ALEV DENİZLERİNDE MUM KADAR ÇARESİZİM…

14.09.2024

ALEV DENİZLERİNDE  MUM KADAR ÇARESİZİM…

Bu çağ yaraladı belleğimizi ve benliğimizi

Kaf Dağı’nın ardına bırakıldı gül yüzlü umutlarımız

Güller ki küllere karıştı şafaklarda

Gökleri kuşattı ateşin âhlarımız…

 

Özledik ya Resulullah!..

Kokunu, nurunu, cemalini özledik

Sen ki ruhumuzun sönmeyen kandiliydin karanlıklarda

Dualarımızın kabulüne vesileydi mübarek adın

 

İnsanlık şaşkın adımlarla boşluğa sürüklenirken

At izi it izine karıştı yolların kavşağında

Ruhumuzun çölleri bir katre suyuna muhtaç şimdi

Ezanlar minarelerde ağlaşıyor sanki

Köhnemiş zaman seni arıyor ya Resulullah!..

 

Güvercin kanı düştü bu çağın toprağına

Mevsimler teslim oldu fırtınaya, borana

Akrebin kıskacında müminler seni bekler

Yokluğunda rahmetten uzak çöller gibiyiz

 

Mescid-i Aksa miracınla avunurken tenhalarda

Gazze’den yükselen çığlıklar vicdanlarda yankılanıyor

Osmanlı’nın yetimi senin adını sayıklıyor rüyalarında

Şafaklar kokunu saklıyor yemyeşil cepkeninde

 

Heybetine ve azametine kurban olduğum yâr!...

Gözlerimiz yollarında bekleşirken gece gün

Adın yazılıyor ruhumuzun masmavi göklerine

Biz ki deli taylar gibi koşarken dik yokuşlarda

O gül yüzünü saklıyor bizden hangi diyar?

 

Yüzümüzde bet, soframızda bereket kalmadı

Perde indi hakikati görmeyen şehla gözlerimize

Kokuna hasret topraklar, kokuna hasret ağaçlar

Bulutlar yaş döküyor, dönüşünü bekliyor karanlık gökler…

 

Sen ki ruhumuzun billurdan kanadıydın

Şimdi bir kanadı kırık güvercin misali yollarda kaldık

Tek kanatla uçulmuyor ya Resulullah!...

Düşlerimiz seni taşıyor aydınlık sabahlara

 

Ahir zaman ümmeti uçurumun eşiğinde çırpınırken

Dalaletin yoluna revan olmuş felaketi tetikleyen gaflet…

Uzanacak şefkat elini bekliyor yaralı vicdanlar

Rüzgârlara ısmarladık o gül kokunu ya Resulullah!...

 

Biz ki bu asrın bahtı kara mücrimleriyiz

Yolumuzu kesmiş çağın asık suratlı haydutları

Paslı kılıçlar dayanmış şahdamarımıza

Senin ışığına hasret zifiri karanlıklarımız

 

Adını terennüm etmeyen dudaklar yaralı…

Sevginden nasip almayan vicdanlar kör…

Yolundan uzak düşmüş ayaklar yorgun, çaresiz…

Kitabının okunmadığı evler sanki birer virane

 

Gel ki yeşersin ruhumuzun kanayan bayırları

Gel ki kör vicdanlar şefkate bilensin sağnak sağnak

Derdimin dermanı, gönlümün fermanı senin elinde

Gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru sensin ya Resulullah!...

 

Yapayalnız kaldık bu asrın şafağında

Tutacak elimiz, koklayacak gülümüz sensin efendim!...

Bırakma bizi nefsimizin kör insafına

Bizi de kat gül yüzlülerin o mübarek safına!...

 

Hatıranı saklıyor göklerin hafızası

Ay, on dört asır evvelki nurunu yansıtıyor karanlık gecelere

Güneş senden alıyor sıcaklığını, güller kokusunu…

Yokluğunda suskunluğa bürünüyor süveyda

 

Alev denizlerinde mum kadar çaresizim şimdi

Kahırlar çıkmazında debelenirken şaşkın ruhlar

Ne zaman düşer cemren gönül toprağımıza?

Hangi rüzgâr dağıtır yüreğimdeki bunca kederi, gamı?

 

Köprü olsan bizlere azgın sulardan geçerken ya Resulullah!...

Eksik yanlarımızı tamamlasan sonsuz nurunla

Merhem olsan köz köz kanayan gönül yaralarımıza

Solusak sonsuzluğu o yeşil sancağının gölgesinde

 

Dost elinde taşlaşan tomurcuk güller yaralar bizi

Baykuşlar tünerken bülbüllerin yakuttan tahtına

Nefesin aç ruhumuzu emzirirken bir anne şefkatiyle

Soylu bir sevda gibi büyürsün ak yüreklerde

 

Nübüvvet ağacında yetişen emsalsiz bir meyvesin sen

Müjdesin, müjdecisin, gözlerimizin ferisin şafaklarda

Gönül ufuklarından karanlıklara doğan güneşsin sen

Hakikatin dev aynasında yalnız sen varsın ya Resulullah!...

 

Sana açılsın bütün sürmeli kapılar, yalnız sana

Adını ansın şayet temizse bütün dudaklar

Sen ol payımıza ve bahtımıza düşen gonca gül…

İstemeyiz başka gül, uzanmasın başka el

Ya Resul!... Ya Resul!... Sensin bize en büyük ödül…

M. NİHAT MALKOÇ

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar