01.09.2015
Ahi Benli Hasan
AHİ, BENLİ HASAN(ö. 923/1517) 16 Yy. Dilsiz Danişmend adıyla da anılan divan şairi
Benli Hasan Rumeli’de yetişen bir şairdir. Nigbolu, Tirsinik'te doğmuştur. Doğum tarihi hakkında kaynklar kesin bir bilgi vermemektedir. Buna rağmen Benli Hasan’ın 878/1473-1474 senelerinde Tersenik/Niğbolu’da doğmuş olduğu tespitine ulaşılmaktadır. [1][2]
Babası zengin bir tüccar olan Şeydi Hoca[3], annesi ise Melektir.[4]Asıl adı Hasan olan şair Benli Hasan lakabıyla tanınmış, kendi içine kapanık sessiz bir insan olması dolayısı ile Dilsiz Dânişmend [5]olarak da anılmıştır. Ondan söz eden Gelibolulu Ali, onun Ahi mahlasını alış nedenini hayatı boyunca çektiği sıkıntılar sebebiyle almış olduğunu belirtmektedir. [6] Bu nedenle Ahi Mahlasının Ahi olması ile ilgili olmadığı Ah edip inleyen manasında kullandığı anlaşılır. Fakat gençliğinde ticaret yapmış olması, babasının da tüccar olması, Benli Hasan’ın Ahilik bendesi olabileceğine de işaret etmektedir. Bu iki gerçekten hareketle Benli Hasan’ın Ahi mahlasını hem Ahilik Teşkilatı içinde büyümüş olması hem de hissiyatına tercüman olduğu için seçtiği tahmin edilebilir. Köprülü de Ahi mahlasını “ Ruhunun hissiyatını ifade ettiği için aldığı” [7]görüşündedir. Evliya Çelebi ona Benli denmesinin sebebini yanağında bulunan iri benine bağlamıştır. [8]
Kaynaklar onun babasının zengin bir tüccar olduğunu yazar. Babası ölünce babasının işlerini takip etmeye başlamış fakat kaynaklara göre annesinin bir başka adamla evlenmesi üzerine annesine gücenerek Niğbolu’yu terk edip gurbete düşer. Aşık Çelebi onun bir müddet “vucûdı şedâyid-i sefer-i gurbet ile zebûn...” dolaşarak İstanbul’a geldiğini yazmaktadır. [9]
Ahi Benli Hasan İstanbul’a geldiğinde tahsil yapmak için ileri bir yaşta olmasına rağmen tahsil görmeye başlar. [10] Ondan söz eden devrin kaynakları onuj kırk yaşlarında iken medreseyi bitirdiği ve Kara Bali adlı müderristen icazet alarak mülâzım olduğunu yazmaktadır.[11] “İstanbul’a gelüp tahsil-i ma‘ârif u kemâlâta müdâvim ü tarîk-i pür- tevfik-i ilme sulûk itmekle mülazım olmuşdu” [12]
Medrese yıllarında şiir ve nesirleriyle adını duyurmaya başlamış ve rivayetlere göre Yavuz Sultan Selim’in dahi ilgisini çekmiştir. Yavuz Sultan Selim onun kırk yaşlarında bir mülazım olduğunu öğrenince bir medreseye tayinini emreder.
Kazasker Kemalpaşazâde Ahi Benli Hasan’a Bursa'daki Bayezid Paşa Medresesi müderrisliğini teklif eder. [13] Fakat Zeyrekzâde Ahi Benli Hasan’ı kandırarak bununla kanâat etmemesini, kendisine daha önemli bir müderrislik verileceğini söyleyerek Ahi Benli Hasan’nın bu göreve gitmesini engel olur. Bunun üzerine Yavuz Selim Benli Hasan’a kızarak, ona yeni bir görev verilmesini istememiştir. Bu hadiseye üzülen Benli Hasan Necâtî’nin bir gazeline nazire yazarak Padişah’a sitem edince Yavuz’un daha da çok hiddetlenmesine neden olur. [14] Kaynaklardan verilen bu bilgilere rağmen Benli Hasan bir süre sonra Karaferye Medresesi'ne müderris tayin edilir. Bu durum Padişahın onu bir şekilde affettiği şeklinde yorumlanabilir.
Bu yıllarda Manastır'da bulunan şair, Hâverî"nin kız kardeşiyle evlenmiş [15] ve çok geçmeden 45 yaşında Karaferye'de müderris iken ölmüştür.
EDEBİ KİŞİLİĞİ
Ondan söz eden Âşık Çelebi, Latifi ve devrinin diğer kaynakları Ahi Benli Hasan’ın değerli bir şair olduğunda hem fikirdir. Benli Hasan ve Divanı üzerinde doktora çalışması yapan Necati Sungur, “ sessiz, rint-meşrep karakteriyle, gurur ve istiğna dolu halka yakın söyleyişleriyle, samîmî, kayıtsız ve lâubâlî bir ifadeyle aşk duygularını ve diğer düşüncelerini anlatmasıyla ve harabâtî tarafıyla orijinal bir şahsiyete sahiptir.”[16] Diyerek onun iyi bir şair olduğunu ifade eder. Vasfi Mahir” Aleladeden kaçan devrinin mazmunculuk sanatı içinde renk, ritim ve lirizmle dolu bir şair “ [17]olduğunu belirtir.
Benli Hasan, bitirmeye çalıştığı her iki mesnevisini de tamamlayamadığı halde daha çok bir mesnevi şairi kabul edilir. Buna rağmen bir divanı da vardır. Bitirmediği mesnevileri ile dahi hem devrinin kaynakları hem de hakkında incelemeler yapan akademisyenler tarafından oldukça beğenilen bir şairdir. Ahi mesnevilerinde tasvire düşkün, güzel hayaller bulan lirizme düşkün, hünerli ve söz sanatlarını kullanmayı iyi beceren usta bir şair kabul edilmiştir.
Ahi Benli Hasan araştırmacılarında beğendiği bir şairdir “Rumeli şairlerinin bariz özellikleri olan, sanat gösterme düşüncesiyle yapmacıklığa düşmeme, çok sade hatta bazen kayıtsız ve laubali bir ifade ile aşk duygularını anlatma, halk zevkine uygun buluşlar Âhî’de kendini çok açık olarak gösterir...” [18]
Devrin önemli şairlerinden biri olan Ahi Benli Hasan genç yaşat ölmüş olan yetenekli bir şairdir. Genç yaşta ölmesine rağmen bir divan oluşturmuş, Hüsrev-i Şirin adlı mesnevisini bitiremeden ölmüş, Hüsnü Dil adlı eseri ile de tanınmıştır.
ESERLERİ
Divanı
Âhî’nin, , divanında az sayıda şiir vardır. Âhî Divânı üzerinde doktora çalışması yapan Necati Sungur, şairin Divanı’nda; 1 kaside, 1 murabba, 1 tahmis, 1 kıta ve 136 gazel bulunduğunu tespit etmiştir.
Hüsrev ü Şîrîn: Hikayyet-i Şîrîn ü Pervîz ve Rivâyet-i Gülgûn u Şebdîz Mesnevisi:
Benli Hasan bu eserini yazmaya başlamış ama yarısına dahi gelmeden tamamlamaktan vazgeçtiği bir eseridir. Vasfi Mahir yarıya yaklaşan bu eserinde vakanın işlenişini anlatmaktan ziyade nazım, ifade, hayal ve görüşe önem verdiğini yazar. Latîfî Ahi’nin bu eserini Şeyhî’nin Hüsrev ü Şirin’ine nazire olarak kaleme aldığını belirtir. Mustafa İsen Ahi’nin bu eserini Nakşî şeyhi Mahmud Efendi’nin “ Ateşperest Hüsrev’in hayatını anlatmak caiz değildir” uyarısı ile bitirmekten vazgeçmiştir. [19]
Hüsn ü Dil - Ahi Benli Hasan
Hüsnü Dil Mesnevisi
Ahi bu eserini Karaferye'de müderrisken Fenârîzâde Muhyiddin Mehmed Şah Çelebi'nin teşavikiyle. Yazmaya başlamıştır. Hüsn ü Dil hikâyesinin kaynağı; İranlı bir şair olan Fettâhî Nişâburî’nin yazmış olduğu bir aşk hikâyesidir. Anadolu sahasında bu türden mesnevilerin en güzeli Ahi’nin yazdığı Hüsn-ü Dil adlı mesnevidir. Fakat Ahi bu eserini de bitiremeden vefat etmiştir.
Anadolu da yazılmış birçok Hüsn-ü Dil mesnevisi içinde en güzeli olan bu eseri devrin kaynakları çok beğenmişler Örneğin Lami’nin aynı adlı eserinden üstün tutmuşlardır. “Tezkirelerin verdiği bilgilere göre Âhî’nin Hüsn ü Dil’i, Îranlı şair Fettâhî Nişâburî’nin eserinden pek çok yenilikler yapılarak tercüme edilmiş; nazım-nesir karışık bir hikâyedir. Yarım kalan eseri kayınbiraderi Haverî tamamladığı söylenmekle birlikte bu şekliyle de eser eksiktir” [20] [21]
Eksik bir nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesinde bulunan divanı üzerinde Necati Sungur bir doktora çalışması yapmıştır. Hüsnü Dil adlı eseri ise Çaylak Tevfik tarafından neşredilmiştir. Hüsn ü Dil’in Türkiye’nin çeşitli kütüphanelerinde 40 kadar nüshası vardır. Hüsrevü Şîrin'in ise bilinen herhangi bir nüshası yoktur.
Saçların çözsün bulutlar ra‘d kılsun nâleler
Haşre dek yansun yakılsun kabrim üzre lâleler
KAYNAKÇA
[1] Necati Sungur, Âhî Divanı, Kültür Bakanlığı Yay., Ank., 1994, s.15; Mümine Çakır, Âhî’nin “Hüsn ü Dil”i, İstanbul 1998 (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi),
[2] Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, c.1, Dergah Yay., İst., 1987, s.50
[3] Necati Sungur, Âhî Divanı, Kültür Bakanlığı Yay., Ank., 1994, s.15; Mümine Çakır, Âhî’nin “Hüsn ü Dil”i, İstanbul 1998 (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi),
[4] Mustafa İsen ÂHÎ, Benli Hasan, TDV İA, cilt: 01; sayfa: 527
[5] Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB 1970, shf, 314
[6] Âlî, Künhül-ahbâr, İÜ Ktp., TY, nr. 5959, vr. 20ab.
[7] Köprülüzâde Fuad, “Harâbâd Erenleri: Âhî” Yeni Mecmua, c.3, S.54, Yıl: 1918, s.25
[8] Evliya Çelebi Seyahatnâmesi (Tevfik Temel KURAN- Necati AKTAŞ), c.1, İst., 1978, s.240.
[9] Âşık Çelebi Tezkiresi (Meşâirü’ş-Şuarâ) (Haz: Meredith-Owens), London, 1971, s.51a
[10] Mümine ÇAKIR, Rumelili Bir Şair Âhî ve Hüsn ü Dil Mesnevîsi, https://eprints.ibu.edu.ba/430/1/ISSD2009-Education
[11] Mustafa İsen, “Âhî “ mad.,İslam Ansiklopedisi, TDV,c.1, İst., 1988, s.527.
[12] Âşık Çelebi Tezkiresi (Meşâirü’ş-Şuarâ) (Haz: Meredith-Owens), London, 1971s.191.
[13] Mustafa İsen ÂHÎ, Benli Hasan, TDV İA, cilt: 01; sayfa: 527
[14] Mümine ÇAKIR, Rumelili Bir Şair Âhî ve Hüsn ü Dil Mesnevîsi, https://eprints.ibu.edu.ba/430/1/ISSD2009-Education
[15] Mustafa İsen ÂHÎ, Benli Hasan, TDV İA, cilt: 01; sayfa: 527
[16] Necati Sungur, a.g.e., s.30.
[17] Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, MEB 1970, shf, 314
[18] Mümine ÇAKIR, agy.
[19] Mustafa İsen, “Âhî “ mad.,İslam Ansiklopedisi, TDV,c.1, İst., 1988, s.527.
[20] Mümine ÇAKIR, agy.
[21] Mümine Çakır, Âhî’nin “Hüsn ü Dil”i, İstanbul Fatih Üniversitesi 1998 (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi)
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın