Arap ve Fars Kültürü Dışındaki Divan Şiiri Mazmunları

17.06.2011

 

 

 

Divan şiirine giren mazmunların bir kısmı Bizans, Roma, Yunan, Rum, Hıristiyanlıkla ilgilidir. Bunun yanı sıra, Hint, Çin, ve Ön Asya uygarlıkları kültüründen geçmiş çok sayıda mazmun bulunur. Bu mazmunlar, Arap ve Fars edebiyatında edebiyatımıza girmiş mazmunlar olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada A. T. Onay’ın “ Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar” adlı eseri temel kaynak olarak kullanılmıştır.

AYAZMA: Ortodoks Hıristiyanlarca kutsal sayılan kaynak veya pınarlara verilen isim. Kelime kökeni "Hagia" (türkçe okunuşu ile "aya", yani "kutsal") ve "ma" (yani su) kelimelerinin bileşiminden gelir. oks hıristiyanlarca kutsal sayılan kaynak veya pınarlara verilen isim. Kelime kökeni "Hagia" (türkçe okunuşu ile "aya", yani "kutsal") ve "ma" (yani su) kelimelerinin bileşiminden gelir. ( https://tr.wikipedia.org/wiki/Ayazma )

Rivayete göre, Fatih İstanbul'u fethederken papaz, tavada balık yapıyormuş. "Bu balıklar nasıl suya geri dönemezse, Fatih de bu kiliseye giremez." demiş. Bunun üzerine tavadaki balıklar suya atlamış, buna istinaden Hagia-ma, kutsal su denmiş. (Kaynak: Dr. Melih Bozkurt )

Yok, bana ol sanem'in rahm-i be hakkı İncil

Erganın dil eder deyr-i havasında fiğan ( Şinasi )

Hz. İsa: Cebrail'in üfürmesi ile gebe kalan Meryem’den dünyaya gelmiştir. Körlerin gözünü açar. Mesih, Mesiha, Ruhullah, İbn-i Meryem ola Çarmıha gerilmesi, İsa'nın doktorluğu, ölüleri diriltmesi, cüzzamı ve yaraları iyileştirmesi, İsa'nın nefesi ve eli, göğün dördüncü katına çıkışı, mirac'a ulaşamaması, kendi kendine doğması ( Gül-ü hod-ru ), yeniden dirilmesi...

Buse ahd etti Necati'ye lebin guya Mesih

Mu'cize izharı için mürdeye can arz eder. ( Necati )

Dudakların güya Mesih' gibi bir öpücük bir buse ah etti, ( vereceğini söyledi ) Mucize olsun diye ölmekte olan gözüme can arz ediyor.( İsa'nın ölüleri dirilttiği telmih ediliyor)

HAVERNAK: Iraklı bir hükümdar'ın Sinimmar adlı mimara Kufede yaptırdığı köşk. Bu köşk bukelemun gibi günün değişik saatlerinde mavi, beyaz, havai, sarı renklerde görünürmüş.

HUMA: Hüma, Anka ve Simurg Semender, Devlet Kuşu, Phoenix, garuda olarak ayrı ayrı milletlerin mitolojilerinde geçem masal ve mitolojik kuş, Uğur, baht, talih, şans, devlet kuşu gibi anlamları çağrıştıran bir sembol olarak kullanılmıştır.

Sâye-i zülfün Hümâsın salma ağyar üstüne

Bir siyeh-rûdur anun bahtın hümâyûn eyleme ( Ahmet Paşa)

"Zülfünün gölgesinin Hüma’sını ağyar üstüne salma. Bir kara yüzlünün bahtını hümayun etme; onu hükümdar, taht sahibi yapma.)

İKSİR: Bu kelime, Latince elixir kelimesinden kaynaklanır ve eliksir de Arapça el-iksir kelimesinin Latinceleşmiş bir şeklidir. İksir ‘in kullanıldığı ilk edebi mahsul Gılgameş Destanı’dır. Bu destanda Uruk'un görkemli kralı sonsuz yaşamın sırrını bulmak için yolculuğa çıkar ve denizin dibinde sonsuz yaşam otunu bulma şansını sahip olur.İksir ile ab-ı hayat suyu arasında irtibat olduğu düşünülse bile tam olarak aynı şekilde tasavvur edildiği de söylenemez.

Kıymetsiz taşları altın haline getirme sanatı veya diğer adı ile simyagerlik. Arapça İksir-i Kimya, hacer-i felsefi veya hacerü’l felafise denilen dokunduğu nesneleri altına çeviren maden

Güruhu-u ehl-i kâfa mâhasal iksir-i kafidir.

Gubar-ı âsitan-ı hâk-ı pây-ı kimya sazı. ( Sünbülzade Vehbi.)

İksir mazmunu, divan şiirinde şifa veren su, lütuf, himmet, iyi huy, nefsi islah, mürşit nefesi gibi anlamlarda kullanılmıştır. ( A:T:Onay; a.g.e.shf, 282 )

Yenileyici ve şifa verici olduğu inanılan içki, hastalıkları tedavi eden ve yaşamı uzatan madde,

 

İSA-I MÜCERRED: Göğün dördüncü katına ulaşan İsa'nın üzerinde Dünaya'dan kalan veya gelen bir iğne bulunur. Buna İsa-ı mücerred denmektedir. İğneden başka bir nesne götürmemiş olması divan şiirimizde sık olarak kullanılan bir hatırlatma olarak geçer.

KUDÜS: Hıristiyanların Lübnan da bulunan kutsal şehridir.

MERYEM: İsa'nın annnesi, Cebrailin üflemesi ile gebe kalmış, bakire iken İsa'yı doğurmuştur.

RİŞTE-İ MERYEM: Hz Zekeriya köy kızlarına yün dağıtırken Meryem'e kırmızı yün düşürmüş. Bu evlenmeyeceksin manasına gelirmiş. Ayasofya ve Karine camilerinde resimlenen Bu kıssa divan şiarlerimiz tarafından da işlenmiştir.

Geçmez mi felek atlasını suzen-i İsa

Çerhe dolanır rişte-i Meryem bükülünce ( Neşet)

( İsa'nın iğnesi felek atlasını delip geçmez mi, Meryem'in ipliği bükülünce Cerhe dolanır.)

PAPAZ: Kara, kesrettir. Dinden çıkmayı telmih eder. Papaz, Papaz büyüsü, büyücü, kara, zünnar ile anılır.

SAVM- I MERYEM: Dil orucu, o gün Hıristiyanlar kimse ile konuşmazmış.

SEBA-I SEYYALE. Yedi kadeh şarap veya yedi ışık, şule, yedi kadeh içmek

SEDUM -SODOM MAHKEMESİ: Lut kavminin kadısı, hâkimi ve verdikleri garip ve haksız adli kararlar. Sodom şehri ise Lut Peygambere itaat etmediği için ebabil kuşları tarafından yerle bir edilen ülkedir. Her yanı kara taşlık ekin bitmeyen bir yer haline gelmiştir.

SELAMEN-I PAK. Berberlerin üstadı kabul edilen Medine hendeklerini kazdıran sahabe.

ŞAM- CENNET. Mekke Medine ve Kudusten sonra en kutsal yer olarak görülen Suriyedeki şehir.

ŞEDDAD: Yemendeki Ad kavmi hükümdarı, İki oğlu vardır. Adende İrem bağını ve surları o yaptırtmıştır. Şehri görmeye gelen Cebrailin haykırması ile surları ve bağları helak olmuştur.

ZÜNNAR: Zünnar bağlama, zünnar giyme, On iki düğümlü papaz kuşagıdır. Divan şiirinde sevgilinin saçları uzun örülü ve siyah olması münasebetiyle kesrettir.

Zünnarını kesmiş veli dahi Müselman olmamış.

Zahidin bakma elinde tuttuğu tesbihe

Hırkası altında şol pinhan zünnarı gör ( Riyazi)

ZÜNUN: Kılıç, Mısırda yaşayan, çok acılar çekmiş bir akil kimse, Eski bir doktor,altın ve mücevher sahibi meşhur bir kimse çok farklı anlamlarda kullanılmıştır

 

BATI VE YUNAN KÖKENLİ ÖĞELER

Aristo'nun aynası,aine-i İskenderi, felatun-İskender'in aynası, düşman gemilerini yakarmış, Düşman gemilerini yakan aynanın mucidinin Aristo olduğuna inanılır. Bu aynanın bazan Platon, Eflatun tarafından yapıldığı da düşünülmektedir.

Eflatun( Platon): Ekine adasında doğan Sokrat'ın ilk öğrencisi. Devlet adlı kitabı vardır. Atina’da Akademiyi kuran filozoftur.

Rey'i bakıl geçiyor akl-ı Felatun yerine ( Süleyman Fehim )

Felatun'u beğenmez orda çok divaneler gördüm ( Ziya Paşa )

 

BOKRAT :( Hipokrat, Yunanlı Hekim),

DİYOJEN( Korent'te doğup Sinop'ta küp içinde yaşayan Yunan Filozofu),

FİLORİN : Eski Avusturya, Nemçe parası.Filori

Güller siperleriyle üleşti filorini ( Baki )

İSKENDER: Divan edebiyatında adı geçen iki tip İskender'den Yunanlı, Makedonyalı İskender. Dara'yı yenen komutan, Aynası ile de divan şiirinde geçer. Kuvvet ve güç timsalidir.

KAYSER:( Roma hükümdarı)

Perdedâr-ı mi konend der kasr-ı kayser ankebud( Fatih Sultan Mehmet

NERGİS: Divan Şairlleri dilberlerin gözünü nergise teşbih ederlerdi. Yunan mitlerinden gelen bir unsurdur. Erkek güzelliğinin timsali olan Nergis bir gün göl suyuna düşen aksini görünce kendisine hayran olmuş, yakalamak istersen göle düşerek boğulmuştur. Göbeğinden çıkan kokudan nergis çiçekleri ortaya çıkmıştır. Anberi, şehla, göz, kirpik, mahmur, mest, şarhoş, abheri kelimeleri nergisle tenasüplü ve telmihli olarak kullanılır.

B'imar tenim, nergis-i mestin eleminden

H'unin ciğerim, la'li dür- efşanın içindir. ( Fuzuli )

Tenim, senin baygın bakışlı- Nergis- gözlerindeki ifadeden dolayı hastadır. İnci saçan dudaklarının yüzünden ciğerim kanlıdır. )

ŞEPPİR. SÜRYANİCE GÜZEL MANASINA GELİR. Yüksek bir dağın da adıdır.

HİNT KÖKENLİ ÖĞELER.

 

Ayine-i gerdan( Hint fakirlerinin bahşiş almak için kullandıkları ayna) Brehmen, ( Hint Mecusilerinin ruhani lideri )

HÜSREV_İ DEHLEVİ : Şairlerin üstat kabul ettiği Delhi’de dünyaya gelen, bir şairdir.

Dehli’de gûş-ı Husrev’e erdi sadâ-yı gus ( Baki ) Baki’nin şahane sözlerinin kösü( büyük davulu) Delhi’deki Husrev’in kulağına kadar gitti.

SÜMNAT: Hintlilerin buda heykelleri ile dolu olan Gücerat’taki büyük ibadethanelerinden biri. Güneş tutulmasında burayı ziyaret ederek huzura kavuşacaklarına inandıkları bir yerdi. Beş yüz cariye dans eder üç yüz berber saç ve sakal keser her an en az bin ziyaretçi bulunurmuş. ( A. T. Onay, a.g.e. shf 442)

SATRANÇ: Hint hükümdarı Talmet Şah için Nasr Dühr adlı bir âlimin bulduğu zekâ oyunudur. Talmet Çin hükümdarı ile yaptığı savaşta üzüntüsünden filin üstünde ölmüş, annesine teselli olması için bu oyun icat edilip öğretilmiştir. Satrançtaki kullanılan tabirlerin pek çoğu, şairlerimiz tarafından kullanılmıştır. Mat etmek, piyade, at sürmek, fil, açmaz, feres, mensube, Ruh vb.

Mansube üzre sürdü ruh ile piyadesin

Şahmat etti âlemi ferzane benlerin. ( Necati )

 

ÇİN KÖKENLİ ÖĞELER

Fağfur: Çin sanatı, Çin kâsesi, Çin porseleni ve Çin sanatsından kasıtla Çin hükümdarı

Neşe , ümit ettiğin sagar da senden gamlıdır.

Bir dokun bin ah işit kâse- fağfurdan

 

ÖN ASYA KÖKENLİ DİĞER UNSURLAR

 

NEMRUD: Bir Babil hükümdarıdır. Hz İbrahim'i ateşe attırmıştır. İbrahim’in atıldığı ateş gül bahçesi olmuş, Nemrut’u ise burnuna giren bir sivrisinek öldürülmüştür. Nemrut burnundaki sivrisinek kıpırdadıkça bundan kurtulmak için başına tokmakla vurdurtuyormuş ve bu yüzden de ölmüş. Divan şiirinde İbrahim ve onun diğer adı olan Halil sözcüğü ile putların ve sanemlerin kırılması birlikte düşünülen bir mazmundur.

Bir Halil'i evvel gelip asnamı kılmıştı şikest

Sen halilim sonra geldin halkı kıldın putperest ( Figani )

( Bu beyitte Hz. İbrahim ( Halil'in ) Nemrud'un hükümranlığını sarsıp putlarını kırmasına telmih edilirken Kanuni'nin veziri ( Pargalı ) Makbul İbrahim Paşa'nın Sultan Ahmet'e heykel diktirmesi ile halkı putperetliğe teşvik ettiği anlatılıyor. Bu beyit sonrasında şair, Figani, Pargalı Makbul İbrahim Paşa tarafından idam ettirilmiştir.

 

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com



 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar