KategorilerEDEBİYATHalk Hikâyeleri Masal Destan Efsane Anonim EdebiyatAşık Elesgerle Şemkirli Aşık Hüseyin Destanı 1Yrd Do. Dr. Seher Atmaca

Aşık Elesgerle Şemkirli Aşık Hüseyin Destanı 1Yrd Do. Dr. Seher Atmaca

24.09.2016

ÂŞIK ELESGERLE ŞEMKİRLİ ÂŞIK HÜSEYN DESTANI -1-

 

Yrd.Doç.Dr. Seher ATMACA

 

Benim azizlerim size nereden haber vereyim, Azerbaycan’ın Şemkir bölgesinden kimden, Şemkirli Âşık Hüseynden. Şemkirli âşık Hüseyn çok gabiliyetli sanatkârdı. Onun bilmediği söz, öğrenmediği destan yoktu. Âşık Hüseyin Tufarganlı Abbas, Qurbani, Hasta Qasım ayarında bir âşıktı. Toy meclislerinde âşıkların okuduğu sözlerin çoğu Şemkirli Âşık Hüseynden olurdu. Şemkirli Âşık Hüseyn hem de çok marifetli, her şeyi yerli yerinde bilen bir aksakal halk aşığıydı. Herkes isterdi ki toy şenliğini Âşık Hüseyn yola salsın. Âşık Hüseyn destanları öyle güzel anlatır, sözleri öyle maharetle okurdu ki onun meclislerinde olan gençler âşık olma hevesine düşerlerdi. Âşıklığı öğrenmek isteyen arzu ederlerdi ki ne olaydı ne olaydı da Şemkirli Âşık Hüseyn’e çırak olaydı.

Şemkirli Âşık Hüseyin’in vaktinde Göyçe âşıklarından meclislerde en çok Âşık Elesger’in sözlerinden okurlardı. Şemkir, Qazak, Şınık bölgelerinden gelen Göyçe âşıklarından meclislerdekiler rica ederlerdi ki bir söz başka âşıktan okuyanda, birini de Âşık Elgesger’den okusunlar. Âşık Elesger’in sözleri Azerbaycan toprağının her tarafına yayıldı. Şemkirli Hüseyn de Âşık Elesger’in sözlerini işitti. Baktı ki çok değerli sözleri var. Onun tecnisleri Âşık Hüseyn’in o kadar hoşuna gitti ki ondaki ustalığa hayran kaldı. Dudakdeğmezlerini duyanda hiçbir âşıkta rastlamadığı bu sözler âşık Hüseyn’i hayretler içinde bıraktı. Kendisi de böyle sözler söylemeye çalıştı. Baktı ki bu çok zor iştir. Her aşığın becerebileceği bir iş değil. Bundan dolayı da Âşık Elesger ile görüşmek istedi. Uzun müddet bekledi fakat Âşık Elesger’in yolu Şemkir’e düşmedi ki görüşebilsinler.

O zamanlar Göyçe bölgesinde Alı, Elesger, Muharrem, Musa, Alışan, Qahraman, Qasım, Mehdi, Qulu, Qurban, Necef, Esed, Yunus gibi âşıklar vardı. Bunların tamamı üstada hizmet eylemiş, âşıklık sanatını öğrenmişlerdi. Ama Göyçe’de öyleleri de vardı ki kendi kendine saz çalmayı öğrenmişti, birkaç şiir ezberleyip ben de aşığım diye ortalığa çıkmışlar. Böyle âşıklardan biri de Hüseyin Quluağalı Âşık Mikayıl’dı.

Bir gün Âşık Mikayıl sazını omuzana geçirip o köy senin, bu köy benim diyerek Gedebey’e geldi. Bir toy meclisinde Âşık Mıgıç’la karşılaştı. Âşık Mıgıç, Şemkirli Âşık Hüseyn’in çırağıydı. Şemkir bölgesinin Çardaklı köyündendi. Ermeni olsa da Türkçe çok düzgün ve güzel okuyordu. Ama onda bir hasiyet vardı ki tanımadığı âşık görende onu pisiktirmeğe (korkutmaya) çalışırdı.

Âşık Mıgıç meclislerde bir iki okuyandan sonra üstadının bir bağlamasını dedi ve Mikayıl’den talep eyledi ki cevabını versin. Mikayıl cevap veremedi. Ne kadar fikirleştiyse, bir cevap bulamadı. Mıgıç Mikayıl’ın sazını elinden aldı. “Ne zaman muammanın cevabını bulursan o zaman gelip sazını alabilirsin” dedi. Mikayıl muammayı oradakilerden birisine yazdırıp cebine koydu. Üzüntülü bir halde Göyçe’ye döndü. Eve geldikten sonra da çok düşünse de yine de muammanın cevabını bulamadı. Dost ve tanışlarıyla fikirleşti onlar da muammayı açamadı. Öyle düşündüler ki sözün kökü yoktu bu bir dolaştırmadır diye düşündüler. Bir cevap bulamayınca Âşık Elesger’in yanına geldi. Oturup yeyip içtikten sonra da Âşık Elesger: “Mikayıl ne yahşı bize gelmişsen” dedi. Mikayıl başına gelenleri olduğu gibi danıştı. Âşık Elesger Âşık Mikayıl’a kızarak: “Âşıklığı üstattan öğrenmeden neden çöllere düşüp hem kendini hem de Göyçe’nin adını batırıyorsun?” dedi. Mikayıl “Elesger emmi bu bağlama değil. Aklına geleni yalandan uydurdu. Sözün evi yoktur dolaştırmadır.” Mikayıl cebindeki muamma olan kâğıdı Âşık Elesger’e uzattı. Âşık Elesger yüzünü oğlu Beşir’e dönderdi “al oku bakayım ne yazılmış” dedi. Beşir kâğıdı okumaya başladı. Biz de saz ile okuyak siz de şad olun.

 

Bugün bir hayvanat gördüm

Zenbur(1)gibi şan(2)verir

Hereyi(3)yük ile gelir

Nefesi duman verir

Dindirsen(4)danışmağa

Nale(5)verir asmana

Ne yerdedi ne göydedi

Sedri(6)üstü yan verir

Bir başı var bir ayağı

Gör neçe parmağı var

İki kolu bir boğazı

Tek birce dudağı var

Eyleşipdi bir makamda

Her yana oylağı var

Goy eşitsin hamı bilsin

Her gelene nan verir.

 

Gel biçare âşık Hüseyn

Gıl sözünü mühteser(7)

Onu abı gür gelende

Olur deli denkeser(8)

Eşidenler fikir verin

Bu sözüme serbeser(9)

Eğerki ağam olmasa

Sidqine(10)güman verir.

 

Benim azizlerim, ele ki söz kurtardı, Âşık Elesger yüzünü Mikayıl tarafa tutup acıklı acıklı dillendi.

-Sen diyorsun bu sözün evi yoktur! Üstada böyle kıymet verirler! Gör sade bir şeyin üstüne ne güzel bağlama düzeldip!

- Elesger emmi, Allahını seversen neyin üstünde düzeltip?

Âşık Elesger Mikayıl’e cevap vermedi. Sazını direkten indirip köyneğinden çıkardı, zilini zil, bemini bem eyledi. Beşir’e dedi ki kâğıt kalem getir. Beşir kâğıt kalem getirdi. Âşık Elesger sazı sinesine bastı. Osmanlı Divanisi havası ile görek ne dedi, Beşir ne yazdı. Biz de sazla deyek siz de şad olun:

Gelende ustad kelamı

Köhne yaram qan veri

Mövce(11) gelir bahri-çeşmim

Qetreyi-baran verir

Deneni torpaq içinde

Göyerdir kani-kerem

Bir melek müqarre(12)olmuş

Bizlere erzan verir.

 

Âşık Elesger yüzünü Beşir’e tuttu

-A bala yazabilirsen mi?

- Ay dede, yazıram.

Âşık Elerger aldı o biri bendini:

 

Anlamaz nadan eşitse

Deyer hedyandı(13) bu söz

Ehli irfan meclisinde

Lalü mercandı bu söz

Muhteseri Türki-zeban(14)

Bil deyirmandı bu söz

Ab şecere ahen senge

Gör nece çövlan(15) verir

Mikayıl dillendi:

-Elesger emmi, çok fikirleştim ama değirmen hiç aklıma gelmedi.

-Sende akıl var ki aklına gele!

Âşık Elesger aldı o biri hanesini:

 

Zindandan gelmeyende

Düşer bir geyri hala

Dahanından(16)ataş galkar

Ah çeker eyler nala

Qezebinden lenger(17) vurar

Hem qabağa(18) hem dala(19)  

Hay verdikçe alov sepir

Dud qalkır duman verir.

 

Mikayıl’ın el ayağı yere değmiyordu. Bu bendi kendisi diyende dillendi:

-Sağ ol Elesger emmi!

Âşık Elesger, Mikayıl’ın bu durumuna çok üzülmüştü. Onun talim terbiyesiz saz götürüp âşıklık sanatını ayakaltına aldırmasını bağışlamak istemiyordu. Mikayıl’ın ona “sağol emi” demesi de ona çok acıklı geldi. Eğer evinde olmasaydı onu öyle bir çırpardı kendine gelemezdi.

Âşık Elesger aldı sözün o biri hanesini:

 

Haydi, kolla hinzir oğlu

Şimdi durma qarşıda

Paşol(20)malçi(21)idi durak

Seni verem padsuda(22)

Okuram inna-fetehna

Metlep(23)alam yuhuda

Şahı-merdan nökeriyem(24)

Dersimi pünhan(25)verir.

 

Soruşur aşıq Elesger

Dersi kimden almışsan

Abes yere saz götürüp

Ele govga salmısız

Üç kemle sözden öteri

Siz ki metel(26)galmısız

Nahaqdı(27)qürbet vilayet

Sizlere dövran verir.

 

1-Arı 2-Petek 3-Tahta sehpa 4-İfade almak 5-Ah 6-Yerden yüksek taht7-sözü bitir 8-Aklı başından çıkmak 9-Candan dinlemek 10-Kalpten11-Çoşmak 12- Peydah olmak 13-Ağzı bozuk 14-Kısaca sözün Türkçe özeti 15-Dörtnala koşmak 16-Ağzından 17-Sallanmak-ırgalanmak 18-Ön-ileri 19-Arkaya-geriye 20-Defol 21-Sus git ahmak 23Dilek 24-Hizmetçi 25-Gizli 26-Çaresiz 27-Haksız-vicdansız

https://www.tayyibatmaca.net/belge/hecetaslari2sayion5nisan2015.pdf

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da