27.05.2011
Anonim Halk
Edebiyatı:
Söyleyeni belli olmayan, halkın ortak malı sayılan ürünlerin
oluşturduğu, sözlü geleneğe dayalı edebiyattır. Sözlü olduğu için, ürünler;
halk arasında dilden dile geçtikçe zaman, kişi, yer unsurlarına bağlı olarak
değişikliğe uğramıştır. Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağza, kulaktan kulağa
yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır.
Anonim edebiyat halkın ortaklaşa oluşturduğu bir edebiyat
özelliği taşır. Anlatıldığı yörede pek çok kişi tarafından bilinmektedir.
Anonim ürünü İlk oluşturan kişi merak edilip söylenmez. Efsanesi olan türküler
ve halk hikâyeleri dışındaki tüm ürünlerinin oluşturanı, oluşturulduğu zamanı,
yöresi hakkında fikir sahibi olamayız. Pek çok anonim ürünün kökeni
incelendiğinde bin yıl öncesinde yazılmış eserlerde dahi benzerlerinin
bulunduğu görülür. Örneğin Karahanlı sahasında yazılmış Divan- ı Lüğat
Türkî’deki yüzlerce -sav_ atasözlerinin günümüzde binlerce benzerini bulmak
mümkün olmaktadır.
Anonim ürünler kulaktan kulağa, geçmişten bu güne, yöreden
yöreye taşınırken, bazı değişimlere, varyantlara uğrar. Taşınmalar esnasında
unutulanların yerine yenisini yakıştırmak, ilk duyulan yörede bilindiği halde
taşınan yörede bilinmeyen bir nesne, kavram, âdet, kelime yerine o yörede bilinen
benzerini koymak, ilave yapmak, bir kısmını unutmak, kasten söylememek gibi
nedenlerle çeşitlenmeler, dallanmalar oluşur. Bir mani Edirne’den Kars'a,
Akşehir’den Türkmenistan’a taşınırken yöresel ağız ve motifleriyle olduğu gibi
taşınmaz. Hemen taşındığı yörenin dil, konu, zevk ve ağız özelliklerine
bürünüverir.
Anonim ürünler bu yüzden pek çok ortak noktaya sahip varyant
oluşumlarına sahip olurlar. Örneğin Kars’taki bir efsane Muğla’ya taşınırken
ana unsurlarını kaybetmese de Muğla yöresine has özelliklere kavuşur. Kars’taki
anlatılan haline benzer Muğla’da anlatılan haline dönüşürken Kars’tan geldiğine
dair hiç bir işaret taşımaz." Burası Huş'tur yolu yokuştur " dizesi,
" Burası Muş'tur yolu yokuştur" dizesine dönüşerek söylendiği yöreye
mal edilir. Kars'ta derlenen " Mani demeye geldim / Guymak yemeye
Geldim" manisi Sivas’ta" Mani demeye geldim / Kaymak yemeye
geldim" şeklinde mahalileşir.
Kahramanlarını isimleri ve yerleri değişen ama motifleri
değişmeyen pek çok efsane vardır. Örneğin Anadolu’da ve diğer Türk illerinde
derlenen pek çok efsanede olaylar ve motifler aynıyken, gösterilen mekânlar ile
kahraman isimleri farklı pek çok efsane vardır. " Kopan kellesini
koltuğuna alarak düşmanlarla savaşmaya devam eden " Kesik baş efsanesi"
Kars'ta adı Celal Baba ve yeri Kars Kalesi, Sivas'ta yeri Yıldızeli ilçesi,
Yavu Nahiyesi; adı Kevgir Baba olarak anlatılır. " Düşmanı kovalayan yeşil
cübbeliler efsanesi değişik adlar ve yerler gösterilerek her yörede karşımıza
çıkar. Üstelik değişen teknolojiye de ayak uyduran bu tip efsanelerimizde
" Düşman kovalayan Pir, ermiş motifinin" tanklara veya uçaklara
girerek pilotlara yön gösterdiğine dair efsanelere de şahit olmaktayız.
Sözlü gelenekte ürünleri nesilden nesile, deden toruna,
kulaktan kulağa, yöreden yöreye sözlü anlatım yoluyla taşınırlar. Aktarmalar
duyulanların anlatımıyla sağlanır. Eski türküler, kötü veya üzücü olay üzerine
yakılmış olan ağıtlar, halk hikâyeleri, pek çok masal ve diğer anonim türler
son yy da hayat şartlarının çok büyük ölçüde değişime uğraması ile unutulmaya
başlamış ele geçenlerin veya günümüze ulaşanların pek çoğu doğru dürüst
toplanmadığı ve derlenemediği için nerdeyse yok olmuşlardır. Asırlarca
derlenmeyen destanlar kendi ismini masallara, hikâyelere veya balladlara
bırakmış ve yazılı edebiyatta uzun zaman bu türün var olduğundan bilim dünyası
habersiz kalmıştır. Derlenebilenlerin büyük kısmı amatör veya bilgisiz kişiler
tarafından derlenip yazıya geçirildiğinden pek çok ayrıntı ve motif bu
derlemeler içerisine alınmamış hatta bilinçsiz bir irade ile bilinçli olarak
ayıklanmıştır.
Söyleyeni bilinen âşık edebiyatını pek çok yönden anonim
edebiyattan ayrı tutamıyoruz. Anonim ürünlülerle âşık edebiyatı ürünleri
arasındaki tek ve en belirgin fark Âşık Edebiyatı ürünlerinin söyleyeninin
biliniyor olmasıdır. Diğer her bir açıdan anonim edebiyatla âşık edebiyatının
hiç bir farkı yoktur. Biraz da anonim türkülerle âşık şiiri türleri arasında
kısmi şekil farklılıkları bulunmaktadır. Bu iki nüans dışında aşık edebiyatı
ile anonim edebiyat arasında hiç bir açıdan hiç bir fark bulunmamaktadır.
Teknolojinin ve özellikle televizyon radyo ve basının fazla
gelişmediği dönemde âşıklar bir haber taşıyıcısı gibi köyden köye gezip
duydukları haberleri anlatır ve kış gecelerinde kahvehanelerde veya bazen belli
evlerde halkla bir araya gelip duydukları veya kendilerine ait hikâyeleri
aktarırlardı. Gelen misafirleri konuk etmek amacıyla açılan köy odaları,
İlçe ve şehirlerdeki kahvehaneler, ağa ve bey konakları bu
tip etkinlikler için kullanılıyor o zamanlardaki tiyatro, sinema ve eğlence
ihtiyaçları bu şekilde karşılanıyordu. Âşıklar hem saz çalıp şiirler söyleyen,
hem de halk hikâyeleri ve destanlar anlatan kimselerdi. Halk ozanlarına Meddah
da denmesinin sebebi anlattıkları halk hikâyelerinde meddah vari unsurları da
kullanmış olmaları, canlı bir anlatım diliyle ve hareketlerle canlandırarak
halk hikâyelerini anlatıyor olmalarıdır. Meddah anlatım geleneğimizdeki anlatım
tekniklerinin Tanzimat dönemindeki ilk roman, hikâye ve tiyatro metinlerinde
taklit edilmiş olmasının temel sebebi meddah geleneğimizdeki köklü anlatım ve
üslubun ilk yazılı nesir örneklerimizde Tanzimatçıların bu baskın geleneğin
izinden gitmek zorunda kalmış olmalarındandır. Nesir diline alışık olmayan
Tanzimat yazarları bu köklü geleneği izlemek zorunda kalmışlardır.
Anonim ürünlerin dili canlı konuşma dilindeki saf ve öz
Türkçedir. Yabancı asıllı sözcükler ya hiç bulunmaz ya da o yabancı asıllı
sözcük artık tamamen dilimize yerleşmiş sözcük demektir. Anonim ürünlerdeki dil
anlatıldığı yörenin ağız ve şive özelliklerine ait tüm mahalli karakterlere
sahiptir. Bu bakımdan derleyicilerin mahalli özellik taşıyan sözcükleri resmi
dile ait sözcüklerle değiştirerek yazıya geçirmeleri pek çok arkaik kelimenin
günümüze ulaşmasına mani olmuştur. Bu bakımından anonim ürünlere dilin
arkeolojik kazıları olarak bakabiliriz. Bu ürünler bu gün unutulmuş pek çok
sözcüğün yaşadığı kalıntılar şeklindedir. Bu sözcükler geçmişteki canlı
yaşamdan kalan bu gün unutulan eylemleri, araç ve gereçleri dillendiren pek çok
unsur barındırır.
" Siyeden siyeden yağan yağmurlar/ Anamın gözünün yaşı
değil mi? " Sivas- Şamşıklı köyü", " Zer güllaplı eyvanların
kapıları açıldı, name içeri girdi" Eşref Bey Hikâyesi"
" Bulak başı buz olar/ Üstü dolu gız olar. Eğil destmalım götür/ Men götürsem söz olar"( Kars Türküsü)
" Çınar sana sırtın verip oturan/ Pöhrenk ile sularını
getiren" Dadaloğlu,
" Oklar menzilin döğende/ Şeşper Kalkana değende"
Köroğlu, örneklerinde olduğu gibi.
Anonim ürünler hayatın gerçekleriyle iç içe, canlı yaşamdan
kesitler sunan, doğal duygular, benzetmeler, sahneler ve ritüellerle doludur.
Yaşamdan kopuk olarak anlatılan masal, efsane ve halk hikâyelerinde bile gerçek
yaşamın hayal dünyası bulunur. Masalcı zaten anlatılanların kurgu , yalan,
hayal olduğunu masalın içindeki tekerlemeler ve diğer unsurlarla defalarca ikaz
eder. Efsane ise doğal yaşama aykırı unsurları ifade etse de tamamen inanç
yapısı ve gereklerini ispatlamaya kalkan bir amaç taşır. Kısaca kurmaca veya
inançla ilgili anonim türler de dahi canlı yaşamdan kesitler buluruz.
Anonim türler yaşanılanları en çıplak, en doğal, en canlı
şekilde ifade eden edebiyat türleridir. Kurmaca olan türlerinde dahi
yapmacıklığa, gereksiz süslemeye veya uzatmalara, doğal yaşamın gereklerine
aykırı düşen veya uymayan hiç bir unsura yer vermez. Anonim türlerimizde
kültürümüzün özünü bulur, işitir, görür, koklar ve duyarız. Her şey bu denli
somuttur. Hayatın acıklı, hüzünlü en yalın ve doğal haline dair çok somut
enstantaneler gözükür." Seni öldürmeye karar vermişler/ Yolun kenarına
pusu kurmuşlar/ Kıratının gelişinden bilmişler... Cemalım Cemalım sendin
Cemalım.) Ürgüp Türküsü.
" Iğdır’dan name aldım/ Yârimi yola saldım/ Yar bu
yoldan gedende / Heyva gibin sarardım" Iğdır Türküsü.
" Kızılırmak parça parça olaydın./ Her parçanı bir
diyara salaydın/ Sen de benim gibi öksüz kalaydın... Kızılırmak nettin allı
gelini " Sivas Türküsü.
Anonim ürünler arasında çok yoğun motif alış verişleri
bulunur. Ortaklaşa edebiyat oluşturma ruhuna çok uygun düşen bu ruha göre motif
alış verişleri hem aynı hem de farklı türler arasında çok yoğun olarak yaşanır.
Yani türkülerde gördüğümüz pek çok motifi, hem diğer türkülerde, hem de farklı
diğer anonim türlerde de görürüz. Bade içme motifi, hemen her türde karşımıza
çıkabilir. Bir efsanedeki motife, hemen her anonim tür içerisinde
rastlayabiliriz.
Turnalar, seher yeli, hemen her anonim türümüzde habercidir.
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı pek çok anonim türde karşımıza çıkabilir.
Atasözleri, deyimler, tekerlemeler her anonim türde kullanılan ortak
malzemedir. Alkarısı, kesik baş efsanesi, Hızır, Pir, derviş, aksakallı, ermiş
motifleri her türde ve aynı fonksiyonlarla karşımıza çıkabilir. Her anonim
türde ortak inançlar, batıl itikatlar, benzetmeler, aynı özelliklere haiz,
nesnelere rastlarız.
Kara çadır, kara koyun, yüce dağ, zalım gurbet, yayla, elma
yanak gibi alışılmış benzetmeler, motifler, betimlemeler ve kalıp tabirler
bulunur. Kökeni, kurgusu, konusu, duygusu, aynı olan bir türün her yörede bir
benzerine, varyant ve kollarına rastlayabiliriz. Fakat tıpkısının aynısı iki
benzerini iki farklı yörede bulmak çok zordur. Zaten sözlü gelenekte bunun
böyle olamayacağı da ortadadır. Her anlatı ya bir şeyleri eksiltmekte veya bir
şeyleri yerine koymaktadır.
Esasında söyleyeni bilinen Âşık edebiyatı ve ürünlerinin
anonim ürünlerden hiç bir farkı yoktur. Tek ve en belirgin fark Âşık edebiyatı
ürünlerinin söyleyenlerinin ad veya mahlas kullanma marifetiyle biliniyor hale
gelmesidir. Bu halde bile aynı adı taşıyan Onlarca Köroğlu, Koroğlu, Feryadi,
Emrah, Nesimi, Yunus gibi ozanların ürünleri bir birine karışmıştır.
Âşıklar, önemli bir şahsın hayatını kaybetmesi sonucunda
onun hizmetlerini dile getirmek için uzun mersiyeler yazarlardı. Divan
edebiyatında da bu geleneğin var olduğu bilinmektedir. İslamiyet öncesi sağu
söyleme geleneği çok yakın zamanlara kadar devam etmiştir. Bu geleneğin
günümüzdeki Hıristiyan Gagauz Türkleri arasında bile
yaşamaktadır."Gagavuzların da arasında bir önemli şahıs, halkın arasında
saygınlığı olan ve ölen kişinin evine davet edilir ve onun hayatı hakkında
“dizmekler” söyler. Bu davet edilen kişinin adı halk arasında “türkücü” adını
taşır. Eğer “türkücü” “bu kişi hakkında bilgi sahibi değilse, (bazen bu kişiler
başka köyden de davet edilirdi), ilk önce rahmetli hakkında bilgi edinir, yakın
akrabaları ile konuşur, ölen kişinin karakterini, ailesine davranışını, önemli
hobilerini ve yakınların aklılarında kalan güzel bir anısı ile anlatılır. Daha
sonra da “türkücü” ölü hakkında ağıt yakarken bunları dile getirir ve orada
bulunanları böylece daha da üzüntü dolu heyecana getirir."Doç. Dr. Tudora
ARNAUT"Gagauz ve Türk Âşıklık Geleneğinde Ortak Unsurlar,turkfolkloru.com/index.php?"
İslamiyet öncesindeki ölüm törenlerinde ölenler için yırlar,
sağular düzenleyen, öçlenler arkasına ağıtlar yakarak ağlayan profesyonel
sağucular bunu kazanç için yapıyorlardı. İslamiyet döneminde az çok şekil
değiştirmesine rağmen, destanlar yazan, yazdığı destanları para ile satan, türküleri
veya halk hikâyelerini kazanç maksatlı anlatan ozan geleneği çok yakın
zamanlara kadar bu işlevi sürdürmüştü. Ozanlar bu yaptıklarına karşılık
ağırlanır misafir edilir, bahşiş alır geçimlerini bu yolla sağlarlardı. Bu
gelenek günümüzde radyoya çıkmak, konserlere gitmek, plak ve kaset çıkarmak,
düğün ve toplantılara para karşılığı gitmek vb işlevlere dönüşmüştür.
Kısaca Anonim edebiyat Türk kültürünün ve halkının birey
kaygısından uzak olarak ürettiği, tüm doğallığı ve çıplaklığı ile halkımızın
hayat anlayışını oluşturan maddi ve manevi tüm değerlerinin Ortaklaşa özüdür.
Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM veya s_kuzucular@hotmail.com
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın