ANTON ÇEHOV DOKTOR ÇEHOV'DAN ÖYKÜLER ESERİNE DAİR İNCELEME

02.11.2023



Kitabın Adı: Anton Çehov Doktor Çehov'dan Öyküler

Can Yayınları, 266 sayfa

1.basım:2005

2.basım: Mart 2007

Okumaya tarihi: Ekim 2023


Yazar Hakkında Kısa Bilgi:

Anton Pavloviç Çehov, Rus oyun ve kısa öykü yazarıdır. Tarihte kısa öykü alanında en iyi yazarlar arasında sayılmaktadır. Oyun yazarı olarak kariyerinde dört klasik eser üretmiş ve en iyi kısa öyküleri, yazarlar ve eleştirmenler tarafından olumlu eleştiriler almıştır. 

Doğum: 29 Ocak 1860, Rusya

Ölüm tarihi ve yeri: 15 Temmuz 1904, Almanya

Kaynak: Vikipedi 


"... Mezar başında söylenen sıcak, coşkun sözler yalnız yabancıları etkiler; bunlar ölünün karısı ile çocuklarına hem soğuk, hem de önemsiz gelir." (83.s. Düşmanlar)




BİR ÖYKÜ YAZARININ ÇOK ÖTESİNDE ANTON ÇEHOV’DAN ÖYKÜLER 

       Durum (kesit) hikâyesinin dünya edebiyatındaki temsilcisi Rus yazar Anton Çehov’un her hikâyesinde hayata, insan ilişkilerine ve insanın iç dünyasına dair bambaşka, derin bir bakışla kaleme alınan kesitlerle karşılaşıyorsunuz. Tiyatro sanatının şu tanımıyla örtüşen bir ustalıkla anlatıyor yazar hayattan kesitleri: “İnsanı insana, insanla, insanca anlatma” ustalığını; hayatın anlamının anlarda, kesitlerde saklandığını hissettiriyor. Anton Çehov; o anları görebilme, o anların anlamını keşfedebilme duyarlılığıyla, iyi gözlemciliğiyle, başarılı betimlemeleriyle kaleme almış hikâyelerini. Sıradan olanla sıra dışı olanın yolları kesişmiş. Çehov bazı çoğu hikâyesinde şunu dedirtiyor okuruna: “Ne güzel, ne doğru söylemiş!”

            Seçtiği kahramanlar kimi zaman içimizden biri kimi zaman da başka bir dünyadan gibi. Öyle bir dünya kurgulamış ki hem hayatın tüm sadeliğini hem de iç dünyamızdaki kargaşayı, duygusal değişimleri yansıtmış. Sıkılmadan okuyabileceğinizi düşündüğüm akıcı bir dili; sürükleyici, iç dünyalara yönelen merak uyandırıcı içsel yolculuklar yaşatan bir anlatımı var. Sürprizler, sıra dışı durumlar, kahramanlar hemen hemen her hikâyesinde karşınıza çıkıyor. Kalp gözüyle bakmış hayata ve insana, yaşanılan anlara.

           “Kişilerine bakışında, bir bakıma, bir hekimin soğukkanlı gözlemi ile sıcak, içten, yürekten yaklaşımı iç içedir.”

            “Hem insanın biyolojisini hem de toplumun koşullarını çok iyi bilen Çehov, dünyaya bilimsel bakışıyla, insan ilişkilerinin süssüz, yalın gerçekliğini görür.” (13.s.)

              Bilinenin aksine aslında olay hikâyelerine özgü olan merak uyandırma özelliğini kesit hikâyelerinin içsel yolculuğuyla harmanlamış. Dış dünyadan çok iç dünyalardaki devinimler merak uyandırıyor. Kahramanlarının içsel yolculuğuyla hayatın anlamını keşfetme yolculuğuna çıkarıyor okurlarını. Yaşlı sorgu yargıcı Grişutkin, sağlık memuru Kuryatkin, çiftlik sahibi general, Marya Petrovna, Çiftçiler Birliği doktoru Kirillov, hastane bekçisi Nikita, Andrey Vasilyiç Kovrin, Korolev… Her bir kahramanı yansıttığı kesitin içinde sizi farklı yaşam tecrübeleriyle, duygularla tanıştırıyor. 

                Akıp giden hayattan kesitleri sıkılmadan okuyacaksınız diye düşünüyorum. Elbette bazı yerlerde ruhunuz sıkılabilir. Tıpkı gerçek hayatın bazı anlarında olduğu gibi… Bazen yazarın derin bakışı sizi yaşadığınız andan başka bir boyuta taşıyor. Yazar insanın sesi olduğu gibi duvarların da sesi, ruhu oluyor. “Ebe kadın çocuğun aptal yüzüne bakıyor, odadaki havanın bile bu konuşmaya dayanamadığını düşünüyor. Bu sıra dışı adamın varlığına katlanamayan duvarlar neredeyse üstüne yıkılıverecekmiş gibi geliyor.” (64.s. Sıradışı Bir Adam)

                Yazarın kendisi de hekim olduğu için hikâyelerinin birçoğunda hekim ve hasta ilişkisine dair durumlara sıkça yer vermiş. Yaşadıkları zorlukları, psikolojilerini yansıtmış. Örneğin, “Cerrahlık” adlı hikâyesi; sağlık memuru Kuryatkin ve diş ağrısından şikayetçi zangoç Vanmiglasov arasında geçiyor. Sağlık memurunun Vanmiglasov’un dişini çekmeye çalışırken ikisi arasında geçen konuşmalar, hikâyeyi oluşturuyor. Sadece konuşmalardan ibaret bir hikâye gibi düşünmeyin. O konuşmalarda, iki kişinin düşünüş ve davranışları gözlem altında. Çehov’un gözüyle bakıyorsunuz insanlara. “Eczacının Karısı” adlı hikâyesinde de bir sağlık çalışanıyla karşılaşıyorsunuz. Hekimlerin dünyasına en geniş şekilde yer verdiği hikâyesi ise “Altıncı Koğuş” adlı hikâye. Oldukça uzun soluklu ve bölümler halinde akıp giden bir hikâye. Acıyla yoğrulmuş ve eleştirel bir bakışın da hissettirildiği bir hikâye. İnsana insanca bir bakış...

                 “Görevleri gereği başkalarının acılarıyla ilgilenmek zorunda olan doktor, polis, yargıç gibi kimseler zamanla buna öyle alışıp kanıksarlar ki, en iç parçalayıcı olaylarda karşısındakine resmî bir ilgiden başka bir duymaz olurlar.” (108.s.)

                    Farklı bir bakış açısı ortaya koyuyor bazı sözleriyle. Farklı bir yerden bakıyor Çehov. Alıştığımızın dışında ve özgürce düşünüyor, deyi yerindeyse sanki bazı şeylere bir “kafa yorma” mesaisinde olduğunu düşündürüyor.

                    “Aslında ölüm hepimiz için kaçınılmaz, doğal bir sonuç olduğuna göre neden bununla savaşıp insanların ölmesini geciktiriyoruz?.. Tıbbın amacı hastanın acısını hafifletmekse şöyle bir soruyla karşı karşıya kalırız: Istırabı hafifletmekle elimize ne geçecek? Bir kere, acıların insanları olgunlaştırdığına inanılır. İkincisi, insanlar acılarını hap, damla gibi ilaçlarla dindirme yolunu bulurlarsa o güne değin felâketlerden korunmak için sığındıkları, hatta mutluluk aradıkları dinsel inançlarını, felsefeyi bırakmazlar mı?” (121.s.)

                   Yazar, aslında her bir hikâyesiyle yaşama, insana, çeşitli duygulara, kavramlara bakışını, yorumunu da ortaya koyuyor. Yani sadece hayattan çeşitli kesitleri hikâyeleştirmemiş; “ben bazı konularda böyle düşünüyorum” demiş okurlarına. Kabul edersiniz veya etmezsiniz. O, hem bir deneme hem de bir sohbet yazarı gibi çıkıyor karşınıza aynı zamanda. Tartışıyor, düşünüyor ve konuşuyor cesurca.

                    “Akıl insanlarla hayvanları birbirinden ayırır, insanoğlunun Tanrısal yönünü yansıtır, hatta bir dereceye kadar hepimizin aradığı ölümsüzlüğün yerini tutar. Bundan çıkardığım sonuca göre akıl, yaşamdan zevk almak için elimizdeki biricik kaynaktır.” (126-127.s. Altıncı Koğuş)

                    Çehov, bir felsefeci derinliğiyle, sorguluyor bazı durumları, yerleşmiş düşünceleri. Bir hikâye yazarı olmanın ötesine taşıyor yazar kimliğini. Bir hikâyeden beklediğinizin çok ötesinde anlattıkları. Bir bakıma beklediğinizden daha fazlasını sunuyor size. Kişilerin, hayattan bir kesitin, zamanın, mekânın içine hapsetmeden. Zaten durum hikâyesi bu unsurlara bağlı kalmadan yeşeren bir türdür. İç çözümlemeler, iç konuşmalar, bilinç akışı gibi tekniklerle derinleşir ve farklı boyutlara taşır kurguyu.

                   “İnsan niçin ölümsüz değil?” diye sorardı kendi kendine. Merkezî ve dış kıvrımlarıyla beynimiz, görme, konuşma yeteneğimiz, bilincimiz, yaratıcılığımız… bütün bunlar niçin sonunda toprağa karışıp yer kabuğunun içinde dünyamızla birlikte güneşin çevresinde dönmeye bırakılıyordu? İnsanoğlunu Tanrısal denecek ölçüde yüce bir akılla yoktan var edip dönüştürmek, sonra da yerkabuğuyla birlikte soğumaya bırakıp güneşin çevresinde döndürmek hak mıdır?” (130-131.s.)

                  Kimi zaman bu sorgulayan üslup bazı okurları rahatsız edebilir ancak sanatçı sesli düşünebilendir. Kabul görmek için değil gördüklerini özgürce ifade etmek için yazar. Bilimsel, felsefî, dinsel bir bakış açısıyla bakar insana, hayata. Sorgular, yorumlar, nihayetinde yazıya döker. Bir müddet sonra siz de başka bir noktai nazarla yaklaşırsınız insana, hayata... Yaşamın anlamını kavramaya davet eder sizi.

                   “Yaşamın anlamını kavramak en büyük zevk sayılmalıdır, sonsuz yaşam insanlara sayısız, bitmez tükenmez bilinçlenme olanakları sunar.” (223.s.)

                   “Buda, Muhammed, Shakespeare ne talihli kişilermiş ki, sevgili yakınları ile hekimler onları coşkuya kapılıyorlar, esinlenip vecde geliyorlar diye tedavi etmeye kalkışmamışlar.”(239.s. Kara Keşiş)

                   Elbette altını çizdiğim, alıntı yapmaya değer bulduğum başka satırlar da var ancak siz okurları başarılı öykücü, düşünce adamı, bilim insanı Çehov’un öykü dünyasıyla baş başa bırakmak daha doğru olacaktır. Okudukça düşünecek, okudukça çoğalacak, okudukça bakışınız zenginlik ve derinlik kazanacak. Kitabın son sayfasına gelip kapağını kapattığınızda duygu ve düşünce dünyanızda yeni kapıların açılacağını düşünüyorum. Çünkü Çehov, sadece bir öykü yazarı değil. Baştaki alıntıda da ifade edildiği gibi “dünyaya bilimsel bakışıyla, insan ilişkilerinin süssüz, yalın gerçekliğini görüyor” ve eklemeliyim ki gösteriyor.

                  Başka bir kitapta buluşmak dileğiyle!

                                                                                       

                 Eserden Bölümler:

                “İnsan, gençken, gönlü de gençse mutludur!” Shakespeare (73.s.)

                 “İnsan yaşamı her türlü üzüntünün üstündedir.” (82.s.)

                “Suç kazara, elde olmadan da işlenebilir, insan iftiraya uğrar, adlî bir yanlışlığa kurban gidebilirdi. Atalarımız boşuna, ‘Yoksulluk çekmem, hapse düşmem diye büyük laf etme!’ dememişler.” (108.s.)

                 “Kitaplar nota okumaya, konuşma ise şarkı dinlemeye benzer.”(127.s.)

                  “İnsanın inancı yoksa da dua etmeli, dinginlik duyarsınız.”(165.s.)

                  “İnsanlık onuru her şeyin üstündedir.”(169.s.)

          

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar