Sergi Baba
Öyküsü ve Tolstoy Hakkında
Sergi Baba adlı öykü (Father Sergius ) Leo Tolstoy tarafından 1890-1898 arasında yazılan ve ilk olarak 1911'de (ölümünden sonra) yayınlanan kısa bir hikâyedir.
Hikaye, Tolstoy’un ölümünden sonra yazılmış gururu incindiği için keşiş olmaya, gururundan, şehevi ve bedeni isteklerden kurtularak gerçek bir Ortodoks olmaya karar veren bir prensin dramatik öyküsünü anlatan bu hikaye Tolstoy’un en çok sevilen ve beğenilen öykülerinden birisi olmuştur.
Öykü, birkaç kez filme de uyarlanmış, özellikle Ortodokslar arasında çok ilgi gören bu öykü Tolstoy’un kişilik analizi ve din adamlarının dünyası hakkında yazdığı ilginç analizleri ile de dikkati çekmiştir.
Tolstoy, “Sergi Baba" adlı bu öyküsünde” gecesini gündüzünü ibadetle geçiren, fakat
nefsani duygulardan arınamamış olan bir rahibin kendi kişiliğini sorgulaması
“ konusunu işlemiş, dini inançlar ile nefis çatışmasını oldukça başarılı bir
şekilde dile getirmiştir.
Öykünün Konusu
"Sergi Baba" da sonu büyük bir acı onur kırıcı bir şekilde biten bir aşk hikayesinden sonra kendisini dine adayarak , gururdan , kibirden , şehevi arzulardan kurtararak gerçek bir keşiş ve rahip olmak isteyen bir adamın kendi benliği ile çatışması konusunu işlemiştir.
Öykünün Özeti
Prens Stepan Kasatsky, muhteşem bir çocukluk geçirmiş, çok başarılı genç bir
adam olmuştur. Pralak bir geleceği
vardır ve herkesin kıskandığı güzel şeylere de sahiptir. Prens Stepan Kasatsky ,
son derece onuruna düşkün bir adamdır. Nihayetinde Kontes Mary Korotkova’ya âşık
olmuş ve onunla nişanlanmıştır. Nişanlısını her şeyden çok sevmekte hayatının
amacı olarak görmektedir.
Prens Stepan Kasatsky nişanlısı Kontes Mary Korotkova ile yapacağı düğünün hazırlıklarına başlamıştır. Fakat nişanlısının Çar Nicholas I ile bir ilişkisi olduğunu keşfeder. Bu onun için onuruna ve şerefine sürülmüş son derece ağır bir darbedir. Hem nişanlısı hem de Çar’ın ihanetine dayanamayan Prens Stepan Kasatsky, Ortodoks Manastırına kapanıp inzivaya çekilmek ve yaşadıklarını bu şekilde unutmak kararını alır.
Böylece keşiş olur ve yaşadıklarını unutmaya çalışır. Artık dünya işleri ile alakasız dünyevi zevklerden ve isteklerden arınmış olarak yaşamaya başlamıştır. Herkes onun hayatında gerçekleştirdiği bu çok kesin dönüşüme hayretler etmektedir.
Bir kış gecesi, manastıra neşeli bir grup gelip onu ziyaret eder. Bu grubun içinde Makovkina adında boşanmış bir kadın vardır. Bu kadın onu baştan çıkarmak için geceyi onun hücresinde geçirir. Peder Sergius, cilve yapan bu kadına karşısında şehevi arzularına kapıldığını fark ederek kendini cezalandırı ve parmağını keser.
Bunu gören kadın dehşete düşerek hayatını değiştireceğine söz vererek ayrılır. Bu olaydan bir yıl sonra Peder Sergius, toplum tarafından kutsal kabul edilen bir adam olarak da ün salmaya da başlamıştır. Herkes onu şifacı olarak görmeye başlamış, uzak diyarlardan herkes kutsal saydıkları bu pederi görmek için gelmeye başlamışlardır. Buna rağmen Peder Sergius, derinden derine gerçek bir imana ulaşamadığının farkındadır. Çünkü halen gurur ve kibirden arınamadığını zaman zaman şehvet duyguları ile baş edemediğini de bilmektedir.
Nitekim bir tüccarın genç bir kızına karşı da şehevi duygular
beslediğini fark etmiş, bu genç kıza
karşı koymakta başarısız olmuştur. Ertesi sabah, manastırdan ayrılarak yıllar
öncesinden tanıdığı Pashenka'yı ziyarete
gider . Artık daha iyi bir imana kavuşmak için daha iyi bir yol bulduğuna
inanır., Sekiz ay sonra kendisini Tanrı'ya daha yakın hissettiren kör bir
dilenci ile tanışır. Sibirya'ya gönderilir ve orada bir köylünün yanında çalışmaya
başlar. Artık o köylünün çocuklarını eğitmeye ve köylünün bahçesini yetiştiren
bir adam olmuş, aradığı huzuru, mutluluğu ve belki de yaşam amacını bulmaya
yaklaşmıştır.
Sitedeki yazıların tüm hakları ve sorumluluğu yazı sahiplerine aittir. Yazıların izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Aksi davranışlara karşın yasal işlemlere başvurulacaktır.