Aşık Elesgerle Şemkirli Aşık Hüseyin Destanı 2 Yrd Do. Dr. Seher Atmaca

24.09.2016

 ÂŞIK ELESGERLE ŞEMKİRLİ ÂŞIK HÜSEYN DESTANI -2-

 

Yrd.Doç.Dr. Seher ATMACA

 

Beli (evet) menim azizlerim, ele ki söz tamama yetişdi. Mikayıl söyüşü (küfrü), korkuyu işitmezliğe vurdu. Sözün özünü götürüp cebine koydu. Ele bil ki dünyayı buna bağışlamışlardı.

Âşık Elesger soruştu:

- Mikayıl, bu sözü götürüp ne edeceksen?

-Aparıp Mıqıç’a verip, sazımı alacağım.

-Bundan sonra yene âşıklık edeceksen?

-Beli edeceyem.

-Yok, senin âşık olmağına hele çok var. Get bir ustada gulluk (hizmet) ele, bilmediklerini öyren, kemkesirini (eksikliklerini) düzelt.

-Kimin yanına gittim, şeyird (çırak) götürmedi. (kabul etmedi)

Âşık Elesger biraz yumşaldı:

-Sen de ki âşıklığa hevesi var, men öyrederem. Get sazını al gayıdanda (dönende) yanıma gelersen.

Mikayıl sevine sevine evlerine getti. Seher tezden yol başladı Çardaklı’ya. İki gün gelip Çardaklı’ya yetişdi.

Soruşup Mıgıç’ın evini taptı (buldu) gonşulardan bir oğlan gelip Mıgıç’ı çöle (dışarıya) çağırdı. Mıgıç çöle çıkanda gördü ki Mikayıl gelip, elinden tutup ahvalını soruştu, eve davet eledi. Mikayıl eve getmek istemedi. Konu komşu meseleyi bildiklerinden Mıgıç’ın bağladığı âşık geldiğini duyanda, bir göz kırpımında buraya bir meclisin adamı toplaşdı. Komşulardan aksakal bir Ermeni Mikayıl’ı da, Mıgıç’ı da evlerine apardı. Mikayıl kâğıdı çakırdı, okudular gördüler ki Mıgıç’ın mecliste okuduğu bağlamanın cevabıdır. Özü de (kendisi) çok ustalıkla açılıp. Mıgıç Mikayıl’ın sazını özüne gaytarmak (kendi yanında bırakmak) istemedi, dedi:

Bağlamayı sen açmış olsaydın sazını vererdim Âşık Elesger açıp, vermeyeceğim.

Mıgıç bele deyende hemin aksakal Ermeni işe garıştı:

Âşık Mıgıç bağlama senin olsaydı sen deyen idi, bağlama özgenindi, o da gedip özgeye açtırıp. Oğlanın sazını özüne ver.

Âşık Mıgıç gördü ki bu çok tutarlı bir söz oldu. Dillenmeden Mikayıl’ın sazını özüne gaytardı. (kendine verdi)

Mikayıl sazını görürüp bir başına Göyçe’ye geldi. Gelen kimi de özünü Âşık Elesger’in yanına yetirdi. Âşık Elerger Mikayıl’ı yanında şeyird (çırak) sakladı.

Menim azizlerim, Mikayıl Âşık Elesger’in yanında şayird (çırak) galmakta olsun size deyim Şemkirli Âşık Hüseynden.  Mıgıç sözü görürüp ustadının yanına getti. Meseleyi Âşık Hüseyn’den danıştı. O da bu işe göre Mıgıç’ı biraz danladı (azarladı) sonra bağlamanın açmasını okutturdu. Mıgıç ele hesap ederdi ki, ustadı bağlamanın açılmasına pert olacak (çok bozulacak) amma bele olmadı. Âşık Hüseyn bu cevaptan razı galdı. Mıgıç’a dediki Âşık Elesger bağlamanı çok güzel ve düzgün açıp. Âşık Hüseyn’i razı salan bir de o idi ki Âşık Elesger özünden (kendinden) yaşça büyük olan ustada itiram göstermiş, onun bağlamasını lal, mercan gibi gıymetlendirmişti. Âşık Elesger’in bu marifeti Âşık Hüseyn’in onunla görüşmek hevesini bir o kadar artırdı.

Âşık Hüseyn çok arzu ederdi ki, Âşık Elesger, Şemkir tarafa gelsin görüşsünler. Amma Âşık Elesger gelmirdi ki gelmirdi. Âşık Hüseyn’in sabrı kesildi. Bir istedi ki kağız gönderip, Âşık Elesger’i çağırtsın. Amma bu fikirden tez el çekti. Ona göre ki bağlamanın açılmasından sonra çağırttırmak onu meydana çağırmak kimi başa düşerlerdi. Çok götür-goydan sonra bele karara geldi ki özü Âşık Elesger’le görüşe gitsin.

Beli menim azizlerim, payız (sonbahar) getti, gış geldi, gış herlendi, yaz oldu. Günlerin bir günü Âşık Hüseyn atına mindi, sazını çiğnine saldı, Göyçe’ye yolu düştü. Gelhagel, gelhagel akşama doğru Ağbulak köyüne yetişti. Ağbulak köyünde âşık Hüseyn’i tanıdılar. O gece onu sakladılar (misafir ettiler) yahşı sohbet eylediler. Sabah hamınızın (herkesin) yüzüne hayırlıkla açılsın, sabah açıldı. Çay-çörekten sonra Âşık Hüseyn xahiş (rica) eledi ki, yolum uzaktır gedim.

Kalvayı İbrahim soruştu:

-Âşık Hüseyn, Allah goysa seferin harayadır? (nereye)

-Âşık Elesger’le görüşmeye gedirem.

Xahiş edirem, gayıdanda (geri dönende) bizi görmemiş olma!

  • Baş üste!

Beli, seher tezden Âşık Hüseyn Göyçe denizinin (gölünün) güney tarafından Ağkilse’ye doğru yola koyuldu.

Dağ otu biçilirdi. Âşık Elesger de biçine (ot ya da ekin biçmek)  giderdi. Bu gün Âşık Elesger biçine gitmedi. Arvadı Anaxan’ım onun yanına gelip dedi:

                -A kişi cemaat biçine gitti sen niye yubanırsan? (gecikirsin)

-Arvad, men bu gün getmeyeceyem.

-Niye?

-Bu güm Şemkirli Âşık Hüseyn bize gonak gelecek.

Anaxanım daha bir söz soruşmadı. Başladı evi-eşiyi selgeye (düzene) salmağa.

Âşık Elesger gardaşı Mehemmedi yanına çağırıp dedi:

-Mehemmed, durma get yaylagdan heyvan getir.

- Ay gağa (ey gardaş) xeyirdir mi?

Bu gün Şemkirli Âşık Hüseyn bize gonak gelecek.

-Ay gağa kim dedi?

Yuxuda görmüşen, Sen durma get heyvan getir, gerçek olar gonagımıza keserik, gonak gelmese de özümüze (kendimiz) keserik.

Mehemmed ata mindi, heyvan getirmeye getti.

Âşık Elesger gapı-bacada herlenip (dolaşıp) gonagın yolunu gözlemeye başladı. Bir de gördü ki Zod yolu ile bir atlı gelir. Atlı gelip kende (köye) yaklaşanda yolun gırağında yer sulayan Meşedi Paşa’nın yanında dayandı. Ne danışdılarsa, Meşedi Paşa elini kende tarafa uzattı. Sonra at yine yoluna devam etti. Âşık Elesger’in yüreğine damdı ki (içine doğdu) bu Âşık Hüseyn olacak. Damın üstünden aşağı düştü (indi), gonağı karşılamak için yola doğru gitti. “Qarama” deyilen suyun yanında birbirine çattılar (karşılaştırlar) Âşık Elesger gördü ki, boz atlı, sarıyağız, gırmızı saqqal, yüzünde tek tek çopuru olan bu nurani kişi hemin yuxuda gördüğü adamdır. Âşık Hüseyn dillendi:

-Salameleyküm, ay Âşık Elesger!

-Aleykesselam, ay Âşık Hüseyn! Xoş gelipsen!

-Aye, xalası göyçek (ey halası güzel) sen ne bildin ki, men Âşık Hüseyn’em?

-Bacısı göyçek, bes sen menim Âşık Elesger olduğumu haradan bildin?

-Men iki gündür soraklaşa-soraklaşa gelirem. İndi de o yer sulayan gonşundan soruşdum, dedi ki o ev Âşık Elesger’in evidir, damın üstündeki de Âşık Elesger’dir.

-Hüseyn emmi senin de geleceğini mene demişdiler.

Âşık Hüseyn teeccüplendi. (afalladı) Ağbulakla Ağkilsenin arası da bir günlük yoldur. Bes bu xaberi Aşık Elesger’e kim getirmiş olar?!

Âşık Hüseyn attan düştü (indi) Görüştüler, öpüştüler.

Âşık Elesger ile Âşık Hüseyn danışa danışa (konuşa konuşa) eve teraf (doğru) gelmeye başladılar. Bunlar qapıya çatanda Mehemmed de çattı (yetişti) Mehemmed elini Âşık Hüseyne uzattı:

-Hüseyn emi xoş gelipsen!

-Xoşbeht olasan! A bala sen menim Hüseyn emi olduğum haradan bildin?

-Vallah Hüseyn emi, gağam dedi ki Şemkirli Âşık Hüseyni yuxuda görmüşen, bize gonak gelecek. Bu heyvanı da ona göre getirtti.

Âşık Hüseyn şübheden çıxdı daha bir söz demedi. Mehemmed heyvanı kesti, soymağa başladı. Âşık Elesgerle Âşık Hüseyn eve keçtiler. Çay çörek hazırlandı. Yediler içtiler, Şemkirli Hüseyn’in geldiğini cemaat eşiddi. (duydu) Axsam oldu.

Camaat Âşık Elesger’in evine toplaşdı.

Bir geder (müddet) geçenden sonra Âşık Hüseyn dedi:

-Âşık Elesger sazını götür, bir iki gatar oxu, cemaat gulak assın. (dinlesin)

-Hüseyn emi, camaat benim okumağımı çox görüp,  bugün senin sesini eşitmek üçün buraya yığılıplar. Yaxşı olar ki, özün bir iki kelme deyesen.

Meclistekiler bu teklife çox razı galdılar. Âşıklar sazlarını götürdüler, çalıp oxumaya başladılar. Ustad âşıkların sözlerinden bir geder okudukdan sonra Âşık Hüseyn dedi:

Âşık Elesger, senin yaxşı-yaxşı sözlerin gelib gulağıma çatıb. Biraz da özünden (kendinden) oxu.

-Hüseyn emi, siz kimi ustadın yanında üze (yüze) çıkası ele sözüm yoxdur. Sen öz sözlerinden oxusan, bizim üçün çox xoş olar.

-Elese (öyleyse) ikimizde özümüzden okuyaq.

Âşık Elesger başa düşmüşdü ki, (anlamıştı) Âşık Hüseyn bunun selesini (bilgisini) yoxlamaya gelib. Yoxlamamış el çekmeyecek. Odur ki dedi:

-Hüseyn emi, meslahat sizindir.

-Âşık Hüseyn aldı, görek ne dedi, meclistekiler ne eşitdi.

Analar oğlan doğanda 1

Qoy doğsun oğlanın merd;

Atası kamil olan

Tez tapar 2 dövranı merd

Axşamadek ac da qalsa

Bir tike yalqız yemek

Gedeni yoldan gaytarar 3

Xub 4 saxlar mehmanı 5 merd.

 

Âşık Hüseyn sözü dilcevabı deyenden sonra Âşık Elesger dedi:

-Hüseyn emi, menim de qafiyede “merd” sözüm var. İcaze versen, men de onu oxuyaram.

-Çox şad olaram, buyur.

 

Aldı Âşık Elesger:

Altı günde xelq eyledi

Alemi sübhanı merd

Aya, güne qerar qoyub

Dolanır dünyanı merd

Mehemmed şenine endi

Doxsan min kelme tamam

Osman yazdı, cem eyledi

Otuz cüz Quranı merd

 

Aldı Âşık Hüseyn:

Bir merd ile ülfet qılan

Axır bir gün merd olu

Namerd ile ülfet qılan

Çöl-biyaban gerd olu

Namerd bir mehman görende

İki gözü dört olu

Merd çeker alar elinden

            Gen6 açar sufranı merd.

 

Aldı Âşık Elesger:

İbrahimi Xaelilullah

Ahd-peyman eyledi

Çıxardı mina dağına

 

Oğlun qurban eyledi

Hacer yandı, nale 7 çekdi

Ahü feğan eyledi

Barilahim 8 kerem kıldı

Gönderdi qurbanı med.

 

Aldı Âşık Hüseyn:

                Âşık Hüseyn deyer

Namerd binişan 9 olu

Bir meclisde namerd olsa

Meclis perişan olu

Merd bir meclise varanda

Meclis ürovşan10 olu

Her yerde xahe11 yapar

Keşt12 eyler cahını merd.

 

Aldı Âşık Elesger:

Elesger adın qurbanı

Ya Mehemmed Mustafa!

Şenine aye xetm 13 oldu

El-atasan qul kefa14

Dinini aşkar15 eyledi

Münkire verdi cefa

Qılıncı merd, qüvveti merd

Atı merd, meydanı merd.

Sözler tamam olanda Âşık Hüseyn dillendi:

-Sağ ol, Âşık Elesger! Sözünün heç yanlışı yoxdur. Menim sözü hara, senin sözün hara. Menim sözüm mollalardan eşitdiyim hadislerdir, amma seninki ustadnamedir, nesiheddir.

Âşık Hüseyn başka bir söz başlattı. Âşık Elesger de hemin (aynı) kafiyede ona münasip söz oxudu. Sonra üçüncüsünü, dördüncüsünü. Her iki âşık birbirinin sözlerini tarifleye, tarifleye 7-8 gatar özlerinden oxudular.

Her defa Âşık Hüseyn sözün birinci bendini deyenden sonra Âşık Elesger’den soruştu ki bu qafiyede de sözün var mı? Âşık Elesger deyerdi ki var. Âşık Hüseyn yegin eledi ki (zannetti) Âşık Elesger sözlerinin çoxusunu burada bedehaten dedi.

Cemaat çox diqqatle qulaq asdı. Axşama geder ot biçen adamların yorgunluğundan eser-alamet qalmamışdı. Âşık Hüseyn üzünü Âşık Elesger’e tutub dedi;

Âşık Elesger senin dodaqdeymez sözlerini de eşitmişem. İmdiye qeder heç bir âşık da bele sözler yoxdur. Söz deyende dodaqların birbirine deymemesi çox çetin bir işdir. Men de bele bir söz düzeltmişem. Gör hoşuna gelir mi?

-Hüseyn emi, bizim üçün çox hoşdur buyur.

Âşık Hüseyn indiye qeder heç kesin yanında oxumadığı “Ay eyler qıj-qıj” dodaqdeymez tencisini oxumağa başladı, görek nece başladı. Deyek, şad olun

Qış çilesi, Xıdır İlyas gelende

Herlener gerdişi, 16 ay eyler qıj-qıj17

Qış ayından yaz ayına keçende

Arşdan neysan yağar, 18 ay eyler qıj-gıj.

Âşık Hüseyn sözü dilcevabı deyenden sonra Âşık Elesger soruşdu:

-Âşık Elesger, buna oxşar sözün yoxdur ki?

 

-Hüseyn emi, bu sözünü de âşıklardan eşitmemişem. Çox xoşuma geldi. İstedim ki tek oxuna; bunu da cütlemişem. İcaze versen oxuyaram.

Âşık Hüseyn az galdı ki Âşık Elesger’in yalanının üstünü aça. Deye ki bu söz hele heç kese malum deyil. Bir teher sözünü saxladı. Üreyinden gülümsünüp dedi:

Elesger cütleyebilipsense oxumağın çox xahşı olar.

Âşık Elesger sazı sinesine basıp başladı, görek nece başladı.

Qeyz eyleyer, çen çekdiler dağlara19

Qehrinden yelleri ay eyler qıj-qıj.

Qarşı gelse hasret çeker yar yara

Ağlı çaşar seri ay eyler qıj-qıj.

 

Aldı Âşık Hüseyn:

 

Acıqlandın20 ağyara “nesen ki!”

Eşgin artdı hey yanında ne senki

Ağılkarlar qayıranda ne senki

Ayaqda şeceri21 ay eyler qıj-qıj.

 

Aldı Âşık Elesger:

 

Şin22 şeher axtarır secere deyer

Şeytan şer eyleyer seç ara deyer

Daşar çaylar qalxar şecare deyer

Herlenen23 daşları ay eyler qıj-qıj.

 

Aldı Âşık Hüseyn:

Ağılkarlar hey çekerler xeyatı

Hey yeyinen al dersine xeyatı

Seddairler qayırarlar xeyatı24

Çarx herlener25 sesi ay eyler qıj-qıj.

 

Aldı Âşık Elesger:

Aşıq çaşsa dilde qara qar qalar

Dağlar sinesinde qara qar qalar

Geşte çıxsa26 erşe qara qargalar

Çalar qanadların ay eyler qıj-qıj

 

Aldı Âşık Hüseyn:

Yeri sen canana qarşı gelende

Saxlar sedeqati qarşı gelende

Aşıq Hüseynin yarı qarşı gelende

Ağılı serinden ay eyler qıj-qıj

 

Aldı Âşık Elesger:

Yazıq Elesger elin yetse ne nara

Ne hasret çek ne ah eyle ne nar

Ne insandı sangi salır ne nara

 Qaynadar derya tek ay eyler qıj-qıj

 

Gece yarısını geçmişti, cemaat sohbetten ayrılmak istemiyordu. Âşık Hüseyn Elesger’e dedi:

-Âşık Elesger, bir dodaqdeymezim de var. Onu da eşitmek istiyersen mi?

-Hüseyn emi, senin sözlerin birbirinden gözeldir. Görürsen de! Camaat sabah işe gitmeyi de yaddan çıkarıb hamısı seni eşitmek isteyir.

Âşık Hüseyn görek bu defa ne dedi, meclistekiler ne eşitti, diyek şad olun:

Sen şeyirdsen, hey deyirler

Ders al, arkadan, geda!

Haqiqatten dışarısan,

Keçirsen yandan geda!

Aşıq isen saz çalırsan,

Şer ile işin nedi?

Deryalardan xarac alsan,

Heya qıl27 kandan, geda!

Âşık Hüsen bu bendi diyenden sonra yene üzünü âşık Elesger’e tuttu:

-Aşıq Elesger, buna oxşar sözün var mı?

-Hüseyn emi, var.

-Onda de gelsin.

 

Aldı Âşık Elesger

Gizli sirrin nahaq yere

Gizledin xandan geda!

Ah çeker nale eylesin

Can geder candan geda!

Etiqatla sidq dille

Çağır şahlar şahını

Nahaq işdi dilek diler

İnsan insandan geda!

 

Aldı Âşık Hüseyn

Seyyad28 isen, seyre çıxsan

Geşt ele29 dağlara sen

Eşq ehlisen axtargınan30

Yetişesen yara sen

Eşq ateşi canda getsin

Getsen her diyara sen

Arı teki31 hey sızılda

Şire çek şandan geda! 32

 

Aldı Âşık Elesger

Al çetirin çıx sehraya

Sal serine saye33 gez

Qeder senle gezecekdir

İster gir deryaya gez

Sakin eyleş sin34 içinde

Haqigatden aye35 gez

Şeri-şeytandan geda!

 

Aldı Âşık Hüseyn

Hüseynden kenar herran36

Seni salar enğele

Yene dağlar nele 37

Çisgin gele çen38 gele

Azrayıl ner kişidir

Siner çeker çengele

Addadar sandan geda!

 

Aldı Âşık Elesger

Elesgerle danışanda

Al eline saz danış

İnci seni isteyenle

Eyle erki-naz39 danış

Eyleşende ağır eyleş

Danışanda az danış

Eşidenler “ehsen!” desin

Sana her yandan geda!

Sözler tamama yetişenden sonra Âşık Hüseyn üzünü cemaata tutup dedi:

-Camaat, icaze verseniz, sohbetimizi qurtararıq. Siz de işten gelipsiniz, sabah da işe gedeceksiniz. Sabah açılmaya bir şey galmayıb.

Ağsaqqallardan biri dillendi:

-Peki, Âşık Hüsey’le Âşık Elesger’in sohbetinden doymaq olar!

Âşık Hüseyn gördü ki cemaat yerinden terpenmek (kımıldamak) istemiyor dedi.

-Yaxşı oxu diyirseniz oxuyaq.

Âşıklar bu defa başka ustadların şiirlerinden okumaya başladılar. Bir neçe gatar okumuşdular ki horozlar ötmeye başladı.

Âşık Hüseyn gülümseyip dedi:

-Yene oxuyaq mı? Çox sağ olun! Horozların emrine tabi olmak gerekdir.

Cemaat istedi ki âşıklara dövran pulu yığsın, Âşık

Hüseyn razılaşmayıp dedi:

-Men buraya qazanca gelmemişem, Âşık Elesger’le görüşmeye gelmişem. Menim arzum, maksadım ancak bu idi. Çox sag olun!

Cemaat şad-hürrem (memnun kalarak) dağılıp evlerine getti. Âşık Elesger Âşık Hüseyn’i bir neçe gün de qonak saxladı, yaxşı hörmet eledi. Onu yola salanda qucaklaşıb öpüşdüler.

Âşık Hüseyn gelib Ağbulak kendine (köyüne) çatanda gördü ki cemaat onu gözleyir. Molla Ali soruştu:

-Âşık Elesger’le görüşebildin mi, nece aşıqdır?

-Âşık Elgesger kimi âşık hele dünyaya gelmeyib, inden beleye de (bundan sonraya) gelmeyine inanmıram; o haqq aşağıdır.

Âşık Hüseyn böyle demesi onun hörmetini daha da artırdı, o gece Ağbulaq’da saxladılar, meclis qurdular, çox razı yola saldılar.

Bu ehvalatdan sonra harada söz düşdüse, Âşık Hüseyn Âşık Elesger’i, Âşık Elesger de Âşık Hüseyn’i terifledi.

 

1-Doğuranda 2-Tez bulur 3-Çevirir 4-Şık, Güzel 5-Misafir 6-Geniş 7-Ah çekmek 8-Allah, Tanrı 9- 10-Şenlenme 11- 12- 13-Şanına ayet ezberlemek 14- 15-Ortaya çıkmak 16-Döner devranı 17-Şırıltı 18-Gökten yağmur yağar19- 20-Kızmak 21-Soyağacı 22-Cin 23-Dönen 24- 25-Döner, dolaşır 26-Meydana çıkmak 27-Hayâlı olmak 28-Gezgin, avcı 29-Meydan okumak 30-Aramak 31-Gibi 32-Zavallı, dilenci 33-Korumak, gölge 34-Mezar 35-Ayet 36-Dolaşmak, dolanmak, gezmek 37- 38-Sis 39-Naz, gamze

https://www.tayyibatmaca.net/belge/hecetaslari3sayion5mayis2015.pdf

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar