20.12.2012
Değişen teknolojiye ve çağdaş yaşama ayak uyduramayan geleneksel iş kollarımızdan birisi de değirmenciliktir. Toprağın işlendiği, buğday üretimin binlerce yıldır yapıldığı, ekmeğin ve buğdayın kutsal sayıldığı Anadolu’da değirmencilik oldukça önemli bir kültür birikimi ve folkloru biriktirmiştir. Bu kültürü türkülerimizde, manilerimizde, ninnilerimizde, halk hikâye ve masallarımızda bile görmemiz mümkündür.
Bu gün için tarihe karışmış olan yine de sadece birkaç ilçe veya köyde geleneksel usullerle un öğütme işini devam ettiren değirmencilik Anadolu'da oldukça önemli bir kültür birikimi yaratmıştı.
En eski tahıl öğütme vasıtaları öğütme taşı ve eyer taşıdır. Bunların günümüzdeki uzantıları, bulgur ve aşurelik buğday dövmede kullanılan dibek taşlarıdır. Bunu dairesel dönme hareketine sahip taş el değirmenleri izlemiştir. Daha sonraları Pompei Değirmeni denilen taş değirmenleri kullanılmıştı.
En eski tahıl öğütme aletleri öğütme taşı ve eyer taşıdır. Bunların günümüzdeki uzantıları, bulgur ve aşurelik buğday dövmede kullanılan dibek taşlarıdır.
Anadolu’daki değirmenler genellikle kanallarla taşınan ve unu öğütecek olan, taşa döndürme enerjisi sağlayacak çarkın üzerine dökülen su ile çalışırdı. Sular bir çarkın üstüne dökülür, bu çark sayesinde taş döner ve taşların dönüşü ile un elde edilirdi. “Anadolu coğrafyasının oldukça eğimli olması ve akarsuların genellikle fazla suya sahip olmaması değirmenin işlevini etkileyen en önemli etken olmuştur. Suyun değirmenin çarkından yüksek bir konumdan dökülmesiyle harekete geçen çarklara sahip değirmenler XVI. yüzyıl Anadolu’sunda oldukça yaygındı. Değirmen tiplerinin farklılıklarına rağmen, buğday ve benzeri tahılları öğütmek için kullanılan taş sisteminin çalışma tekniği ve işlevi tüm değirmenlerde aynıdır. Tahıl dönen taşın ortasındaki bir delikten, sabit taşın ortasına konur ve oradan dışarıya oluklara doğru yayılır. Oluklardan öğütme bölümüne aktarılan tahıl burada un haline getirilirdi “[1]
Değirmenlerde buğdayı un haline getirmede kullanılan taşlar Yukarı Mezopotamya'da (Amid-Diyarbakır'daki sert bazalt taşlarından) ve Kuzey Afrika ki yakın zamana kadar da İran'da Khollar bölgesinde yapılırdı. Un değirmenlerinin en eski ve ilkel tipi olan ev değirmenler ise, hareketini insan kolu gücünden alan alttaki sabit olmak üzere üst üste konmuş 50 cm çapındaki kırıcı öğütücü özellikteki iki taş arasına buğdaylar konulmak zureti ile öğütme yapan bir el aletiydi. [2]
Değirmenci gelen müşterilerini bir konuk olarak karşılar, un öğütme, un taşıma, gelenleri ile birlikte bir takım ritüelleri meydan getirme gibi bir kültür oluşturmuştu. “Odanın ortasında büyük bir taş değirmen olurdu. Onun yanında kocaman bir ateş yakar, köylerden mısır ve buğdaylarını getiren köylüleri misafir ederdik. Köylüler buğdayları bitinceye kadar yanımızda misafir kalırlardı. Bizler burada yaptığımız işin yüzde onunu alıyoruz. Eskiden beri öğütülen ürünün onda birini alırdık. Her şey su ve değirmen taşına bağlı olduğundan gelirin tamamı bize kar olarak kalırdı. “[3]
Hâlen de değirmen kültürümüzün zenginliği anonim halk edebiyatı ürünlerinde oldukça çok kullanılan bir malzeme olarak literatürde yer almaktadır. Değirmen konulu türküler, maniler, hikâyeler fıkralar, bilmeceler, ninniler, tekerlemeler değirmen motifi ve değirmen kültürünün sunduğu unsurlarla doludur. Bunun sebebi ise değirmen kültürünün bir zamanlar sosyal yaşamamızın ana başlıca ana unsurlardan birisi olmasıdır.
Değirmen, İnsanların birbirleriyle iletişim kurması, haberleşmesi, arkadaşların, dostların buluşması, gençlerin toplanıp eğlenmesi, tanışma ve karşılaşmalara ve evlenmelere vesile olan başlıca mekânlardan biriydi. “Örneğin, Kuzey Doğu Anadolu’da gençler değirmenlerde toplanırlar, Ferfene denilen yemekli müzikli sohbet toplantılarını gerçekleştirirlerdi. Nitekim dağarcığımızda bulunan Değirmenin ununda değil, ününde (Silifke-İçel) biçimindeki atasözü, değirmenin insanları öğüteceği un ile değil, sesiyle/neşeli ortamlarıyla insanları çeken gözde bir yer olduğunu anlatır.”
Değirmencilik kültürü hakkında çok fazla ve kayda değer bir çalışma yapılmamıştır. Konu ile ilgi bir belgesel film ile bir kitaptan söz etmek mümkündür. Bunların dışında da değirmencilik konusu işlenmemiş üzerinde durulmamış bir kültürel mirastır. "Son Değirmenler Belgeseli", M.S.1. yy'da Anadolu topraklarında icat edildiği belgelenen su değirmenlerini ve bu değirmenlerin bugünkü durumlarını ele alıyor. Bir bir yok olan, giderek sayıları azalan değirmenlerin özellikle Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu'da en son örnekleri yaşıyor. Tamamen doğal ortamlarında gerçek sahipleri köylüler tarafından yaşayarak anlatılan değirmenlerin yörelere göre değişen kültürel, folklorik ve dilbilimsel özellikleri şaşırtıcı bir zenginlik içeriyor. [4]
Son değirmenciler miraslarını devredecek kişiler bulamazken bazı değirmenler işadamları tarafından satın alınıp elektrik santrallerine çevriliyor. Birçok sahipsiz değirmen çürümeye bırakılmış fakat bir kısmı da ilgili belediye tarafından turistik tesis haline getirilmiş.,,[5]
Değirmencilik ve kültürü konusunda dört kişilik bir çekim ekibi i13 Temmuz 2007 ile 15 aralık 2007 tarihleri arasında 2273 km. yol yapılarak 8 il,18 ilçe ve 30 değirmende yapılan çekimler yapmış sonucunda 30 dakikalık ve 5 bölümlük bir belgesel yapılmıştı
Belgeselin her bir bölümü ayrı bir alt başlık taşımıştır.
1- Değirmen Kültürü…
2- Su,Taş,Hak…
3- Anadolu'da İlk Değirmenler
4- Suskun Değirmenler
5- Değişen Değirmenler
Diger bilr belge ise Prof.Dr. Atilla Bir'in Türk Teknoloji Tarihi adını taşıyan kitabıdır. Bunlar dışında kayda değer çalışma olmamıştır.
Değirmencilik binlerce yıldır gördüğü işlevleri, bu işlevine dayalı ürettiği kültürü ile tarihe karışmıştır.
1960 yıllarına kadar çekilen her filimde, yazılan her köy romanında karşımıza çıkması muhtemel olan değirmenlerin günümüzde esamisi dahi yoktur. Kültürümüzde mazide kalan bir işkolu olan değirmencilik binlerce yıldır biriktirdiği kültürü folkloru ve gelenekleri ile hafızalardan silinmiştir. Bu kültürden geriye kalanlar harabe halini almış yapılarıyla turistik yer haline getirilmiş birkaç mekândan ibarettir.
KAYNAKÇA
[1] ] F. Gülay Mirzaoğlu, Türk Halk Türkülerinde Değirmen Motifi ve Değirmenci Türküleri, https://yayinlar.yesevi.edu.tr/files/
[2] https://www.mobak.com.tr/tarihte-degirmencilik.html
[3] https://www.yuksekovahaber.com/haber/babadan-kalma-meslek-degirmencilik-90480.htm
[4] https://www.ekindusu.com/web/video/cesitli/degirmenler.htm
[5] https://www.ekindusu.com/web/video/cesitli/degirmenler.htm
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın