AVŞAR BOZLAĞI NEDİR VE ÖZELLİKLERİ
Divan-ı Lügat-it Türk’te "bozlak", "bozlamak" ses vermek bağırmak anlamına gelmektedir. Dede Korkut'ta ise bozlatmak, böğürmek manasında kullanılmakta feryat etmek, haykırmak, ayrıca deve bağırması anlamına bozulamaktan, bozlamaktan gelen bir kelimedir.[1]
Bozlak kelimesi "bozlamak" sözcüğü ile alakalı kullanılır. Bozlamak ise acıyla haykırmak, kederli, hüzünlü sesler çıkarmak ya da doğa taklidi sesler diye niteleyebileceğimiz deve gibi bağırmak, feryat etmek gibi anlamlara gelmektedir. O halde bozlak türü, tamamıyla seslerle ifadeye dayalı olarak gelişen bir türkü türüdür. ” .” ( F. Gülay MİRZAOGLU, a.g.e. s, 418 )[2]
Doç. Dr. Gülay Mirzaoğlu şunları söylemektedir: “Bozlak ezgileri gerçekten de acı dolu bir haykırışı, kederli bir sızlanışı ifade edecek şekilde; müziğin yüksek perdelerinden, tiz seslerden kuvvetle söylenilerek başlayan, giderek pes seslere inen bir gelişime sahiptir. Müzik cümlelerin ortasında ve sonunda yer verilen ‘süsleme’ denilen, belirli heceler üzerinde yapılan vurgu, sözün anlatımını ve aynı zamanda ezginin yansıttığı duyguyu da kuvvetlendirir. Benzer işlevi gören diğer bir unsur ise, hece ölçüsüne dayanan asıl dizelere dâhil olamayan, genellikle icrâ sırasında ortaya çıkan bir özellik olarak dizenin başında söylenen ‘ah’, ‘hiŋ’, ‘ŋee’, ‘ah aman’ gibi sözler ile daha sonra dize sonlarına katılan ‘aman of’, ‘vay vay’, ‘ey efendim of’ gibi uzatılarak söylenen sözlerdir.” (Mirzaoğlu 2003, 107).
Bozlak, ayrıca bağlamada yapılan bir düzene (akord) de verilen addır. Burada alt ve Orta teller "LA", üst tel "SOL" sesine çekilir. Bu düzene "Abdal" düzeni de denmektedir. 8'li, 10'lu hatta 12'li olabilir. Dizi kullanılırken tiz seslerden başlanır, karar sesinin sekizlisi ve yedilisinde belirgin biçimde görüldükten sonra karar perdesine inilerek uzun hava bitirilir.
Bu durumda bozlakları özel bir ezgi ile söylenen, yüksek perdeden başlayarak inişe geçen nidalarla başlayan. Yiğitlik, mertlik, yiğitçe seslenme, haykırma, dosta şikâyet, aşirete ahvali arz etmek, beylerin yiğitliklerini dile getirmek, ölen dostların ardına ağıt dizmek, korkak veya rakip aşiretleri yaralayıcı imalarda bulunmak konulu türkü türüdür diye tarif etmek gerekecektir.[3] (ÇAPRAZ, Erhan; “Fahri Bilge Defterlerindeki Kayseri ve Yöresi Halk Şairleri”)
Âşık Avşar Musa Âşık İmamiAtışması
Âşık Avşar Musa:
Bir çift yavru gördüm, kalmış anasız
Yaralar, yaralar, yaralar beni
Sofrası katıksız, ekmeği yağsız
Pareler, pareler, pareler beni
Âşık İmami:
Karıncanın ocağına düşmüşüm
Köreler, köreler, köreler beni
Evsiz barksız, yersiz yurtsuz şaşmışım
Süreler, süreler, süreler beni
Âşık Avşar Musa:
Gariplerin derdi derin dediler
Çaresini bulamamış kadılar
Kadir kıymet bilmez imiş adiler
Karalar, karalar, karalar beni
Âşık İmami:
Cahil sır kıymetin bilmez demişler
Giden gider, geri gelmez demişler
Dil yarası iyi olmaz demişler
Vuralar, vuralar, vuralar beni
Âşık Avşar Musa:
Kalu bela godce ena şartıma
Yazan böyle yazmış kimlik kartıma
Gam yükünü yüklemişler sırtıma
Musa'nın der, kıralar, kıralar beni
Âşık İmami:
Parça parça etsen, gülmez ağlamaz
İmami der, sual sorsan söylemez
Ecel gelir, bir saniye eğlemez
Toprağa vereler, vereler beni Bayam, 2003: 53-54)
AVŞAR AĞITLARI
Göçerliğe 1886 'dan sonra son verilen Türkmenlerdeki ağıt geleneğinin şaman, gök tanrılı dinden beri pek de değişmeden devam ettiği görülür. Eski devrilerde ücretli sagu yakma geleneğinin günümüze kadar yaşamış olması, günümüzde halen ücret alarak ağıt yakan ağıtcı kadınlar ve âşıkların olmasından bellidir. Ölenlerin arakasına ağıt yakmak geleneği Anadolu'nu pek çok yerinde devam etmektedir. Avşarlar arasında ağıt yakma geleneğine ve zenginliğine bu açıdan bakmak gerekir.
Boy kimliğini unutmayan Uzun yayla ve Çukurova’daki Avşarlar arasında ağıt yakma geleneği tüm canlılığı ile yaşamaktadır. Erman Artun'un bu konudaki çalışmaları hayli dikkat çekicidir. Avşar ağıtcılarından çok sayıda ağıt derlenmiş olsa da Avşarlar arasında henüz derlenmeye muhtaç çok sayıda ağıt olduğu da muhakkaktır.
Anşa bekâr, Zeynep bekâr
Acemi talime çıkar
Dört oğlum sefer ağzında
Topalım kahrımı çeker
İbrişimin kozaları
Battın Avşar kazaları
Sarıkamış’ta kırıldı
Koç yiğidin tazeleri
Yüzbaşılar yüzbaşılar
Tabur taburu karşılar
Yağmur yağıp gün değişin
Yatan şehitler ışılar Pınarbaşılı ZalaAna
Antalya (Serik), Burdur (Bucak), Denizli, Muğla zeybeği gibi yöreden, yöreye değişen adlarla da anılan Avşar zeybeği; yine Kayseri, Yozgat, Kırşehir, Niğde taraflarında oynanan Avşar halayı Avşarlara özgü denilebilecek diğer folklorik ürünlerdir. Avşarlara, ait, oyun, çocuk oyunları, tekerleme ve bilmecelerden de söz edilebilir.
KAYNAKÇA
[1] F. Gülay MİRZAOGLU TOROSLAR'DAN ÇUKUROVA'YA YANKILANAN SES: "BOZLAK"
[2] F. Gülay MİRZAOGLU TOROSLAR'DAN ÇUKUROVA'YA YANKILANAN SES: "BOZLAK"
[3] ÇAPRAZ, Erhan; “Fahri Bilge Defterlerindeki Kayseri ve Yöresi Halk Şairleri”, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, 2005.