KategorilerKİTAP ÖZETLERİ VE ELEŞTİRİLERİAşkın Gözyaşları Tebrizli Şems Sinan Yağmur

Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems Sinan Yağmur

15.11.2016

 

 

Yazar :Aşkın Gözyaşları 

İlk Yayınlanma Tarihi: Mart 2018
Yazar: Sinan Yağmur

Sinan Yağmur’un yazdığı “ Aşkın Gözyaşları” adlı eser,  Mevlana ile Şems arasındaki bağı en, iyi anlatan eserlerden birisidir.

Eser kimileri tarafından kısa sürede yazılması, Mevlana ve Şems bağını anlatarak para kazanmak mamacıyla yazıldığı, yazarının zihaf ile zifaf arasındaki farkı bilememsin, patatesin olmadığı vakitlerde patates soyulması gibi bazı bilgi eksiklikleri ile yazıldığı eleştirilerine rağmen, piyasa da çok tutulmuş, yazarına ün kazandırmıştır.

Eserin anlatımında da bazı hatalar vardır. Eser, Şems ve Mevlana’nın düşüncelerinin basitliği, yazarın ben anlatıcı özelliğini zaman zaman yitirdiği, Şems ile Mevlana’nın konuşmalarının birbirlerine karıştırdığına dair hususlar da barındırmaktadır.

Roman, Şems’in biyografisi üzerine kurulmuş, Şems’in ağzından anlatılan bir kurmaca bir biyografik roman halinde yazılmıştır.

Aşkın Gözyaşları

“Romana ve romancıya saygı gereği özet kısa tutulmuş, final bölümü yazılmamıştır. “

Şems, suresine aşık olduğu için ve  Tebriz’de doğduğu için gerçek adı Tebrizli Şems olarak dillerimizde kalmıştır Oysaki Tebrizli Şems’in gerçek adı Muhammed’di.

Şems,  Çocukluğunda kavgacı ve sözünü esirgemeyen bir çocuktu.   Şems, huyuyla suyuyla daha çok hiç görmediği dedesine benzetilirdi.

Babası,  o daha çok küçükken Kuran eğitimi alması için medreseye yollamıştı.  Şems her çocuktan daha hızlı öğreniyordu.  Öyleki akranları daha tek tük harfleri öğrenmeye başlamışken, o hafızlık eğitimine başlamıştı.  Şems, aklı büyük kendisi küçük b ir çocuktu. Medresedeki h hocası çok zayıf olduğu için ona tarla kuşu diyordu………

.Onu bir ölüm korkusu sarmıştı. Ölüm döşeğinde olan biri varsa hemen yanına gidiyor, onlara sorular soruyordu. Ölümün nasıl bir şey olduğunu merak etmeye başlamıştı.

Şems büyüyüp de genç bir adam olduğunda babası onu Şam'a gönderdi. Şems içindeki aşkı aramaya çıkmıştı. İçindeki bu aşkı bulmak için diyar diyar geziyordu. Bu boşluğu dolduracak gönül dostunu arıyor, ,sorularına cevap verecek bir şeyhi arıyordu………

Bir gün,  rüyasında aradığı kişinin Rum diyarında olduğu bitirilmişti. Dost arıyorum, aşk diyerek Mevlana’yı arıyordu. Konya'ya geldiğinde her gittiği yerde Mevlana’dan bahsediliyor, onun hikmetleri ve sözleri konuşuluyordu.

Merakı daha da artmıştı. Medreseye geçti ve Mevlana tam hita betine başlıyordu ki Şems’i gördü. Mevlana Şems'e bakınca, Şems o anda bayılmıştı…….

Şems ile Mevlana bir müddet konuşmuş, Aşkı arayan ve vuslatı bekleyen iki gönül bir bütün olmaya başlamıştı.  Şems, Konya’da kalmaya karar vermişti. Mevlana ile Şems artık hep yan yanadır. Mevlana artık hep Şems'in yanındadır. Şems dışında herzeyi ihmal etmeye başlamıştı. Dervişleri, yoldaşları, talipleri, halifeleri Mevlana tarafından ihmal edilmektedir. Mevlana’nın Şems ile muhabbetten gayri meşgalesi kalmamış, dergâhı ve dergâhtakileri de unuttuğu gibi Konya halkı ile de ilgilenemez bir hale gelmişti.  Konya halkı da bundan rahatsız olmaya başlamıştı………

 Mevlana ise tüm olan bitenlere aldırış etmemekte, sürekli olarak Şems ile sohbet ederek Ney dinlemekte ve Mevlevilerin raksını seyretmektedir. Mevlana kitaplara çok bağlı olduğu için Şems’in kitaplarla ilgilenmesini istemiyordu. Çünkü kitaplarla ilgilenirse Şems’ten o süreler içinde uzaklaşmış olacaktı.  Bu yüzden de Şems’in kitaplarla vakit geçirmesini istemiyordu.   Zaten Şems’de kitaplara çok da düşkün değildi. ……….

Mevlana ve Şems birlikte havlete girerler gün ağarana kadar sohbete dalarlardı. Sabah sularında beraber kuran okurlar ve ibadet yaparlardı. Şems zaman zaman Mevlana’yı deniyordu. Şems ile Mevlana’nın halvetleri bazen bir ay dahi sürüyordu. Onlar halvette iken kimse yanlarına gelemiyor, Mevlana’nın oğulları bile babalarını görmemekten yakınıyorlardı. Mevlana’nın eşi çocukları, halifeleri, müritleri ve ihvanları bu durumdan rahatsızdı……..

Mevlana üzerindeki etkisi Şems’in düşmanları gitgide çoğaltıyordu.  Şems hakkında türlü kıskançlıklar, hasetler çıkıyordu.   Şems etrafında dolaşan fitne ve fesatların farkında varıyordu. Mevlana’nın halifelerinin, müritlerinin hatta oğlunun dahi öfkesinin farkındaydı. Bu sebepten Şems, Konya’dan ayrılmayı düşünmeye başlamıştı. Ve bir gün çekip gitmeye karar vermişti.

Ve bir gün Şems aniden Konya’dan gitti.  Gidişi feda içindi. Aradan bir ay geçmişti. Mevlana ona bir mektup göndermiş Şems okumuş ama cevap vermemişti. Mevlana bir ay daha beklemiş ve artık çık gel diyerek Şems’e çok rica etmişti.

Şems’ten ayrılan Mevlana  üzüntüden hastalandı, Kimse ile görüşmüyor, herkese küs duruyordu. Gönül dostunu kaybetmek ona ağır geliyordu. Hiç teselli olamıyor, ve hep üzgün duruyordu.

Şems de daha fazla ayrılığa zaten dayanamıyordu.  Konya’ya dönmek için inanılmz arzuluydu. Mecburen gerdi döndü.

Şems Konya’ya döndüğünde Mevlana  eski haline, ve eo eski neşesine yeniden kavuşmuş oldu. Konya halkı da Mevlana'nın  eski haline dönmesi husunda sevinmişti.

Mevlana, Şems bir daha uzaklaşmasın diye  kızı Kimya hatunu Şems ile evlendirmişti. Ama Kimya hastalandı ve bir gece aniden ölüvermişti.

Alâeddin ise Mevlana’nın üvey oğluydu. Kimya'yı çok seviyordu ve Kimya’nın Şems ile evlenmesine zaten çok içerlemişti. Şems, Kimya ile evlendi diye ve babasından onu kopardı diye Şems'i zaten sevmiyordu………

Şemsi çekemeyenler  Şemsi bir hana getirtip ona bir pusu kurdular.  Hana  gelen yedi cellat ……………..

ÖZET HAZIRLIK : Esra Bülbül

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da