Atabetü'l-Hakayık Konusu Dili İçeriği Nüshaları Alıntılar

28.09.2014

 

Resim Alıntı: https://www.bilgiustam.com/atabetul-hakayik/

 

Atabetü'l-Hakayık

 

Atabetü'l-Hakayık’ın Sahası Yazarı Yeri Anlamı

Atabetü'l-Hakayık, Edip Ahmet Yükneki tarafından 12. Yüzyılda yazılmıştır. Eser Karahanlı Sahasında yazılmış ilk İslami eserler arasında Kutadgu Bilig’den sonra en eski ikinci yazılı eser olmaktadır. Eserin hangi tarihte yazılmış olduğu konusu kesin değildir ancak Atabetü’l Hakayık’ın Kutadgu Bilig’den yarım asır sonra yazıldığı tahmin edilmektedir.

 Atabetü'l-Hakayık,  kelime olarak  “Hakikatlerin eşiği “ anlamına gelmektedir.  Eserin adı ilk önceleri "Hibetü'l-Hakayık" veya "Aybetü'l-Akayık" şeklinde okunmuş daha sonra eserin adının Atabetü’l-Hakayık olarak okunması gerektiği üzerinde karar kılınmıştır.

 

Eserin,  Türkistan’da Taşkent şehrinin Yüknek Kasabasında yazmış olabileceği tahmin edilmektedir.[1] Bu nedenle eserin yazarına Edip Ahmet Yükneki denir. Edip Ahmet eserini Karahanlı Hükümdarı Muhammed Dâd Sipehsalar’a takdim etmiştir.

 

Atabetü'l-Hakayık ‘ın Konuları

 

Eserin konusu dini ve ahlakidir. Edip Ahmet,  eserini bir vaaz ve nasihat kitabı olarak oluşturmuş, Kutadgu Bilig’de de rastlanılan dini ve didaktik bir eser halinde meydana getirmiştir. Edip Ahmet, bu eserini Kutadgu Bilig’den etkilenerek İran edebiyatı tesirinde yazmıştır

 

Eserin konusu: dindarlığın faziletleri, ilmin mutluluğa götüren bir yol olduğu, cömertliğin bütün ayıpları, kirleri yıkayan bir davranış olduğu; cömertliğin insana şan ve şeref kazandırdığı anlatılmıştır.  Şeref, cimrilik, iyi ve kötü huylar, tevazu sahibi olmanın faziletleri,  kibirden kaçınmak gerektiği, iyi bir insan ve Müslüman olabilmenin yolları,  ihtirasın kötülüğü, dünyanın gelip geçici olduğu, ahrete hazırlanmak gerektiği gibi konular üzerinde de durulmuştur.

 

Eser işlediği bu konuları hadis ve ayetlere dayandırarak kanıtlamaya çalışmış, beyitlere dayanarak ahlaklı insan olmanın yollarını, ahlak ilkelerini açıklamış ve çeşitli ahlaki öğütlerde bulunmuştur.  Eser, İslami düşünce ve görüşlere dayanarak İslam anlayışına dayalı ideal bir ahlak ve erdemi öğütlemekte, bilginin değeri konusuna da değinmektedir.  Eser; dünyayı, Allah'ı, insanı bilmenin yolunun bilimden geçtiğini savunmaktadır. Bilginin faydası ve bilgisizliğin zararı konusu eserin üzerinde durduğu ana konulardan biridir.

 

Atabetü'l-Hakayık ‘taki Manzumelerin Şekil Özellikleri

 

Eser, konusu ve şekli itibariyle hem İslamiyet öncesi Türk Edebiyatının hem de İslami dönem Türk Edebiyatından izler taşımaktadır. Eser, Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı eseri gibi hem  aruz hem de hece vezniyle  manzumeler içermektedir.

 

Eser, 40 beyit ve 101 dörtlük, 484 mısra şeklindedir.  Eserde hem beyit hem de dörtlük sitemine göre yazılmış şiirler bulunmaktadır.  Bu nedenle eser, İslamiyet öncesi dönemden İslami dönem edebiyatına geçişi ifade eden tam bir geçiş dönemi eseri hüviyetindedir. Eserin aruz vezni ile yazılmış olan beyitleri Kutadgu Bilig'de olduğu gibi faûlün - faûlün faûl  ( aruzun mütekārib bahri- feûlün feûlün feûlün feûl-  ) ölçüsüyle yazılmıştır. Eserde Gazel ve kaside denilebilecek tarzda şiirler de vardır. Eser mesnevi tarzında yazılmış, giriş bölümünde 40 beyit, asıl konu ve bitiriş bölümlerinde 101 dörtlük vardır.  Eser’in tamamı 46 beyit ve 101 dörtlükten meydana gelmiştir.

 

Atabetü'l-Hakayık ‘ın Dil ve Üslup Özellikleri

 

Eser Kaşgar – Karahanlı Türkçesi ile yazılmıştır.Ancak eserde Arapça ve Farsça kelimelerin de bir hayli kullanıldığı dikkati çekmektedir.

Atebetü’l-Hakâyık’ın baş kısmındaki övgü ve sebeb-i telif kısımları kaside tarzındadır ve beyit sistemiyle yazılmıştır.  Eserin asıl bölümü ise İslamiyet öncesi Türk şiirinde görülen milli ölçü ve nazım birimi olan hece ve dörtlüklerden oluşur.  Dörtlükler mani’nin kafiye sitemi olan, aaba/ccdc/eefe biçiminde uyaklıdır. Eserde İslamiyet öncesi Türk şiirinde görülen mısra başı kafiye sistemine sık sık rastlanılır. Tam ve yarım uyakların yanı sıra bazen rediflere de yer verilmiştir. Buna rağmen eser vezin ve kafiye bakımından kusurular taşımaktadır. Vezin ve kafiyeye özen gösterildiği söylenemez.  Eserde çok sayıda imale ve zihaf bulunmaktadır. Eser edebiyatımızda aruz ölçüsü ile yazılmış ikinci eser hüviyetindedir.

 

Atabetü'l-Hakayık Hakkında Yapılan Çalışmalar

 

Eser üzerine ayrıntılı tek çalışma Reşit Rahmeti Arat’a aittir.  Atabetü'l-Hakayık   ilk defa M. Necip Asım tarafından bulunmuş ve Arapçaya da nakledilmiş hali ile yayımlanır. 1334. (1918) Ancak  Atabetü'l-Hakayık   üzerinde en iyi neşri ise Reşit Rahmeti Arat yapmıştır.  Eser   Kutadgu Bilig’i de    çağdaş edebiyata kazandıran (  iki cilt halinde I, Metin, İstanbul 1947, 1979; II, Tercüme, Ankara 1959, 1974, 1985’)  REŞİT RAHMETİ ARAT tarafından karşılaştırmalı metin, çeviri, notlar ve indeksi içerecek şekilde hazırlanmıştır. [2] R.R. Arat bu eseri hazırlarken her üç nüshadan da yararlanmış eseri Türkiye Türkçesi’ne çevirmiştir. Önsöz, transkripsiyonlu metin  ve bibliyografyadan meydana gelen eserin  baskısı; TDK yayınları arasında çıkmıştır (1951)  ( bkz REŞİT RAHMETİ ARAT HAYATI VE ÇALIŞMALARI )

 

Atabetü'l-Hakayık ‘ın Nüshaları

 

 Atabetü'l-Hakayık’ın ilk yazması Uygur harfleri ve Kaşgar şivesi ile yazılmıştır.  Uygur harfleri ile yazılmış ilk yazma nüshası İstanbul’da Ayasofya Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. [3]  Eserin İstanbul'da Ayasofya Kütüphanesi'nde başka bir nüshası daha vardır.

 

İstanbul Ayasofya Kütüphanesi'ndeki nüshalardan biri 884 de İstanbul’da, diğeri ise, 848 de Semerkant’ta yazılmıştır. [4] Uygur harfleri ile yazılmış olan en iyi ilk nüsha Ayasofya Kitaplığı’ndadır. Eser İlk defa M. Necip Asım tarafından bulunmuş ve Arapçaya da nakledilmiş hali ile yayımlanmıştır. 1334. (1918). En iyi neşri ise Reşit Rahmeti Arat tarafından yapılmış, üç nüshadan da yararlanarak, önsöz, transkripsiyonlu metin. Türkiye Türkçesi’ne çeviri ve bibliyografyadan meydana gelen baskısı; TDK yayınları arasında çıkmıştır (1951). Dany ve Kowalsk’ gibi yabancı Türkologlar tarafından da filolojisi incelenmiştir.[5]

 

 

Atebetü’l-Hakâyık’ın Tertibi  Bölümleri  İçerikleri

 

Eser,  dini didaktik nasihatname türünde bir eserdir. Atebet’ül-Hakayık, İslam inanç ve ahlak ilkelerini manzum bir hâlde ortaya koymuştur. Eserin giriş bölümü Tevhitle başlar. Tevhidi, bir na't ve dört halifenin övgüsünün yapıldığı manzume takip eder. Bu manzumeden sonra eserde, eserin kendisine ithaf edildiği, Türk ve Acem ülkelerinin meliki, emîr-i âzam Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg'e ait övgüler ve eserin yazılış nedeninin anlatıldığı kısım yer alır.[6]

 

Eser 14 bölüm halinde düzenlenmiştir. Baştaki münacat, methiye ve  sebeb-i telif- ( kitabın yazılışının açıklandığı ) bölümü kaside şeklindedir ve beş bölümden oluşur.  Şairin "nevi" adını verdiği Sekiz bölüm tutan asıl metin ise Türklerin millî nazım şekli olan hece ölçüsü ve dörtlüklerle yazılmıştır.  Sondaki 1 bölüm ise bitiriş – hitame- bölümüdür.

 

Kitabın yazılış nedeninin belirtildiği  - sebeb-i telif - bölümden sonra  “bilginin yararı, bilgisizliğin zararı, dilini tutmanın erdemi, dünyanın dönekliği, cömertliğin övülmesi, cimriliğin yerilmesi, kibir, harislik, zamanenin bozukluğu gibi konuların işlendiği bölümler yer alır.

 

Eser  dinî ve içtimaî ahlâk esaslarını halka anlatmak maksatlı kaleme alınmıştır. Bu konulara değinilirken çok defa âyet ve hadislerle başvurulmuştur.[7] Bu açıdan bakınca edebiyatımızda Kur’ân-ı Kerîm’den bazı ayetler ile hadisleri ilk kez Türkçe ’ye çeviren eser olma niteliği de taşımış olur.  yolunda atılmış ilk önemli  Bu yönleri ile bir din, ahlak ve nasihat kitabı özellikleri taşır. Bu nedenle Türk edebiyatında yazılan ilk nasihatname örneklerinden biridir. Eserdeki fikirler kolayca anlaşılabilecek oldukça sade bir dil ile ifade edilmiştir.

 

Eser, İslâmî kitap tertibi geleneğine uygun olarak on beyitlik bir tevhid ile başlar. Daha sonra sırasıyla beş beyitlik bir na‘t, dört halifenin methi için yazılan beş beyitlik bir manzume, eserin sunulduğu Dâd Sipehsâlâr Beg’i metheden on dört beyitlik bir gazel ve altı beyitlik “sebeb-i te’lîf” manzumesiyle devam eder.”[8]

Eser, işlediği konular açısından Kutadgu Bilig ile benzemekle birlikte Kutadgu Bilig daha sanatkârane ve edebi bir dile sahiptir. Edib Ahmed eserini herkesin rahatça okuyup anlayacağı bir dille, (Anın uş çıkardım bu Türkî kitap) diyerek Türkçe olarak kaleme almıştır.

 

 

Ese­rin sonunda Edîb Ahmed’e ait olmayan üç ek bulunmaktadır. Bunlardan ilkinin müellifi Aslan Hoca Tarkan ‘dır. [9] Burada  “Edîb Ahmed’in anadan doğma kör olduğu, eserin on dört bâb olarak tertip edildiği ve kitabın altın yüklü fil değerinde olduğu vurgulanmıştır. Emir Seyfeddin tarafından yazılan dörtlükte, Edîb Ahmed  “edibler edi­bi” ve “fazıllar başı” denilerek takdir edilmektedir.”[10]

 

Eser, edebiyatımızın bilinen en eski eserlerindendir. Bu yüzden de Türk dili ve edebiyatı tarihi açısından oldukça önemlidir.

 

 

 

Edip Ahmet Yükneki

 

Kimi araştırmacılar Yükneki’yi Yuğnaki şeklinde okumuştur. Hasibe Mazıoğlu ve Fuat Köprülü Yuğnaki şeklinde okunması gerektiği düşüncesindedirler.  Edip Ahmet Yükneki’nin Türkistan’ın Taşkent civarında yer alan Yüknek veya Köprülüye göre Yugnag [11] kasabasında doğduğu bu yüzden de Yükneki olan anıldığı sanılmaktadır.  Edip Ahmet’in Mahmud is­minde bir kişinin oğlu olduğu dışında hayatı hakkında bir bilgi bulunmamaktadır.  Yazarın yaşadığı dönem ve çevresiyle ilgili elimize ulaşan bilgi çok çok azdır.  Eski kaynaklarda bulunan bilgiler ise menkıbevi mahiyette bazı rivayetlerden ibarettir.

 

Yüknek köyü veya kasabasının Taşkent - Semerkant yakınlarında olduğu bilinmektedir. Semerkant o yıllarda Türk Dünyasının en önemli kültür merkezidir. Bu bakımdan Edip Ahmet’in bu kültür dairesinde yetiştiği ve iyi bir eğitim aldığı düşünülebilir. Kitabın arkasına sonradan Aslan Hoca Tarkan tarafından yazılan takrizde, şairin ana­dan doğma kör olduğu, bu eser sayesinde sevgi ve saygı ka­zandığı bildirilmektedir. Arapça, Farsça bilmesi aruz ölçüsünü kullanmayı bilmesi hadis ve ayetlerden haberdar olması onun iyi bir tahsil gördüğünün kanıtıdır. Edîb Ahmed’in tefsir ve hadis gibi İslâmî ilimleri tahsil etmiş, takva sahibi, âlim, fazıl bir şair olduğu ortaya çıkar. Hakkındaki menkıbelere dayanarak - ki onun hakkında Ali Şir Nevai de bazı rivayetler nakletmiştir. [12] Şöhretinin XV. asır sonlarına kadar sürdüğü söylenebilir. Bu rivayetlerde her gün Bağdat’a dört fersah yoldan gelip İmam-ı Azam ‘dan ders aldığı nakledilmektedir.[13]

 

 

ESERDEN ALINTILAR:

 

Doğru söz bal, yalan söz soğan gibidir; soğan yeyip, ağzı acılandırma, bal ye. Yalan söz hastalık, doğru söz şifa gibidir; bu söz eskiden söylenmiş bir masaldır.

Doğru ol, doğruluk yap ve adın doğruya çıksın; insanlar seni doğru olarak bilsinler; Eğriliği bırakıp, doğruluk giysini giy; elbiselerin en iyisi, doğruluk giysisidir.

Senin birliğine delil aramaya kalkışan kimse küçücük ve tek bir nesnede bile binlerce delil bulur. ben şuna kesin olarak inandım: Yok iken beni yarattığın gibi yok eder ve sonra diriltirsin. (Atebetü’l Hakâyık, Tanrı’yı Ululama – s. 13)

 Onun adını anmak ve övmek şerbet olmalı ki dilim adını andıkça ağzım tatlanıyor. Bugün benden salâvat ulaşsın ki yarın bunaltı beni sardığında elimden tutar olsun. (Atebetü’l Hakâyık, Peygambere Övgü – s. 14)

Bulut küçük bir damlacık su bile hediye etse deniz, bunu az veya çok demeden kabüllenir. Sultanım keremce denizden bin kat daha ileridedir. (Atebetü’l Hakâyık, Büyük Emîr Muhammed Dâd İspehsâlâr Bey’e Övgü – s. 17)

 Bilgili kişi varlığını belli eder. Bilgisiz hayatta olsa bile yitik sayılır. Bilgi sahibi kendi ölse de adı ölmez. Bilgisizin ise daha saglığında adı unutulur. (Atebetü’l Hakâyık, Bilginin Yararı Bilgisizliğin Zararı – s. 18)

Dili başıboş adam akıllı mı olur? Boşboğaz sözleri, çok başlar yedi. Birini dil ile yaralama; bil ki ok yarası kapanır da dil yarası kapanmaz. (Atebetü’l Hakâyık, Dilini Korumak – s. 20) [14]

 

DİL

  1. eşitgil biliglig negü tip ayur
  2. edebler başı til küdezmek tiyür
  3. tiling bekte tutgıl tişing sınmasun
  4. kah çıksa bektin tişingni sıyur

 

İşit, bilgili neler deyip söyler,

Edebin başı dili gözetmek der.

Dilini sıkı tut, dişin kırılmasın.

Eğer çıksa dilin, dişini kırar.

 

  1. sanıp sözlegen er sözi, söz sağı
  2. öküş yangşagan til, unulmaz yağı
  3. sözüng boşlag ıdma yıga tut tiling
  4. yeter başka bir kün bu til boşlagı

 

Sözün iyisi düşünüp söylenen;

Çok konuşan dil, güç yetmez düşman.

Boşa söz harcama, pek tut dilini,

Belâ açar başına bu dil bir gün.

 

  1. hiredlıgmu bolur tili boş kişi
  2. telim başru yidi bu söz til boşı
  3. öçüktürme erni tilin bil bu til
  4. başıktursa bütmez büter ok başı

 

Akıllı mı olur dili boş kişi?

Pek çok başı yedi bu söz dil boşu.

Kızdırma insanı dille; çünkü dil

Yarası onmaz, onsa da ok yarası.

 

  1. tili yalgan erdin yırak tur teze
  2. keçür sen me umrüng könilik öze
  3. ağız til bezeki koni söz turur
  4. koni sözle sözni tilingni beze

 

Dili yalan yerden ırak dur, kaçın;

Geçir sen de ömrünü doğruluk üzre.

Ağız dil bezeği doğru söz olur,

Doğru sözle, söz ve dilini süsle

 

  1. koni söz asel teg bu yalgan basal
  2. basal yip acıtma ağız yi asel
  3. bu yalgan söz ig teg koni söz şifa
  4. bu bir söz ozakı urulmış mesel

 

Yalan soğan gibi, baldır doğru söz.

Bal ye, soğan yeyip acıtma ağız.

Yalan söz hastalık, doğru söz şifâ,

Bul söz, eskilerden vurulmuş bir iz.

 

  1. koni bol könilik kıl atan koni
  2. koni tiyü bilsün kişiler sini
  3. könilik tonm ked kodup eğrilik
  4. kedim ton lalusı könilik tonı

 

Doğru ol, doğruluk kıl, doğru ad al;

Doğru diye bilsin insanlar seni.

Doğruluk donun giy, eğriliği koy,

Giyimin iyisi doğruluk donu.

 

KAYNAKÇA 

 

[1] EREN, M. (2020). “Atabetü’l-Hakâyık’ta Geçen Atasözleri Üzerine İşlevsel Kurama Göre Bir

Değerlendirme”, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, S.5, s.192-203.

[2] https://www.edebiyatvesanatakademisi.com//search?term=RE%c5%9e%c4%b0T+RAHMET%c4%b0+ARAT++HAYATI+VE+%c3%87ALI%c5%9eMALARI

[3] Reşit Rahmeti Arat, Atebetü'l Hakayık, TDK Yayınları, Ankara 1992

[4] M. F. Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi,  Ötüken Yayınları, İstanbul- shf- 174

[5] M. F. Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi,  Ötüken Yayınları, İstanbul- shf- 174

[6] EREN, M. (2020). “Atabetü’l-Hakâyık’ta Geçen Atasözleri Üzerine İşlevsel Kurama Göre Bir Değerlendirme”, Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, S.5, s.192-203.

[7] TUNCER GÜLENSOY, https://islamansiklopedisi.org.tr/atebetul-hakayik

[8] TUNCER GÜLENSOY, https://islamansiklopedisi.org.tr/atebetul-hakayik

[9] M. F. Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi,  Ötüken Yayınları, İstanbul- shf- 174

[10] TUNCER GÜLENSOY, https://islamansiklopedisi.org.tr/atebetul-hakayik

[11] M. F. Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi,  Ötüken Yayınları, İstanbul- shf- 174

[12] M. F. Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi,  Ötüken Yayınları, İstanbul- shf- 175

[13] M. F. Köprülü Türk Edebiyatı Tarihi,  Ötüken Yayınları, İstanbul- shf- 175

[14] Vedat Osman Korkut, Atebetü’l Hakâyık’dan Seçmeler,www.vedatosmankorkut.com/

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar