Asmaya Şişe Asmak Âb- ı Tâk
Asma suyu üzüm yetiştirilen asmanın dalları budandıktan sonra içerisinden akan sıvıdır. Bu sıvı çok eskilerden beri şifalı kabul edilmiş, örneğin saçları uzattığı, saçları beslediği düşünülmüş saçların yıkamasında kullanılmış, pek çok başak derde şifa olduğuna da inanılmıştır.
Asmadan elde edilen surla âb – tâk dendiği de bilinir. Nitekim “ tâk “asmanın dalları “ab “ise su anlamındadır. Bu tabirin asmadan akan suyun içene dolması için dalına kap asılması ile de ilgili olabileceğini düşünmek de mümkündür.
Üzümler budanınca asmadan damlayan suları şişerlere biriktirerek şifa niyetine kullanmak âdetinin çok eskilere dayanır. Örneğin asma sularından kahve pişirildiği, bu su ile yapılan kahvelerin çok lezzetli olduğu söylenmektedir.[1] Böbrek taşlarını döktüğü, günde bir fincan içilirse kilo vermeye yardımcı olduğu, vücudu toksinlerden kurtardığı, saçları uzattığı saçları gürleştirdiği, saçların kepeklenmesini ve dökülmesini önlediği iddia edilmiştir.
Hangi kanıtlara dayandığı ifade edilmese de asma suyunun kemik erimesini önlediği, kireçlenmeye iyi geldiği, karaciğer yağlanması için de kullanıldığı söylentileri yaygındır. Asma sularının mürekkep okkasına da konulduğu bu suya öz suyu veya göz suyu dendiği de kayıtlarda geçmektedir.
Asmaya şişe Asmak, deyimi Divan şiirinde de kullanılan bir mazmun olmuştur. Asmadan akan suları şairlerimizin asmaların, üzümlerin veya nihallerin ( taze fidanlar) gözyaşı olarak hayal ettikleri dikkati çeker
Feryad ki ber vermedi bî dâddan özge
Gözyaş ile beslediğim taze nihalim ( Fuzuli)
Mısralarında gözyaşı asıl anlamı ile kullanılmıştır.
Bezm-i aşkın curasın içse göreydi haleti
Ol kadeh peyma ki mest-i âb-ı tâk olmuşdurur. ( Yahya)
KAYNAKÇA
[1] A. Talat Onay, Eski Edebiyatta Terimler, , MEB Yayınları, Ank. 1996. Shf 107