Abdal Nedir ve Beyitllerle Abdal Mazmunu

10.06.2015

 

Abdal  nedir sorusunun cevabının sözlükteki karşılıkları:
  • Abdal, Tasavvufta Allah'ın sevgili kulları arasına giren  bir tarikata  mensup, üçler, yediler kırklara karışan din ulularından biri
  • Tarikatlara bağlı dervişlere verilen ad.
  • Allah'a ulaşma yolunda belli aşamaya erişen kimse.
  • Gezgin derviş tir
Abdal  telakkisi ilk kez  âbid , zâhid, muhaddis ve fâkihler için  kullanılmış daha sonra ise  kendilerine kötü muamele edenleri  dahi bağışlayan, kaza ve kadere  razı ve rıza gösteren, , haramdan kaçan, ihlâs ve samimiyetle  ibadet eden , sevgi, şefkat ve ahlâkî vasıflarla donanmış  ve mutmain olmuş  evliya mertebesindeki kişileri ifade eden bir telakki haline erişmiştir.
Abdâl kelimesi Arapça 'ebdal'den Türkçe'ye girmiştir. Ebdal kelimesinin anlamı Türkçedeki anlamı ile aşağı yukarı aynı anlamdadır.   Bu kelime birinin yerine geçen, karşılık anlamına gelen bedel ve bedîl kelimelerinin çoğuludur. Budala kelimesi de bu anlama gelir bu yüzden bazı abdallar kendilerine “ Budala “ da demektedir. [1]Abdal kelimesi  edebiyatımızda  12 yy dan itibaren derviş ve veli kelimesinin anlamına karşılayacak şekilde kullanılmaya başlar.
 
9. Yy dan beri bilinen bu kelime 12. Yy dan sonra teklik anlamıyla Veli, ve derviş kelimelerinin karşılığı veya eş anlamlısı olarak kullanılmıştır. Tasavvufî bir terim olarak  "dünya nimetlerine tamah etmekten kurtularak kendisini bütünüyle Allah yoluna adayan ve ricâlü'l-gayb diye adlandırılan veliler, iç "sûfî veya erenler" dir. Ricâlü'l-gayb,  ise  dünyanın cismani, ruhani ve manevi düzeni sağlamak için gönderdiği, gizli sırlara ve hakikatlere sahip olan kimseler anlamındadır.[2] Bazı tasavvufi  muhayyileler abdallık kavramanı daha da yüceltmiş, âlemin kozmik düzeyinin işleyişinde abdalların rolü olduğuna dair tasavvurlar da  oluşmaya başlamıştır.
 
Bu tasavvur daha da genişleyerek istedikleri kişilere görünen, istemediklerine görünmeyen, zamanı ve mekânı aşan, diledikleri yere gidip gelebilen, diledikleri zamanda olabilen gizemli güçlere sahip ulular  olarak düşünülmeye de başlanmıştır. Abdalların dileklerinin Allah katında çok kıymetli olduğu onların hiçbir dileğinin geri çevrilmeyeceği inancı da ortaya çıkmıştır. Bu tasavvura dahil olan 7, 30, 40, 70, 80 kadar olduğu düşünülse de  sayılarının 40 kişi olduğu  en yaygın görüş olmuştur.
 
Abdallık makamı ile bu makama ulaşmak amacıyla yaşayan Abdalan ve kalenderi zümreleri arasında elbette ki büyük bir fark bulunmaktadır.
 
13 yy dan itibaren abdal kelimesinin  kullanıldığı anlamdan kaymalar ve genişlemeler başlar.  Ellerinde sancak veya alemler olan,  serseri kılıklı başı kabak ayak yalın, yüzlerini kaşlarını sakallarını  kabak eden, göğüslerini bıçak veya kalemle Ali yazısı yazılmış, Zülfikar resmi çizilmiş, , döğmesi çekilmiş, boyunlarında keşkül asan,,  esrar içen , nefsi terbiye için dilencilik yapan gruplar halinde gezen kimselere de abdal denmeye başlamıştır  13. yy dan itibaren   Melami ve  Kalenderi tarikatlarında  cezbe ve istiğrak  haline düşmüş   kendini kaybetmiş” ve  "meczup".  Kalenderi ve Melami abdallar, mala, mülke, kıyafete, dış görünüşe değer vermeyen mecnun, meczup, divane kılıklı  kişiler oldukları için  onlara ahmak, şaşkın, budala gibi anlamlar da yüklenmiştir[3]
İbn’ül Arabî’ye göre Allah yedi iklimi yedi Abdal ile korur. Yedi semanın ruhaniyeti yedi Abdala bağlıdır. Bu yedi Abdal her biri yedi semadan birinde duran peygamberlerin birinden güç alır.  Haftanın yedi gününde olacakları yedi iklim ve yedi peygamber sayesinde Abdalların tasarrufuna verilmiştir.[4] [5]
 
 
Kimi araştırmacılara göre Türklerdeki abdal kavramı  İslamiyet’ten önceki alp, kavramı ile karışmış, eski Türklerdeki  alp kavramı İslami dönemde abdal  kavramı ile bütünleşip İslami bir şekle girmiştir. Bu açıdan bakıldığında Abdalan'ı Rumların İslamiyet’çe rağmen törelerini yaşatmakta direnen veya bu sebepten Melami Kalenderi olan Türkler dervişler  arasında  çok daha yaygın olduğu  da bir gerçektir. [6]
 
13. yy dan itibaren  Abdal denmeye başlanan şii  Abdallık zümresi, Anadolu’da Ahilik, Alperenlik, bacıyan-ı rum ile birlikte dördüncü etkin zümre olarak şekillenmiştir. Bunlara Abdalan- ı rum denilmiş,  abdallar  heterotroks  dervişler olarak kabul edilmiştir.  Bu  dervişler mala, mülke, bedene, eşe, giysiye sahip olmaya kalkışmayan, yünden, keçeden,  bir hayvan postundan gayri  bir şey giymeyen,  sırtında kebe, boynunda manda boynuzu, bir elinde keşkül, bir elinde teber denilen balta veya  kırk budaklı sucai sopa, , kulaklarında mengüş halka, kemerde  on iki imamı işaret eden on iki köşeli  teslim taşı, kimilerinin memelerinde ve pazılarında şiş veya at nalı mıhlamış halde, sacı  kaşı ve  sakalı çar darb edilmiş  vücutları  dağlanmış, yaralanmış  şekillerde dolaşmışlardır.
Abdal terimi daha ziyade tasavvufi aşık edebiyatımızda kullanılmış, kendilerine abdal adı veren  en az 28  tekke ozanı tespit edilmiştir ([7]Kaygusuz,  Teslim, Abdal Musa, Pir Sultan,  gibi.
 
 
DİVAN ŞİİRİNDE ABDAL MAZMUNU
 
Divan şiirinde abdal muhayyilesi  çoğunca  çıplak, sersem sersem dolaşan, yüzünü gözünü yaralamış,  çar darb olmuş, esrar, kesesi, yuf borusu teberi,ve keşkülü olan ,  dünya malına ve mülküne tamah etmeyen,  meczup bir kalenderi  veya Melami dervişi gibi düşünülmüştür.
 
Abdâl iseŋ fenâyı felekden kıyâs it
Nûrîn kabâsını çıkarur köhne şâl ider          Bursalı Rahmi 
 
Hasret-i verdi ruhunla lale-i nu’manı gör
Baş açık abdal olup beline yaprak bağlanır.      Şehzade Korkut Harimi
                                         
Her  tarafta  çekmişim sinemde şekl-i zülfikar
Baş açık abdalınam gitmez dilimden ya  Ali
                                                              Zülali
Galip Penah-ı fakra gir abdal-ı  meşreb ol
Al kerre- nayı  destine çal rüzgara yuf           Şeyh Galip
                                                 
Ey Galip, kalender abdal meşrebe gir,  eline yuf borusunu alıp dünyaya karşı çal.

Padışaha kapına  dervazae gelmiş durur
Çarh saildir yanında  keşküle benzer hilal         Mesihi 

Afitab- ı  hadddi üzre med çekilmiş  nurdan
Sanman ebrusun kazıtmış ol kalender dilberi                   Emri 
O kalender güzeli kaşlarını tıraş ettirmiş,  bunu güneş yüzünün üzerine çekilmiş bir hilal  zannetmeyin

Tasavvufi halk şiirimizde de  abdal mazmunu aynı şekilde ifade edilmiştir.

Bir acaip derde düştüm herkes gider karına 
Bu gün buldum bu gün yerim Hak getirsin yarına
Zerrece tamahım yoktur bu dünyanın varına 
Rızkımı veren Hüda'dır kula minnet eylemem
                                             Kul Nesimi 
Bu beyitlerdeki  gibi Kalenderi abdallar saçlarını kaşlarını sakallarını  ve vücutlarındaki tüm kılları kazıtarak dolaşırlar, ellerinde teber, sucai sopa, sırtlarında post, kebe veya kaba baş açık ayak yalın, bellerinde esrar kesesi, boyunlarında  keşkül adı verilen dilenci tası,  aylak aylak dolaşan kimselerdi. Esrar içer, dilenir ve para vermeyenlere  sırnaşırlardı.
 

KAYNAKÇA 


[1] Süleyman Uludağ,” Abdal” TDV, İslam Ansklop., İst., 1988, shf,59
[2] Şahamettin Kuzucular  Abdal Sırrı ve Mazmunu Nedir ( Beyit örnekleriyle) https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/
[3]  Şahamettin Kuzucular, Abdal ve Eren Tassavvuru ile Kalanderi Dervişliği https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/
[4]Şahamettin Kuzucular, Abdal ve Eren Tassavvuru ile Kalanderi Dervişliği https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/
[5] A. Talat Onay, Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996 İstanbul, shf 66
[6] Şahamettin Kuzucular, TÜRKLERDE KALENDERİLİK VE TARİHÇESİ İ,https://edebiyadvesanatakademisi.com/edebiyad/320-
[7] Bkz Doğan Kaya, Abdal Mahlaslı Türk Şairleri,T. Dii ve Edebiyatı Makaleleri, s. 2 Sivas, 2003)

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar