ANNEM VE BEN-2-

03.03.2017

             Babamın ve annemin geniş yürekleri, cömertlikleri evimizin bereketiydi. Babam, Istanbul 'daki yaşam kavgasının içinde, Eminönü'ndeki meyve sebze halinden kazandığıyla evin geçimini sağlamaya çalışıyordu. Işten geldiğinde, bana özel olduğunu düşündüğüm, kese kağıdındaki erikleri elinden kapar keyifle yerdim. Televizyonun yeni çıktığı yıllardı. Televizyon henüz bizim evimize girmemişti. Komşularımızdan birinin evine gider orada heyecanla  televizyon izlerdim. Sonra bizim evimize de girdi televizyon. Hayatımızdaki ilklerin heyecanı bir başkalık taşır. Artık, tuza banarak yediğim eriklere, kağıttan oyuncaklara, heyecanla izlediğim çizgi filmler eşlik ediyordu.
             Sokağımızda, bahçemizde oynadığımız oyunlar, aile ve okul hayatımızın sürüp giden koşuşturması içinde yaşam hızla akıp gidiyordu. Annem, evimizi aydınlatan ışığımızdı. Sıcak bir evde uyanmamız için sabahları bahçeye iner kömürlükten yükleyip getirdiği kömürle sobayı yakardı. Annemin sevgisi ve fedakarlığı çocukluğumun unutamayacağım en önemli karesidir. Fotoğraflardaki hep gülümseyen anneme bakıyorum. Aslında o, hayata gülümsüyordu. Yaşadığı evlat acısı ve hayatın getirdiği türlü sıkıntılar, onun çehresindeki aydınlığı ve içimizi ısıtan tebessümünü silememişti. 
              Emek vermek, annelerin dünyasında en güzel anlamı kazanır. Sevgisini katar her şeye. Duasıyla, sevgisiyle, kısacası varlığıyla süsler hayatımızı. Sokaktan sizi eve davet eden en tatlı ses annenizin sesidir. Mahallemizdeki yaşam da ayrı bir renk katıyordu hayatımıza. Papatya kırtasiyeden yaptığım okul alışverişi, apartmanımızın yanıbaşındaki bakkalımız Ali Amca 'dan aldığımız sıcacık ekmek, tipi tip sakızı. .. O sokağın ayrı bir sıcaklığı vardı. Çünkü o sokak, çocuk kalbimin attığı sokaktı. Sokaktan geçen sebzeci, eskici, demirci... Kış günleri, sokakta yankılanan "salep "sesi... Akıp giden zamanla, çocukluğumuzu, okul yıllarımızı, birçok hatırayı içine sığdırdığımız küçük evimizi de, koparılan takvim yaprakları gibi geride bırakmıştık. Birkaç kez, yolumu, o sokağa, o mahalleye düşürdüm. Içim kıpır kıpır oldu. Kalp atışlarını duyuyordum geçmişin. Sanki her şey benimle birlikte nefes alıyordu. Annemin de olduğu, annemle yaşadığımız yılları özledim. Çocukluğum, geride bıraktığım sokağın, mahallenin yollarında, taşlara yazılmıştı adeta. 
              Hepimiz büyüdük artık. Biz, sevgiyi ertelemeyen, sevgide cömert olan annemizin engin ve sıcak sevgisiyle
büyüdük. Ilk sevdiğiniz, ilk seveniniz olan, sizi çiçek gibi koklayan ve yüreğinize ilk sevgi tohumunu atan o güzel varlığın, anne olduğunu öğrendik. Onu her ziyaret ettiğimde, toprağının üstünde biten bir çiçeği, oraya savrulan bir
yaprağı  alıp, okuduğum dua  kitabının  sayfalarının  arasına özenle  yerleştiriyorum. O yaprak sararsa da, çiçeği solsa da anneme duyduğum sevgi, onun ak sütü kadar taze ve hayat dolu olacak. Hayat yolculuğumda, en önemli yol arkadaşım, hep bu sevginin aydınlığı ve sıcaklığı olacak. Çocuklarımı büyütürken, öğrencilerimi hayata hazırlarken, ailemle ve sevdiklerimle hayatı paylaşırken, ilk sevgi tohumunu atan, inançlı ve yürekli annemin kızı olduğunu hatırlayacağım. Canım annem, mekanın cennet olsun!

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Sevim Kınalı

Sevim Kınalı

8 years ago

Sevgili öğrencim Ceren, yazdıklarında başarılı olduğun gibi yorumlarında da başarılısın. Içtenliğini her satırında hissettiriyorsun. Eğer ben de okurları bir nebze olsun geçmiş zamanlara götürebilmişsem ne mutlu bana! Okurlarla bir geçmiş zaman yolculuğu yapmış olduk. Güzel ve içten yorumlarından dolayı teşekkür ederim. Sevgiler. Başarılar.