25.02.2012
Doğu Anadolu'nun belki de ülkemizin
en önemli Antik kalıntılarından biridir. Ani kenti kalıntıları Urartu, Ermeni,
Bizans ve Selcuklu eserleri, bulunduğu doğal konumun ilginçliği, kalıntılarının
pek çoğunun günümüze kadar taşınmış olması, çok sayıda tarihi yapıyı muhafaza
ediyor olması sebebiyle çok önemli, bir kültür mirasıdır. Kentin üç tarafı
derin vadilerle yarılmış yürek şeklindeki doğal bir plato üzerinde kurulmuş
olması ve dış surları ile birlikte iç kalesi ve onlarca tarihi mekanı görkemli
bir şekilde koruyor olması önemini arttırmaktadır. Doğu ve Ermenistanla
Türkiye'yi ayıran derin vadi Ani'nin kent dekorunu muhteşem bir güzellikle
arttırmaktadır.
Mutlaka gezilip görülmesi gereken Ani kenti ilerleyen yıllarda pek çok kişinin
yeniden keşfedeceği bir cazibe merkezi olacaktır.
Ani Latince: Abnicum,
Kars'ın Merkez ilçesinde, il merkezine
Türkiye ile Ermenistan arasındaki doğal sınırı oluşturan
Arpaçay Nehri’nin her iki yakasında, tarihi ‘İpek Yolu’ üzerinde kurulmuş
önemli bir ticaret merkezi olan Ani’den günümüze kalanların tamamına yakını
vadinin batısında, Türkiye topraklarındadır.
Kentin adı en erken 6. yüzyılda Gamsaragan sülalesinden
Ermeni beylerine ait bir müstahkem yer olarak geçer. Ermeni Gamsaragan ailesi
ile Ermeni Bagrationi (Bagrat) ailesi arasındaki uzun mücadele ikincilerin
zaferi ile sonuçlanmış ve 780 yılında Gamsaragan'lar mülklerini Bagratlılara
satarak Bizans ülkesine göçmüşlerdir.
Bagratlı I. Aşot 885 yılında Abbasi Halifesi ve Bizans İmparatoru
tarafından "Ermenistan Kralı/Şehinşah-ı Armen" olarak tanınmıştır.
Aşot ve oğulları önce (bugünkü Tuzluca ilçesinin
Kent en parlak devrini 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde yaşamıştır. Bu devirde kent nüfusunun 100.000'i aştığı rivayet edilmektedir. 1045'te Bizanslılar Ani'yi zaptedip Bagratlı devletine son verince savunmasız ve huzursuz kalan bölge, 1064'te Selçuklu sultanı Alparslan'a teslim olmuştur
Ani kenti binlerce yılı aşan köklü tarihi boyunca sırasıyla
Hurriler, Urartular, Kimmerler, İskitler, Karsaklar, Sasaniler ve Araplar gibi
halklara 8. yüzyıl başlarına kadar ev sahipliği yapar. İpek Yolu’nun Anadolu’ya
kuzeyden girdiği noktada bulunan şehir ticaretle gelişir. 732’de, Ermeni Bagratlı
Krallığı dönemi başlar. Kral III. Aşot Ani’yi 732 yılında bir Ermeni beyliği
olan Bagrati Krallığı’nın başkenti yapar. Kent siyasi ve ticari anlamda gücünün
zirvesine çıkar. 100 bine yakın nüfusuyla İpek Yolu boyunca Kafkasya, Orta Asya
ve Çin’e kadar uzanan bir ticaret ağının ana duraklarından biri haline
gelir. 961-1045 yılları arasında Bagrat
hanedanından Ermeni hükümdarlarının başkenti olmuştur. 11. ila 12. yüzyıla ait
bazı İslam mimarisi eserlerini de barındırır.
1064’te Alparslan’ın Ani’yi ele geçirmesiyle kent Selçuklu
medeniyetiyle tanışır. 1124’te Gürcü egemenliğine geçer. 1239’da Moğol
istilasını yaşar. Bu istila büyük tahribata yol açar. Kent ticari önemini
yitirmeye başlar. Bir süre çeşitli Osmanlı beyliklerinin hâkimiyetinde
kalır.1534’te Osmanlı Devleti, Ani’deki tek hâkim güç haline gelir.
Ümit Burnu’nun keşfi ve ticaret yollarının denizlere
kaymasıyla İpek Yolu’nun önemi azalır. Bu durum, Ani’nin Moğol istilası ve
depremlerle etkisini zaten kaybetmiş olan ticari önemini daha da zayıflatır.
1190 yılı dolayında Zakare Mkhrgrdzeli
adlı Gürcü beyi Ani hisarını üs alarak Kars ve Ahıska bölgesini kapsayan bir
egemenlik kurmuştur. Bunun soyundan gelenler önce Tiflis'teki Gürcü krallarına,
sonra Moğol İlhanlılar'a bağlı "atabey" sıfatıyla hüküm sürmüşlerdir.
Ani'deki Hıristiyan eserlerinin bir çoğu bu devirde yapılmış veya onarılmıştır.
Daha sonra kent Celayirli ve Karakoyunlu devletlerinin egemenliğine girmiş ise
de, nüfusu ağırlıkla Ermenilerden oluşmuştur.
Ani 1319'daki depremde ağır hasar görmüş, daha sonra Timur
tarafından ele geçirilerek tahrip edilmiştir. Buna rağmen 1535 Osmanlı-İran
savaşında tamamen terkedilinceye dek, kentte bir nüfusun barındığı
anlaşılmaktadır.
1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında 40 yıl Rus egemenliğinde kalan kent, 1921’de Ruslardan geri alınır.
Ani’de tarih öncesi dönemlere ait ilk yerleşim alanları, Bostanlar Deresi olarak bilinen vadideki volkanik oluşumlu mağaralardır.4. yüzyılda Karsaklar tarafından ‘Üç Kale’ yapılır. 964 yılından itibaren Ermeni Bagratlı Kralı Aşot’un yaptırdığı ilk sur sistemi kenti çevreler. Ani’de ikinci sur sistemi 978 yılında Bagratlı Kralı Sembat döneminde tamamlanır. Bu dönemde kentin nüfusu artar.
Camiler, kiliseler, saraylar, kervansaray ve hamamlar gibi
anıtsal yapılarla mimari bütünlüğe ulaşan kent 15. yüzyıl sonuna kadar ticari
önemini korur. Bu zaman içinde farklı uygarlıkların ve kültürlerin etkisinde
kalır.
Günümüzde birinci derece arkeolojik sit
alanı olan Ani’de tescilli 21 adet taşınmaz kültür varlığı bulunur. Bu anıtsal
yapıların dışında yıkılarak bir kısmı toprak altında kalmış birçok sivil
mimarlık örneği de vardır.
Şehir suru, 8 kadar kilise ve bir cami, Ani'de halen ayakta duran eserlerin en önemlileridir. İki yanı Arpaçay Kanyonu ile çevrili olan kentin plato tarafındaki üçüncü cephesi, 10. yüzyıla ait güçlü surlarla korunmuştur. Aslanlı Kapı kentin ana girişini oluşturur. Katedral adı verilen Meryemana Kilisesi, 989 yılında, İstanbul'daki Ayasofya'nın kubbesini ikinci kez inşa eden (onaran) mimar Trtad tarafından inşa edilmiştir. Düşey hatları kuvvetli bir şekilde vurgulayan yapı, etkileyici bir yükseklik duygusu elde eder.
Surlar: Bagratlı
Kralları Aşot ve II. Sembat tarafından ilk sur sistemleri yaptırılır. 1064’te
Selçukluların Ani’yi fethinden sonra yıkılan surların tamiri 1066 yılında Emir
Manuçahr tarafından yapılmıştır.
Mağaralar: Ani
etrafındaki kayalık uçurumlar, altta yumuşak tüf, üstte sert bazalt
oluşumlardan meydana gelmiştir. Kolayca oyulan bu oluşum oda, mezar, depo,
güvercinlik, ev ve dini amaçlı mekânlar oyulmuştur. Mağaralar, 1915'te Rus
arkeologlar 30 kilise,
sekiz grup mezarlık ve 16 güvercinlik de bulunan yaklaşık 500 birimi
araştırmışlardır.
Ani Menüçehr Camii: Kent,
1064 yılına kadar Bizans yönetiminde kalmış ve bu tarihte Selçuklular
tarafından zaptedilmiştir. Ancak kentte Selçuklu idaresinin kurulmuş olduğuna
dair bir belirti yoktur. Selçuklu fethinden kısa bir süre sonra kent ve
çevresinin Kürt kökenli Şeddadî beyliğinin yönetiminde olduğu görülmektedir.
Ani'deki en önemli İslam eseri olan Menuçihr Camii, 1072 yılında Şeddadî emiri
Menuçihr tarafından yaptırılmıştır.
Ani: Selçuklu Minaresi
Selçuklu Sarayı: Aynı
zamanda Kale veya Sultan Sarayı olarak bilinen saray kalıntıları, Ani'nin
kuzeybatı ucundadır. Yapım yılı kesin olarak bilinmemektedir.
Gagik Kilisesi: Binyıl
Kilisesi de denilen yapının inşası için 990 ile 1020 yılları arasında hüküm
süren Ermeni Kralı Gagik'in, Ani Katredrali'ni tasarlayan mimar Trdat'ı seçtiği
bilinir
Ebu'l Muammeran Camisi: Fetih Cami Türk fethinden sonra Türkiye topraklarında inşa edilen en eski cami olmasıyla dikkati çeker. Muhtemelen daha eski bir sivil yapıdan dönüştürülmüş ve 14. yüzyılda ikinci kez tadilata uğramıştır. Arkeolojik alanın dışında kalan bir müstahkem tepe üzerinde, Zakare Mkhrgrdzeli'nin Kızlar Kilisesi adıyla bilinen kilisesi görülür.1890'da yıkılan minaresinin bazı bölümleri haricinde, camiden geriye pek bir şey kalmamıştır. Minare, Ani'yi konu edinen ilk gravürlerde görüldüğü gibi çok yüksek ve sekizgen bir kuledir. Bütünlüğünü koruyan kısımlarda yüksek kalitede taş isçiliği ve merdivenler görülür.
Aziz Krikor (Poladoğlu) Şapeli: Ören yerinin kuzeybatısında, Bostanlar Deresi’nin üzerindeki
surlara yakın plato üzerinde inşa edilen şapel, 980 yılında Prens Pahlavuni
tarafından yaptırılır. Bu küçük kilise, Alaca Çay Vadisi’ne bakan dik bir
yokuşun kenarındadı
Büyük Katedral: Katedralin
yapılışı 987-1010 yılları arasındadır. Bizans İmparatoru II. Basil’den
(Basileus) imtiyazı olan Ani Bagratlı Kralı Sembat, dönemin mimarlarından
Tridat ustaya yaptırmıştır.
Katedral içinden görünüm
Bakireler (Rahibeler) Manastırı: Türkiye - Ermenistan sınırının en uç noktasında, Arpaçay Nehri'nin aktığı derin vadi üzerindeki sarp kayalıklar üzerine kurulan bu manastır, 1215 yılında yapılır. Azize Hripsime'nin bakire şehitlerine adanır.
İç Kale: Ani'nin güney
ucunda, alçak bir tepe yükselir. Burası, iç kale veya iç şehir olarak bilinen
tek bir sıra surla çevrili alandır. Ani’deki ilk yerleşimdir. 622 yılında
Kamsarakan Hanedanı’nın oturduğu mekândır.
Ateşgede: Ani’de yer
alan Ateşgede kalıntıları, Rus Arkeolog Nikoli Marr’ın 1909 yılı kazısı
sırasında ortaya çıkarılır.Milattan sonra ilk birkaç yüzyıl içinde yapılmış
olduğu düşünülen bu Ateşgede Tapınağı, aynı zamanda Anadolu’daki ilk Zerdüşt
Ateşgedesi’dir.
İpek Yolu Köprüsü: Türkiye - Ermenistan sınırını belirleyen Arpaçay Nehri’nin aktığı vadi üzerinde kurulduğu için karşı kıyı ile ulaşımı sağlamak amacıyla 10. yüzyılda, Bagratlı Krallığı döneminde yapılır.
Hamam: Ani’nin
merkezi sayılabilecek bir yerde, Büyük Katedral’in
Surp Stephanos Kilisesi: Vadi içinde bulunan Dikran Honentz Kilisesi 1215 yılında onarılmış ve Ermeni kilise geleneğini gösteren zengin fresklerle bezenmiştir. Fresklerde Ermenilere Hıristiyan dinini getiren Aziz Grigor/Krikor Lusavoriç'in hayatınddan sahneler görülür.1020 yılına tarihlenen Abugamir Pahlavuni Kilisesi, İslam mimarisinden kaynaklanan ve daha sonraki dönemde Selçuklu mimarisinde sık sık kullanılan özellikler sergiler. 1035 tarihli Halaskâr (Amenaprgiç) Kilisesi dairesel kesitli bir kümbet yapısındadır.
Arkeoloji ve Koruma Çalışmaları
1878-1918 döneminde Çarlık Rusyası'nın yönetiminde kalan
Ani'de ünlü Şarkiyatçı Nikolai Marr yönetiminde arkeolojik çalışmalar yapılmış
ve bir müze kurulmuştur. Daha sonraki yıllarda askeri yasak bölge kapsamında
kalan ören yeri uzun süre bakımsızlığa terkedilmiştir.
Ani'de yakın dönemde Hacettepe Üniversitesi'nden Prof. Beyhan Karamağaralı önderliğinde yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları Aslanlı Kapı ve Menuçihr Camii üzerinde yoğunlaşmıştır. Karamağaralı'nın çalışmaları uluslararası arkeolojik çevrelerde çeşitli eleştirilerle karşılaşmıştır
0
0
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın