin esmâ- yı kelamında dedi şâm-o şerif    Vasıf 

 

O ay yüzlü güzel şam-ı şerif derken buluşma gecesini kast -ima –etmediyse niçin lafa arasında şam-ı şerif dedi.

 

KILIÇ EDEBIYATTA TÎĞ DIMIŞK ŞEMŞIR

 

KAYNAKÇA 

 

[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eam_(il)

[2] A.T. Onay,Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB , 1996., s. 448

[3] İSÂ PEYGAMBER ŞIIRLERIMIZDE HZ İSA, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=48406

[4] CENGİZ TOMAR, https://islamansiklopedisi.org.tr/sam--suriye

[5] CENGIZ DAMAR, OSMANLI KILIÇLARI,, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=48391

[6] Ali FATHALİZADE, ORTAÇAĞDA, YAKINDOĞUDA DEMİR ÇELİK ÜRETİMİ VE KILIÇ YAPIM, https://www.metalurji.org.tr/dergi/dergi158/d158_3443.pdf

[7] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C5%9Eam_%C3%A7eli%C4%9Fi

[8] https://atillatekstil.com/tekstil-bilgilendirme-atolyesi/damask-kumas-nedir/

[9] A.T. Onay,Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB , 1996., s. 448

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar