ADANA'NIN KURTULUŞU VE BAYRAK ŞAİRİ ARİF NİHAT ASYA

06.01.2017

             ADANA'NIN KURTULUŞU VE KURTULUŞUN BİR SİMGESİ BAYRAK ŞİİRİ
                                   VE SEYHAN MİLLETVEKİLİ ARİF NİHAT ASYA
                                                                                                                    Hasan AKAR
“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü 
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü
Işık ışık ,dalga dalga bayrağım
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım
 …”
 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması doğrultusunda İngilizler tarafından asker çıkarılan Adana, 20 Kasım 1919'da Fransızlara bırakıldı. İstanbul Hükümeti "23 Kasım 1918'de Adana ve çevresinin boşaltılmasını" istedi. Kayı, Yüreğir, Avşar, Salur gibi Oğuz boylarının asırlardır bağımsız yaşadığı bir yer olan Adana ve yöresi bu karara karşı çıktılar ama 24 Aralık 1918 tarihinde Fransız birlikleri ve işbirlikçileri Ermeni çetelerince işgal edilmekten kurtulamadılar.
 Zaten Adana'nın işgalinden bir iki hafta önce ordumuzun bu bölgeden çekilmesiyle bazı endişeler başlamıştı. Gazeteler Kilikya'nın istikbali hakkında acı haberleri yazdıkça halktaki heyecan arttı. Zaman geçirmeksizin buraların anavatandan koparılması planlarına karşı protestolar yapıldı. Adana'nın Türk kalmak istediği yolunda deliller, vesikalar ortaya konuldu. Şehrin ileri gelen uleması, eşrafı, tüccarı ve bütün ahali adına Adana Mebusu Suphi, Belediye Reisi Kadri, Müftü Mehmet Tahir bu işgalle ilgili feryatname denilen bir ortak yazı yayınladılar. Bu yazıda;
 "....Yoksa bu kıtada Türk'ün tarihi hakkı tasdik edilmek istenmiyor mu? Unutulmamalı ki bu vilayet Batı Asya'da Türklüğün en eski bir vatanıdır. Aynı zamanda burada yaşayan unsur içinde en eskisi şüphesiz ki Türklerdir." ifadelerine yer verildi.
Şubat 1919 ortalarında Tarsus'tan da bu mücadeleye paralel 188 imzalı sadarete gönderilen bir feryat yükseldi.
Ancak bu işgalden önce 31 Ekim 1918'de Sadrazam İzzet Paşa'nın, Grup Komutanı Liman Van Sanders'e gönderdiği bildiriye dayanarak Mustafa Kemal, onun elindeki koordinasyon ve yetkisini Suriye Cephesi yetkilisi, Yıldırım Orduları Komutanı olarak devralmıştı.
On bir gün Adana'da kalan ilgililerle ve halkla görüşen Mustafa Kemal, gözlem ve uyarılarına Genel Kurmay Başkanlığı'na bildirir ve Kurtuluş Savaşı'nın ilk sinyalini, yetkililere çektiği telgraf ve şu emirle verir: "İskenderun'a çıkarma yapmayı düşünen İngiliz ve Fransızlara ateşle karşılık verilecektir."
19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Milli Mücadeleyi başlatan Mustafa Kemal 1 Kasım 1919'da Sivas'tan Everek Belediye Başkanlığına gönderdiği bir yazıda Kilikya Kuva-i Milli Komutanlığına Topçu Binbaşı Kemal Bey’in, yardımcılığına Yüzbaşı Osman Bey'in tayin edildiğini bildirdi.
Ülke genelinde olduğu gibi Kuva-i Milliye ruhunda birleşen Adanalılar da Ayan Reisi Rıfat Bey başkanlığında Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurarak üyeliklere Eski Hariciye Nazırı Nabi Bey, Nafia Nazırı Ali Münif, Eski Halep Mebusu Ali Cenani, Nakib-ül eşraf Hüseyin Bey ve eski sefirlerden Rüstem Bey'i getirdiler.
  Fransızlar tarafından daha önce Mısır'da kurulan Lejyon d' Orient adlı Ermeni Alayı da Fransızlarla birlikte onların üniformalarıyla Adana ve çevresine girdiler. Adana'yı işgal eden Fransızlar 9 Ocak 1919'da Albay Bremond'u Genel Valiliğe getiriler. Sancak ve kazalara Gouvernour adlı subaylar tayin ettiler. Bu suretle Osmanlı idari yönetiminin üzerinde Ermenilerin desteğiyle bir Fransız kontrol idaresi kurulmuş oldu.
Dörtyol civarında Karakese köylüleri on ölü verdirerek Fransızları püskürttüler. Bu yöredeki ilk düşman direnişini 300 kişilik çetesiyle eşi Ermenilerce alıkoyulan Kara Hasan kırdı.
10 Şubat 1919'da Adana'daki Türk mağazaları Ermenilerce yakılıp ateşe verildi. Konya'dan Adana'ya sevk edilen esir Türk askerleri Pozantı-Gülek arasında pusu kurularak hunharca katledildi.
 Fransızlar, Suriye ve Adana Bölgesini işgal ettikten sonra Adana Bölgesinde Türk kuvvetleri tarafından güç duruma düşürüldüler. Maraş ve Urfa'da yenilgiye uğrayan Fransızlar buradan çekilirken Antep'te de büyük sıkıntılar yaşadılar.
 Toroslar ve Adana bölgesinde Kuva-i Milliye baskıları artarak Fransızlar ağır kayıplar vermeye başladılar. Pozantı'da kuşatılan bir Fransız taburu çekilmek zorunda kaldı ve esir alındı.
 Fransa, Mayıs 1920 baskınlarından sonra Türk Milli Hükümeti ile görüşme ve anlaşma yolları aradılar. Suriye ve Kilikya Yüksek Komiseri General Gouraud adına hareket eden Robert De Caxi başkanlığında Fransız heyeti Ankara'ya geldi. Bu heyetle yapılan görüşmelerde alınan kararlar doğrultusunda 29/30 Mayıs gece yarısından sonra bütün Fransız askeri 20 gün içinde Pozantı ve Sis'ten silah ve eşyalarını götürmek suretiyle Adana-Mersin şimendifer hattına çekilecekti.
  Bu sırada Türk kuvvetleri 1921 Haziran'da Kozan'ı, 3 Temmuz'da Şar Kasabasını geri aldı. 10 Temmuz 1920'de Ermeni Lejyonunun şehre girmesiyle Adana'da yeniden karışıklıklar çıktı. Türk Mahalleleri ateşe verildi. Bir kısım halk başka tarafa göç etmek zorunda kaldı. 19 Temmuz 1920'de Tarsus Fransızlardan alınarak başarılı bir Türk taarruzu başladı.1921 başına kadar milli kuvvetler Feke, Kadirli, Kozan, Karaisalı, Pozantı ve Saimbeyli Fransız-Ermeni işgalinden kurtarıldı.
Fransızlar Türklerin bu başarısı üzerine Fransız Başbakanı, antlaşma yapmak üzere Türk dostu Franklin Buouillon'u (Buyyon) görevlendirdi. 13 Haziran 1921'de başlayan görüşmeler Sakarya Savaşının 37. gününde 20 Ekim 1921'de Ankara Antlaşması ile sonuçlandı. Fransızların Adana ve Antep yöresini Türklere bıraktığı haberleri üzerine genel af vaatlerine rağmen Ermeniler de yaptıklarının utancı silinmeden bölgeden süratle çekilmek zorunda kaldılar.
 Ankara İtilafnâmesi adını alan bu antlaşma gereği Türk ordusu 20Aralık 1921'de Adana'yı ele geçirmesine karşılık 5 Ocak 1922'de Adana ve havalisi boşaltılarak milli kuvvetlerimize teslim edildi.

İşte, bu acıları yaşamış kahraman şehrin onu "5 Ocak'ı Bayrak Şiiriyle özdeşleştiren unutulmaya bir sevdalısı vardır. Yazımızın bu bölümünde A. Nihat Asya’nın Adana yılları ve Bayrak şiiri üzerinde duracağız.
Arif Nihat, 1928 Mart ayında Adana Erkek Lisesi Muallim Muavini olarak görevlendirilir ancak bu göreve gitmez. Altı ay sonra Maarif Vekâleti Orta Tedrisat Müdürlüğünün 15.09.1928 gün şube 2/173 sayılı kararnamesi ile Adana Erkek Muallim Mektebi Edebiyat Öğretmenliğine atanır. 8 Aralık 1931’de Adana Erkek Lisesi’ne nakledilir. 12 yıl bu görevi ile birlikte değişik okullarda Edebiyat ve Türkçe Öğretmenliği yapar. Bu sayede de çevresini genişletme imkânı bulur.
 Arif Nihat Asya öyle sevilir ki adı bütün Adana’da zamanla bir efsane olur. Halk arasında ona atfedilen fıkralar anlatılır. Bu onun rint yapısı, hoş görüsü, nüktedanlığı ve eğilmez başlılığından kaynaklanır. Lakin bir müddet sonra Adana’daki gazetelerde siyasi yazılar yazdığı bahanesiyle soruşturmalara uğrar. Bir gazetede yazdığı şu sözler hükümeti rahatsız eder.
“Satıcıyı dirhem, ihtiyarı baston, partiyi iktidar elindeyken kızdırmayın.”
Baskılar artınca daha önce hakkında olumlu raporlar yazan yöneticiler bu kez öğretmen-öğrenci arasında ayrışmaya sebep olduğu gerekçesiyle raporlar hazırlamak zorunda kalırlar.
11 Eylül 1942’de Malatya Lisesi Müdürlüğü’ne atanır. Devrin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in Malatya ziyareti sırasında vilayette tartışınca müdürlük görevini bırakarak 6 Kasım 1945’de kendi isteği ile Adana Erkek Lisesi Edebiyat Öğretmenliğine döner.
Adana’nın 5 Ocak 1922’deki kurtuluşu her yıl Ulu Cami ile saat kulesi arasına on beş izcinin kolları arasında taşınan tarihi bayrak çekilerek törenlerle kutlanır. Arif Nihat Asya, Adana Erkek Öğretmen Okulu’nda Edebiyat Öğretmeni iken 1940 yılında Valilikçe kurtuluş yıldönümünü kutlama hazırlıkları yapılır. Hatay Türkiye’ye yeni bağlandığı için o yılki kutlamaların daha güzel ve heyecanlı olması istenir. Hoca da görev verdiği dört öğrencisinden bu günün önemine dair kütüphanelerden şiir araştırarak getirmelerini ve seçilenin törenlerde okumalarını ister. Fakat öğrenciler Hocanın iki kez uyarısına rağmen elleri boş gelirler.
Bunun üzerine işin başa düştüğünü anlayan Arif Nihat sabah kadar oturduğu Ocak Mahallesinde petrol lambasının ışığında şafak sökerken tamamladığı Bayrak başlıklı bir şiir yazarak okuması için öğrencisi Aydın GÜN’e (1917-2007) verir. Herkes bu şiiri yazanı merak eder ama öğrencisi hocasından tembihlidir kimseye söylemez. Aynı gün akşamı Halkevi’nde düzenlenen 5 Ocak Balosunda şiir tekrar tekrar okunur ve defalarca alkışlanır. Artık herkesin merak ettiği ısrarlar karşısında Aydın GÜN, şiirin sahibinin hocası Arif Nihat ASYA olduğunu söyler.
Böylesine Adana’da sevilen, sayılan, çalışkan, Türk kültür ve sanatı doğrultusunda öğrenci yetiştiren Arif Nihat ASYA daima iktidar tarafından topun ağzındadır.4 Ekim 1948’de Edirne Lisesi’ne sürgün edilir. Arif Nihat Hocanın bu şekilde sürgünü Adanalıları çok üzer. Onu Adana Tren İstasyonu’ndan bir miting havası içinde beş bin kişi uğurlar.
Edirne’de iken Adana’dan gelen  “Hocam, sizi Seyhan Milletvekili olarak görmek istiyoruz” teklif ve ısrarları karşısında kayıtsız kalamaz. Çünkü o milli meselelerde son derece duyarlı, inançlı, ülkemiz için zararlı olduğunu düşündüğü ideolojiler karşısında tavizsiz ve zaman zaman öfkeli, Türk dünyasını dert edinen bir aydın olarak siyasete ilgi duyar.(1946 seçimlerinde DP Listesinden bağımsız aday olmuş ama Adana gençliğinin büyük desteğine rağmen seçilememiştir.) Ama Adana halkı bu kez kararlıdır onun peşini bırakmaz 14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerde DP listesinden Seyhan Milletvekilliğine seçilir. Bunu :”Mektep Kürsüsünden Meclis Kürsüsüne” sözleriyle açıklar. Mecliste başta dilekçe ve milli eğitim komisyonların olmak üzere değişik komisyonlarda aktif olarak çalışmış, çeşitli konularda 53 kez söz alarak kürsüye çıkmış, 29 ayrı konuda konuşma yapmıştır.
Doğru bildiklerini, kendisi dâhil hiç kimsenin menfaatini düşünmeden söyleyen Arif Nihat ASYA, partisinin icraatını da hiçbir pazarlığa bırakmadan eleştirmiştir. Dolayısıyla doğru bildiklerinden taviz vermeyince zamanla partisiyle ters düşmüştür.
1954 yılında seçimler öncesi yapılan siyasi tekliflere sıcak bakmayarak 27 Mayıs 1954’de çok sevdiği öğretmenliğe dönerek Eskişehir Lisesi’nde göreve başlar. Burada bir yılı aşkın çalışan Arif Nihat, 29 Eylül 1955’de Ankara Gazi Lisesi’ne atanır. Kadrosu kalmak kaydıyla 1959-1961 yılları arasında Kıbrıs Celal BAYAR Lisesi’nde görevlendirilir. 1962 yılında emekli olarak yurt içinde davet edildiği kültür ve sanat programlarına katılır. Eserlerini tamamlamaya çalışırken 1975 yılında aramızdan ayrılır.
Arif Nihat ASYA, yetmiş bir yıllık hayatı boyunca Avrupa ile birlikte yurdumuzun her yerini gezmiş o güzelliklerini mısralarında yansıtmıştı. Ancak Adana’nın ve kurtuluş gününün onda apayrı bir yeri vardı. Bu duygular onda ölümünün son saatinde Adana’yı ve kurtuluşu 5 Ocak’ı söyleyecek kadar yüreğine yerleşmiş bir manada tezahür etmişti.
5 Ocak 1975 Ankara Numune Hastanesi’nde yatan Arif Nihat ASYA’nın bu dünyadaki son saatleridir. Yanında bulunan eşi Servet Hanıma:
-Bugün 5 Ocak mı? Diye sordu. Eşi,
-Evet, 5 Ocak! Deyince duygulanır, dalar ve bir daha gözlerini açmayarak bu dünyadan göçer.
Çünkü 5 Ocak 1922’de Adana düşman işgalinden kurtulmuştu. Ve o meşhur şiir “Bayrak”ı bir 5 Ocak günü yazmış, öğrencisi Aydın GÜN, o gün kalabalıklarda okumuştu bu güzel şiiri.
Arif Nihat ASYA, “Adana, Beş Ocak, Bayrak “üçlemesini şu dörtlükle yansıtmıştır.
“Beş Ocak’ta Adana’yı
Taşırır bayram alayı
Ve başlar Çukurova’da
Ayla yıldızın balayı”
Evet, ”Bana bayrak şairi denilmesi sıfatı altından dökülmüş İstiklal Madalyası kadar kıymetlidir” diyen Arif Nihat ASYA’nın ruhu şad olsun…

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

Seferi (Nurcan Bedir Ören)

8 years ago

Yüreğinize sağlık... Uzun zamandır, şehirlerimizin düşman işgalinden kurtuluşlarının yıldönümleri kutlanmıyor. Sistematik bir şekilde yeni nesle unutturulmaya çalışılıyor. O acı günler yaşanmıştır ve ordusu dağıtılmış, silahları elinden alınmış Türk milleti bu işgale karşı direnmiştir. Yeni neslin de bunları bilmesi, milletimizin unutmaması gerekir. Çocukluk ve gençlik yıllarımda, Kurtuluş Bayramımız, çok coşkulu kutlanırdı. Sadece o gün için, işi gücü bırakıp teyzeler-amcalar köylerden kalkıp bayram coşkusuna katılmaya gelirlerdi. İşgali temsil eden siyah bezin indirilip, Bayrağımızın, artık, özgürce dalgalanabildiğini izlerken, şehadeti dinin temeli olan ezan okunur, büyük-küçük hepimiz ağlardık. Bütün hemşehrilerimin 5. Ocak Kurtuluş Bayramı kutlu olsun!!!

Şahin Mutlu

Şahin Mutlu

8 years ago

İnsanlar vefa kentinde neşv ü nemâ bulurlar. Değerlerimizin kadr ü kıymetini bilmek, nesilden nesile aktarmak,yâd etmek ve mirasına sahip çıkmak hepimiz için aslî görev olmalıdır diye düşünüyorum... Özellikle sahip olduğumuz her türden kültür hazinemizin farkında olmak ve başkalarına benzemek kompleksine kapılarımızı kapamak...Can Dostum, şükranlarımı sunuyorum... Selam ve muhabbet...