Ekleyen :
ESA
,
25 Ağustos 2016 Perşembe
aaa
Beğen
Zihniyet, bir toplumun belli bir dönemdeki maddi ve manevi kültürünü, düşünme davranma ve alışkanlıklarının tümünü ortaya koyan düşünme eylemlerinin tümünü kapsayan bir kavramdır. Zihniyet, toplumlarının ve bireylerinin maddi ve manevi anlaruışarı belirleyici vasıflarını ortaya koyar. Bu değerler, düşünme eylem biçimleri zamanla belirli özellik ve gelenek ahline gelir.
Bir dönemin sosyal, siyasî, idarî, adlî, dinî, ahlaki, ticarî hayatının oluşturan davranış kalıpları ortaya çıkar. Büyüklerin yanında siğara içmemek, Cuma namazına gitmek, bayramda en güzel elbiseleri giymek, ölünün kırkı çıkana kadar siyah giymek ve benzeri özellikler zihniyetle ilgilidir. Bu kültürel birikimler, alışkanlıklar ve tavırlar yaşama yansıdığı gibi sanata ve debiyata da yansır. Örneğin, divan şairleri kalıp şiir şsekilleri oluşturmuşalr, kalıp düşünceler ve estetik değerler, düşünceler, anlayışlar geliştirmişler ve sekiz yüz senen aynı model, düşünce ve kalıplarda şiirler yazmışlardır.
O halde edebiyatta veya şiirde zihniyet bir devrin kabul edilmiş sanat zevki , düşünüş biçimi, amaç, şekil estetik ve dil anlayışı gibi hâkim ve yaygın hale glen içerik ve şekil özelliklerini ifade eder. Edebiyatta ve sanatta alışılmışın dışında yapılan uygulamalar ise zihniyete uymamayı temsil eder. Örneğin Serbet şiiri ilk kez ortaya atan Garipçiler, zihniyet dışına çıkmayı temsil etmiştir. Dememki zihniyet Zihniyet, bir toplum ve kültürün üyelerinin ortak tutumlarını, zevkini, ve anlayışını temsil eder. .
O halde bir eser yazıldığı dönemin genel özelliklerini taşıyorsa bu geleneksel özelliklere sahip bir ser demektir. Ama düşünelim ki herksin aruz ölçüsü, geleneksel nazım şekilleri, ve alışalageldik konularda yazdığı divan edebiyatı döneminde bir Türk şairi Sone tarzında , ve meteryalist bir düşünceyi işliyorsa bu şair zihniyet dışında yazıyor demektir.
Zihniyete uygun bir şiir devrindeki genel eğilimlere uygun demektir. Dönesmel özellikler biliniyorsa ve şair o dönemin özelliklerine uygun yazıyorsa o halde o devrin.sosyal ve kültürel, estetik, şekil ve içerik özelliklerini yansıtıyor, o devrin inanç, yaşama biçimi, sosyal hayat, ahlaki değerlerini ilişkilerini, sanat zevkini ortaya koyuyor demektir. .Dolayısıyla bir şiiri incelerken, o dönemin saant, estetik, biçimsel ve içerik özelliklerini bilmemiz ve gözönünde bulundurmamaız gerekir.
Bir şair yepyeni bir anlayış ortaya koyarak yepyeni bir tarz ortaya koysa dahi döneminin tüm özelliklerinden kendini soyutlayamaz, Şekil , içerik, ölçü, bakımından yepyeni bir tarz ortaya koysa bile yine de yetiştiği toplumun bir takım soyal toplumsal, siyasi, dini vb özelliklerinden kendini tamamen soyutayamaz. Yani bir şair devrin zihniyetinden tamamen kopuk bir ser vucuda getirse bile yine de yaşadığı toplumun bazı özelliklerini şiirine ister istemez yansıtmak zorunda kalır. Örneğin Garipçiler yepyeni bir şiir anlayışı ortaya çıkarsalar dahi şiirlerinde yetiştikleri toplumun pek çok özelliğini de ister istemez işlemek zorunda kalmışlardır.
Ağlasam duyar mısınız
Mısralarımda
Dokunabilir miisniz göz yaşlarıma ellerinizle,
Bir yer var
Biliyorum
Her şeyi söylemek mümkün
Epeyce yaklaşmışım
Biliyorum Anlatamıyorum. O Veli
O Veli’nin bu şiiri yazıldığı dönemde devrin genel zihniyeti olan Hece, veya aruz ölçüsüs ile yazılan , kaifyeli beyit veya dörtlük sisitemine dayanan zihniyetin aksine ölçüsüz, kafiyesiz, nazım birimi, durak, redif ve nazım şekli olmayan Serbest bir şiir yazmış, devrin zihniyetinden farklı bir tutum sergilemiştir. Ama yine de şiirde o devrin dil anlayışının zevkinin anlam ve ahnek kaygısının izlerini de görmek mümkündür.
Mesela 19 yy da halk şairleri Ozan geleneğinin zihniyetine yabancı olan Arapça ve Farsça sözcükler , terkipler ve mazmunlar kullanmışlar, halk şiiri zihinyetinde olmayan şiirler yazmışlardır.
V ardımki yurdundan ayak göçürmüş,
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı B. Zihni
Örneğin bu şiir şekil ve ölçü olarak klasik ozan geleneği anlayışında yazılmış tır. Ama bu şiirde divan şairlerinin zihniyetine uygun yabancı sözcükler, söz sanatları , mazmunlar ve düşünme biçimine de uygun özellikler verilmiştir. Mey, saki, ayak çekmek, şikest gibi sözcük, tamalama ve bazı mazmunlar halk şiirinin zihniyetinde yoktur. O halde bu şiir , dörtlük, hece ölçüsü, durak, kafiye ve nazım şekli olarak Aşık şiirinin özelliklerini taşır. Fakat dil , anlayışı , mazmunlar ve söz sanatları açısından da divan şiiri zihniyetinden örnekler de göstwermektedir. O halde bu şiir hem halk şiirinin hem de divan şiirinin izhniyetini birlikte yansıtmaktadır deniliebilir.
Bir şairin tüm özellikleri ile devrin zihniyetine uygun olup olmadığını anlamak için o devrin özelliklerini bilmek gerekir. Eğer devrin özellikleri biliniyorsa ve herhangi şair devrin bilinen genel özelliklerine uymuyorsa şairin şiiirnde zihniyet farklılığı var demektir. Ama bu durum Türk edebiyat tarihinin 1940 tan sonra ki şairleri için geçerli olabilecek bir durumdur. Başlangıçtan 1940 yıllarına kadar şairlerimiizn hiç birisi genel çzigilerin dışına çıkmamışlar, devrin geçerli estetik, dil, konu, şekil içerik sanat anlayış vb gelenkelerine uygun yazmışlar, ama 1940 tan sonra Serset şiir, II. Yeni, Post Modern şiir gibi şiir anlayışları da ortaya çıkmaya başlamıştır.
Sitedeki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı
sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı
Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere
başvurulacaktır.
Yapılan Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış...