Sağdan ikinci Asesbaşı. En soldakiler ases erleri
Ases
Osmanlıca yazılışı: ases : عسس
Ases sözcüğü Arapça asse (عسّ) fiil kökünden gelir ve asse fiilinin ism-i fâilidir. Sözcük Arapça da “bekçi” anlamına gelen “âss”ın çoğuludur.
Osmanlı devrinde asâyişin muhafazası için görevlendirilen geceleri dolaşan ve şimdiki polis veya bekçilerin vazifesini gören asayiş memurları, nöbetçi Yeniçerilerdir. Eskiden şehrin emniyeti için görevli olan Yeniçeri postalarına Ases denmiş aseslerin amirlerine de Asesbaşı denilmiştir.
Aseslik teşkilatı yeniçeriler ortadan kaldırılana kadar Yeniçeri ocakları içinde bir bölüktü. Bu bölüğün komutanına ise Asesbaşı denirdi. Asesbaşının ocak içindeki askerî görevi dışında, şehrin inzibat ve asayişini korumak görevi de vardı. Asesbaşının Ağakapısı’nda devamlı bir kapı kethüdâsı (emir eri) bulunur, yeniçeri ağası ile irtibatını bu nefer vasıtasıyla sağlardı.[1] Ocak içindeki idamlardan sorumlu olan Asesbaşı, Subaşı ile birlikte hapishanelerden de sorumluydu. Padişahların ve sadrazamların cuma namazı vb için gideceği yolları güven altına almak, törenlerin ve tören yollarının emniyetini sağlamak da Asesbaşı ve aseslerin görevleri dâhilindeydi. Asesler görevleri gereği çarşı, arasta, han ve sokaklarda devriye geziyorlar, bu görevleri sayesinde dükkân sahiplerinden de belirli bir ücret alıyorlardı. Asesler daha ziyade geceleri görev yapan kolluk ve asayiş güçleriydi. Lakin gerektiği zamanlar subaşılara da destek olarak verilen güvenlik güçleriydiler.
Ases ve asesbaşı Şeri kurallara aykırı hareket edenler, kişileri, esnafları asayişi bozan insanları, Kadı’nın koyduğu yasaklara riayet etmeyen, fahiş fiyata mal satan esnafları tüccarları, caiz olmayan işleri yapanları yakalayıp Kadı’nın karşısına çıkaran kolluk kuvvetleriydi. Asesler günümüzdeki anlamı ile hem polis hem de bir ölçüde zabıta memuru gibi hareket ediyorlardı. Tacirleri ve tüccarları da kontrol ederler, sarhoşları ve edepsizleri de yakalayan bekçi zabıta memuru ve polis karşımı bir görevleri vardı.
Asesler tarafından yakalanan suçluların karakola getirildiği, karakolda mahkûmlara dayaklar atıldığı, aseslerin meyhanelerden vb vergi aldıkları vb de eski devre ait bilinen ayrıntılardır. Şehirlerin emniyetinin geceleri daha aseslerin ve Asesbaşının sorumluluğunda, gündüzleri ise bu sorumluluğun Subaşı’ya ait olduğu bilinmektedir. Buna mukabil, Asesbaşı ile Subaşı’nın ve emrindeki kolluk kuvvetlerinin dayanışma içinde oldukları birlikte ve ortak hareket ettikleri de bilinmektedir.
Yeniçeri ocağı kapatılınca aseslik kurumu polislik ve bekçilik kurumları şeklinde devam ettirildi.
Ases ve Asesbaşı doğal olarak şiirimizde de karşımıza çıkan figürlerden biri olmuştu. “Asesten dost olmaz yer içer yine de görevini yapar “ deyimi bugün de” polisten dost olmaz “şeklinde yaşamaya devam etmektedir.
Mest- bâ temkine rehzen mi olur bim –i ases
Temkinli – terbiyeli- giden şarhoşun önünü ases kesmez. ( Rağıp Paşa)
Ases, hüsn ilini gönlümün zülfünde bulup
Gece gezdik diye asmağa kalktı resen [2] ( Ahmet Paşa )
Gözlerün olup harâmî başladı başlar keser
Mısr-ı hüsnüne olalı iki kec Hindû ‘ases Hamdullah Hamdi Divanı ve Edebi Kişiliği
Yeniçeri - Ases
KAYNAKÇA
[1] ABDÜLKADİR ÖZCAN, https://islamansiklopedisi.org.tr/asesbasi
[2] A. Talat Onay, Eski Edebiyatta Mazmunlar, MEB , 1996 , SHF 105